“Türkiye-Transatlantik ilişkileri” sempozyumu

İSTANBUL (AA) – Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) ve Johns Hopkins Üniversitesi Transatlantik İlişkiler Merkezi’nin ortak çalışması olarak yayınlanan “Turkey and Transatlantic Relations ” kitabının tanıtımı yapıldı ve ardından “Türkiye-Transatlantik ilişkileri ” sempozyumu düzenlendi.

Sempozyumun ikinci oturumunun başkanlığını SETA'dan Avrupa Araştırmaları Direktörü Enes Bayraklı yaparken, Transatlantik İlişkiler Merkezi Direktörlerinden Daniel Hamilton, 11 Eylül'ün Amerikan dış siyasetini değiştirdiğini ifade etti.

Hamilton, teröre karşı olmanın ABD dış politikasının odak noktasını oluşturduğunu ifade ederek, “İlk ABD Başkanlarından biri olan Jefferson şunu diyordu, 'ABD’nin rolü dünyaya müdahale etmek değil, kendi demokrasimizi düzgün hale getirerek diğerlerine örnek olmak.' Bu müdahaleci bir yaklaşım değildi. Soğuk savaş sonrasında sistemin muhafızı olmak bize maliyet getiriyor, bu maliyeti üstlenmeye gerek yok yaklaşımı var. ” dedi.

ABD Başkanı Donald Trump’ın başkanlık seçimini küçük bir farkla kazandığını anımsatan Hamilton, şunları aktardı:

“ABD’de Başkan ve sistem arasında bir tutarsızlık var. Günlük bazda politikaların hangi istikamette gideceğini kestiremiyoruz. Trump idaresi, Orta Doğu’ya İran prizmasından ve terörizmle mücadele açısından, bize karşı hangi teröristlerin tehdit olarak algılandığı açısından bakıyor ve tüm teröristler bize tehdit teşkil etmiyor gibi bakıyor. Kendilerinin uzun süreli bir ittifak oluşturmak gibi bir istekleri yok. Orta Doğu’da, ABD’nin bir stratejisi yok. İkili ilişkilere baktığımız zaman, çok fazla gerilim olduğu için burada askeri anlamda iş birliği var ama bu da sağlıklı bir ilişki değil. Trump yönetiminin politikaları sadece ilişkide bulunduğu ülkeleri değil, transatlantik anlaşmaları da etkiliyor. ”

– “DEAŞ konusunda en çok etkilenen ülkelerden biri Türkiye ”

Sakarya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi ve SETA Güvenlik Araştırmaları Direktörü Doç. Dr. Murat Yeşiltaş, terörizmle mücadele konusunda, ABD ve Türkiye konusunda ciddi anlaşmazlığın söz konusu olduğunu belirtti.

Doç. Dr. Yeşiltaş, şunları kaydetti:

“DEAŞ ve PKK konusuna bakarsak, DEAŞ konusunda transatlantik anlamında daha ortak bir nokta varken, PKK konusunda ilişkilerin istikrarsızlaşmış olduğunu görebiliriz. Türkiye’nin transatlantik ülkeler arasında, DEAŞ konusunda en çok etkilenen ülkelerden biri olduğu kesin. Coğrafi konumdan dolayı DEAŞ’ın yerelleşmesi tehlikesiyle de Türkiye karşı karşıya. Yabancı savaşçıların Türkiye’den geçerek çatışma bölgelerine gitmesinden ziyade, çatışma bölgelerinden çıkıp Türkiye üzerinden çıkmaya çalışması da Türkiye için bir tehdit. Bugün Türkiye’ye karşı savaşan PKK’nın içinde Avrupa kökenli teröristlerin de tehlikesi vardır. Terörle mücadele bağlamında Türkiye ve ABD'nin yaklaşımlarındaki farklılık ciddi bir anlaşmazlık doğuruyor. Transatlantik ilişkiler konusunda normatif düzeyde, tehdidin tanımlanması konusunda önemli ölçüde anlaşma söz konusu. ”

