Emine Erdoğan, New York’ta:

NEW YORK (AA) – Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, FETÖ’nün darbe girişimi ile ülke ve uluslararası birliklerin bu girişime tepkisini değerlendirirken, “Dost bildiğimiz bazı ülkeler, bu açık darbe girişimini kınamakta dahi çekimser kalmışlardır. Türkiye’ye her fırsatta demokrasi karnesi veren kurum ve kuruluşlar, milletimizin kararlı mücadelesini görmezden gelmişlerdir. ‘Kim kazanırsa’ bekleyişi içinde yarım ağızlı kınamalar yapmış, hatta darbenin kurgu olduğunu söyleyecek kadar ileri gitmişlerdir. Bu akla ziyan yorumların ölümle burun buruna gelmiş bir milletin hissiyatında neler uyandırabileceğini vicdanlarınıza bırakıyorum.” dedi.

Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu görüşmeleri haftasında New York’ta, Türkiye İşkadınları Derneği (TİKAD) tarafından düzenlenen “Büyüyen Türkiye, Gelişen Demokrasi” başlıklı konferansta konuştu.

Dünya siyasetinin çok önemli dönemeçlerinden geçtiğini, ABD’nin hızla seçimlere hazırlandığını ve ABD toplumu içinde siyasetin öncelikli bir gündem maddesi haline geldiğinin görüldüğünü ifade eden Erdoğan, seçimlerin ABD toplumuna hayırlar getirmesini diledi.

Erdoğan, Birleşik Devletler’in insanlık tarihin en önemli tecrübelerinden olduğunu ve bu göçmenler ülkesinin en büyük küresel sorunlardan biri olan mültecilik meselesinin çözümü konusunda ilham kaynağı olabileceğini söyledi.

– “Vesayetlerden arınmış, her açıdan güçlü bir ülke…”

Farklı din ve etnik yapılardan insanların bir arada barış içinde yaşamasının, medeniyetin önemli bir göstergesi olduğunu kaydeden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ortaçağ’ın büyük sosyoloğu İbn-i Haldun ‘Coğrafya kaderdir’ diyor. Gerçekten de bir ada toplumunda yaşamakla geniş bozkırlarda yaşamak aynı şey değildir tabii ki. Her coğrafyanın alın yazısı farklıdır. Türkiye coğrafyası da göç yolları üzerinde bulunmanın getirdiği zenginlikle insanlık tarihinin en müstesna tecrübesini taşımaktadır. Bugün üzerinde yaşadığımız topraklar pek çok modern ülkenin de ilgi alanına girmektedir. Zira 40’tan fazla ülke kendi tarihini yazmak için bizim arşivlerimizi kullanmak durumundadır. Farklılıkların bir arada yaşaması Türkiye’de sentetik bir olgu değildir. Binlerce yıllık tarihsel tecrübeye dayanmaktadır. Bu yönüyle modern demokrasimizle birlikte doğal bir beslenme kaynağıdır. Bu tarihi derinlikle jeopolitik konum bizlere yaşadığımız topraklara dair bilinç aşılamaktadır. Böylesine zengin bir geçmişi ancak paylaşımcı bir demokrasi anlayışı ile taşıyabileceğimize inanıyorum. Bu duygu milletimizin tüm fertlerinde mayalanmıştır. Hal böyleyken güncel gelişmelere bakarak ‘Türkiye’de neler oluyor?’ diye sorabilirsiniz.Türkiye’de yaşanan, bir milletin demokrasi yolculuğudur. Bu öyle bir yolculuktur ki Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100. yılında vesayetlerden arınmış, her açıdan güçlü bir ülke olmaya hazırlamaktadır. Yoldaki bozuk satıhlar zaman zaman Türkiye’yi sarssa da bazen birileri menzile varmamamızı engellemek istese de motive olduğumuz temel mesele budur. 2023’te ekonomisi ve demokratik kazanımları ile yaşadığımız coğrafyanın hakkını verebilecek bir noktaya varabilmektir.”

Türkiye’yi yakından takip eden dostlarının demokrasiyi hedef alan darbeler tarihini çok iyi bildiğine dikkati çeken Emine Erdoğan, çeşitli vesayet odaklarının her 10 yılda bir milletin iradesini yok sayan girişimlerde bulunduğunu söyledi.

– “Bu iktidarın milletten başka hiçbir dayanağı olmamıştır”

Her darbenin ülkenin enerjisini çaldığını, millete yıllar kaybettirdiğini ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:

“15 Temmuz darbe girişimi demokrasi tarihi için bir dönüm noktasıdır. 55 yıl önce kendi seçtiği başbakanın idam edilmesine engel olamayan bir millet 15 Temmuz’da mücadelesini bizzat tankların yürümesine engel olarak vermiştir. Bu gelişmenin tesadüf olmadığına inanıyorum. Türkiye 2002’den bu yana milli iradeyi hakim kılmak felsefesi ile yönetiliyor. Bu iktidarın milletten başka hiçbir dayanağı olmamıştır. Bütün yatırımını da milli irade bilincini güçlendirmeye yönelik yapmıştır. Yani demokrasiyi ilmek ilmek dokumuştur. Nitekim 15 Temmuz bu yatırımın ne kadar değerli olduğunu hepimize bizzat göstermiştir.”

