Etimesgut Özel Hava Alay Komutanlığı personeli hakkında “darbe” iddianamesi (5)

ANKARA (AA) – Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının, 15 Temmuz 2016’daki askeri darbe girişimi kapsamında Özel Kuvvetler Komutanlığı Etimesgut Özel Hava Alay Komutanlığında meydana gelen olaylara ilişkin 27 kişi hakkında düzenlediği iddianamenin şüphelilerinden Pilot Üsteğmen Emre Demir, komutanları Albay Ümit Tatan’ın derdest edilmesine ilişkin, “Apronda bekleyen helikopterin sağ kapısının dibinde, piste yatırılmış vaziyette alay komutanı Ümit Tatan’ı gördüm. Binbaşılar Dursun Varlı, Mehmet Sağlam ve Yarbay Halit Kabil, Alay Komutanını yere yatırmışlardı ve helikoptere bindirmeye çalışıyorlardı.” dedi.

Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilen iddianamede, şüphelilerin soruşturma aşamasında alınan ifadeleri özetlendi.

Buna göre, Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Özel Kuvvetler Özel Hava Alay Komutanlığında kıdemli başçavuş olarak görev yapan şüphelilerden Murat Yeşilyurt, çalışmamasına rağmen, sonradan darbeci olduğunu öğrendiği Yarbay Halit Kabil’in kendisini arayarak “Murat Başçavuşum, alarm var. Hemen birliğe gelin.” talimatı üzerine birliğe geçtiğini söyledi.

Hangar ve karargah binasına doğru yöneldiğini ve burada Yarbay Halit Kabil, Yarbay Ümit Arif Bağ, Binbaşı Dursun Varlı ve birkaç pilotla karşılaştığını aktaran Yeşilyurt, komutanlarının talimatı üzerine bir helikopteri daha çıkarıp uçuşa hazırlamak üzere hangara girdiğini belirtti.

Hangardan çıkardığı bir helikopteri uçuşa hazırladığını anlatan Yeşilyurt, şöyle devam etti:

“Kontrollerini yaptım, beklemeye başladık. Muhtemelen 5-10 dakika sonra diğer helikoptere 6-7 kişi civarında bir kalabalığın yaklaştığını gördüm. Helikopteri uçuşa hazırladıktan yaklaşık bir – bir buçuk saat kadar sonra Silopi’den CASA uçağı geldi. ‘CASA uçağından tim inecek.’ dediler. Benim, kim nereye inecek, bilgim yoktu. Daha sonra helikoptere 1. pilot binbaşı Dursun Varlı geldi. Yanında 2. pilot Yüzbaşı Özalp Yeşil vardı. Bana 12 kişilik bir tim alacaklarını söylediler. Helikopteri çalıştırdık. Ancak bizim helikoptere 12 kişi değil 6-7 kişi geldi. Darbeci olduğunu öğrendiğim Semih Terzi ve 12 kişi diğer helikoptere bindiler. Bize bu ekibi Oğulbey’de bulunan Özel Kuvvetler Karargahı’na götüreceğimiz söylendi. Pistten kalkış yaptık ve Özel Kuvvetler Karargahı önüne indik. Timi tahliye edip biz tekrar alaya döndük.

Biz alaya döndükten sonra Semih Terzi’nin yaralandığını söylediler. Helikopterle tekrar Oğulbey’e gittik. Önceki yere tekrar indik ve yaralanın gelmesini bekledik. Yaralı geldi. Biz de onu alıp acil şekilde GATA’ya götürdük. Orada birkaç dakika ambulans bekledik. Yaralıyı GATA’ya bırakıp kalkış yaptığımızda birkaç dakika sonra havadayken hafif mermi isabeti aldık. Alayda piste indikten sonra motorları susturup helikopteri kontrol ettiğimde 4 mermi deliğine rastladım. Bu şekilde helikopterin uçamayacağını Dursun Varlı’ya ilettim. Bu esnada biz havada olduğumuz için Özel Kuvvetler Komutanımızın yaptığı açıklamayı duymadık. Biz helikopteri içeri aldık. Hangara geçtik. Olayın ne derece vahim olduğunu, iç yüzünü emir aldıktan sonra öğrendik.”

