AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Çelik: (1)

ANKARA (AA) – AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, “Laikliği bir toplumsal hakemlik kurumu, bir toplumsal barış kurumu olarak görüyoruz. Tıpkı demokrasi gibi, tıpkı hukuk devleti gibi altını çizdiğimiz bir kavramdır. Bizim anayasa metnimizde laikliğin olmayacağı gibi herhangi bir yorum ya da değerlendirme söz konusu değildir. Laiklik kavramı, bizim anayasa tekliflerimizde daha önce de yer almıştır, yeni vereceğimiz teklifte de kuşkusuz demokrasi gibi, hukuk devleti gibi yer alacaktır.” dedi.

Çelik, AK Parti Genel Merkezi’nde, Genel Başkan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu başkanlığında düzenlenen AK Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı devam ederken, gazetecilere açıklamalarda bulundu.

Bugün kendisini telefonla arayan bazı kişilerin, “Türk siyasetinde bir laiklik tartışması” konusunda görüşlerini sorduklarını belirten Çelik, “Öncelikle şunu söylemek isterim ki, laiklik konusunda AK Parti’nin politikası, resmi görüşü ve şimdiye kadarki tutumu nettir. AK Parti gerek parti programında gerek parti tüzüğünde laiklik kavramının özgürlükçü bir laiklik tanımı çerçevesinde altını çizmiştir. Laikliği bir toplumsal hakemlik kurumu, bir toplumsal barış kurumu olarak görüyoruz. Tıpkı demokrasi gibi, tıpkı hukuk devleti gibi altını çizdiğimiz bir kavramdır. Bizim anayasa metnimizde laikliğin olmayacağı gibi herhangi bir yorum ya da değerlendirme söz konusu değildir. Laiklik kavramı, bizim anayasa tekliflerimizde daha önce yer almıştır. Yeni vereceğimiz teklifte de kuşkusuz demokrasi gibi hukuk devleti gibi yer alacaktır.” ifadelerini kullandı.

Türkiye’de önceden beri yürütülen bir tartışmaya işaret eden Çelik, geçmişte devletin, otoriter bir yaklaşımla “militan” bir laiklik tanımı ortaya koyduğunu belirtti. Çelik, “Aslında bu, laikliğin tarih içerisinde bir toplumsal ve siyasal kazanım olarak elde ettiği içeriğe de Türkiye’de toplumun beklentisine de aykırı bir şeydi. Bu militan laiklik anlayışı aslında gerçek manada laiklik kavramıyla da çatışan bir şeydi. Tabii laiklik nedir, sekülerizm nedir? Bununla ilgili literatürde çeşitli tartışmalar var. Bunların siyasi tarih içerisinde, laikliğin, sekülerizmin ne anlama geldiğiyle ilgili de tartışmalar var ama şimdi bu basın toplantısında o tartışmalara girmeyeceğim, ayrı bir televizyon programında onları değerlendiririz.” değerlendirmelerinde bulundu.

– “AK Parti, özgürlükçü laiklik anlayışının her zaman yanında oldu”

Çelik, AK Parti’nin, “militan laiklik” yani devletin belli bir görüşü dayatarak, vatandaşlar üzerinde baskı kurması şeklindeki bir anlayışın her zaman karşısında olduğunu vurguladı. AK Parti’nin, özgürlükçü laiklik anlayışının her zaman yanında olduğunun altını çizen Çelik, bunun toplumsal barış için merkezi bir rol alması gerektiğini belirtti. Çelik, “Nitekim biraz evvel Sayın Cumhurbaşkanımız da açıklama yaptılar, Hırvatistan Cumhurbaşkanı ile olan basın toplantılarında. Sayın Cumhurbaşkanımızın genel başkanlığı, başbakanlığı döneminde Mısır’a yaptığı bir seyahat sırasında Arap Devrimi sonrasında kurulacak devletlerin, laik devletler olması gerektiği şeklinde de son derece çarpıcı bir beyanı olmuştur.” dedi.