– “Gözlerimizden okunan tek şey yürüdüğümüz yolun değerine olan inancımız ve kararlılığımızdı”

Gencecik insanların kadınların bir gece yarısı herhangi bir silahı olmadan, sadece bayraklarını alarak donanımlı tankları durdurmak üzere sokağa çıktığını hatırlatan Erdoğan, “Burada biraz durup düşünmenizi istiyorum. Parlamentonu bombalayacak, Cumhurbaşkanına suikast düzenleyecek kadar gözü dönmüş hainlerin karşısına sadece bayrağınızı kuşanarak çıkıyorsunuz. Ölümü göze alıyor, hayatınızı ülkenize siper ediyorsunuz. Milletimizin bu tavrını tek başına rasyonel bir akılla izah etmek asla mümkün değildir. 15 Temmuz gecesi biz de Cumhurbaşkanımızla birlikte tepemize bombalar yağdırmak üzere bekleşen F-16’ların arasından geçerek Marmaris’ten İstanbul’a indik. Yolculuğumuz boyunca gözlerimizden okunan tek şey yürüdüğümüz yolun değerine olan inancımız ve kararlılığımızdı. Her ne yaşayacaksak milletimizle birlikte yaşayacaktık. O gece tarihe bir demokrasi hareketi olarak geçeceğine inandığım demokrasi nöbetlerine karışarak İstanbul’a indik.”

– “Vesayet odaklarına yaşam alanı asla kalmamıştır”

Darbe girişimi sırasında 173 sivil, 63 polis ve 5 askerin şehit olduğunu, 2 bin 194 kişinin ise yaralandığını anımsatan Erdoğan, buraya gelmeden önce gazileri ve şehit ailelerini ziyaret ettiklerini ifade etti.

Emine Erdoğan, “Bütün acılarımıza rağmen 15 Temmuz’a dair en büyük tesellimiz, milli irade mayasının bu ülkede ne kadar sağlam şekilde tuttuğunu görmek olmuştur. Bu süreçte vesayet odaklarına yaşam alanı asla kalmamıştır. İşte bu nedenle vesayet odakları çeşitli güç merkezleri ile yaptıkları hain ittifaklarla ülkemizi adeta darbeye hazırlamışlardır. Son 3 yılda Türkiye’de yaşanan olaylara baktığımızda bu konuda sistemli bir gayret olduğunu da hepiniz görürsünüz. Gezi olayları, 17-25 Aralık hadiseleri bunun adımlarıdır. 15 Temmuz darbe girişimi itibarıyla olayları geriye doğru sardığınıza birilerinin de darbeyi meşru gösterecek süreci ilmek ilmek ördüğünü görürsünüz. Geldiğimiz noktada şunu kesin olarak biliyoruz ki 15 Temmuz darbe girişimi 50 yıldır ülkemizin maddi ve manevi birikimini sömüren Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu konuda hiçbir kuşku yoktur.” dedi.

Örgüt mensuplarının itiraflarının bunu gösterdiğini, yargı, emniyet ve askeri kurumlardaki FETÖ yapılanmasının bunu açık biçimde ortaya koyduğunu anlatan Erdoğan, tüm dünyaya kendini “barışçıl bir hareket” olarak tanıtan örgütün pek çok ülkede, eğitim kurumları ve sivil toplum kuruluşları gibi masum görünümler altında teşkilatlandığını kaydetti.

– “Şeffaflıktan uzak sinsi yapı”

Erdoğan, “Şeffaflıktan uzak bu sinsi yapı, kendi ülkesinin gerçeklerini çarpıtarak uluslararası kamuoyunu da yanlış bilgilendirmektedir. Kendi amaçları uğruna tüm insani değerleri hunharca kullanmaktadırlar. Verdikleri zararın boyutları sınırlarımızı aşmıştır. Türkiye şu anda bu terör örgütünün devlet kurumları içerisindeki yapılanmasına karşı büyük bir mücadele yürütmektedir. İlişki ağı son derece karmaşık bu yapının temizliği elbette kolay olmayacaktır. Bu konuda hukuk dairesinde devletimizin titiz çalışmaları sürmektedir. Burada hepimizin en büyük arzusu bu sürecin en adil ve hızlı biçimde yürütülmesidir.” diye konuştu.

– “Brooklyn Köprüsü tanklarla kapatılsaydı, Amerikan devleti ne yapardı?”