– “Hepsi tabancalıydı”

Özel Kuvvetler Hava Alay Komutanlığı pencere makineli tüfek nişancısı olarak görev yapan Astsubay Kıdemli Başçavuş Fatih Ceylan da ifadesinde, saat 22.30 sıralarında Tabur Komutanı Yarbay Halit Kabil’in kendisini telefonla arayarak acil uçuş olduğunu söyleyip birliğe gelmesi yönünde talimat verdiğini anlattı.

Kıyafetini giyip 15-20 dakika içinde birliğe geçtiğini belirten Ceylan, şunları söyledi:

“Halit Yarbay nizamiye önünde bekliyordu. Bana, ‘Uçuş var. Git hangar nöbetçi astsubayını bul, uçuş için helikopteri dışarı çıkarın.’ dedi. Biz helikopteri dışarı çıkartıp emniyete aldık. Ben uçuş malzemelerimi almak için tabura gittim. Taburun önünde tekrar Halit Yarbay’la karşılaştım. Bana ‘Helikopteri göreve hazırla. Silah, teçhizat ve mühimmat al.’ dedi. Depo sorumlusu Yücel Başçavuş’u aradım. İki adet Bixi aldım. Monte etmek üzere gerekli parçayı almak için deponun anahtarını bana verdi. Birinci silahı koydum. İkinciyi koyarken alay komutanı Albay Ümit Tatan’ı Halit Yarbay, Dursun Binbaşı ve diğer hatırlayamadığım kişilerle, üç dört kişi zorla iterek helikoptere dayadılar. Ben o anı görünce şok oldum. Alay Komutanı bana bakıp ismimi söyleyince kendime geldim. Aldığım mühimmatı hemen hangara sokup kaçmaya başladım. Hepsi tabancalıydı. Mehmet Binbaşı bana ‘Nereye gidiyorsun?’ dedi. Ben de korkuyla helikoptere döndüm. Ben helikopter çalışırken yangın söndürme cihazını dolandırdım. Yangın cihazını helikoptere yerleştirince kaçmaya yeltendim. Ancak yine çağırdılar. Hiçbir uçuş ekipmanım olmamasına rağmen helikoptere bindim. Helikopterde sadece tam emin olmamakla birlikte 1 adet Bixi olabilir. Başka mühimmat veya bomba yoktu. Kulaklığım olmadığı için helikopter yükselene kadar konuşulanları duymadım. Helikopter kalktıktan sonra bir kulaklık buldum. ‘Lojmanlara doğru git.’ dedi. Ben Oğulbey’e gideceklerini düşündüm. O ana kadar ülkedeki gelişmelerden haberim yoktu. Çok korkmuştum. Akıncılar’a gidene kadar bir arbede ya da kavga olmadı. Akıncı kulesinin izin vermesine de şaşırdım. Bir Kara Kuvvetleri helikopterinin yanına indik. Oradan harici giysili askerler indi. Ümit Albay’ı da helikopterden indirdiler. Bir tane minibüse bindirdiler. Akıncılar’a geldiğimizde sürekli uçaklar kalkıyordu.”

Lojistik şube ikmal astsubayı Harun Yıldız da 15 Temmuz’da Yarbay Halit Kazancı’nın sabah kendisini çağırdığını ve birlikteki silahları sorduğunu belirterek, “Tatbikat olacağından silahları hazır etmemi ve aldıracağını söyledi ve saat 13.00-14.00 sıralarında aldırdı. Diğer silahların da bir yerde hazır olmasını, ihtiyaç olursa onları da aldıracağını söyledi.” diye konuştu.

Helikopter pilotu Üsteğmen Temel İlter Pala da bölük komutanı Binbaşı Dursun Varlı’nın talimatı üzerine 22.30 sıralarında birliğe geldiğini, darbe girişiminden haberi olmadığını söyledi.

