8. Boğaziçi Zirvesi

İSTANBUL (AA) – Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü ve Genel Sekreter Yardımcısı İbrahim Kalın, “Pentagon çıkıp tekrar, içinde PYD ve YPG'nin de olduğu Suriye Demokratik Güçlerine destek vermeye devam edeceklerini açıkladı. Bu tabi bizim açımızdan kabul edilebilir bir durum değil. Çünkü PYD ve YPG'ye verilen her silah, her mermi PKK üzerinden Türkiye'ye yöneltilmiş bir tehdit demektir. Suriye sahasında veya bir başka yerde hangi gerekçeyle olursa olsun PYD ve YPG'ye verilen her destek PKK'nın ömrünü uzatmak anlamına gelir. Dolayısıyla bizim bunu kabul etmemiz, hangi şart ve gerekçeyle, hangi izahla olursa olsun hiçbir şekilde mümkün değildir. ” dedi.

Kalın, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı himayesinde, Uluslararası İş Birliği Platformu'nun (UİP) düzenlediği ve bu yıl, “Geleceğin Tasarımı: Küreselleşmenin Yeni Sınavı ” temasıyla düzenlenen 8. Boğaziçi Zirvesi'nde yaptığı konuşmada, Filistin meselesine değindi.

Filistin meselesinin her ne kadar “Arap Baharı “yla bir miktar gölgelenmiş gibi görünse de Orta Doğu ve İslam dünyası siyasetinin en önemli konularından biri olmaya devam ettiğini dile getiren Kalın, bunun bir toprak, milliyet ve din meselesi olmadığını vurguladı.

İbrahim Kalın, Filistin meselesinin bir adalet meselesi olduğunu belirterek, şöyle devam etti:

“Modern siyaset tarihine baktığınız zaman bu kadar adaletsizlik üretmiş bir başka kriz yoktur. Bir milletin yüz yıldır devam eden işgali, daha sonra devam eden güçsüzleştirme, malından mülkünden edinme, yerleşimci politikaları adı altında Filistinlilerinin yaşam haklarının, tanınma haklarının ellerinden alınması başlı başına büyük bir adalet krizidir aslında. Dünya sisteminin adalet üretemediğinin en somut göstergelerinden birisidir. Son dönemde özellikle Filistin uzlaşı sürecinde yaşanan gelişmeler bizim için memnuniyet verici. Farklı Filistinli grupların Hamas'ın, Fetih'in ve diğer grupların bir araya gelerek bir ulusal uzlaşı yoluyla seçimlere gidecek olması ve daha güçlü ve birleşik bir Filistin olarak müzakere masasına oturacak olması elbette bizim için sevindirici bir konudur. ”

Kalın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da bu konuda çok yoğun bir diplomasi trafiğinin olduğunu, hem Hamas hem de Fetih tarafıyla çok yoğun görüşmeler yapıldığını, bu konunun takip edildiğini vurguladı.

İbrahim Kalın, “Bizim buradan beklentimiz İsrail de dahil olmak üzere bütün tarafların bu sürece yardımcı olmaları, sabote edici her tür eylemlerden, yaklaşımdan uzak durmalarıdır. Çünkü Filistin barışı Orta Doğu barışının merkezinde yer alır. Orta Doğu barışı da dünya barışına çok önemli katkılar sağlayacaktır. ” diye konuştu.

– “Cenevre süreci tek başına bu krizi çözmeye yeterli değil ”

Suriye'de devam eden savaşı durdurmak için BM çatısı altında başlatılan Cenevre ile Türkiye, İran ve Rusya Federasyonu'nun garantörlüğünde de Astana sürecinin başlatıldığını ifade ederek, ikisinin de amacının aynı olduğunu, çatışmaları durdurmak, Suriye'de bir siyasi geçiş sürecini hayata geçirmek olduğunu kaydetti.

Bunun insani yardımların ulaştırılması, tutukluların, esirlerin mübadelesi ve mayınların temizlenmesi gibi birçok alt başlığının bulunduğunu dile getiren Kalın, “Biz hem Cenevre sürecine bugüne kadar destek verdik, hem de Astana sürecinin bizzat içinde yer aldık. Cenevre toplantılarının sekizincisi de dün itibariyle tekrar başladı. Oradan da iyi haberler almayı ümit ediyoruz. Tek başına Cenevre sürecinin bu krizi çözmeye yeterli olmayacağı anlaşılıyor. Bütün uluslararası aktörlerin, kurumların buna daha fazla destek vermesi gerekiyor. ” ifadelerini kullandı.