Yüzlerce insanın öldüğü, binlerce sivilin yaralandığı ve TBMM’nin bombalandığı bir olayda, ne yazık ki bazı dostların sessiz kaldığını ve böyle zamanlarda, düşmanların ne yaptığından çok, dostların ne yaptığının önem kazandığını belirten Erdoğan, şöyle devam etti:

“Nitekim dost bildiğimiz bazı ülkeler, bu açık darbe girişimini kınamakta dahi çekimser kalmışlardır. Türkiye’ye her fırsatta demokrasi karnesi veren kurum ve kuruluşlar, milletimizin kararlı mücadelesini görmezden gelmişlerdir. ‘Kim kazanırsa’ bekleyişi içinde yarım ağızlı kınamalar yapmış, hatta darbenin kurgu olduğunu söyleyecek kadar ileri gitmişlerdir. Bu akla ziyan yorumların ölümle burun buruna gelmiş bir milletin hissiyatında neler uyandırabileceğini vicdanlarınıza bırakıyorum. Lütfen bir empati yapın. Benzer bir hadise Birleşik Devletler’de yaşansaydı, mesela Brooklyn Köprüsü tanklarla kapatılsaydı, Amerikan devleti ne yapardı? Ya da Capitol binası bombalansaydı, sorumluluların tespiti için nasıl bir seferberlik başlatılırdı? Ankara’da, İstanbul’da da yaşananlar da bunlardır. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nin, Meclisimizin ve önemli devlet kurumlarımızın bombalanması, film sahnelerinden alınmış görüntüler değildir. Tankların sokaklarda sivilleri ezmesi, F-16’ların milletimizin üzerine bombalar yağdırması, gerçeğin ta kendisidir.”

– “3 milyon mülteciye kucak açan ülkemizde 150 binden fazla doğan Suriyeli bebeğin hikayesi…”

Türkiye’nin zor günlerden geçerek, parlak bir geleceğe doğru yol aldığını ifade eden Erdoğan şunları kaydetti:

“İnanıyorum ki, milletimizin ve devletimizin kararlılığı ile bu zor zamanları atlatacak, hedeflerimize ulaşacağız inşallah. Doğrusu, burada sizlerle Türkiye’de son 14 yılda yaşanan değişimin hikayesini anlatmak isterdim. Eğitim alanında, kadın-erkek fırsat eşitliği konusunda, ekonomik büyümede katettiğimiz mesafeyi rakamlarla dile getirmeyi çok isterdim. Uluslararası toplumun sessiz kaldığı bir konuda, 3 milyon mülteciye kucak açan ülkemizde 150 binden fazla doğan Suriyeli bebeğin hikayesini anlatmak isterdim. Ödediğimiz onca bedele rağmen, kadınları, çocukları ve en önemlisi insanlığı ayakta tutmanın verdiği hazzı paylaşmayı çok isterdim. Ama tüm bunları anlatacak vaktimiz yok. Bu nedenle, sizleri Türkiye’deki gelişmeleri bizzat yerinde görmeye davet ediyorum. Bir darbe anayasasının ve bazı sistemik sorunların altında 14 yıldır bir milletin kendine adadığı demokrasi yolculuğunu farklı kaynaklardan dinlemenizi isterim. STK’larımızın bu diyaloğun aracılığını yapabilirler. Bu noktada, TİKAD değerli başkan ve üyelerine çok teşekkür ediyorum.”

– “Denizlerin çocuk ölümlerini değil, insanlığın parlak geleceğini hatırlattığı bir ufuk olması…”

Erdoğan, konuşmasını Rumi’nin bir sözüyle tamamlayarak, “Mevlana Hazretleri, ‘Aynı dili konuşanlar değil aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilir’ diyor. Bizler de herkes için demokrasi istediğimiz, savaşların bittiği bir dünya umudunda birleşelim. Denizlerin, çocuk ölümlerini değil, insanlığın parlak geleceğini hatırlattığı bir ufuk olması dileğiyle buluşalım.”​ dedi.

– Fatma Betül Sayan Kaya’nın sözleri

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya da Türk kadınının darbe girişiminde oynadığı önemli role dikkati çekerek, vatansever Türk kadınlarının ülkesine ve milletine sonuna kadar destek olduğunun altını çizdi.

Fatma Betül Sayan Kaya, “15 Temmuz gecesi korkmuyordum, çünkü Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın önderliğinde yürüyorduk. Gözünü kırpmadan, bütün milletimiz sokakları doldurdu” ifadesini kullanarak, Türk iş kadınlarının ve girişimcilerinin, Türkiye’de büyümeye ve ilerlemeye katkıda bulunmaya devam edeceğinin altını çizdi.

TİKAD Başkanı Nilüfer Bulut da darbe gecesi Türk milletinin demokrasi adına dünyaya kendini gösterdiğini ifade ederek, Türkiye’nin koyduğu hedeflerden taviz vermeden yoluna devam ettiğini vurguladı.

Konferansa Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynak’ın eşi Şule Kaynak, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun eşi Hülya Çavuşoğlu ve çok sayıda davetli katıldı.

ALATURKA AİLESİ ÜYELERİ NE DİYOR?