Pala, şöyle devam etti:

“Dursun Binbaşı ile Mehmet Sağlam Binbaşı gazinoya geldiler. Binbaşı Mehmet Sağlam masada bulunan su şişelerini alarak, bana ‘İlter bunları helikoptere götür.’ dedi. Ben de hangarın içerisinden helikoptere doğru gittim. Helikopter çalışıyordu. Kalkışa hazır vaziyetteydi. Suları yan pencereden Başçavuş Fatih Ceylan’a verdim. Yarbay Halit Kabil de helikopterin içerisindeymiş, kapısını hafif aralayarak, kulağıma ‘Akıncı’ya gidiyoruz, Dursun Binbaşı’ya söyle, bizi orada karşılasınlar.’ dedi. Albay Ahmet Balaban’a helikopterin nereye gittiğini sordum. O da cevap vermedi, sustu. Akıncı’ya gidip gitmediğini sordum. Ayrıca Halit Yarbay’ın Akıncılar’da kendilerini karşılanmasını istediğini Albay Ahmet Balaban’a söyledim. Bana binbaşı Dursun’un nizamiyede olduğunu, ona söylememi istedi. Ben de oraya doğru yöneldim. Binbaşı Mehmet Sağlam’ı gördüm. Ona durumu anlattım. O, ‘Ben Binbaşı Dursun’a söylerim.’ dedi. Sonra helikopter tabur binasındaki odama geldim ve bilgisayara baktım. Darbeden söz edildiğini duydum. Haberleri takip ettim. Daha sonra koridorda hareketlilik duydum. Arkadaşların idari işler astsubayı odasında toplandığını gördüm. Orada televizyonu biraz takip ettik. Odada Dursun Binbaşı ile Mehmet Sağlam Binbaşı vardı. Bizi koridorda topladılar. Dört kişiydik. Hatırladığım kadarıyla üsteğmen Mustafa Çokangın, Üsteğmen Emre Kahraman, Üsteğmen Emre Demir, Üsteğmen Eray Hazır vardı. Dursun ve Mehmet Binbaşı bize hitaben ‘Sıkı yönetim ilan edildi, yeni komutanlar atandı. Umarım bütün Silahlı Kuvvetler bu emre uyar.’ dediler. Daha sonra Dursun Varlı Binbaşı helikopterler Oğulbey’e gidecek, iki ekip lazım dediler. Darbe olduğunu anladığım için beni seçmemeleri, amacıyla geri planda durdum. Onlar da Yüzbaşı Özalp Yeşil ile Yüzbaşı Soner Erol’u ‘Bizimle uçacaksın’ diye götürdüler. Soner Yüzbaşı o esnada yeni içeriye doğru giriyordu, ‘Ne oluyor?’ diye sorunca, kendilerine ‘Uçuş var, sen de geleceksin dediler.’ ve onu da alıp götürdüler. Bu esnada CASA uçağı alay apronuna park etti. İçinden 26 kişi indi. Bu kadar kişinin indiğini konuşmalardan duydum. Bu CASA uçağı Diyarbakır, Hatay ya da Şırnak’dan gelmişti. İki tim olarak özel kuvvetler kişilerdi.”

– “Kimse bir yere gidemez”

Helikopter pilotu Üsteğmen Emre Kahraman da saat 22.30’da talimat üzerine birliğe geldiğini, silah arkadaşlarından Albay Ümit Tatan’ın tutuklandığı yönünde bilgi aldığını, daha sonra Alay Komutan Yardımcısı Albay Ahmet Balaban’ın odasına geçtiğini söyledi.