Kalın, Astana süreci kapsamında da geçtiğimiz 10 gün içerisinde bir dizi toplantıların yapıldığını, Soçi'de 22 Kasım'da önemli bir üçlü zirve gerçekleştirildiğini anımsatarak, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı ve İran Cumhurbaşkanının katılımıyla “Astana sürecini bundan sonra nereye, nasıl evirebiliriz, siyasi geçiş sürecinin nasıl hayata geçirebileceğiz ” konusunda önemli kararlar alındığını kaydetti.

– Suriye Ulusal Diyalog Kongresi

İbrahim Kalın, yakın dönemde yapılacak önemli işlerden birinin Suriye Ulusal Diyalog Kongresi'nin hayata geçirilmesi olacağını, çalışmaların devam ettiğini, henüz bir tarihin kesinleşmediğini, önümüzdeki günlerde Suriyeli tarafların katılacağı, gerçek muhalefeti temsil eden Suriyeli grupların yer alacağı bir ulusal diyalog kongresinin yapılacağını anımsattı.

Bu konuda baştan beri temel kriterin, Suriye'nin toprak bütünlüğüne bağlı olan teröre bulaşmamış grupların kongreye davet edilmesi olduğunu dile getiren Kalın, şöyle konuştu:

“Bununla kastettiğimiz de açık. Yine daha açık bir şekilde ifade edeyim, bu kongreye PYD, YPG gibi yapıların dahil edilmemesidir. Neden? Çünkü PYD, YPG herkesin bildiği gibi PKK'nın Suriye koludur. Hem Amerika'da hem Avrupa'da terör örgütü olarak tanımlanmış, Türkiye'nin de terör örgütü olarak tanımladığı bir yapının, organizasyonun Suriye koludur. Bunun SDF, SDG, Arap bilmem neyi, falan gibi birtakım yeni isimlendirmelerle kamufle etmeye çalışmanın beyhude bir çaba olduğu da açıkça ortadadır. Daha 1, 1,5 yıl öncesine kadar ABD'nin resmi belgelerinde, web sitelerinde PYD ve YPG'nin PKK'nın Suriye kolu olduğu açık bir şekilde yazılmaktaydı. Ne zaman ki PYD YPG politikası Amerika'nın Suriye'ye ilişkin ana politikası haline geldi. Bu raporların açıklamaların da web sitelerinden indirildiğini, geriye doğru düzeltilmeye çalışıldığını gördük maalesef. Gerçek şu ki, bugüne kadar bize anlatılan DEAŞ'a karşı en etkili mücadeleyi veren grup PYD, YPG'dir iddiasının da bir efsaneden ibaret olduğunu biz defalarca gördük. Neden? Çünkü ABD'nin verdiği bu destek bir başka gruba verilseydi, yani bu kadar büyük askeri destek, siyasi destek, finansal destek ve medya desteği bir başta gruba verilseydi, örneğin Hür Suriye Ordusu'na verilseydi, başka Arap gruplara verilseydi, Türkmenlere verilseydi, PYD'li olmayan Kürtlere verilseydi, onlar DEAŞ'a karşı mücadele eden grup olarak bugün öne çıkarlardı. ”

Kalın, bugüne kadar aslında DEAŞ'a karşı zaten etkili mücadele eden birçok başka grubun da olduğunu ifade ederek, Türkiye'nin desteğiyle Fırat Kalkanı Harekatı'yla 2 bin 200 kilometrekarelik alanın DEAŞ'tan temizlendiğini, bunun tamamen milli imkan ve kabiliyetlerle yapıldığını vurguladı.

“Dolayısıyla burada kime, hangi gruba desteği verirseniz, Suriye sahasında onun daha etkili olması DEAŞ'a karşı kaçınılmazdır. Dolayısıyla bu iddiayı biz bir kez daha reddediyoruz. ” diyen Kalın, YPG'ye, PYD'ye verilen desteğin gerekçesi olarak DEAŞ'la mücadelenin gösterildiğini, bu tehdidin ortadan kalkması nedeniyle de, artık PYD ve YPG ile ilişkileri sonlandırmanın zamanının geldiğini söyledi.

