“Türk-İslam ve Erdoğan düşmanlığını Özil'den çıkardılar''

İSTANBUL (AA) – GÜLSÜM İNCEKAYA – AK Parti İstanbul Milletvekili ve Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Türk grubu üyesi Mustafa Yeneroğlu, “Irkçı Alman orta ve üst sınıfı, Türk-İslam ve Erdoğan düşmanlığını, Özil üzerinden bir kez daha ortaya koydu.'' dedi.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile çektirdiği fotoğraf nedeniyle Almanya'da ırkçı ve ayrımcı saldırıların hedefi olan Türk asıllı futbolcu Mesut Özil'in Almanya Milli Takımı'nı bıraktığını açıklaması, dünya kamuoyunda büyük yankı uyandırdı.

İngiltere Premier Lig ekiplerinden Arsenal'de forma giyen Mesut Özil'in maruz kaldığı ırkçı ve ayrımcı saldırılardan sonra başlayan Avrupa'da ırkçılık tartışmalarını, AK Parti İstanbul Milletvekili ve AKPM Türk Grubu Üyesi Mustafa Yeneroğlu, AA muhabirine değerlendirdi.

Yeneroğlu, Almanya'da Müslümanların tehdit olarak görülmeye başlandığı bir sürecin yaşandığını, “bu insanların eritilmesi ” düşüncesinin ise gittikçe yaygın bir kanaate dönüştüğünü söyledi.

Almanya'da son yıllarda ırkçılık söyleminin orta ve üst sınıflar arasında yükselen bir trende dönüştüğüne vurgu yapan Yeneroğlu, şöyle devam etti:

''Almanya'da yaşayan Müslümanların, özellikle de Türklerin, yerli topluma kıyasla sahip oldukları sözde eksiklikler nedeniyle Alman ulus devleti içerisinde uzun vadede tehdit oluşturdukları ve dolayısıyla eritilmesi gerektiği kanaatinin belirgin olduğu bir sürece şahit oluyoruz. Bu kanaatte olan toplum mühendisleri söz konusu eritme sürecinin gerçekleşmemesi durumunda farklı bir etnik kimliğin varlığını sürdüreceği sorunlu bir durumla karşı karşıya kalacaklarını, homojen varsaydıkları Alman ulusunun yabancılaşacağı vehmini yaşıyorlar.

Bu eğilim Almanya'da emniyet güçlerinde ve istihbarat teşkilatlarında çok güçlü bir kanaattir. Bu yaklaşımın temelinde de Almanya'nın bir ulus toplum olduğu yatıyor. Dolayısıyla ulus toplum içerisinde farklı etnik grupların uzun vadede varlık göstermemesi ve sosyal sorunlar üretmemesi için eritilmesi gerekiyor. Aksi takdirde var sayılan homojen toplumun zarar göreceği yönünde köklü bir düşünce var. Temel sorun da bu zaten.''

Almanya'da hızla yükselen ırkçı yaklaşımın günlük hayatın her alanına sirayet ettiğine dikkati çeken Yeneroğlu, ''Örneğin bir göçmen tuvalet temizlerse yerliler bundan rahatsızlık duymaz ama aynı göçmen üst düzey bir işte çalışırsa birçok ortamda ona kuşkuyla bakılır. Kişiler, 'o kişinin bunu hak etmesi mümkün değil nasıl oldu da bu konuma geldi?' önyargısından beslenir. Yine mesela Müslümanlarla ilgili başörtülü bir hanımın tuvalet temizlemesinden, hizmetçilik yapmasından kimse rahatsızlık duymaz. 'Bu böyle olmalıdır' diye düşünürler ama bu başörtülü hanım kamusal alanda kendisini ifade ediyorsa o zaman ötekileştirilir, kuşkuyla yaklaşılır, dışlanır ve hakime örneğinde olduğu gibi reddedilir. Güncel bir örnek olması açısından bugün çıkan bir habere değinmek istiyorum: Almanya’da yeni yayınlanan bir araştırma sonucuna göre adı Murat olan bir Türk öğrenci, aynı hataları yapsa dahi Hans’a kıyasla daha kötü not alıyor. Yani Türk öğrenciler sınavlarda ayrımcılığa maruz kalıyor.'' diye konuştu.

– Özil'i bertaraf etmek için fırsat kolladılar

Mustafa Yeneroğlu, Mesut Özil'in maçtaki performansı nedeniyle eleştirilmediğini ırkçılık söylemini rahatça dile getiremeyen çevrelerin bunu fırsata çevirdiğinin altını çizdi.