Balaban’a Ümit Tatan’ı kimin tutukladığını sorduğunu ancak cevap alamadığını anlatan Kahraman, şöyle devam etti:

“Odamın da bulunduğu helikopter tabur binasına geçtim. İdari işler astsubaylığı odasında bulunan küçük bir televizyonun etrafında Binbaşı Mehmet Sağlam, Binbaşı Dursun Varlı, Yüzbaşı Özalp Yeşil, Üsteğmen Emre Demir, Üsteğmen Mustafa Çokangil, Üsteğmen Eray Hazır ve Başçavuş Yücel Fındık vardı. Kanallar arasında dolaşarak ne olduğuna bakıyorlardı. Bu sırada TRT’de bayan spiker darbe bildirisi okuyordu. Dursun Varlı ve Mehmet Sağlam Binbaşı’nın silah kılıflarının takılı olduğu, yani silahlı olduklarını gördüm. Normalde biz Ankara’daki uçuşlarda mesai de dahil silah taşımayız. Dursun ve Mehmet Binbaşı’nın kendi aralarında Ümit Albay’ı kastederek ‘Adam direndi.’ şeklinde birkaç cümle söylediğini duydum. Dursun Binbaşı’ya ‘Siz mi tutukladınız?’ dedim. O da ‘Evet’ dedi. ‘Emri kimden aldınız?’ dedim. O da ‘Karargahtan yazılı emir geldi.’ dedi. Ama emri kimin verdiğini söylemedi. Arada Dursun Binbaşı başkalarıyla da konuşuyordu. Ben de televizyona bakıyordum. Dursun Binbaşı bize yönelik ‘Arkadaşlar aslında sizi burada zorla tutamayız.’ dediği esnada, Mehmet Binbaşı sözünü keserek ‘Dursun, öyle bir şey yok. Artık kimse bir yere gidemez. Zaten arkadaşlar gitmez değil mi?’ dedi ve sert bir şekilde bakarak hepimize tek tek sordu. Elinde de plastik bir kelepçe ile oynuyordu. Bu sırada tabur komutanı Halit Kabil Yarbay geldi ve biz de koridora çıktık. O da silahlıydı, bize ‘Arkadaşlar, buraları kolaçan edin. Her yere yetişemiyoruz.’ dedi. Uçuş yapılacağını öğrendim. Dursun Binbaşı yanımda bulunan Yüzbaşı Özalp Yeşil’e ‘Sen benimle uç.’ dedi. Özalp Yüzbaşı ‘Ben 1,5 kadeh rakı içtim.’ dedi. Dursun Binbaşı ‘Olsun olsun, gel. Bir şey olmaz.’ dedi ve kolundan tutup götürdü.

Ne olduğunu öğrenmek için televizyon odasına gittik. Fatih Ceylan Başçavuş odaya geldi. ‘Ben ne yaptım’ diye dövünüyordu, ‘Ben yandım’ diyordu, ‘Ne oldu?’ diye sorduğumda cevap vermedi ve gitti. Sonradan öğrendiğime göre kendisi Ümit Tatan Albay’ı götüren helikopterde kabinde bulunmuş.”

Pilot üsteğmen Eray Hazır da şu ifadeleri kullandı:

“Bizim birlikte Özel Kuvvetler timi kalmıştı. Onlar bundan sonra emir komutanının kendilerinde olduğunu, bütün nöbetçilerin silahlarının toplandığını, aksi hareket edeni vuracaklarını söylediler. Ben darbeci olduklarını zannettim. Özel Kuvvetler timi oraya yayıldığında Binbaşı Dursun Varlı, Mehmet Sağlam, Murat Güler ve Yarbay Halit Kabil’in ortadan kaybolduklarını gördüm. Bu arada Özel Kuvvetler komutanı Tümgeneral Zekai Aksakallı’ya telefonla ulaştık. Cemal Yüzbaşı kendisine, Binbaşı Dursun, Murat, Türkay ve Yarbay Halit’in Alay Komutanımızı kaçırdığını, burada bir özel kuvvet timinin olduğunu, sizden emir aldıklarını söylediklerini anlattı. Komutan, o timin kendisinden emir aldığını söyledi. Cemal Yüzbaşı’ya o time uymamızı söyledi. Biz de o saatten sonra o tim ne dediyse onu yaptık. Bir süre sonra ortadan kaybolduğunu belirttiğim Binbaşı Dursun Varlı, Murat Güler ve Yarbay Halit Kabil teslim oldular. Yücel Başçavuş bize gelerek Mehmet Sağlam’ı gördüğünü ne yapmamız gerektiğini time söyledi. Onu da üç kişiyle birlikte aldılar.”