“Militan laiklik” anlayışı konusunda örnekler veren Ömer Çelik, şöyle devam etti:

“Bir tanesi şu, 1983/2 Anayasa Mahkemesi kararı. Diyor ki ‘Müslüman bir ülkede Avrupa’daki genişlikte din ve vicdan özgürlüğü olması beklenemez’. Şimdi bu cümle, tipik otoriter, tipik oryantalist yaklaşımın bir ürünü. Ne diyor, Müslüman bir ülke öncelikle bu özgürlüklere layık değildir şeklinde bakıyor. İkincisi, devleti toplumun değerleriyle kavga ettiren bir yaklaşım içeriyor. Fakat laiklikle ilgili bu yanlış yaklaşımı, laikliğin kendisidir diye tanımlayıp da laiklik kavramını olumsuzlamak doğru değildir. Tam tersine bu tanım, bu Anayasa Mahkemesi kararı, çeşitli uygulamalarda da görüldüğü gibi aslında laiklik kavramının orijinaliyle, özgürlükçü yapısıyla çatışan bir kavramdır. Biz buna Türkiye’deki tartışmalar içerisinde laikçilik demiştik, laikliğin bir ideolojik boyuta dönüştürülmesi diye.”

– “Özgürlükçü laiklik anlayışı bölgemizde büyük bir kıymet”

Anayasa Mahkemesinin “Laiklik özgürlüklere kıydırılamaz” yönündeki kararını hatırlatan Çelik, şunları kaydetti:

“O militan laiklik anlayışı içerisinden bakıp özgürlükler ve laikliği iki ayrı kutup olarak değerlendiriyor. Bu hem demokrasiye aykırı bir yaklaşımdır hem laikliğin orijinaline aykırı bir yaklaşımdır. Laiklik orijinalinde dinlerin, inançların birbirleri karşısında, devlet karşısında, herhangi bir vesayet odağı karşısında, bunun yanı sıra inançsızlığı tercih eden vatandaşların tercihlerini de her türlü baskı karşısında koruma altına alan, özgürlükçü bir yapıdır. Bugün etrafımızda gördüğümüz şekliyle din ve vicdan hürriyetinin baskılandığı, insanların birbirlerini mezhepler ve dinler uğruna öldürdüğü, temel insan haklarının dinlerin ve mezheplerin istismar edilmesi yoluyla yok edildiği şeklindeki bir tabloya baktığımızda, aslında bu özgürlükçü laiklik anlayışının bölgemizde ne kadar büyük ihtiyaç olduğunu, ne kadar büyük bir kıymet olduğunu daha açık bir şekilde görmekteyiz.”

Çelik, laiklik, demokrasi, hukuk devleti gibi kavramların, eski Türkiye’de birbiriyle çatıştırılan, birbiriyle vuruşturulan ve bağlamlarından saptırılan kavramlar olduğunu dile getirerek, “Oysa biz bu kavramların birbiriyle çatışan değil birbirlerini tamamlayan, birbirlerini destekleyen, birbirleri arasında sinerji üreten kavramlar olduğunu düşünüyoruz.” dedi.

“Laikliği biz bir toplumsal hakemlik müessesesi, bir toplumsal barış ilkesi, devlet gücünü eline alanın diğerleri üzerinde belli bir inanç, mezhep ya da inançsızlık adına baskı kuracağı bir yapı olarak değil bütün inançlar karşısında vatandaşların başka tercihleri karşısında da devletin eşit mesafede durduğu bir tarafsızlık ilkesi olarak algılıyoruz.” ifadesini kullanan Çelik, bu açıdan laikliğin, demokrasi ve hukuk devleti ile iç içe geçen bir kavram olduğunu ifade etti.

Çelik, şöyle devam etti:

“Bizim yaşadığımız problemler, Türkiye’nin siyasi tarihinde yaşanan problemler, bu kavramların kendi bağlamlarından çıkarılıp ideolojik vesayet kavramları haline dönüştürülmesiydi. Bunlar zaten kavramların orijinali de değildir. Örneğin ‘militan demokrasi’ gibi bir kavram kullanıldı, ‘Demokrasinin kendisini savunma hakkı vardır’ diyerekten birtakım baskıların altı çizilmeye çalışıldı. Kuşkusuz bu kavram, bu uygulamalar da bu yaklaşım da demokrasi kavramıyla zıt yaklaşımlardı. Aynı şekilde militan laiklik anlayışı da gerçek laiklik anlayışıyla çatışan, toplumsal hak ve özgürlüklerle çatışan bir anlayıştı.”