Almanların, Tük, Müslüman ve Erdoğan karşıtı retoriğini Mesut Özil olayı ile bir kez daha yinelediğini anlatan Yeneroğlu, ''Özil'in performansı eleştirilseydi hiç kimse bir şey demezdi. Fakat mesele bu değil. Burada Mesut Özil'e birileri fena bir şekilde takmış ve adeta onu bertaraf etmek için fırsat kolluyorlardı. Bu fırsat kollama sürecinde de birçok kişi normal şartlarda ifade edemeyeceği ırkçılık söylemini dile getirmek için bunu fırsat bildi. Özil hakkında yürütülen tartışmaların onlara meşruiyet alanı sunduğunu düşünüyorlar. Zaten orta sınıfta, üst sınıfta ırkçılık bu şekilde kendini ifade eder. Almanya'da dazlaklar sokağa çıktığı zaman o dazlakların iki-üç mislisi katında sivil toplum sokağa çıkıp tepkisini gösteriyordu, onlara fırsat vermiyordu. Artık öyle bir noktaya gelindi ki birçok Avrupa ülkesinde İslam düşmanlığı, özellikle Türk düşmanlığı artık orta sınıfın doğal kültürüne dönüştü. Özil'e yapılan bunun en somut örneği. Irkçı Almanlar, Türk-İslam ve Erdoğan düşmanlığını, Özil üzerinden bir kez daha ortaya koydu.'' değerlendirmesinde bulundu.

– ''Söz konusu Türk düşmanlığı olunca bir noktada buluşuyorlar''

Mustafa Yeneroğlu, Türk düşmanlığının ırkçılık ötesi bir soruna dönüştüğünü, bu noktada farklı düşünen ideolojik kutupların konu Türk düşmanlığı olunca ortak noktada buluşabildiklerini aktararak, ''Türkiye düşmanlığını noktasında çok farklı ideolojik kutuplar ortak noktada buluşabiliyorlar. Buradaki temel mesele, ırkçılığın ötesinde ayrı bir şekilde ele alınması gereken Türk düşmanlığı. Şu an orada İtalyanlarla veya İspanyollarla ilgili bir düşmanlık yok. Özellikle Türklere yönelik düşmanca bir yaklaşım var. Erdoğan'ın duruşuyla, kişiliğiyle, yaklaşımlarıyla, meydan okumalarıyla ve bunların Türklerden beklediği; haddini bilen, istedikleri gibi olan, buyruklarından çıkmayan Türk imgesiyle çeliştiği için düşmanlık onun üzerinde yoğunlaşıyor.'' ifadelerini kullandı.

– ''Sen, nasıl olur da Erdoğan ile fotoğraf çektirirsin? ”

Yeneroğlu, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ile fotoğraf çektirmesi üzerine Mesut Özil'in hedefe konulduğunu anlattı.

Mustafa Yeneroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Onlara göre iyi Türk, geçmişine hakaret eden ve Türkiye Cumhurbaşkanına kaçınılmaz bir biçimde karşı çıkan kişi olmalı. Onlara göre o Alman ise Alman değerlerini taşımalı. Mesut Özil Alman Futbol Federasyonu Başkanı'nın çoğulcu yani yeni Almanya'yı temsil edemeyeceğini, çok güzel bir şekilde ifade etti. Özil bunu Alman Futbol Federasyonu'na üye olan insanların takriben yüzde yirmisinin göç kökeni olduğu gerçeğini bilerek söylüyor.

Alman Futbol Federasyonu Başkanı tanımadığımız bir adam değil. Muhafazakar Hristiyan Demokrat Parti’nin daha sağ kenarlarında dolaşan, siyasette aktif olduğu zamanlarda çifte vatandaşlığa karşı çıkmış, özellikle çok kültürlü toplum kavramlarına şiddetle karşı çıkan bir kişi. Bu kişiye Özil yerinde bir cevap veriyor. Tam da biraz önce söylediğim hususlara örneklik teşkil eden bir durum. Birileri fırsat yakaladıkça kan kusuyor.''

– ''Alman hükümeti açıklama yapmak zorunda ”

Yeneroğlu, Türkiye kamuoyunda çok fazla dikkati çekmemesine rağmen Almanya'da bu ırkçı söylemlerin vahim noktalara ulaştığını, hükümette bakanlık yapan kişiler tarafından da bu ırkçı söylemlerin pervasızca dile getirilebildiğini anlattı.

