Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kabine Toplantısı'nın ardından millete seslendi: (3)

ANKARA (AA) – Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Diğer ülkelere kıyasla hızlı bir şekilde toparlanma sürecine giren ekonomimizin bu eğilimi 4. çeyrekte de sürdüreceğine ve yılı inşallah pozitif büyüme ile tamamlayacağımıza inanıyorum." dedi.

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlenen Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı'nın ardından millete seslenen Erdoğan, Hükümet olarak bir yandan salgınla en etkili şekilde mücadele ederken, diğer yandan da üretim, ticaret, istihdam, eğitim ve hayatın her alanındaki işleyişi sürdürme sorumluluğu ile karşı karşıya olduklarını söyledi.

Şu ana kadar bu süreci başarı ile getirdiklerine dikkati çeken Erdoğan şöyle devam etti:

"Salgın tedbirleri nedeniyle faaliyetine ara verdirdiğimiz veya sınırlandırdığımız pek çok alanda normalleşme adımlarını atmıştık. Son kabine toplantımızda okullarımızdaki sınıflarımızın bir kısmında daha eğitim-öğretimin yüz yüze başlaması kararını kamuoyu ile paylaşmıştım. Bugüne kadar uygulamalar sürecin çok ciddi bir sorunla karşılaşılmadan ilerlediğini gösteriyor. Salgının seyrine göre önümüzdeki haftalarda diğer sınıfların durumlarını değerlendireceğiz."

– Ekonomideki gelişmeler

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ekonomide yılın 2. çeyreğinin Kovid-19 salgınının gölgesinde geçirilmesine rağmen diğer ülkelerle mukayese edildiğinde sınırlı bir daralma yaşandığını kaydetti.

Yılın 3. çeyreğinde ise alınan yerinde kararlarla ve şoklara karşı bağışıklık kazanmış yapı ile güçlü bir toparlanma yaşandığını belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"3. çeyrekte sanayi üretimimiz ve perakende satış hacmimiz bir önceki çeyreğe göre yüzde 30 arttı. Kapasite kullanım oranı 2. çeyrekte yüzde 63,5'e düşerken, bu oran 3. çeyrekte yüzde 72,7'ye yükseldi. Aynı şekilde ekonomik güven endeksindeki artış da yüzde 36'yı aştı. İhracatımız bir önceki çeyreğe göre yüzde 34 yükseliş gösterdi. Sağladığımız uygun şartlarla konut satışlarımız 3. çeyrekte 2. çeyreğe göre iki katına çıkarak yaklaşık 537 bin oldu. Yılın ilk 9 aylık döneminde ise konut satışlarımız 1,2 milyon adete ulaştı. Bir diğer önemli gelişme de otomotiv piyasasında yaşandı. 3. çeyrekteki güçlü ivme ile yılın ilk 9 ayındaki satışlarımız yarım milyona yaklaştı. Sadece ekim ayında otomobil ve hafif ticari araç pazarı yüzde 93 büyüme ile 94 bin 733'e çıktı."

Erdoğan, ekonomik göstergelerin ekim ayı ile birlikte "yılın son çeyreğine de güçlü başlandığına" işaret ettiğini vurguladı.

Ekim ayında reel kesim güven endeksinin bir önceki aya göre 2,8 puan artarak 108,1 seviyesine yükseldiğini ifade eden Erdoğan, şu değerlendirmeyi yaptı:

"Ekonomik güven endeksi de ekimde yüzde 4,8 artarak 92,8 seviyesine çıktı. İmalat sanayi satınalma yöneticileri endeksi ise 5. ayında da eşik değer olan 50'nin üzerinde kalarak 53,9'a yükseldi. İstihdamda görülen belirgin artışın devam etmesi ve Şubat 2018'den beri en yüksek seviyeye ulaşması da oldukça kayda değer bir gelişmedir. İhracatta ise yeni bir rekor daha geldi. Ekim ayı ihracatımız yüzde 5,6 artışla 17 milyar 333 milyon doları bularak tüm zamanların rekorunu kırdı. İhracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 87,9 olurken bu rakam altın hariç yüzde 95,3 seviyesinde gerçekleşti."