– “Bu devirde darbe yapılabileceğini asla ihtimal vermiyordum”

Pilot Üsteğmen Mustafa Çokangın da bir restoranda eşiyle yemek yediği sırada telefonla birliğe çağrıldığını belirterek, şöyle devam etti:

“Televizyon seyrederken önce İstanbul Boğaz Köprüsü’ndeki askeri hareketliliği gördük. TRT’de haber spikeri bildiriyi okuyunca darbe yapıldığına kanaat getirdim. Bu devirde darbe yapılabileceğini asla ihtimal vermiyordum. Daha sonra buraya binbaşı Dursun Varlı ve Binbaşı Mehmet Sağlam geldiler. Üzerlerinde tabancaları vardı. Ayrıca üniformalarında kimliklerini gösteren peçler sökülmüş durumdaydı.

TRT spikeri yasa dışı bildiriyi okurken Binbaşı Dursun Varlı’nın ‘Artık yarın farklı bir gün olacak.’ dediğini duydum. Bu sırada Mehmet Sağlam bize yanımızda silahımız olup olmadığını sordu, ben silahımı evde bırakmıştım, bazı arkadaşlar silahlarını depoda bıraktıklarını söylediler, bazıları da benim gibi yanlarına almadıklarını söylediler.

Mehmet Sağlam, ‘Merak etmeyin, herkese yetecek kadar mermimiz var. Silahları depodan alırız.’ dedi. Ben bu sırada bir grup tarafından darbenin yapıldığına kanaat getirdim ve bizi de figüran olarak kullandıklarını düşündüm ve buna asla alet olmayacağıma karar verdim. Kendisiyle uçmamı isteyince Mehmet Sağlam’a üç duble rakı içtiğimi söyledim, normalde bağırıp kızacağını düşündüm ancak hiç bir şey demedi.”

– “Ne yapacağımı şaşırdım”

Şüpheli Pilot Üsteğmen Emre Demir de Albay Ümit Tatan’ın derdest edilmesine ilişkin şu bilgileri verdi:

