Topbaş’tan darbe girişimini anlatan mektup

İSTANBUL (AA) – İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) darbe girişimini anlatan bir mektup kaleme aldı.

Belediyeden yapılan açıklamaya göre, Topbaş’ın, Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler Dünya Başkanı (UCLG) unvanıyla, FETÖ’nün 15 Temmuz’daki darbe girişimini anlattığı mektup, BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun ve dünyadaki şehirlerin belediye başkanlarına gönderildi.

Topbaş’ın terör saldırısını dile getirmek üzere ele aldığı mektupta, FETÖ üyesi teröristlerce, Türkiye’deki demokratik düzene, insan haklarına, istikrara ve huzura karşı affedilemeyecek bir darbe girişimi yapıldığı, teröristlerin milletin güvenliği için tesis edilen savaş uçaklarını, helikopterleri, tankları ve muhtelif askeri mühimmatı gasbettiği belirtildi.

Asker üniformasını giymiş hainlerin tereddüt etmeden bu silahları halka doğrulttuğu, kamu düzenini ve huzurun teminini sağlayan emniyet birimlerinin bombalandığı, ağır silahlarla tarandığı, Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının rehin alındığı, ülkenin seçilmiş Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bulunduğu otele tam teçhizatlı komandolar ile öldürme amacıyla saldırıda bulunulduğu aktarılan mektupta, şu ifadelere yer verildi:

“Sözde darbe bildirisiyle korku salınarak halk sindirilmeye çalışıldı. Hukuksuz eylemlerin Türk ve dünya kamuoyunda duyulmasını engellemek amacıyla ulusal televizyonlar işgal edildi. TÜRKSAT bombalandı. Basın kuruluşlarına baskınlar düzenlenerek, halkın örgütlenmesi durdurulmak istendi.”

– “Dünya tarihinin en büyük demokrasi mücadelelerinden biri verildi”

Mektupta, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından vatandaşların sokaklara davet edilmesiyle dünya tarihinin en büyük demokrasi mücadelelerinden birinin verildiği vurgulandı.

Halkın tüm farklılıklarını bir kenara bırakarak meydanlara çıkıp darbeye “hayır” dediğine dikkat çekilen mektupta, darbe girişimi sırasında yaşananlar şöyle anlatıldı:

“Teröristbaşı Fetullah Gülen’in yönettiği darbecilerin işgal ettiği birçok kamu kurum ve kuruluşlarında protesto amaçlı olarak toplanan halkımızın üzerine, darbeciler tarafından tanklarla, helikopterlerle, ağır silahlarla tereddütsüz ateş açılmıştır. Ancak halkımız büyük cesaretle, ölümü göze alarak, tankların önüne yatarak darbecilere karşı koymuş ve emniyet güçleri ile birlikte darbecileri püskürtmeyi başarmış, daha fazla tankın kışlalardan çıkmasına, savaş uçaklarının havalanmasına ve hatta darbe planının parçası olan füze rampalarını taşıyan kamyonlara geçit vermemiştir. Başarılı olamayacağını anlayan FETÖ’ye mensup teröristler ülkemiz demokrasisinin kalbi Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne savaş uçakları ile saldırmış, defalarca bombalamıştır.”

Mektupta, inancıyla, vatan sevgisiyle tanklara, savaş uçaklarına meydan okuyan, demokrasiye sahip çıkan kahramanlardan 246’sının şehit olduğu, 2 bin 185’inin yaralandığı, 81 ildeki meydanlarda demokrasi nöbetlerinin büyük halk kitlelerinin katılımıyla devam ettiğini ifade edildi.

Türkiye’deki darbe girişimi sonrasında 13 bin 3 kişinin gözaltına alındı, 5 bin 346 kişinin tutuklandığı belirtilen mektupta, uzun yıllar boyunca hain emellerine ulaşmak için devletin her kademesine sızmış terör örgütüne mensup kişilerin temizleneceğine dikkat çekildi. şüphesiz ki temizlenecektir.”

– “FETÖ’nün DAEŞ’ten hiçbir farkı yok”

Mektupta, şimdiye dek başta eğitim sektörü olmak üzere toplam 45 bin 484 kamu personelinin soruşturma kapsamında açığa alındığı, bunun söz konusu terörist yapının devlet birimleri içinde nasıl emellerle örgütlendiğini ortaya koyduğu vurgulandı.

Ülkede 3 aylığına huzur ve istikrarın hızlı bir şekilde tekrar temini için “Olağanüstü Hal” ilan edildiğini aktarılan mektupta, şunlar kaydedildi:

“Söz konusu düzenleme katiyetle insan hak ve özgürlüklerini kısıtlamak amacıyla kullanılmayacaktır. FETÖ’nün DAEŞ’ten hiçbir farkı yoktur. Diyalog, barış gibi iyi duyguları istismar eden eğitim ve kültür kurumları ile dünyanın birçok yerinde mevzilenen FETÖ’cü şer yuvaları ve benzer örgütler yapılandıkları her yerde, her daim benzer faaliyetlerde bulunabilirler. Bu nedenle yerel yönetimler olarak, bu ve benzer sinsi faaliyetlere karşı çok duyarlı olmalı ve kentlerimizdeki yapılanmalarına son vermeliyiz.”

ALATURKA AİLESİ ÜYELERİ NE DİYOR?