Alman hükümetinin bu açıklamaları kınayan bir açıklama yapması gerektiğini ifade eden Yeneroğlu, ''Almanya'nın Gıda ve Tarım Bakanı aynı zaman da Şansölye Angela Merkel'in partideki genel başkan yardımcısı olan kişi çıkıyor ve diyor ki: 'Bir diktatöre verilen destekten şikayet ettiğimiz zaman bu gerçekten ırkçılık mı oluyor?' Bakınız bu ülkenin demokratik bir şekilde tekrar seçilmiş Türkiye Cumhurbaşkanına, bakan pozisyonunda olan bir kişi pervasızca 'diktatör' diyebiliyor. Edep, haya, terbiye gibi insani düsturları geçtik. Birisi de çıkıp 'Siz Alman milli menfaatlerini temsil eden bir konumdasınız, nasıl böyle bir şey söylersiniz?' diye hesap sormuyor. Bu hakaret doğal kabul ediliyor. Çünkü Alman kamuoyu, uzun yıllar Türkiye ile ilgili olumsuz algıyı besleye besleye böyle bir çıkmaza ulaştı.'' diye konuştu.

– ''Türk karşıtı algıyı Alman medyası oluşturuyor''

Yeneroğlu, Türkiye'de çok sayıda Alman muhabirin olduğunu aktararak, Alman kamuoyunun Türkiye algısının bu muhabirlerin yaptığı olumsuz haberlere göre şekillendiğini belirtti.

Almanya'nın çoğulcu toplum modeline sahip çıkıldığı takdirde, şu anda Futbol Federasyon Başkanı'nın istifasının tartışılıyor olacağını söyleyen Yeneroğlu, ''Cem Özdemir gibi Tarım ve Gıda Bakanı gibi kişiler bu denli saçmalayamazdı. Artık Türk düşmanlığı kamuoyunda öyle bir noktaya geldi ki bunun karşısında direnemeyeceklerini biliyorlar. Bu Avusturya için de geçerlidir. Bu konuda bakın iki boyut var. Almanya'nın Türkiye'de ellinin üzerinde muhabiri var ve bu insanların çok büyük bir ekseriyeti genelde Türkiye ile ilgili her türlü kötü olayı büyüterek haber yapar, olumluları da tamamen göz ardı eder. Bu muhabirler, PKK'ya sempatiyi arttıran haberleri yapıyorlar. PKK'nın ve bu örgütle iltisaklı grupların sebep olduğu sorunları, yanlışlıkları, terörü lanetlememelerini, teröre karşı net bir duruş sergilememelerini asla haber yapmıyorlar. PKK ve sempatizanlarını Avrupa'da barış güvercini olarak pazarlamaya çalışıyorlar. Türkiye Cumhurbaşkanını da diktatör olarak gösteren haberler yapıyorlar. ” ifadelerini kullandı.

Almanya'da Türkiye gündeminin Almanya'nın birçok iç meselesinden çok daha önemli bir gündem olduğunu vurgulayan Yeneroğlu, “Düşünün her gazetede her gün Türkiye ile ilgili bir şeyler okuyorsunuz ve yine mesela Can Dündar ve onun gibi bazı kişiler her hafta Almanya'nın en önemli gazetelerinde makale yayınlatıyorlar.'' dedi.

– ''Erdoğan'ı nasıl geriletiriz stratejisi geliştiriyorlar ”

Yeneroğlu, Alman medyasının ve siyasetinin tüm propagandasına rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 24 Haziran seçimlerinde Almanya'daki Türk seçmenden yüzde 65 oranında bir oy aldığını hatırlatarak, şunları kaydetti:

''Cumhurbaşkanımızın 24 Haziran seçimlerinde Almanya'dan yüzde 65 oy alması da dikkate değer. Almanya’da çoğu zaman 'Türkiye Cumhurbaşkanını nasıl geriletiriz' diye stratejiler geliştiriyorlar. Hatta alternatif bir Türk basını bile oluşturmayı düşünüyorlar. Bu alternatif basınla, 'Türk topluluğu, Türkiye ile ilgili haberleri bizden alsın, Türkiye'yi bizim bakış açımızla algılasın, görsün' bunun hesabını yapıyorlar.

Mesut Özil, kendisine yönelik hakaretlere, ırkçı saldırılara karşı İngilizce bir mesajla dünyaya seslendi. Çünkü onun tepkisi ayrımcılığa maruz kalan tüm göçmenler içindi. Özil'in bu bu tepkisi, Almanya’da ve Avrupa'da yaşayan milyonlarca göçmenin, Müslümanın hislerine tercüman oldu. Bu nedenle, Özil'i kendi sesleri olduğu için bir kahraman gibi görüyorlar.''

ALATURKA AİLESİ ÜYELERİ NE DİYOR?