DEAŞ terörü ve Suriye krizinin ABD ve Türkiye açısından tehdit olarak görüldüğünü dile getiren Yeşiltaş, “Ancak bu ikisinden hangisinin önceleneceği konusunda anlaşmazlık sürüyor.
ABD ve PKK/YPG arasındaki ilişkinin, Türkiye’yi ne kadar tehdit ettiğini Amerika’daki ilgili kişiler de farkında. PKK ile mücadele konusunda ise hem normatif hem kurumsal hem de pratik düzeyde Avrupa'nın ve ABD'nin Türkiye'nin beklentilerini karşılayamadığını söylemek mümkündür. ” değerlendirmesinde bulundu.

– “Gümrük Birliği'nin güncellenmesi lazım ”

Yıldız Teknik Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Çiğdem Nas ise yayımlanan kitaba Gümrük Birliği süreci ile ilgili katkı sunduğunu belirterek, Gümrük Birliği'nin transatlantik ile bağı olduğunu söyledi.

Nas, Gümrük Birliği’nin 1996’dan itibaren uygulanmaya başladığını hatırlatarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Gümrük Birliği’nin güncellenmesi lazım. Aslında tek başına bir anlaşma değil. Ortaklık Konseyi’nin aldığı bir karara dayanıyor. Türkiye o zaman da AB üyesi beklentisi içerisindeydi şimdi olduğu gibi. Gümrük Birliği'nin kapsamının genişletilme ihtiyacı ortaya çıktı. Ekonominin daha geniş sektörler çerçevesinde güncellenmesi önemli bir fırsattır. Türkiye’nin Kopenhag kriterlerinin siyasi ayağını hayata geçirmesiyle yabancı sermaye çok ciddi bir şekilde Türkiye’ye yatırım yapmaya başladılar. Bu açıdan önemli kazanımlar oldu. Süreç içinde 2006’da Gümrük Birliği ile ilgili açılması gereken fasıllar askıya alındı. Buna da Güney Kıbrıs sebep olmuştu. Bu açıdan Gümrük Birliği ile ilişkiler donmuş bir şekilde devam etti. Geldiğimiz noktada Gümrük Birliği'nin tekrar revize edilmesi lazım. Gümrük Birliği ilişkisi öyle kolay içinde çıkılacak bir ilişki değil. Yerine koyabileceğimiz bir pazar yok Türkiye açısından. Tüm siyasi krizlere rağmen, ekonomik açıdan AB ülkeleri dışında Türkiye için bir alternatif yok. Tüm gerginliklere rağmen ekonomik ilişkiler AB ve Türkiye’yi yakın tutan çok önemli bir araç. GümrüK Birliği, Türkiye ve AB ilişkilerinde gelişme olasılığı olan birkaç konudan biri. ”

Başbakanlık Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı'ndan Serdar Altay da Türkiye-ABD ilişkileri üzerinde durarak, neden sadece askeri ve güvenlik alanında iş birliği yapıldığı konusuna değindi.

Altay, tüm krizlere rağmen AB ve Türkiye havlu atmadığını çünkü birçok konuda birbirine entegre olduklarını ve özellikle ekonomik alanda birbirine bağımlı olduklarını vurgulayarak, şöyle konuştu:

“Aynı şeyi ABD ilişkilerinde görmüyoruz. ABD ile olan ilişkilerde askeri ve güvenlik konuları ön sırada. ABD ile stratejik iş birliği var. 'Model Ortaklık' denildi. ABD hegemonik bir güç, Türkiye ise yükselmekte olan bölgesel bir güç. Hala bir denge tutturamadılar ilişkilerinde. Türkiye ve ABD arasında ticari ilişkilerin zayıf olmasına coğrafi uzaklık bir sebep olarak gösteriliyor. Ancak Hindistan ve İsrail de ABD'ye uzak olmasına karşın iyi ticari ilişkiler geliştirmiş durumdadır.
Türkiye'nin ABD ile olan ticaretini artırmaya yönelik şimdiye kadar uyguladığı stratejiler beklenen sonucu vermemiştir. “

ALATURKA AİLESİ ÜYELERİ NE DİYOR?