Kanserin karşısında hayata sarılarak durdular

İSTANBUL (AA) – HATİCE ŞENSES – Meme kanseriyle mücadelede sıkıntılı günlerden geçen ve dik duruşlarıyla diğer hastalara örnek olan Hatice Elif Boran ile Yael Benezra hayata sımsıkı sarılarak yollarına devam ediyor.

Bundan 7,5 sene önce memesinde eline gelen bir kitle fark edip hemen hastaneye giden ancak hemen teşhis konulamayan 48 yaşındaki Boran, zorlu bir sürecin ardından sağlığına tekrar kavuştu.

Evli ve iki çocuk annesi Boran, tüm desteği ailesinden aldığı bu zorlu süreçte, hayata daha sıkı sarılarak tedavisini tamamladı ve hastalığı yendi.

AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Boran, ilk aşamada çok şanslı olmadığını, teşhis konulmasının zaman aldığını söyledi.

Boran, bu sürede lenf bezine de sıçrama olduğunu, hem meme hem de lenf bezi ameliyatı olmak zorunda kaldığını anlatarak, “Meme herkesin bildiği bir ameliyat ama lenf bezi çok bilinmeyen bir konu. Bir ameliyata giriyorsunuz 2-3 saat içinde hayatınız tamamen değişiyor. Artık kolunuzla ilgili birçok sıkıntı ortaya çıkıyor.” dedi.

Tedavi süreciyle ilgili bilgi veren Boran, şöyle devam etti:

“Kemoterapinin üzerine ‘radyoterapi’ denildiğinde önce korktum. 37 seans radyoterapi gördüm. Bir dönem yan etki olarak yutkunmamla ilgili sıkıntılar oldu. Yaklaşık 2 sene bu sıkıntım devam etti. Daha sonra psikolojik olarak sıkıntılar yaşıyorsunuz, o dönemde destek alamıyorsunuz. Ama ben çok şanslıydım, ailede herkes bana destek oldu, kimse sırtını çevirmedi. Kızım o zaman 5, oğlum 7 yaşındaydı. Bana her zaman destek oldular. Bu dönemde bu çok önemli.”

– “En kötü olduğunuz zamanda bile ışığı göreceğinize inanmanız lazım”

Boran, radyoterapi sürecinde cildinin de yandığını, bu nedenle çeşitli sıkıntılar yaşadığını dile getirerek, “Canınız, göğüs kafesiniz acıyor. Hala daha o yanığı, acıyı hissederim.” dedi.

İyileştikten sonra “iyileştim” demenin çok zor olduğunu vurgulayan Boran, şunları kaydetti:

“Bu nedenle biraz destek aldım. Kendime bir uğraş bulmak zorundaydım bu çukurun içinden kurtulmak için. Bu nedenle ebru sanatını keşfettim. 4 senedir ebru yapıyorum. Bu arada 2013’te Pembe Hanım Kanserli Hasta ve Yakınlarıyla Dayanışma Derneği ile tanıştım. Dernekle tanıştıktan sonra aslında ufkum daha farklı bir yere geldi. Hem ebru, hem dernek, bana çok iyi geldi. Hem hastalık, hem ebru, hem de dernek hayata bakış açımı değiştirdi. Şu ana kadar bu sayede ayakta kalmayı başardım desem yeridir. Bir şeyleri geride bırakmanız lazım, aileniz size destek oluyorsa hayatınız daha kolaylaşıyor. Destek olan yoksa iş çok daha zora gidiyor.”

Boran, “Kar bile yağsa her gün durumuma göre yürüyorum. Çünkü tedavi sırasında çok yattığım için, yataktan nefret ediyorum. Aslında evdeki herkes benim yatmamdan nefret ediyor. O yüzden iyi hissetmek için her gün sokağa çıkıp, yürüyüşümü yaparım.” diye konuştu.

Herkese bir dernekte, sivil toplum kuruluşunda gönüllü olarak çalışmayı tavsiye eden Boran, konuşmasını şöyle tamamladı:

“Bu hastalık başıma geldiği zaman yalnızlığı çok hissettim. Hiçbir yerden bilgi alamadık, bir şey bilmiyorduk. En azından bir dernekte gönüllü olarak çalışırsanız neyin ne olduğunu anlarsınız. Başa geldiği zaman biraz öğrenmiş oluyorsunuz. Ben sonradan öğrendim güçlü olmayı. Bunu yeneceğinize inanmanız lazım. En kötü olduğunuz zamanda bile ışığı göreceğinize inanmanız lazım. Çünkü tüm dünyaya kapılarınızı kapatırsanız iyileşeceğiniz de varsa o çok zora girer.”

