Uluslararası Arabuluculuk Sempozyumu

İSTANBUL (AA) – Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit, Yargıtay’ın önemli bir iş yükü olduğunu belirterek, “Her yıl bir milyon dosyanın Yargıtay’a geldiği bir sistemde adaletin sağlıklı işlemesinin çok zor olduğunu ve bu iş yükünün de hakim ve savcı sayısını artırarak ya da yeni adliyeler veya Yargıtay’a daireler kurularak halledilemeyeceğini çok iyi anlamamız gerekmektedir.” dedi.

Cirit, CVK Bosphorus Otel’deki Uluslararası Arabuluculuk Sempozyumu’nda, demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü, kuvvetler ayrılığı gibi evrensel ilkelerin çağdaş standartlara uygun şekilde uygulanması ve ağır iş yükü başta olmak üzere yargının sorunlarının çözülmesi için herkese önemli görevler düştüğünü söyledi.

Adalet sisteminin daha iyi işlemesi ve adli kalitenin artırılması için alınması gereken mesafenin farkında olduklarını anlatan Cirit, yıllardan beri süregelen sorunların çözümünde arzulanan ölçüde ilerleme sağlanamamasının nedenlerini araştırıp, daha başarılı yöntemler bulmaları gerektiğinin altını çizdi.

Cirit, toplumsal değişim ve yenilenmenin doğru bir şekilde takip edilmemesinin, insanların hukuki güvenliklerini sağlamakla görevli olan hukuk sisteminin işlevini zayıflatıp, toplumun gerilemesine, refah ve mutluluğunun azalmasına neden olacağını dile getirdi.

Sorunların, doğru bir vizyon, iyi bir planlama ve başarılı uygulamalarla çözülebileceğini anlatan Cirit, “Toplumun bilgi edinme hakkına saygı gösterilmesi ve sorunların şeffaf bir şekilde tartışılıp, genel bir uzlaşı içinde çözümler üretilmesinin adalete olan güveni artıracağı şüphesizdir. Yargı yetkisinin asıl sahibi Türk milletidir. Sivil toplumun deneyimlerine ve gözlemelerine dayalı haklı beklentilerinin ve eleştirilerinin adalet aktörleri tarafından dikkate alınması gerekir.” diye konuştu.

Cirit, yargı sistemine ilişkin sorunların, toplumun her kesiminin meşru ilgi alanı içinde olduğunu vurgulayarak, “Yargıtay açısından, adalet sistemine ilişkin çalışmalara sivil toplumun dahil edilmesi, basit bir yöntem farklılığı olmayıp, yargı sistemine yönelik sorunların çözümünde köklü bir anlayış değişikliğini ifade etmektedir. Devlet ve toplum olarak sorunlarımızı çözebilmemiz için insan sevgisi ve hoşgörüye dayalı tarihsel mirasımız üzerinde demokratik değerleri yükseltmemiz ve uzlaşı kültürümüzü sivil toplumu da göz ardı etmeden geliştirmemiz gerektiğini düşünüyorum.” şeklinde konuştu.

Yargıtay kararlarının gerekçeli olmasının, kuralların ne şekilde yorumlanıp, uygulandığının toplum tarafından bilinebilir olmasını sağladığını belirten Cirit, bu durumun, gereksiz dava açılmasını ve temyiz taleplerini de engellediğini aktardı.

– “İnternette yayınlanan karar sayısı 1 milyonu aştı”

Cirit, Yargıtay’ın eğitici bir misyonu olduğunu anlatarak, şunları kaydetti:

” Zira bir Yargıtay kararı sadece o davanın taraflarına yönelik değil, vatandaşlık ayırımı gözetilmeksizin herkese yönelik bir nitelik ve içerik taşımalıdır.
Yargıtay’ın eğitici görevini yerine getirebilmesi, tüm kararlarının kamunun erişimine açılmasını zorunlu kılmaktadır. Bunun yanında kararlara erişim, sadece Avrupa İnsan Hakları sistemi içerisinde değil, Birleşmiş Milletlerin temel metinlerinde de “saydamlık” ilkesinin asgari bir standardı olarak kabul edilmektedir. Memnuniyetle ifade etmek isterim ki Yargıtay, geçen yıl içinde yürüttüğü çalışmalarla kararlara erişim konusunda önemli ilerlemeler sağlamıştır. Yargıtay internet sitesinde karar arama ekranına daha hızlı ve anlaşılır şekilde erişimin sağlanması için gerekli değişiklikler yapılmıştır. Şu an itibarıyla yayınlanan karar sayısı 1 milyon 200 bini geçmiştir. Bu konuda gittikçe yoğunlaşan çabalarımızın sonucu olarak, kararlara erişim konusunda yakın zamanda avukatlar başta olmak üzere, toplumun her kesiminin beklentisini karşılayacak bir memnuniyet düzeyine ulaşabileceğimize inanıyorum.”

Bölge Adliye Mahkemelerinin faaliyete geçme tarihinin belirlenmiş olmasının, Yargıtay’ın karar alma ve sorun çözme mekanizmalarını olumlu şekilde etkileyeceğini vurgulayan Cirit, çağdaş hukuk sistemleri arasında bölge adliye (istinaf) mahkemesi olmayan tek ülkenin Türkiye olduğunu anımsattı.

Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit, bu eksiklik nedeniyle Türkiye’deki iki dereceli yargı sisteminde Yargıtay’ın, içtihat mahkemesi niteliğinden gittikçe uzaklaştığını ve Anayasa’nın kendisine yüklediği görev ve sorumluluğu arzu edildiği ölçüde gerçekleştirmekte zorlandığını dile getirdi.

