Ermeni lobisinin baskıları sonuç getirmeyecek

WASHINGTON (AA) – ERKAN AVCI – Ermeni diaspora kuruluşlarının 1915 yılı olaylarına ilişkin Türkiye’ye dış baskı uygulatma çabalarını değerlendiren Amerikalı uzmanlar, tarihi bir konuda siyasi karar dayatma çabalarının sonuçsuz kalacağını söyledi.

ABD’de her yıl nisan ayında Ermeni diasporası propagandası yaşanıyor. 24 Nisan gününü 1915 yılı olaylarının anma günü olarak kabul eden diaspora, ülke genelinde yaptıkları çalışmalarla siyaseti tarihi bir konuda etki altında bırakmaya çabalıyor. Ancak Amerikalı uzmanlar, diasporanın bu gayretlerinin bir sonuç getirmeyeceğine işaret ediyor.

“Osmanlılar ve Ermeniler – Bir İsyanın ve Karşı Harekatın Tarihi” kitabının yazarı Marine Corps Üniversitesi’nin askeri tarihçilerinden Prof. Dr. Edward Erickson, diasporanın bu konudaki dayatmasını AA muhabirine değerlendirdi.

Dünyanın önde gelen askeri tarihçilerinden biri olarak kabul edilen Erickson, 1915 yılı olaylarının başka ülkeler tarafından “soykırım” olarak tanımlanmasının, Ermeni diasporası içerisindeki sadece tazminat ve mülkiyetlerin geri alınması heveslisi olanlara avantaj sağlayacağına vurgu yaptı. Erickson, “Benim açımdan Ermenistan ülke olarak böyle bir tanımlamadan herhangi bir kazanım elde edemez.” dedi.

Türkiye ile Ermenistan arasındaki asıl sorunun Dağlık Karabağ olduğunu söyleyen Erickson, “1915 yılı olayları Ermenistan için sadece dikkatleri başka yöne çekme çabasıdır.” ifadesini kullandı.

Erickson, 1. Dünya Savaşı dönemindeki acı olayları çalışanlara Türkiye’nin ulusal ve askeri arşivlerini halihazırda açtığını, buna karşın Ermenilerin ulusal arşivlerinin kapalı olduğunu bu tür çalışmalar yapan herkesin çok iyi bildiğini anlattı.

– “Tarih başka ülkelerin yasama organlarının işi değil”

Coastal Carolina Üniversitesi’nde Osmanlı tarihi üzerine çalışmalar yürüten öğretim üyesi Christopher Gunn da Ermenilerin dayatma çabalarının iyi sonuç vermeyeceğini dile getirdi.

“Eğer Ermenistan uzlaşmayla ve sorunun çözülmesiyle ilgileniyorsa masaya gelmeli, Türkiye ile Türk akademisyenlerle müzakere etme istekliliğini göstermeli” diyen Gunn, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Tarihin yasalaşması için hükümetler üzerinde baskı kurmaktan herhangi olumlu bir sonuç çıkmaz. Tarih tarihçilerin işidir, başka ülkelerin yasama organlarının işi değildir.”

Gunn, Ermenistan’ın gerçek anlamda uzlaşıyla ilgilenmediği müddetçe şu andaki yaklaşımlarını değiştirmeyeceklerini ifade etti.

– “Ermenilerin sonunda kaybedeceklerini düşünüyorum”

Diasporanın izlediği yöntemin başarısız olacağını düşünlerden biri de 1915 yılı olayları üzerine birçok makalesi bulunan Louisville Üniversitesi Öğretim Üyesi tarihçi yazar Prof. Dr. Justin McCarthy.

Diasporanın siyasi karar gayretlerini “korkunç bir hata” olarak tanımlayan McCarthy, “Ermenistan’ın Azerbaycan’dan aldığı toprakların tamamını olmasa da çoğunu Azerbaycan’a iade etmesi ve sorumluluk sahibi bir taraf gibi hareket etmesi gerekiyor. Eğer bunu yaparlarsa, Türkiye sınırlarını açar ve Ermenistan’la ticaret yapabilirler. Ermenistan’ın gerçekten buna ihtiyacı var.” diye konuştu.

McCarthy, Ermenilerin yaklaşımını “oldukça siyasi” şeklinde nitelendirerek, şunları söyledi:

“Ermeni organizasyonları kendi insanlarını bir ve beraber tutabilmek için bunu yaptıklarını biliyorlar ama kısmi olarak da Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye zorla bir şey yaptırmasını ümit ediyorlar. Ancak bu gerçekleşmeyecek. Ermenilerin en nihayetinde kaybedeceklerini düşünüyorum.”

– “Ermeniler diyaloğa girmekten kaçınıyorlar”

Ermenistan meselesi üzerine birçok makalesi ve iki kitabı bulunan Tennessee Teknoloji Üniversitesi Siyasal Bilimler Profesörü Michael Gunter ise diasporanın 1915 yılı olaylarının kurbanları oldukları kozunu sürdürmek istediklerine dikkati çekti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2014 yılındayken olayların yıl dönümüne bir gün kala o dönemde hayatını kaybedenler için taziye mesajı yayımladığını hatırlatan Gunter, şunları dile getirdi:

“Ermeniler ve onları destekleyen birçok grup, dünyanın birçok yerinde 1915 yılı olaylarıyla ilgilenen, bu konuları çalışan kişilere Ermenilerin bu olayların kurbanları olduklarına dair bir izlenim vermeye devam ediyorlar. Dolayısıyla 2014’te başbakan olan Erdoğan’ın gönül alıcı açıklamalarına rağmen bu mesele üzerinde Ermeniler neden uzlaşsınlar ki? Ermeniler ve onların destekleyicileri, 1915 yılı olaylarını bir soykırım olarak tanımlamak için diğer ülkelere baskı uygulamaya devam ederek, bu olaylar hakkında herhangi bir diyaloga girmekten kesinlikle kaçınıyorlar.”

