Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanı Kılıç, hükümetin tarım politikasını değerlendirdi:

TBMM (AA) – ADEM BALTA – TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanı ve AK Parti Kars Milletvekili Yunus Kılıç, "Tarım kanunu, tarımsal destekleme programlarına bütçeden ayrılacak kaynağın, gayrisafi milli hasılanın (GSMH) yüzde 1'inden az olmaması gerektiğini söylüyor. Farklı kalem ve başlıklar altında yaptığımız destek miktarları toplandığında bu yılki tarımsal desteğe ayırdığımız kaynağın yüzde 2 olarak gerçekleştiğini görüyorsunuz." dedi.

AA muhabirine hükümetin tarım politikasını değerlendiren Kılıç, bazı çevrelerin kamuoyunda "tarım bitti, köylüler tarlalarını ekemiyor" şeklinde bir algıyı özellikle oluşturmaya çalıştığını belirtti.

Türkiye'nin tarımsal üretimde Avrupa'da birinci, dünyada ise yedinci sırada olduğuna dikkati çeken Kılıç, eldeki rakamların tarımsal üretimin azalmadığını, tam tersine arttığını gösterdiğini ifade etti.

Bundan 5-6 yıl önce Fransa, Almanya hatta İspanya'nın Türkiye'den fazla üretim yaptığını dile getiren Kılıç, Türkiye'nin şimdi bu ülkeleri geride bırakarak üst sıraya yerleştiğini söyledi.

Asıl sorulması gereken sorunun "tarımsal üretimimiz arttı ancak bu, çiftçinin ve köylünün refahına nasıl yansıdı?" sorusu olduğuna işaret eden Kılıç, şöyle konuştu:

"Konunun en önemli tarafı bu. 2002 yılında köylümüzün yıllık milli geliri 1000 dolardı. Son yıllarda bu rakam 3 bin 500 dolara çıktı. Çekilen sıkıntının en önemli nedeni toplumun tüketim alışkanlığının değişmesidir. Toplumun eğitim başta olmak üzere talepleri arttı ve buna bağlı olarak giderler de arttı. Bütün dünyada olduğu gibi ürettiğimizden daha fazlasını tüketen bir toplum haline geldik. Dünyanın dayatmış olduğu tüketime dayalı yaşam modelini benimsedik. Ürettiğimiz kadarını tüketmemiz gerekirken, geleceğimizi tüketen bir toplum olduk. Bu sadece Türkiye'ye has bir durum değil. Dünyanın, özellikle de gelişmekte olan ülkelerin karşı karşıya olduğu bir sorun. Medya aracılığıyla gelecekten yiyen bir toplumuz ne yazık ki. "

Kılıç, toplumun çok farklı yaşamlara özendirildiğini, gençlerin bu nedenle şehirlere gittiğini ancak umduğu hayat şartlarını bulmadığını dile getirdi.

Köyden ayrılan vatandaşların tekrar köye uyum sağlamasının zor olduğuna işaret eden Kılıç, büyükşehirdeki bazı imkanların daha cazip göründüğünü, gençlerin bu nedenle hayat şartları zor olsa da şehirlerde kalmaya devam ettiklerini belirtti.

AK Parti'nin altyapı başta olmak üzere birçok imkanı köylere götürdüğüne dikkati çeken Kılıç, "Bu gerçeğe rağmen hiçbirimizin vatandaşa dönüp 'Daha ne istiyorsunuz?' demeye hakkı yok. Halen köyde yaşayan vatandaşlarımızın arzuladığı o modern yaşam alanları oluşmadı. Bu bir anda olacak bir şey değil, 15 yılda bu sorunu çözmeniz mümkün değil." diye konuştu.

– Tarıma yapılan destekler

Yunus Kılıç, 2021 bütçesinde tarımsal desteklemeye ayrılan miktarda bir artış olmadığı şeklinde eleştiriler olduğunu ancak burada da hükümete haksızlık yapıldığını belirtti.