Erdoğan, pek çok firmanın ihracat taleplerine cevap vermekte zorlandığını da bildirdi.

Organize sanayi bölgelerindeki fabrikalarda üretimi artırmak için yeni veya ikinci el makine tedariki sıkıntısının çekildiği bir dönem yaşandığına işaret eden Erdoğan, şöyle devam etti:

"Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin ihracatlarının çok ciddi oranda düştüğü salgın döneminde Türkiye'nin böyle bir yükseliş göstermesi geleceğimiz adına ümit vericidir. Özellikle otomotiv, hazır giyim, kimyevi madde, hububat, mobilya gibi sektörlerimizdeki ihracat artışı yükselişin kalıcı olduğunu gösteriyor. İhracatımızın lokomotif illeri olan İstanbul, Bursa, Kocaeli, İzmir ve Gaziantep'i tebrik ediyorum. Diğer ülkelere kıyasla hızlı bir şekilde toparlanma sürecine giren ekonomimizin bu eğilimi 4. çeyrekte de sürdüreceğine ve yılı inşallah pozitif büyüme ile tamamlayacağımıza inanıyorum. Hep birlikte sabredip çok çalıştığımızda önümüzde aydınlık bir geleceğin olduğunu şimdiden görebiliyoruz."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin yer aldığı bölgede uzun süredir yaşanan istikrarsızlıklara dikkati çekerek, şunları ifade etti:

"Uzun süredir yaşanan insani krizlerin yükünü uzunca bir süredir adeta tek başımıza taşıyoruz. Irak'tan Suriye'ye, Libya'dan Afrika'nın derinliklerine kadar uzanan bu kriz bölgesindeki mazlum ve mağdur duruma düşen herkese imkanlarımız ölçüsünde el uzatıyoruz. İşin garip tarafı bu süreçte en çok gürültüyü de kendi güvenlik ve refahları uğruna bölgemizi ve dünyayı kana, ateşe, acıya boğanlar çıkartıyor. Halbuki bu zihniyet sadece son 30 yılda Irak'ta 2 milyon, Suriye'de 1 milyon, Bosna'da yüzbinlerce, Afrika'nın, Asya'nın, Latin Amerika'nın çeşitli yerlerinde milyonlarca insanın ölümüne bunlar yol açmıştır. Asırlardır işlettikleri sömürge ve zulüm düzeninin çatırdadığını bunlar görüyor. Mazlumların ve mağdurların yoldaşı Türkiye'yi hedef alarak asıl sıkıntılarını gizleme gayreti içindeler."

Türkiye'nin savunduğu ve sembolü olduğu İslama ve tarihinden getirdiği mirasına bağlılığını güçlendirdikçe bu saldırıların ve ithamların dozunun arttığına değinen Erdoğan, "İslama saldırı öyle bir noktaya geldi ki yaşanan en küçük hadise ile birlikte önüne arkasına bakılmadan hemen Müslümanlar hedef gösteriliyor. Şayet şiddet içeren bir hadisede zanlı Müslüman ise derhal olaya terör saldırısı, zanlı başka inançtan biri ise ya polisiye vaka bu şekilde deyip geçiyorlar, ya da failin akli dengesi sorgulanarak konunun üzeri örtülüyor." diye konuştu.

– "Viyana'daki saldırıyı samimiyetle kınıyorum"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün gece Avusturya'nın başkenti Viyana'da yaşanan kanlı saldırıyı samimiyetle kınadığını belirterek, "Faili her kim olursa olsun bu tarz saldırıların tasvibi asla mümkün değildir. Avusturya halkına geçmiş olsun dileklerimi ve taziyelerimi sunuyorum." dedi.