– 1915’te ne oldu?

Osmanlı Devleti’nin 1914’te başlayan 1. Dünya Savaşı’na Rusya ile farklı saflarda katılmasını fırsat bilen Ermeni milliyetçileri, bağımsız Ermenistan devletini kurmak gayesiyle Rus güçleriyle işbirliği yaptılar.

Rus ordusu, Doğu Anadolu’yu işgal ettiğinde gönüllü Osmanlı ve Rus Ermenilerinden büyük destek gördü. Osmanlı ordusunda görev yapan bazı Ermeniler de Rus ordusuna katıldı. Ermenilerin oluşturduğu birlikler ordunun lojistik kanallarını tahrip ederek Osmanlı ordularının ilerlemesini yavaşlatırken, Ermeni çeteleri de işgal ettikleri yerlerde sivillere yönelik katliam ve zulümlere girişti.

Osmanlı hükümeti, bu gelişmelerin önüne geçmek için Ermeni temsilcileri ve kanaat önderlerini ikna etmeye çalıştı. Ancak başarılı olamadı. Ermeni komitalarının saldırıların artması üzerine hükümet, 24 Nisan 1915’te Ermeni devrimci komitelerin kapatılması ve bazı Ermeni ileri gelenlerin tutuklanmalarına ve sürgün edilmelerine karar verdi. Daha sonra, her yıl sözde “Ermeni soykırımını” anmak amacıyla düzenlenen etkinlikler için bu tarih seçilecekti.

Tedbirlere rağmen saldırıların sürmesi nedeniyle 27 Mayıs 1915’te Ermeni nüfusunun savaş bölgesinde olanları ve Rus işgal ordusuyla işbirliği yapanlarının göç ettirilmesi kararı alındı.

Osmanlı hükümeti, göç edenlerin insani ihtiyaçları için planlamalar yaptıysa da savaş koşulları, iç çatışmalar, intikam peşindeki yerel gruplar, eşkıyalık, açlık ve salgın hastalıklar nedeniyle göçler sırasında çok sayıda Ermeni hayatını kaybetti.

Tarihi belgeler, hükümetin söz konusu trajik olayların yaşanmasını amaçlamadığı gibi, göç eden Ermenilere karşı işlenen suçları cezalandırıldığını açıkça ortaya koyuyor. Nitekim, henüz savaş son bulmamışken yaşanan insani trajedi sırasında olaylara karışarak suçlu bulunanlar yargılanarak idam edildi.

– Adil hafıza ve empati ihtiyacı

Ermenistan ve Ermeni diasporasının genel beklentisi, Türkiye’nin 1915 tehciri sırasında yaşananları soykırım olarak tanıması ve tazminat ödemesi. “Soykırım” kavramı, 1948 Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’nde ulusal, ırksal, etnik veya dinsel bir grubu kısmen veya tamamen yok etme eylemi olarak tanımlanıyor.

Söz konusu olayların soykırım olarak tanımlanamayacağına dikkati çeken Türkiye, 1915 olaylarını her iki taraf açısından da bir “trajedi” olarak niteliyor. Türkiye, konunun siyasi çatışmalardan uzak, tarihe tek taraflı bakmadan, tarafların birbirlerinin neler yaşadığını anlama ve birbirlerinin hafızalarına saygı duyma şeklinde özetlenen “adil bir hafıza” perspektifinden çözülmesi gerektiğini vurguluyor.

Türkiye, tarafların arşivlerinin yanı sıra üçüncü ülkelerdeki arşivlerde de 1915 olayları konusunda araştırma yapılmasını, Türk ve Ermeni tarihçilerle diğer uluslararası uzmanlardan oluşan bir ortak tarih komisyonu kurulmasını teklif ediyor.

– Erivan ilişkileri normalleştirme fırsatını değerlendiremedi

İki ülke ilişkilerin normalleştirilmesi için en önemli gelişme Ekim 2009’da yaşandı. Taraftlar, İsviçre’nin Zürih kentinde diplomatik ilişkilerin yeniden tesisi ve ikili ilişkilerin geliştirilmesine yönelik iki ayrı protokol imzaladı.

Protokollerde karşılıklı güven tesisi ve mevcut sorunların çözülebilmesi için tarihsel kaynak ve arşivlerin tarafsız, bilimsel incelenmesi konusuna yer verilirken, sınırların da karşılıklı olarak tanınması ve ortak sınırların açılması öngörülüyordu.

Türk hükümeti protokolü onaylanmak üzere doğrudan TBMM’ye gönderdi. Ermenistan hükümeti ise metinleri Anayasa Mahkemesi’nin incelemesine sundu. Mahkeme, protokollerin Anayasa’nın lafzına ve ruhuna uymadığına hükmetti.

Ermenistan hükümeti protokollerin onay sürecini dondurduğunu Ocak 2010’da açıkladı. Bundan 5 yıl sonra da Ermeni hükümeti tarafından geçen şubat ayında geri çekildi.

ALATURKA AİLESİ ÜYELERİ NE DİYOR?