“Birliğe gittiğimde Binbaşı Dursun Varlı, birazdan Alay Komutanın giriş yapacağını bu nedenle nizamiye tarafına gitmemizi söyledi. Biz de selamlama yapmak için nizamiyeye gittik. Sonradan anladığım üzere alay komutanını derdest edecek grup karargah binasının önünde kaldı. Ben o zaman bu grubun alay komutanını derdest edeceğini bilmiyordum. Biz nizamiyeye gittiğimizde çok kısa bir süre sonra Alay Komutanı Kara Pilot Albay Ümit Tatan, nizamiyeden girdi. Selamlamayı yaptık. 15 metre kadar önümüzde durdu, birileriyle bir şeyler konuştu. Daha sonra bize dönerek ‘Arkadaşlar kışla emniyetini aldınız mı? Şahsi silahlarınız üzerinizde mi?’ diye bize sordu. Silahım benim üzerimdeydi. Daha sonra alay komutanı alay binasına gitmek için 30 metre kadar ilerleyince alay binası önünde normal şartlarda orada durarak komutanı selamlaması gereken rütbeli askerler ile diğer askeri personel komutanın geldiği yöne doğru yürümeye başladılar, muhtemelen komutanın bizimle konuşmasını farklı yorumlayarak şüphelendiler. Alay komutanının üzerine yürüyen grup içerisinde görebildiğim kadarıyla Binbaşı Dursun Varlı, tabur komutanı Yarbay Halit Kabil, o gün izinli olduğunu bildiğim Binbaşı Mehmet Sağlam vardı. Bu üç kişi komutanın hizasına geldikten sonra koluna girerek alayın istikametine birlikte yürümeye başladılar. Bu sırada karşı istikamette de rütbesini tam bilemediğim ancak yarbay ya da binbaşı olduğunu tahmin ettiğim Ümit Arif Bağ vardı. Bu dört kişi alay komutanını derdest etmeye başlamışlar. Bu sırada alay komutanımız ‘Ne olur arkadaşlar!’ diye bağırdı. Halit diye bağırdığını duydum. Giderek alay komutanın sesi yükselmeye başladı, sürekli ‘Yapmayın arkadaşlar!’ diye bağırıyordu. Bu sırada alay komutanı ile bizim bulunduğumuz alanın arasından Astsubay Burak Erhan G3 piyade tüfeği ile yüzü bize dönük şekilde tertibat almış bir şekilde bekliyordu. Hareket ettiğimiz takdirde ateş edecekmiş gibi bir görüntüsü vardı, normalde bu tür bir tüfeğin Burak astsubayın elinde olması mümkün değildir, ancak yanılmıyorsam kendisi daha önce TİM olarak çalışmış ben o an ne yapacağımı bilemedim, müdahale ettiğim an bana ateş edebileceklerini düşündüm ayrıca böyle olağanüstü bir hadisenin bir senaryo olabileceği ve bunda bizim kullanılıyor olabileceğimizi düşünerek kararsız kaldım, adeta boğazım kurudu birlikte Güneydoğuda PKK’ya karşı mücadele ettiğimiz ve bu nedenle çok güvendiğimiz arkadaşlarımın böyle bir eylemin içinde olmaları karşısında ne yapacağımı şaşırdım, bu hareketi onlara konduramadım. Bu sırada elinde tüfeği ile bekleyen Astsubay Burak Erhan bana diğer eliyle ısrarlı bir şekilde gel anlamında işaretler yaptı, daha sonra bunu kafasıyla tasdik eden hareketler yaptı, o sırada öndeki grup alay komutanını apronda hazır vaziyette bekletilen bir helikoptere doğru götürüyorlardı. Astsubay Burak da yine aynı şekilde gel işareti yaparak onların arkasından gidiyordu, ben önce gidip gitmemekte çok tereddüt ettim. Sonra Burak astsubayın arkasından gitmek zorunda kaldım ileride apronda bekleyen helikopterin sağ kapısının dibinde piste yatırılmış vaziyette alay komutanı Ümit Tatan’ı gördüm. Binbaşılar Dursun Varlı, Mehmet Sağlam ve Yarbay Halit Kabil alay komutanını yere yatırmışlardı ve helikoptere bindirmeye çalışıyorlardı. Ben o sırada şoka girmiştim. Arka tarafta karanlık bir yerde beklemeye başladım, kaçmak için fırsat bekledim. O sırada nöbetçi amir Binbaşı Hüseyin Çakıroğlu yanıma geldi kendisine neler oluyor diye sordum, ancak bana cevap vermedi. Daha sonra 150 metre ilerideki taburuma gittim.”

– “Bu Erdoğan’a karşı bir harekettir”

Alay karargahında muhabere elektronik bilgi sistemler kısmında telsiz sistem işletmeni olarak görev yaptığını belirten şüphelilerden Süleyman Ektaş, “Olay günü akşam mesai bitiminde eve gittim, saat 23.00 sıralarında kışlayı aradım, santraldeki asker emniyet tedbirlerinin artırıldığını, alay komutanımız ve komutan yardımcısının çağrıldığını ama henüz gelmediklerini, nöbetçi amiri Binbaşı Hüseyin Çakıroğlu’nun da güvenlik tedbirini artırdığını söyledi. Saat 24.00’te ne olduğunu merak ettim, bize ihtiyaç var mı diye düşünerek kripto bölümünde görevli tek ben olduğum için ihtiyaç olur diye saat 00.00’da kışlaya gittim.” ifadelerini kullandı.

