TBMM Başkanı Şentop, 27. Dönem 2. ve 3. yasama yıllarını değerlendirdi: (3)

TBMM (AA) – TBMM Başkanı Mustafa Şentop, "Ayasofya'nın açılışı, Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e karşı bir hareket değildir. O günün şartlarında Ayasofya'nın müze haline çevrilmesinin kendi içinde birtakım gerekçeleri vardır. Onları bugünün kriterleriyle değerlendirmek doğru değildir. Bugün açısından da Ayasofya'nın cami olarak açılmasının haklı gerekçeleri vardır." dedi.

Şentop, 27. Dönem, 2. ve 3'üncü yasama yılı faaliyetlerine ilişkin değerlendirme toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Bir gazetecinin, Meclisteki koronavirüs vakalarına ilişkin sorusu üzerine Şentop, TBMM'de bugüne kadar 23 bin 310 test yapıldığını söyledi. Şentop, sürüntü testlerinin analizinin son zamanlarda Meclis hastanesinde yapıldığını ifade etti.

Günlük test sayısının 500'ün üzerinde olduğunu ve Türkiye genelindeki testlerin yüzde 1,5'inin sadece TBMM'de gerçekleştirildiğini kaydeden Şentop, şöyle konuştu:

"Fazla test yaptığınız zaman da fazla vaka tespiti ihtimali artıyor. Bu kötü bir şey değil. Tespit edilmesi lazım ki müdahale edilebilsin, kontrol altına alınabilsin ve bulaşma ihtimali azaltılsın. Burada test yapılırken sadece kendi personelimize, milletvekili arkadaşlarımıza test yapmıyoruz. Onların yakınlarına da test yapıyoruz. Şu anda evde takip edilen vaka sayısı 32, hastanede tedavi gören bir, dün itibarıyla yeni tespit edilen 2 personelimiz var. Evde takip edilen milletvekili sayısı 5, hastanede tadavi gören de 4 milletvekili var. Toplam 44. AK Parti Grup Başkanvekili Akbaşoğlu ile ilgili gelişmeler de olumlu. Kendisi solunum cihazından ayrıldı. Olumluya doğru gidiş var. İnşallah kısa zaman sonra kendisini aramızda göreceğiz."

– Sistem değişikliği

Mustafa Şentop, "Türkiye'deki sistem değişikliğine 15 Temmuz FETÖ darbe girişiminin mi neden olduğu" sorusuna, 15 Temmuz FETÖ darbe girişimini, hükümet sisteminin değişikliği sebebi olarak göstermediğini söyledi.

Geriye dönük birçok sebebin olduğunu, en yakın zaman diliminde 15 Temmuz olmasından dolayı oradan başladığını belirten Şentop, ancak 15 Temmuz'un, hükümet sistemi değişikliğine ilişkin desteği artırdığını söyleyebileceğini ifade etti.

Sistem değişikliğini siyasi gelenek olarak uzun süredir savunduklarını ifade etmeye çalıştığını dile getiren Şentop, şöyle devam etti:

"Bunun daha geniş bir kitle tarafından görülmesine, bizim gerekçelerimizin haklılığının ortaya çıkmasına bir delil olarak 15 Temmuz'u söyledim. Yani 15 Temmuz, hükümet sistemi değişikliliğinin gerekliliğini bir kez daha gösteren olaydır. Parlamenter sistem bizde vesayetçi, kayıt dışı siyaset odaklarına siyaseti maniple etme imkanı sağlayan bir zemin sunuyor. 28 Şubat'ta bunu gördük. Yine bunu 12 Mart 1971'de gördük. Daha çok örnek verebilirim. Parlamenter sistemde siyasete dışarıdan müdahale etmek isteyenler, hükümetin parlamento içi dengelere bağlı olmasını bir fırsat olarak görmüşlerdir. Çeşitli şekilde bu dengeleri değiştirdiklerinde hükümet düşürüp hükümet kurdurabilmişlerdir. Vesayet odaklarına karşı yürütülen mücadele siyasetin alanının genişletilmesiyle başarı kazanmıştır. Fakat bu fiili bir durumdur. Bunun bir sistemik değişikliğe kavuşturulması anayasal düzlemde gerekliydi. Bu gerekliliği biz 2017'deki referandumdan 5 yıl önce somut bir teklif vererek ortaya koymuşuz. Daha öncesinde de dile getirilmiş bunlar. Sonuç itibarıyla 15 Temmuz'da gerçekleşen şey, bir kez daha bu sistem değişikliğinin gerekli olduğunu göstermiştir. Bu bir ihtiyaçtı. 15 Temmuz, bu ihtiyacı bir kez daha gözler önüne sermiştir."

