“Her SP hastasının zeka problemi olmayabilir”

KOCAELİ (AA) – ŞAHİN OKTAY – Türkiye Spastik Çocuklar Vakfı (TSÇV) Akademik Kurul Başkanı ve İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Muharrem İnan, serebral palsili (SP) hastaların bir kısmında düşük zeka veya geç öğrenme problemi görülebildiğini ancak bunun yanında iki üniversite bitirmiş insanların da bulunduğunu belirtti.

Kocaeli’nin İzmit ilçesinde bir otelde düzenlenen “Serebral Palsi Türkiye Uzmanlar ve Aileler” seminerine katılan İnan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, serebral palsinin beyin gelişimi sırasında meydana gelen kalıcı fakat ilerleyici olmayan hasar sonucu oluşan bir hastalık olduğunu söyledi.

Bu hasarın anne karnında, doğum sırasında ya da doğum sonrasında enfeksiyon, menenjit veya trafik kazası gibi çeşitli nedenlere bağlı olarak ortaya çıkabileceğini anlatan İnan, beyin hasarının kalıcı ve ilerleyici olmamasına karşın çocuk büyüdükçe motor beceriler edindiğini ve hareket bozukluğunun şeklinin değiştiğini dile getirdi.

SP’nin gelişmiş ülkelerde daha çok görüldüğünü aktaran İnan, “Tüp bebekler çoğul gebeliği arttırdığı ve bu gebeliklerde de risk arttığı için böyle oluyor. Türkiye’de ise son yıllarda evde doğumlar bittiği için oran giderek azalıyor.” diye konuştu.

İnan, genel olarak bu hastalık grubundaki hastalarda zeka problemi bulunduğu algısının yer aldığına işaret ederek, “Serebral palsili hastaların bir kısmında düşük zeka veya geç öğrenme problemi görülebiliyor ama bunun yanında iki üniversite bitirmiş insanlar da var. Bütün hastaların zeka problemi olduğunu düşünmek yanlış. 10 hastadan 3’ünde böyle bir problem olabiliyor. Zeka düzeyi düşük olanlar da söyleneni anlayıp ve cevap verebilecek durumda.” ifadelerini kullandı.

– “Erken tanı ve tedavi çok önemli”

SP’li bir hastanın tedavisinde çok sayıda tıp disiplininin rol aldığını ve tedavinin amacının hastanın toplumsal yaşama katılımıyla konforunun sağlanması olduğunu vurgulayan İnan, şunları söyledi:

“Erken tanı ve tedavi çok önemli. Günümüzde teknikler o kadar ilerledi ki anne karnında bile serebral palsi tanısı konabiliyor. Türkiye’de hastanelerde riskli bebek birimleri kurulmaya başlandı. Çocuğunuzda en ufak bir risk varsa buralarda değerlendirmeye alınıp çok erken tedavisine başlanıyor ve yurt dışına göre de çok güzel tedavisi yapılıyor. Fizyoterapi ve rehabilitasyon, tedavinin hiçbir zaman bitmeyecek kısmını oluşturuyor. Hareket sistemi için cerrahi bir işlem gerektiğinde çocuk ortopedisti devreye girecek ve cerrahi sonrası tedavi bitmeyecek, yeni başlayacaktır. Cerrahi müdahale ile gergin kaslar gevşetilebilir, kalça uyluk, kol gibi kemiklerde meydana gelen şekil bozuklukları düzeltilebilir. Cerrahi olarak düzeltilen hastada sağlanan iyileşmenin korunması için gerektiği biçimde yoğun fizyoterapi ve rehabilitasyonun sürdürülmesi gerekiyor.”

Prof. Dr. İnan, ailelerin fizik tedavi ve rehabilitasyon sürecinin en kritik kısmında olduğunu bildirerek, “Devlet ayda 8 saat rehabilitasyon veriyor, haftada 2 saat eder. Bazılarının duruma göre günde 2-3 saat rehabilitasyona alınması lazım. Rehabilitasyon devletten alınıyorsa, bunun kalan kısmını ailenin evde yapması, anne ve babanın fedakarlık göstermesi gerekiyor.” değerlendirmesinde bulundu.

ALATURKA AİLESİ ÜYELERİ NE DİYOR?