– “Peruk kullanmadım, bunu dibine kadar yaşadım”

44 yaşındaki Yael Benezra da 2013’te ortaya çıkan kanserin geçen yıl tekrarladığını dile getirerek, “İlk olarak mememde bir kitle fark ettim. Onun için doktora gittim. Akabinde bir sürü tetkikler yapıldı. Bunun sonuncunda meme kanseriyle tanıştım. Bu, duygusal olarak zor bir süreçti. Yani şok olmadım desem yalan olur.” ifadelerini kullandı.

Benezra, 35 seans radyoterapi gördüğünü, ilk aşamada kemoterapiye ihtiyaç kalmadığını anlatarak, radyoterapinin yan etkilerini de yaşadığını söyledi.

Geçen yıl nisan ayında rutin kontrolleri yapılırken meme kanserinin lenf bezine sıçradığını aktaran Benezra, şöyle devam etti:

“Bu sefer çok şok olmadım. Ancak tabii ki üzüldüm çünkü bu sefer süreç çok daha uzun olacaktı. 16 seans kemoterapi gördüm ama öncesinde kolumun altından çok ciddi bir ameliyat oldum. 16 seans kemoterapide yorgunluk vardı, kellik vardı, kaşsızlık vardı, işte vardı da vardı. Ama bu süreçte çocuklarıma sanıyorum çok örnek olabildim. Onlara bütün süreçleri açık bir şekilde anlatmaya çalıştım. Minimum etkilendiklerini düşünüyorum, hatta kelliğimle ilgili bayağı muhabbet oldu. ‘Anne saçların ne zaman dökülecek’ gibi. Peruk kullanmadım, açıkçası bunu dibine kadar yaşadım. Ama kemoterapide, aralarda hiç yapmadığım yeni bir sporu bile yaptım diyebilirim.
Bir kere üç çocuğum var, daha gencim, çalışıyorum. 19 yıldır çalışıyorum. Ailem var, arkadaşlarım var, hayat devam ediyor. Bu evet, kötü bir hastalık, süreci çok zor bir hastalık ama bir şekilde bunu kabul edip hayata tutunmak çok çok önemli. Sanıyorum kendime dürüst olmam bu konuda bana yardımcı oldu. Dürüst olmak derken de ‘evet uzun bir sürecim var önümde ama bir şekilde bitecek’.”

– “Kanserle dans ettiğimi düşünüyorum”

Benezra, her yaşadığı sürecin tamamlanmasının ardından çocuklarıyla konuştuğunu, onlara her şeyi anlattığını ifade ederek, “Şimdi yine kontrol altındayım, iğne ve hormon tedavisi görüyorum. Çocuklarım etrafımda, çalışıyorum, hayata geri döndüm. Şirketimde de bununla ilgili bir sosyal sorumluluk projesi başlattım meme kanseri farkındalığıyla ilgili. Hayat devam ediyor.
Biraz klişe olabilir ama erken teşhis hayat kurtarıyor bu bir gerçek. Ben çok şanslıydım, erken teşhis edildi hastalığım.” diye konuştu.

Kadınlara, belli bir yaştan sonra rutin kontrollerini yaptırmalarını öneren Benezra, “Evet, süreç zor ama kanserle de dans edilebiliyor. Ben kanserle dans ettiğimi düşünüyorum. Bununla ilgili de çok başarılı olduğumu düşünüyorum, hatta ameliyatımdan 2 ay sonra çocuklarımla kayak tatiline gittim, snowboard yaptım. Bunu öğrendim 44 yaşında. Hayat devam ediyor, evet, bir şekilde kesiliyor ama tekrar başlıyor. Tedavi dönemi çok zor ama siz ne kadar istekli olursanız o kadar daha güzel yaşayabiliyorsunuz.” değerlendirmesinde bulundu.

ALATURKA AİLESİ ÜYELERİ NE DİYOR?