"Türkiye ve Rusya güç merkezi olacak"

İSTANBUL (AA) – GÜLSÜM İNCEKAYA – Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Başkanı Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, Türkiye ve Rusya'nın ABD'nin tek kutuplu dünya projesine karşı çıktığını belirterek, ''Türkiye ve Rusya, Avrasya'da İş Birliği Eylem Planı ile çok kutuplu dünyadan yana olduğunu göstermiştir. Bu çok kutuplu dünya projesinde Türkiye ve Rusya iki güç merkezi olacaktır. ” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in, Soçi buluşmasını AA muhabirine değerlendiren Prof. Dr. Erol, Erdoğan ile Putin'in bu yıl içinde altı kez bir araya geldiğini, bunun da ilişkilerin ne kadar iyi düzeyde olduğunu gösterdiğini anlattı.

Erol, Türkiye ve Rusya'nın, “Büyük Ortadoğu ” adındaki ABD projesine karşı iş birliğini kaçınılmaz olduğunu ifade ederek, Ankara ve Moskova'nın, Büyük Ortadoğu'ya ve sahadaki enstrümanlarına yönelik bir işbirliği içerisinde hareket ettiklerini vurguladı.

Türkiye ve Rusya'nın 16 Kasım 2001'de Avrasya'da İş Birliği Eylem Planı'na imza attığını hatırlatan Erol, şunları söyledi:

“O anlaşma şu açıdan çok önemli. Her iki devlet 11 Eylül sonrası ABD'nin Avrasya merkezli olarak tek kutuplu bir dünyayı inşa etmek istediğini, bu inşa sürecinde de Türkiye ve Rusya'nın birer hedef olduğunu çok net bir şekilde görmüş durumdalar. Dolayısıyla ABD'nin projesi, Türkiye ve Rusya tarafından bir tehdit olarak algılanıyor. Bugün Türkiye ve Rusya, yeni uluslararası sistemde çok kutupluluk üzerine iş birliğine dayalı bir dayanışmayı ortaya koyuyor ve bunu, aradaki birtakım sıkıntılara rağmen başarıyla devam ettiriyorlar. Türkiye ve Rusya, Avrasya'da İş Birliği Eylem Planı ile çok kutuplu dünyadan yana olduğunu göstermiştir. Bu çok kutuplu dünya projesinde Türkiye ve Rusya iki güç merkezi olacaktır. ”

– “Ortadoğu'yu yeniden inşa projesi''

Türkiye ve Rusya'nın, Suriye ve Irak merkezli olarak yeni Ortadoğu'nun inşa sürecinde birlikte hareket etmek için anlaştığına vurgu yapan Erol, bu planın, 24 Ağustos 2016'da Cerablus ve El-Bab'ta uygulamaya konulduğunu dile getirdi.

Prof. Dr. Erol, 16 Kasım 2001'den itibaren Türk-Rus ilişkilerinde ortak tehditleri bertaraf etmeye yönelik kararlı adımlarla devam eden bir süreç olduğunu kaydederek, “Bu süreç Astana'da kurumsal bir yapıya doğru gidiyor. Bugün aslında Türkiye'nin yaptığı bir eksen kayması değil, Batı'yla özellikle de Amerika'yla olan ilişkilerindeki dengesizlikleri dengeye oturtma noktasında bir hamledir. ” şeklinde konuştu.

Türkiye-Rusya yakınlaşmasının Türkiye'nin Türk dünyasıyla ilişkilerini kolaylaştırırken aynı zamanda Rusya'nın İslam dünyasıyla ilişkilerini rahatlatıcı bir rol oynadığına dikkati çeken Erol, “Böylece Avrasya ve Ortadoğu merkezli güç mücadelesinde Türkiye ve Rusya, önemli güç merkezleri oluyor. Bu, yeni istikrarsızlık alanlarının oluşmasını önleyici bir şekilde kendisini gösteriyor. Suriye'nin bir şekilde normalleşmeye çalışması, Irak'ta yeni bir krizin önlenmesi ve bugün Suudi Arabistan-İran üzerinden çıkartılmaya çalışılan krizleri önlemeye yönelik birtakım adımların atılması önemli. ” ifadelerini kullandı.

– “Türkiye ve Rusya: Batı'nın öteki ikisi ”

Erol, Ankara-Moskova ilişkisinin emperyalist Batı'dan daha bağımsız hareket etmek isteyen ülkeler açısından bir model olduğuna değinerek, Türkiye ve Rusya'nın, Batı'nın öteki ikisi olarak, bu iş birliğini daha da güçlendirme yolunda adımlar attığını belirtti.

Her iki devletin bekalarına da tesir etme potansiyeli taşıyan güvenlik endişeleri bulunduğunu anlatan Erol, “Dolayısıyla bugün Türkiye ve Rusya, karşı karşıya kaldıkları güvenlik sorunları ekseninde ortak bir iş birliği geliştirmeyi kaçınılmaz olarak görmüş vaziyetteler. ” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın son Moskova ziyaretinin 24 Kasım uçak krizindeki şüpheleri ortadan kaldırması ve bunun tüm dünyaya deklare edilmesi itibarıyla önemli olduğuna dikkati çeken Erol, sözlerini şöyle tamamladı:

“Bu ziyaret, S-400'ler başta olmak üzere iki devlet arasında ön plana çıkan enerji hatları, nükleer santral gibi projelerin hayata geçirilmesiyle ilgili kararlılıkların teyidi açısından önemli. Suriye'de Afrin ve Münbiç noktasında birtakım hususların daha net bir şekilde anlaşılabilmesi ve adımların doğrudan doğruya Rus muhataplarına söylenmesi açısından önemli. Böylece aralık ayında yapılacak 8. Astana görüşmelerinde Türkiye istediği sonuçları daha rahat elde edebilecektir diye düşünüyorum.

Çünkü Astana bir istişare merkezi ve bu görüşmelerde bundan sonraki süreçte Türkiye'nin terör koridorunu sonlandırmaya yönelik hamlelerine desteğin geleceği kanaatindeyim. Erdoğan-Putin görüşmesi sırasında Suudi Arabistan'ın yaptığı açıklamanın (Yemen'e ambargonun kaldırılması), zamanlama açısından tesadüfi olmadığını düşünüyorum. Astana dinamiğinin, bölgedeki diğer kriz merkezlerine olumlu yansıması olduğunu düşünüyorum. ”

ALATURKA AİLESİ ÜYELERİ NE DİYOR?