TBMM Başkanı Şentop, anayasaların hepsinin darbe dönemlerinde yapıldığının altını çizerek, 1982 Anayasası'nın, Forum dergisinin 1980 yılındaki anayasa önerisi metninden istifade edilerek hazırlandığını söyledi. Şentop, şöyle konuştu:

"Askerler gelip de bir anayasa hazırlamamışlardır. Hatta 1960'ta darbeyi yapanlar o dönemde İstanbul'dan bilim heyetini çağırıyorlar, gelen heyetin elindeki dosyayı bir anayasa metni olarak değerlendiriyorlar. Ama heyet 'Elimizde bir şey yok, oturup çalışacağız' dediğinde Milli Birlik Komitesi üyeleri sukutuhayale uğruyorlar. Çünkü askerlerin elinde bir anayasa yok, yine bunu yapanlar siviller. Dolayısıyla darbe dönemlerinde yapıldığı için anayasaları kategorik olarak eleştirmek ayrı bir şey ama bu anayasaların tüm maddeleri yanlıştır, sakattır, toptan çöpe atılmalıdır da diyemeyiz. Maddelerin bir kısmının tarihi arka planı vardır. Yaşanmış hukuki, siyasi tartışmalarla bağlantısı vardır. Dolayısıyla 1961'deki anayasadan 1982 Anayasasına, oradan 2017 yılına bir çizgi çekerken bu realitenin yani parlamenter sistemde aksaklığın olduğuna dair realitenin, Cumhurbaşkanlığının hukuki yetkilerinin ve siyasi meşruiyetinin güçlendirilmesine dair bir zaruretin aslında başkanlık sistemine karşı olan kesimlerce hazırlanan bu anayasalarda kabul edildiğini ifade etmeye çalıştım. Eski bir söz 'Gerçek haklılık, hasmınızın dahi ikrar ettiği, kabul ettiği haklılıktır' der. Dolayısıyla başkanlık sistemine karşı olan çevrelerin bile kabul ettiği bir boşluk var Türkiye'de, o da parlamenter sistemdeki boşluk. Bunlar da Cumhurbaşkanının yetkilerini artırma suretiyle başkanlık sistemine yaklaşan bir sisteme doğru adım atmaya kendilerini mecbur hissetmişlerdir. Türkiye'nin anayasa değişikliği tarihlerini izlediğimizde bu çizgi bize başkanlık sistemini mecburi istikamet olarak gösteriyor."

– Ayasofya'nın camiye dönüştürülmesi

Mustafa Şentop, Atatürk'e yönelik son günlerde yapılan eleştirilere yönelik soru üzerine, özellikle sosyal medyanın birçok şeyi görünür hale getirdiğini söyledi.

Sosyal medyada dine hakaret edenlerin, Hz. Muhammed'e hakaret edenlerin de bulunabildiğine işaret eden Şentop, şöyle devam etti:

"Objektif bakacak olursak bunların kıymeti nedir, ağırlığı nedir, toplumsal olarak ne kadar bir kesim içerisinde vardır diye baktığımızda aslında Türkiye'de kriminal vakalar olduğunu, polisiye olaylar olarak dikkatimizi çekecek olaylar olduğunu, siyasi bir görüş, fikri bir tez olmadığını görebiliyoruz. Bu anlamda Türkiye'de böyle bir mesele olmadığını görüyorum. Ayasofya'nın açılışı, Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e karşı bir hareket değildir. O günün şartlarında Ayasofya'nın müze haline çevrilmesinin kendi içinde birtakım gerekçeleri vardır. Onları bugünün kriterleriyle değerlendirmek doğru değildir. Bugün açısından da Ayasofya'nın müzeden ibadethaneye çevrilmesi, cami olarak açılmasının haklı gerekçeleri vardır. Bu o döneme karşı gerçekleştirilmiş bir hamle değildir. Bunu böyle görenler, Türkiye'yi, devletimizi tanımıyor demektir. Tamamen bunlar basit, manipülatif tartışmalar. Böyle bir sorun yok Türkiye'de. Hilafet tartışması da tamamen gereksiz bir tartışmadır. Hilafet, bir kavram olarak bu şekilde suistimal edilecek, magazinel olarak değerlendirilecek bir husus değil. Bunu ortaya atanlar da dikkate alınmayacak derecede az bir kesimdir."

(Sürecek)

ALATURKA AİLESİ ÜYELERİ NE DİYOR?