Laikliğin, din, vicdan hürriyeti ve ifade hürriyetinin teminat altına alınmasında, demokrasi ve hukuk devleti gibi merkezi bir kavram olduğunu vurgulayan Çelik, şöyle devam etti:

“Bu çerçevede değerlendirmemiz, öteden beri vardır. Parti tüzüğümüz de parti programımız da böyledir. Yeni anayasa teklifimizde de ki bu çalışmalar, Sayın Genel Başkanımızın başkanlığında, bizzat kendisinin katıldığı toplantılarla geniş bir akademik istişare, geniş bir siyasi istişare ile Türkiye’nin birikimini ve çağdaş dünyanın, ileri demokrasilerin birikimini hesaba katan, göz önünde bulunduran bir yaklaşımla son derece disiplinli bir şekilde yürütülüyor. Gereken zaman içerisinde bu taslağımızı hazırlamış olacağız. Çeşitli parti kurullarında, hükümette de bu tartışılacak. Bu bu taslağın içerisinde de tabii ki demokrasi gibi, hukuk devleti gibi, laiklik kavramı da dediğim özgürlükçü yaklaşımla ele alınacaktır. Bu konudaki yaklaşımımız bu şekilde açık ve nettir.”

– Avrupa Kürt Araştırmaları Merkezinin raporu

Basın toplantılarında sürekli dile getirdiğini ifade ettiği bir konuya işaret eden Çelik, “Birtakım insanların Kürt etnisitelerin, Kürt kimliklerini istismar eden birtakım örgütler vasıtasıyla Kürtlerin kazanımlarının çalınmaya çalışıldığını ve birilerinin bu Kürt örgütlerini bölgenin yeni Baas partisi haline getirmeye çalıştığını uzun zamandır ifade ediyorum.” diye konuştu.

Konuyla ilgili altı çizilmesi gereken bir rapor yayınlandığını belirten Çelik, raporda, Avrupa Kürt Araştırmaları Merkezi Başkanı Eva Savelsberg’in çok önemli tespitlerde bulunduğunu vurgulayarak, “PYD’nin bölgede yeni bir Baas rejimi kurduğunu, PYD’ye Batı’nın verdiği silahların DAEŞ’le mücadeleye değil tam tersine Kürtlerin öldürülmesine, diğer Kürt grupların baskı altına alınmasına harcandığını, bugün bölgede Kürtler üzerinde geçmişte Esad rejiminin Arapça konuşarak yaptığı zulmü, bugün PYD’nin Kürtçe konuşarak Kürtlere zulüm yaptığını ve DAEŞ’e karşı kullanılmayan bu silahların PYD tarafından bölgedeki masum halklara, özellikle de kendileri gibi olmayan Kürtlere karşı kullanıldığını ifade ediyor. Burada yine bir kere daha PYD denilen terör örgütüyle Esad rejimi arasındaki danışıklı dövüşün net bir şekilde ortaya koyulduğunu görüyoruz. Bunun da ciddi bir şekilde değerlendirilmesi lazım.” ifadelerini kullandı.

– “Sağ olsunlar Ermeni vatandaşlarımız en önce kendileri tepki gösterdiler”

Batılı bir gazetede “Türkiye’de Ermenilerin mülklerine el koyulduğu” şeklinde yalan haber yayınlandığını belirten Ömer Çelik, şunları kaydetti:

“Özellikle Sur’daki kamulaştırmaların altı çizilerek bu haber yapıldı. Sağ olsunlar Ermeni vatandaşlarımız en önce kendileri tepki gösterdiler. AK Parti zamanında tam tersine Ermenilerin mülklerini aldığını, geçmişte gasbedilmiş mülklerinin kendilerine iade edildiğinin altını çizdiler. Ama her zamanki gibi birtakım dış odakların Türkiye aleyhine propagandasını yine HDP sahiplendi ve oradaki terör örgütünün faaliyetlerini örtbas etmek için, ‘Ermenilerin mallarına el koyuluyor’ şeklindeki Türkiye’ye dönük bu kara propagandayı içeriye taşıyan yine HDP oldu. Bu haberin yalan olduğunu, Ermeni vatandaşlarımız tarafından da bizzat yalanlandığını, AK Parti’nin uygulamalarının tam tersi olduğunun altını bir kere daha çiziyoruz.”

(Sürecek)

ALATURKA AİLESİ ÜYELERİ NE DİYOR?