AYM, FETÖ üyeliğinden hapis cezasına çarptırılan eski emniyet amirinin başvurusunda hak ihlali tespit etmedi

ANKARA (AA) – Anayasa Mahkemesi (AYM), Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) üyeliğinden 7 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılan ve ByLock kullanıcısı olduğu belirlenen eski emniyet amirinin bireysel başvurusunda hak ihlali tespit etmedi.

Resmi Gazete'de yayımlanan karara göre, Şırnak'ta görevli emniyet amiri FETÖ'nün 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminin ardından meslekten ihraç edildi.

ByLock kullandığı da belirlenen eski emniyet amiri yargılandığı mahkemece, FETÖ üyeliğinden 7 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı ve tutukluluk halinin devamına karar verildi. Bu karar, Yargıtay tarafından onandı.

Bunun üzerine eski emniyet amiri, "ByLock verilerinin hukuka aykırı elde edildiğini, mahkumiyet kararının tek ve belirleyici delil olarak bu verilere dayandırıldığını, yargısal yorumların öngörülebilir olmadığını" ileri sürerek, bireysel başvuruda bulundu.

Yüksek Mahkeme başvuruda, adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkı ile suç ve cezaların kanuniliği ilkesinin ihlal edilmediğine karar verdi.

– Gerekçeden

Anayasa Mahkemesinin gerekçesinde, Anayasa'nın 38. maddesinde yer alan suç ve cezaların kanuniliği ilkesi uyarınca hangi fiillerin yasaklandığının ve bu yasak fiillere verilecek cezaların hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde kanunda gösterilmesi, kuralın açık, anlaşılır ve sınırlarının belli olması gerektiği kaydedildi.

Kişilerin, yasak fiilleri önceden bilmeleri düşüncesine dayanan bu ilkeyle temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınmasının amaçlandığı belirtilen gerekçede, şu tespitler yapıldı:

"Bununla birlikte ne kadar açık ve anlaşılır şekilde düzenlenirse düzenlensin suç ve ceza öngören kurallar yargı organlarının yorumuna ihtiyaç duyabilir. Ancak yargı organlarınca yapılacak yorumun kuralın özüyle çelişmemesi ve öngörülebilir olması gerekir. Özellikle terör suçları bakımından terörün veya terörizmin herkes tarafından kabul edilen evrensel bir tanımının bulunmadığı da göz ardı edilmemelidir. Ancak bu durum, terör suçlarının kovuşturulması ve cezalandırılması söz konusu olduğunda Anayasa'nın 38. maddesinde düzenlenen suç ve cezaların kanuniliği ilkesi kapsamındaki güvencelerin sağlanmasına engel olacak şekilde yorumlanmamalıdır."

Yargı organlarının, terör suçları da dahil tüm suçlar bakımından, suça veya cezaya ilişkin olguları değerlendirirken ve özellikle fiillerin bir suça karşılık gelip gelmediğini belirlerken "suç ve cezaların kanuniliği ilkesini anlamsız kılacak şekilde öngörülemez bir yaklaşımda bulunmaması gerektiği" vurgulanan gerekçede, Türk hukukunda bir yapının terör örgütü olarak tespitinin, ancak yargı kararıyla mümkün olduğu belirtildi.

Gerekçede, FETÖ/PDY'nin silahlı bir terör örgütü olduğuna yönelik soruşturma mercileri ile yargı makamlarınca yapılan değerlendirmelerin, yalnızca darbe teşebbüsü ve sonrasında başlatılan soruşturma ve kovuşturmalara konu olmadığı, darbe teşebbüsünden önceki tarihlerde de FETÖ/PDY üyesi oldukları ve bu örgütün faaliyetleri kapsamında suçlar işledikleri değerlendirilen kişiler hakkında adli makamlarca soruşturmaların yürütüldüğü hatırlatıldı.

Bu soruşturma ve kovuşturmalardan bazılarının bireysel başvurulara da konu olduğu ifade edilen gerekçede, şöyle devam edildi:

"FETÖ/PDY'nin yargı organlarınca terör örgütü olduğuna yönelik tespitine dair henüz bir karar verilmediği ya da söz konusu kararların kesinleşmediği dönemde bu durum, anılan örgüte mensup olan kişilerin örgütsel eylemlerinin suç oluşturmayacağı anlamına gelmemektedir. Bir suç örgütü, baştan itibaren suç işlemek üzere kurulmuş illegal bir yapı olabileceği gibi legal olarak faaliyet göstermekte olan bir sivil toplum örgütünün sonradan bir suç örgütüne hatta terör örgütüne dönüşmesi de mümkündür.

Bu kapsamda önceden var olan ancak hakkında karar verilmediği için kamuoyu tarafından varlığı bilinmeyen bir yapılanmanın terör örgütü olduğunun tespit edilmesi, mahkemeler tarafından verilecek karara bağlı ise de örgütün kurucusu, yöneticileri ya da üyeleri, kuruluş tarihinden veya meşru amaçlarla kurulup daha sonra suç örgütüne dönüştüğü andan itibaren ceza hukuku bakımından sorumlu olacaklardır."

Gerekçede, yerel mahkemenin, başvurucunun örgüt içi iletişimin sağlanması amacıyla FETÖ mensuplarının kullanıma sunulan ByLock'u örgütsel amaçla kullandığı sonucuna ulaştığına işaret edildi.

Anayasa Mahkemesinin gerekçesinde, mahkemenin bu yorumlarının, kanun koyucunun yasak olarak belirlediği fiilin kapsamını suç ve cezaların kanuniliği ilkesine aykırı olacak şekilde genişletmediği, örgüt üyeliğine ilişkin kuralın özüyle çelişmediği ve öngörülebilir olduğunun anlaşıldığı belirtildi.

ALATURKA AİLESİ ÜYELERİ NE DİYOR?