Cirit, bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesinin Yargıtay’ı iş yükü bakımından rahatlatacağını ve içtihat mahkemesi özelliğinin pekişmesine önemli katkı sağlayacağını kaydetti.

– Her 3 kişiden birinin davası var”

“Türkiye’de neredeyse her üç kişiden birinin davası vardır” diyen Cirit, her konunun mahkemeye ve hatta yüksek mahkemelere taşınabildiği bir adalet sisteminin arzu edilen düzeyde iyi sonuçlar vermesinin oldukça güç olduğunun altını çizdi.

Cirit, bu nedenle, gerçek anlamda bir yargı reformu için yargıya ilişkin tüm kurumların bütünsel bir bakış açısıyla değerlendirilmesi gerektiğini dile getirerek, şöyle devam etti:

“Ülkemiz açısından geliştirilmesine ihtiyaç duyulan konuların başında alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemleri gelmektedir. Karşılaştırmalı hukukta, alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinin etkin bir şekilde kullanılması suretiyle ceza ve hukuk davalarına konu olabilecek ihtilafların giderilmesi yönünde bir eğilim bulunmaktadır. Avrupa’da yapılan araştırmalara göre, alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemleri ile uyuşmazlıkların giderilmesi, mahkeme ile kıyaslandığında daha ekonomik, çabuk ve tatmin edicidir. Ülkemizde de bunu başarabileceğimizi düşünüyorum. Her yıl bir milyon dosyanın Yargıtay’a geldiği bir sistemde adaletin sağlıklı işlemesinin çok zor olduğunu ve bu iş yükünün de hakim ve savcı sayısını artırarak ya da yeni adliyeler veya Yargıtay’a daireler kurularak halledilemeyeceğini çok iyi anlamamız gerekmektedir.”

Dünyadaki iyi uygulama örneklerini dikkate alarak, şeffaflık ve genel bir uzlaşı içinde kendi kültür, gelenek ve ihtiyaçlara göre alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerini geliştirmeleri gerektiğini anlatan Cirit, “Bilindiği üzere, dünyada alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemleri konusunda oldukça farklı modeller bulunmaktadır. Bu modeller incelenirken, mutlaka o ülkenin hukuk sisteminin, kültürünün ve geleneklerinin de göz önünde bulundurulması gerekiyor.” ifadelerini kullandı.

Cirit, Yargıtay’da iki sosyal güvenlik hukuku dairesi ve üç iş hukuku dairesi bulunduğunu hatırlatarak, şunları aktardı:

“Özellikle sosyal güvenlik ve iş dairelerinde, iş yükü oldukça fazladır. Sosyal güvenlik dairelerindeki derdest dosya sayısı 31 Mart 2016 tarihi itibarıyla 20 bin 901’dir. İş dairelerindeki toplam derdest dosya sayısı ise aynı tarih itibarıyla 71 bin 806’dır. Sonuç itibarıyla iş ve sosyal güvenlik hukuku dairelerindeki mevcut dosya sayısı 92 bin 707’dir. Bu problemlerimizi çözmek için daha iyi mekanizmalar geliştirmek zorundayız. Özellikle iş hukuku alanında toplumun her kesiminin katılımıyla ve ortak akılla iyi işleyen bir arabuluculuk mekanizması kurulması gerekiyor.”

– “İyi hukukçu yetişmiyor”

Son yıllarda iyi hukukçu yetiştirmekte sıkıntılar yaşandığını belirtin Cirit, iyi bir hukuk sistemi için iyi hukukçulara ihtiyaç olduğunu anlattı.

“İyi hukukçu ise ancak doğru yapılandırılmış bir eğitim sistemi üzerine kurgulanan hukuk eğitimi ile sağlanabilir” diyen Cirit, şöyle devam etti:

“Yargı kararlarının kaliteli olması ve bütçe kaynaklarının doğru kullanılması, yargının hesap verebilirliği ve saydamlığı ile doğrudan bağlantılı olup, yargıya güvenin sağlanması bakımından da önem taşımaktadır. Adli kalite, isabetli kararlar, düşük temyiz oranları, zamanında verilen kararlar, düşük sayıda teknik hukuki hata ve adil yargılanma ilkelerinin uygulanması olarak ifade edilmektedir.
Adalet ve yargının yapısı ve işleyişi, ülke ekonomisinin etkinliğini de doğrudan etkilemektedir. Adalet sistemi, ülke ekonomisi de dahil olmak üzere toplumun her kesimini doğrudan ilgilendirmektedir. Bu nedenle, yargı sistemine ilişkin sorunlar, toplumun her kesiminin meşru ilgi alanı içindedir. Tüm adalet aktörlerinin ve karar vericilerin bu gerçeğin farkında olması gerektiğini düşünüyorum.”

Cirit, adli kalitenin yükseltilmesi için hakim ve Cumhuriyet savcılarının kararlarına yönelik bir “değerlendirme sistemine” ihtiyaç olduğunu dile getirerek, “Bu değerlendirme sistemi, ülkemizin kültürü ve geçmiş deneyimler dikkate alındığında resmi olmalı, birincil mevzuatta konu hakim ve Cumhuriyet savcılarına yeterli güvence sağlayacak, bağımsız karar verme özgürlüğünü koruyacak ve hukukun gelişmesine engel olmayacak şekilde ayrıntılı düzenlenmeli. Ayrıca, ikincil mevzuatta detaylandırılmalıdır.” ifadelerini kullandı.

ALATURKA AİLESİ ÜYELERİ NE DİYOR?