– “Amerikan sistemi içerisinde çelişkili durum ”

İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, ABD Başkanı Donald Trump'la yaptığı görüşmede, Trump'ın bundan sonra PYD ve YPG'ye silah yardımı gönderilmeyeceğini ifade ettiğini anımsatarak, şunları kaydetti:

“Amerikan sistemini, mevcut yapısını az çok bilenler, herhalde bir gün sonra Pentagon'un yaptığı açıklamayı şaşkınlıkla karşılamadılar. Maalesef Pentagon çıkıp tekrar, içinde PYD ve YPG'nin de olduğu Suriye Demokratik Güçlerine destek vermeye devam edeceklerini açıkladı. Bu tabi bizim açımızdan kabul edilebilir bir durum değil. Çünkü PYD ve YPG'ye verilen her silah, her mermi PKK üzerinden Türkiye'ye yöneltilmiş bir tehdit demektir. Suriye sahasında veya bir başka yerde hangi gerekçeyle olursa olsun PYD ve YPG'ye verilen her destek PKK'nın ömrünü uzatmak anlamına gelir. Dolayısıyla bizim bunu kabul etmemiz, hangi şart ve gerekçeyle, hangi izahla olursa olsun hiçbir şekilde mümkün değildir. Bu Amerikan sistemi içerisindeki çelişkili durum, başkan bir şey söylüyor, ona bağlı birim başka bir şey söylüyor, sahada başka bir şey yapılıyor, Amerikan sistemi açısından çok çelişkili bir durumu işaret etmektedir. ”

Beklentilerinin ve amaçlarının Suriye'de çatışmaların bir an önce sonlanması, çatışmasızlık bölgeleri mekanizmasının sorunsuz bir şekilde hayata geçirilmesi olduğunu belirten Kalın, bu konuda, Türk Silahlı Kuvvetlerinin İdlib bölgesinde 12 noktasının sorumluluğunu üstlendiğini, 3 noktaya askeri mevcudiyetin iletildiğini, diğer noktalarla ilgili çalışmaların da devam ettiğini anlattı.

Kalın, eş zamanlı olarak önümüzdeki dönemde yapılacak kongre, sonrasında da anayasa reformu ve seçimlerin Suriye sahasındaki önemli beklentileri olduğunu, artık bugün DEAŞ'ın Suriye sahasında yenilmesinden, Irak'ta bertaraf edilmesinden sonra yeni bir güçler dengesi ve güç oyununun ortaya çıktığını bildirdi.

– “Suriye sahasında küresel bir oyun kurulmak isteniyor ”

Artık meselenin ne DEAŞ, ne Rakka'yı kimin alacağı, ne de PYD olduğunu, Suriye sahasında yeni bölgesel ve küresel bir oyun kurulmak istendiğine işaret eden Kalın, şunları söyledi:

“Burada ülkelerin, aktörlerin genel yaklaşımı, kimin ne tür bir jeopolitik konum elde edeceği meselesine dönüşmüş durumda. Biz bu konuda genel bir uyarıda bulunmak istiyoruz. Öncelik hiç kimsenin 'Ben şurada, şu pozisyonu elde edeyim, şu gruba, şu ülkeye karşı, şöyle bir alternatif güç oluşturayım.' meselesi olmamalıdır. Herkesin önceliği Suriye halkı olmalıdır. Modern siyasi tarihte Suriye savaşı kadar kanlı bir savaş bildiğimiz kadarıyla yaşanmadı, en azından son 40-50 yıl içerisinde. Bunun en büyük acısını çeken, yükünü taşıyan Suriye halkı olmuştur. Biz Türkiye'de 3,5 milyona yakın Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapan bir ülke olarak onların acılarının ne olduğunu gayet iyi biliyoruz. Onların acılarını hafifletmek için bir nebze de olsa çaba sar ediyoruz. Ama onların yaşadığı dramı bütün dünya görüyor. ”

(Sürecek)

ALATURKA AİLESİ ÜYELERİ NE DİYOR?