Alay karargah binasının önünde aralarında şüphelilerden Halit Kabil, Burak Erhan ve Mehmet Sağlam’ın da bulunduğu 5-6 kişilik bir grubun, Semih Terzi’yi getirecek uçağı beklediklerini söylediğini bildiren Ektaş, “Bu sırada çok kuvvetli bir patlama oldu ama nereye atıldığını bilmiyorum, ben burada beklemeyelim içeriye geçelim dedim. Ama onlar içeriye geçmediler, kapıda kaldılar ben içeriye televizyona bakmak için gazinoya geçtim. Uçak sesini duyduk Hasan Ünver, Semih Terzi komutana bakmaya gittiğinde çoktan helikoptere binip gitmişti. Normalde generaller geldikleri zaman karargah binasında bir süre mola verip ihtiyaçlarını görüp öyle geçerlerdi, o yüzden şaşırdık, yardım saat kadar sonra Hasan özel kuvvetlerde tanıdığı birisini aradı, Semih Terzi’nin vurulduğunu söyledi.” şeklinde konuştu.

Alay Komutanlığının bozulan server’ını tamir etmek için darbe girişiminden sonraki perşembe gününe kadar kışladan çıkmadığını belirten Ektaş, “Perşembe saat 20.40’ta alay komutanının emriyle toplandık, benim ismimi söylediler, çıktım beni gözaltına aldılar.” dedi.

Şüphelilerde Veli Tüven, Binbaşı Hüseyin Çakıroğlu’nun kendisinden acil müdahale mangasını çağırmasını istediğini, kendisinin de sebebini sorduğunda ‘Oğulbey’den alarm verildi.’ demesi üzerine acil müdahale mangasını çağırdığını belirtti.

Alay komutanı Ümit Tatan’ın komutanlığa gelerek çevre emniyetinin alınması talimatını verdiğini belirten Tüven, şöyle devam etti:

“Alay komutanı Tatan, çevreyi emniyete almamızı söyleyerek içeriye doğru gitti. İleride Dursun Varlı ve diğer komutanlar vardı, Ümit Tatan’ı karşıladılar. Emre Demir üsteğmen geldi ‘Buradan kimse çıkmayacak da girmeyecek de, alay komutanı dahil.’ dedi. Alay komutanı deyince çok şaşırdım, öyle söyleyince ben dönüp arkama baktım, alay komutanı nerede ve ne oluyor diye. Alay komutanı, bizim otobüslere bindiğimiz yer civarındaydı, diğer komutanlar alay komutanının koluna gitmişlerdi, ben çok şaşırdım. Çünkü bu kadar samimi olmaları normal değildi, alay komutanı bir şeye kızıyor gibiydi, yüksek sesle konuşuyordu, ama cümlelerin ne olduğunu ben duyamadım.

Alay komutanını götürmeye devam ettiler, o grubu bir daha gördüğümde artık helikoptere doğru gidiyorlardı, helikopterin orada alay komutanının sesini duydum, bağırıyor yardım istiyor gibiydi, biz ne yapacağımızı bilemedik tedirgin olduk. Komutanı helikoptere bindirdikten sonra helikopteri çalıştırdılar ama kalkmadılar, 20-25 dakika o şekilde beklediler, uçaklar alçak uçuş yapmaya başladılar, o sırada darbe olduğunu anladım, sonra kalktılar.”

Sabah 06.00 sıralarında kapıya bir siyah araç geldiğini ve ‘kimseyi alma’ dedikleri için kapıyı açmadığını ileri süren Tüven, “Tim komutanı aracı karşıladı, meğer bana aracı içeriye al diye bağırmışlar ben duymamışım, aracın içerisinde bir ya da iki tim personeli varmış, aracı içeriye aldım, ondan sonra tim komutanı bağırarak benim yanıma geldi, ‘Niye açmıyorsun? Kendini vurdurma bana!’ dedi. Ben de herkes bir şey söylüyor ne yapacağımı şaşırdım, o da bana ‘buranın komutanı artık benim, biz buraya el koyduk, ben ne dersem onu yapacaksın.’ dedi.” ifadelerin kullandı.