Kılıç, "Desteklemelere ayrılan bütçe, geçen yıl olduğu gibi bu sene de yaklaşık 22 milyar lira. Ancak 2018 ve 2019 yılında tarıma verilen destekte yüzde 37 oranında bir artış olmuştu. Enflasyon rakamlarının çok üzerinde bir artışı vardı. Tarıma verilen destek bir anda 14 milyardan 22 milyara çıkmıştı. İki yıllık artış yüzde 55 oranında gerçekleşti. Bu yıl dünyadaki pandemi ve ekonomik koşullar ile daha önce yapılan yüzde 55 oranındaki artış göz önünde bulundurularak bütçe ayarlandı. Ayrıca Tarım ve Orman Bakanlığının 2 milyarlık bir yedek akçesi de var. İhtiyaç duyulduğunda Bakanlığımız bu bütçeyi de kullanabilir." ifadelerini kullandı.

– "Sulama için bütçemizi 5 milyar liradan 12,5 milyar liraya çıkardık"

Türkiye'nin kaliteli kaba yem üretimi konusunda eksiklikleri olduğunu, bu eksikliğin giderilmesi için sulanabilir arazilerin sulanması gerektiğini dile getiren Kılıç, bu nedenle sulama için ayrılan bütçeyi 5 milyar liradan 12,5 milyar liraya çıkardıklarını söyledi.

AK Parti hükümetlerinin tarımsal desteğe bütçeden ayrılan payın GSMH'nin yüzde 1’inden az olamayacağının yasal güvenceye bağladığına dikkati çeken Kılıç, şöyle devam etti:

"Bu kanunu biz çıkardık ve arkasındayız. Bu yıl çiftçiye ayrılan 22 milyar liralık bütçe üzerinden hesap yapılarak verilen desteğin yüzde 1'in altında olduğunu iddia ediyorlar. Sadece bu kalem üzerinden bakıldığında doğru görülebilir ama gerçek öyle değil. Bizim tarıma verdiğimiz bütçe kalemleri sadece doğrudan desteklemelerden ibaret değil. Verdiğimiz destekler arasında bankaların kullandırmış olduğu kredilerin sübvansiyonlar, sulamaya ayrılan rakamlar, damlama ve diğer modern sulama teknikleri için verilen diğer destekler var. Ayrıca hibeler, TARSİM ve barajların yapımında verilen destekler söz konusu.

Tarım kanunu, tarımsal desteğe, bütçeden ayrılan kaynağın GSMH’nin yüzde 1'inden az olmaması gerektiğini söylüyor ama farklı kalem ve başlıklar altında yaptığımız destek miktarları toplandığında bu yılki tarıma ayırdığımız desteğin yüzde 2 olarak gerçekleştiğini görüyorsunuz. OECD de bizim tarıma verdiğimiz desteğin yüzde 2 olduğunu tespit etti. Türkiye'nin AB ortalamasının üzerinde tarıma destek veren bir ülke olduğu OECD tarafından tescil edildi."

– "Saman ithal etmiyoruz"

Samanın ithal edildiğine yönelik iddiaların gerçeği yansıtmadığını belirten Kılıç, geçmiş yıllarda çok küçük oranda bir ithalatın yapıldığını ancak şu anda ithalatın söz konusu olmadığını söyledi.

Kılıç, Türkiye'de o yıllarda kuraklığın etkisiyle yem ihtiyacının ortaya çıktığını, bu durumu fırsat bilen bazı çevrelerin samanı depolarda saklayarak yüksek fiyatlarda sattığını, buna önlem almak için hükümetin saman ithal ederek fiyatları düşürmek suretiyle piyasa dengesini sağladığını kaydetti.

Buğday ithalatına ilişkin eleştirilere yanıt veren Kılıç, Türkiye'nin yılda yaklaşık 4-5 milyon ton civarında buğday ithal ettiğini açıkladı.