"Avrupa ülkelerinin bir kısmı, İslamı kendilerine göre yeniden tanımlama ve biçimlendirme teşebbüsüne girecek kadar sınırları zorlamaktadır." ifadelerini kullanan Erdoğan, üstelik bu yaklaşımın yeni olmadığını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Geçmişte Arnavutluk Bektaşilerini ayrı bir inanç grubu olarak ilan ederek İslam'dan koparmaya çalışmışlardı. Aynı oyunu Avrupa'da yaşayan Alevi vatandaşlarımız için de sahnelemişlerdi. Şimdi Avrupa'da yaşayan ve Müslüman ailelerden gelen bir kısım insanları kullanarak İslam'ı topyekun değiştirme iddiasıyla ortaya çıktılar. Tabii biz bu korkunun altındaki gerçekleri gayet iyi biliyoruz." diye konuştu.

Bugün dünyada 2 milyar 400 milyon Hristiyan, 1 milyar 900 bin Müslüman, 1 milyar 800 bin de Hindu, Budist, Şinto inançlara mensup insan yaşadığını, yaklaşık 70 yıl önce bu rakamların 710 milyon Hristiyan, 300 milyon Müslüman, 730 milyon da Hindu, Budist, Şinto inançlarına mensup şeklinde olduğunu aktaran Erdoğan, "Görüldüğü gibi dünyada her inanç grubu elbette sayıca artıyor ama İslam'a yönelişte çok büyük bir sıçrama var." dedi.

Daha önce neredeyse hiç Müslüman'ın bulunmadığı Avrupa ülkelerinin bazılarının nüfusu içindeki Müslümanların oranının yüzde 10'u bulduğunu aktaran Erdoğan, aynı şekilde Afrika'dan Güneydoğu Asya'ya, Amerika'dan Avustralya'ya kadar geniş bir coğrafyada İslam'ın yayılışının önüne geçilemediğini söyledi.

Bu gelişmenin Müslümanların her alanda ezildiği, horlandığı, geri bırakıldığı, sömürüldüğü, iç çatışmalarla enerjilerinin heba edildiği bir süreçte yaşandığının altını çizen Erdoğan, şunları kaydetti:

"Bu fotoğrafın üzerine bir de 2 bin 200 yılı aşkın Türk devlet tarihini ve onun etki alanını ilave ettiğinizde ortaya çıkan tablo birileri için tahammül edilemez oluyor. Elbette Asya'nın, Afrika'nın, Akdeniz'in ve mücavir coğrafyanın tabii zenginliklerini, demografik gücünü, kadim dönemlerden beri bilinen stratejik önemini de unutmamak gerekiyor. Dünyanın geleceğinin bir kez daha bu coğrafyada görüldüğü bir süreçte Türkiye kendisi ve dostları için en adil, en ahlaklı, en vicdanlı, en iyi geleceği inşa etmek için çalışıyor. Siyasi ve ekonomik küresel düzenin yeniden yapılanma sancılarının yaşandığı bir dönemde Türkiye'nin bu onurlu ve vakur duruşu büyük önem taşıyor. Asırlık düzenlerini bozduğumuz için bize bedel ödetmeye çalışanlar kendi sırça köşklerinin her an başlarına yıkılacağı korkusuyla kontrollerini giderek daha fazla yitiriyor. Ülkemize yönelik her ithamın, her tehdidin, her iftiranın gerisinde işte bu gerçek vardır. Medeniyetimizin ve tarihimizin bize yüklediği bu sorumluluktan asla kaçmayacağız. Böyle bir mirasın sahibi olmak ve onu daha ileriye taşımak milletimiz için en büyük şereftir. 83 milyon hep birlikte gerektiğinde alın terimizi, gerektiğinde kanımızı dökmekten çekinmeyerek bu şerefe layık olabilmek için çalışacağız."

(Bitti)

ALATURKA AİLESİ ÜYELERİ NE DİYOR?