Darbe girişimi sırasında Destek Grup nöbetçi astsubay olduğunu belirten şüpheli Yücel Fındık, “15 Temmuz’da normal mesaiye geldim, akşam Destek Grup nöbetçi astsubayı olduğum için mesaiye devam ettim. Bu tarihten 2 gün önce çarşamba ve perşembe günleri Halit Kabil, beni gördüğünde ‘Cuma nöbetçisin unutma ha’ diye ikaz etti. İkinci soruşunda ben ona ‘Hayırdır komutanım siz de mi nöbetçisiniz? diye sorduğumda, gülerek ‘Çok istiyorsan ben de gelirim.’ dedi. O sırada neden böyle dediğini anlamamıştım. Olaylar bittiğinde malzeme deposunun anahtarı bende olduğu için böyle dediğini tahmin ediyorum.” diye konuştu.

Kendisine bağlı olarak 2 malzeme deposu olduğunu öne süren Fındık, “Bunların birinde helikoptere takılan silahlarla M16 tüfekler, uçuş malzemeleri bulunur. Diğer depoda arama kurtarma malzemeleri bulunur.” dedi.

Şüphelilerden Fatih Ceylan’ın kendisini arayıp uçuş olduğunu ve bixi ile telsiz lazım olduğunu söylediğini ileri süren Fındık, “Alarm durumu olduğunu söyledi. Helikopter taburuna depoya giderek iki tane bixi ve prc 434 telsizi deftere kaydederek teslim ettim. Bunları aldı. Diğer depodan silah bağlama aparatı alacağını söyledi. Alarm durumu ve uçuş olduğunu söylediği için ayrıntılarını sormadım. Ben malzeme teslim ederken uçuş emri ya da uçuş programını sormam. Bulunduğum birlikte uçuş emri sorularak malzeme teslim edilmez. Alarm durumu olduğunu söylediği için askerlerin başına gitmem gerekiyordu. Bu nedenle diğer malzeme deposunun anahtarını ona verdim. Diğer malzeme deposunda silah ve mühimmat yoktur. Uçuşla ilgili malzemeler vardır. Oradan çelik yelek ve bixinin helikoptere bağlanması için kullanılan aparat almış deftere yazmamış.” sözlerini sarfetti.

Şüphelilerden Halit Kabil’in darbe olduğunu, bundan sonra kendisinin emir komutasında olduğunu söylediğini belirten Fındık, şunları kaydetti:

“Zaten kendisi benim 1. sicil amirimdir. Neden böyle bir şey dediğini anlayamadım. Genç teğmenler de panikledi. Ne olduğunu anlamaya çalıştılar. İdari işlerin kapısını açıp televizyonu açtık. Dursun Varlı konuşmaya başladı. ‘Bu Recep Tayyip Erdoğan’a karşı bir harekettir, komutanlarımız değişecek, Alay komutanını götürdük, Diyarbakır’dan Semih Terzi geliyor, Özel Kuvvet komutasını o alacak’ dedi. Mehmet Sağlam, emir komutayı anlattı. Telefonundan genelkurmayın yönetime el konulduğuna dair emrini orada bulunanlara gösterdi. ‘Bundan sonra ya bizden ya da karşı taraftandansınız, tarafınızı seçin’ deyip eliyle tabancasını tuttu. Tabancayı çıkarmadı. Kendisini onaylatmak için oradaki genç teğmenlere değil mi diye sertçe sordu. Onlar da tedirgin olup tepkisiz kaldı. Televizyonda Zekai Paşa’nın sesini duydum. Darbe karşıtı konuşuyordu. Kabil, Sağlam ve Varlı ‘nın olduğu grup bunun sahte olduğunu, gerçek olmayabileceğini söylediler, tüm ordunun darbeye destek olduğu izlenimini vermeye çalışıyorlardı. Üçü birlikte sonradan dışarı çıktı.”

Şüpheli Umut Taşçı ise şüphelilerden Fatih Ceylan’ın kendisine acil durum olduğunu ve helikopterlerin dışarı çıkacağını söylediğini belirterek, “Acil durum olduğunu söylediği için uçuş emri olup olmadığını sormadım. Ben emirleri Ceylan’dan almam, ancak acil durum olduğunu söylediği için acil durumun varlığına inanarak helikopteri çıkarttım. O gün planlanmış bir uçuş yoktu.” dedi.​

(Sürecek)

ALATURKA AİLESİ ÜYELERİ NE DİYOR?