Buğday ithalatının üretimin Türkiye'de yetersiz olmasından kaynaklanmadığına işaret eden Kılıç, "Türkiye, yıllık ortalama 20 milyon ton buğday üretiyor. Biz daha özellikli buğdayı alıp un, bisküvi, makarna, irmik ve bulgura dönüştürerek yurt dışına satıyoruz. Türkiye'nin bu ticaretten 1 milyar dolara yakın geliri var. Buğdayı alıp işletiyoruz sonra da satıp gelir elde ediyoruz. Keşke daha fazla yapsak. Karlı bir ticaret yapıyoruz." ifadelerini kullandı.

Kılıç, Hollanda'nın yıllık 18 milyar dolarlık tarımsal üretimine karşılık 100 milyar dolar civarında tarımsal ticareti olduğunu, 100 milyar dolarlık gelirin dışardan alınan ürünün işlenerek ihracat yapılmak suretiyle elde edildiğini söyledi.

Yem fiyatlarına da değinen Kılıç, Türkiye'nin yılda 25 milyon ton kaliteli kaba yem tüketildiğini, bunun yarısına yakının ithal edildiğini belirtti. Döviz kurlarıyla oynanmasına bağlı olarak yem fiyatlarının yükseldiğini dile getiren Kılıç, "Girdi maliyetleri döviz artışına paralel olarak artıyor. Çiftçinin ürettiği ürünlerin de aynı oranda yükselmesi gerekir. Ancak dünya piyasalarında ürün fiyatları yükselmeyince çiftçilerimiz sıkıntı yaşadı. Ayrıca tüccarlar, mazot gibi bazı girdi kalemlerinin fiyatları düştüğünde, bu düşüşü ne yazık ki fiyatlarına yansıtmıyor. Normal şartlarda akaryakıt fiyatı düştüğünde bunun piyasaya yansıması lazım." dedi.

– “Süt alım fiyatında düzenleme yaptık”

Süt üreticilerinin sorunlarını anlatan Kılıç, 2020 yılı içerisinde süt alım fiyatının 2,3 lira olduğunu ancak Gıda Komitesinin toplanarak bu fiyatı 2,8 liraya çıkardığını söyledi.

Kılıç şöyle devam etti:

"Dünyada yem ve süt fiyat oranına ilişkin kabul edilen bir denge var. Buna göre fiyat yem aleyhine olduğunda 1 kilo sütle 1,5 kilo yem alınıyor. Fiyatın süt aleyhine olduğu durumda ise 1 kilo süt ile 1,3 kilo yem alınabiliyor. 1 kilo sütle 1,4 kilo yem alınabiliyorsa ortalama fiyat dengesi sağlanmış sayılıyor. Türkiye'de son aylarda bu oran sütün aleyhine gelişmeye başlamıştı. Yem fiyatına göre süt fiyatı ucuz kalmıştı. Yaptığımız düzenlemeyle 1 kilo sütle 1,4 kilo yem alınmasını sağladık. Bu fiyatın yeterli bir rakam olduğunu düşünüyorum. Süt alım fiyatlarının daha fazla yükselmesi durumunda herkes bu sektöre yöneliyor ve ihtiyaçtan fazla sütün üretilmesi gibi olumsuz bir durum ortaya çıkıyor."

Kılıç, hükümetin zaman zaman et ithalatı yaptığını, son iki yıldır uyguladıkları politikalar neticesinde Türkiye'de besi hayvancılığı üretiminin arttığını, hatta ihtiyaçtan fazla kırmızı etin üretildiğini bu nedenle de Türkiye'nin et ithalatına ihtiyacı olmadığını vurguladı.

Yunus Kılıç, sadece çok az da olsa damızlık hayvanının ithal edildiğini, son yıllardaki damızlık hayvan ithalatında yüzde 60-70 civarında bir düşüşün olduğunu söyledi.

ALATURKA AİLESİ ÜYELERİ NE DİYOR?