TÜBİTAK Başkanı Ergin:

KOCAELİ (AA) – Türki̇ye Bi̇li̇msel ve Teknoloji̇k Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) Başkanı Arif Ergin, “Sosyal bilimlerde yapılan teknoloji ve bulunan yeniliklerin insanların doğal hayat akışı, bakış açıları, inançları ve yaşam biçimlerine uygun değilse o zaman bunun kabul edilmesi ve yaygınlaşması zor. Ar-Ge’den teknolojiye geçişte ana problemlerden biri budur.” dedi.

Ergin, TÜBİTAK Teknoloji Serbest Bölgesi’ndeki bir restoranda düzenlenen Uluslararası Kemik Grefti Materyali Konsorsiyumu İşbirliği İmza Töreni’nde, Türkiye’de Ar-Ge’ye 10 yılda büyük kaynaklar ayrıldığını söyledi.

Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu ile Ekonomik Koordinasyon Kurulu kararlarıyla Ar-Ge’ye destek miktarlarındaki fazlalığın hissedilmesi üzerine 2012’de Ar-Ge Koordinasyon Kurulu oluşturulduğunu belirten Ergin, “Bu koordinasyon kurulunda, devletin mükerrer olarak desteklediği bir şeyler var mı veya bir ürünün fikir noktasından ticari ve finansman yolculuğu içerisinde açık kalan ve desteklenmeyen bir şey var mı, bunları TÜBİTAK’ın başkanlığında inceliyoruz.” diye konuştu.

Ergin, 20’den fazla devlet kuruluşunun 65 destek mekanizmasını işlettiğini, bunların üniversitelerdeki araştırmacıları, kuluçkadaki şahıs firmaları, teknoparktaki KOBİ ve büyük şirketleri kapsadığını anlattı.

– “Kemik grefti, müthiş bir ihtiyaç”

TÜBİTAK denince akla bilim-teknoloji ve mühendislikle alakalı çalışmaların geldiğini dile getiren Ergin, şöyle devam etti:

“Bunun bir ucunda sağlık bilimleri öbür ucunda da sosyal bilimler dediğimiz bir yelpazemiz var. Bugün bu iki yelpazenin iki ucunun geldiği bir noktadayız. Çünkü, kemik grefti meselesi, sağlık sektöründe, diş hekimliği noktasında müthiş bir ihtiyaç olduğunu okuduklarımdan, duyduklarımdan öğreniyorum. Bu işin sağlık bilimleri tarafı ama öbür ucunda sosyal bilimler tarafı var. Sosyal bilimlerde yapılan teknoloji ve bulunan yeniliklerin insanların doğal hayat akışı, bakış açıları, inançları ve yaşam biçimlerine uygun değilse o zaman bunun kabul edilmesi ve yaygınlaşması zor. Ar-Ge’den teknolojiye geçişte ana problemlerden biri budur”.

Vücuda işlem yapılırken bazı katkıların ilave edildiğini ama sosyal hassasiyet dikkate alınmadığı zaman da hitap edilen kesimin bunu kabullenemediğini vurgulayan Ergin, “Aynı şekilde kemik greftinde de çok değişik hayvansal ürünler bulunması mümkün ve bugün uygulama içerisinde. Fakat bu hayvansal ürünlerin büyük bir kısmının da Türk ve İslam kültürünün kabul edemeyeceğini müşahede ediyoruz. O yüzden bu çalışma, sosyal bilimler içerisindeki bu sosyal davranış biçimi ve inançlar ile sağlık bilimlerindeki yenilikleri bir arada buluşturabilecek bizim kültürümüze uygun hayvan kaynaklı kemik grefti implantların yapılmasında veya uygulanmasında katkı sağlayacak bir unsur.” değerlendirmesinde bulundu.

Konuşmanın ardından, inşası planlanan Türkiye’nin ilk hayvan kaynaklı kemik grefti fabrikasının kuruluşu ve uluslararası konsorsiyumun oluşumu için Uluslararası Kemik Grefti Materyali Konsorsiyumu İşbirliği protokolü ilgili taraflarca imzalandı.

ALATURKA AİLESİ ÜYELERİ NE DİYOR?