Gazeteci-yazar Ahmet Kabaklı, vefatının 20. yılında düzenlenen panelde anıldı

İSTANBUL (AA) – Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bahtiyar Aslan, "Ahmet Kabaklı'nın hamurunu mayalayan bir vicdan kavramı var. Bunun kaynağı elbette ki İslam tasavvufu ve Türk kültürüdür." dedi.

İstanbul Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü tarafından çevrim içi düzenlenen "Vefatının 20. Yılında Ahmet Kabaklı" başlıklı panelde, Türk Edebiyatı Vakfı'nın kurucusu Ahmet Kabaklı, ilmi ve edebi yönlerden ele alındı.

Panelde konuşan Doç. Dr. Aslan, Ahmet Kabaklı'nın düşüncesini devam ettirmeye çalıştığını belirterek, "Ahmet Kabaklı, Türk düşüncesinde oynadığı rol itibarıyla unutturulabilecek bir isim değildir. Günümüzde bir insanın varlığını ve düşüncesini devam ettirmesinin temel gerekçesi belli bir ideolojiye mensup olması olarak görülüyor. Kabaklı'ya bugünden baktığımızda, onu edebi ve fikri anlamda milliyetçi ve muhafazakar şeklinde tanımlamak mümkündür ama yeterli değildir." diye konuştu.

Ahmet Kabaklı'yla özdeşlesen kelimenin "vicdan" olduğunu ifade eden Aslan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Vicdan onun hem hayat tecrübesinden besleniyor hem de dünyayı okuyuş biçiminden kaynaklanıyor. Çünkü Ahmet Kabaklı henüz çocuk yaşlarında babasını kaybetmiş ve annesi tarafından büyütülmüş bir yetim. Türkiye'nin yeni kurulduğu, savaşın etkilerinin bütün zaruretiyle hissedildiği bir ortamda büyüdüğünü biliyoruz. Özellikle 1930'lu yıllarda yetim olarak büyümenin acısını yaşamış ama bunu herhangi bir komplekse dönüştürmemiş, buradan kendisine devlet ya da millet karşıtı ideoloji çıkarmayı asla tahayyül etmemiş bir kişiden bahsediyoruz. Ahmet Kabaklı'nın hamurunu mayalayan bir vicdan kavramı var. Bunun kaynağı elbette ki İslam tasavvufu ve Türk kültürüdür."

Bahtiyar Aslan, Kabaklı'nın yazdıkları ve söylediklerinden ziyade söylemediği ve yazmadığı çok şey olduğuna vurgu yaparak, "Onun vicdanının sesini dinleyerek, devletine, milletine ve kültürüne halel getirmemek için bu sözleri yutkunarak sakladığını tasavvur ediyorum. Türkiye'nin yaşadığı badireli zamanlarda Ahmet Kabaklı'nın hiç öfkelenmese bile bazı şeylere çok üzüldüğünü tahmin edebiliyorum." ifadelerini kullandı.

– "Mehmet Akif Ersoy, Ziya Gökalp ve Yahya Kemal'in birleşimi bir Türk milliyetçiliği"

İstanbul Kültür Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi İsa Kocakaplan ise Ahmet Kabaklı'nın milliyetçilik anlayışında ırkçılık olmadığını, Mehmet Akif Ersoy, Ziya Gökalp ve Yahya Kemal'in birleşimi bir Türk milliyetçiliğini benimsediğini söyledi.

Kocakaplan, Ahmet Kabaklı'yı, Yunus Emre'nin "Kastım budur şehre varam/Feryad u figan koparam" mısralarıyla sembolleştirdiğini dile getirerek, şunları kaydetti:

"Onun çocukluğu ve gençliği büyük sıkıntılar içinde geçiyor. 1939'da ortaokulu bitiriyor, bir sene bekledikten sonra liseye yazılıyor. Çünkü Elazığ'da lise açılmamış ve o bir sene ekmek fırınında çalışıyor. Sonra liseye başlıyor ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesini kazanıyor. Ahmet Kabaklı'yı fikirlerini benimsemekten ziyade kendisine benzediğimiz için seviyorduk. Biz de Anadolu'nun bir köyünden kalktık geldik, o da öyle. Benim Ahmet Kabaklı'nın şahsında gördüğüm, insan çalışırsa Anadolu'nun ücra noktasından kalkar gelir ve Türkiye'nin ilim, fikir ve sanat hayatında bir yer edinebilir. Kabaklı, bizim nesle bunun mümkün olduğunu ispatlayan insanlardandır."

İsa Kocakaplan, Kabaklı'nın gazetecilik mesleğini de hakikati yazmak ve anlatmak için yaptığını aktararak, onun milletin vicdanını temsil edecek bir vicdana sahip bir kişi olarak birçok yazarın yazmaya çekindiği konuları çekinmeden kaleme aldığını ifade etti.

ALATURKA AİLESİ ÜYELERİ NE DİYOR?