2017 Bütçesi TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda

TBMM (AA) – Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, başkanlık sisteminin ülke ekonomisini olumsuz etkileyeceğine dair değerlendirmelere ilişkin, “Kesinlikle başkanlık sistemi, istikrarlı bir yönetim algısı ve buna bağlı olarak istikrarlı bir ekonomi yönetimi algısını güçlendirecektir.” dedi.

Canikli, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda milletvekillerinin soru ve eleştirilerini yanıtladı.

Başkanlık sistemine ilişkin eleştirileri cevaplayan Canikli, bir diktatoryal yapıdan söz edilecekse şu anda uygulanan sistemin bütün kurum ve kurullarıyla işleyen tam başkanlık sistemine göre daha büyük tehlike oluşturduğuna dikkati çekti.

Mevcut sistemde yasama ve yürütme organlarının tek elde toplandığını, bu anlamda hükümeti kurma çoğunluğunu sağlayan iktidar grubunun hem yürütme hem de yasama organını yönettiğini belirten Canikli, şöyle devam etti:

“Şu anda bir kuvvetler ayrımı ilkesinden söz edemiyoruz ama tam başkanlık sisteminde tam aksine gerçek anlamda bu güçler birbirlerinden ayrılıyorlar. Eğer bir totaryal ya da ona benzer bir yaklaşım ortaya konulacaksa ya da hangi sistemin daha yakın olduğu ifade edilecekse şu andaki sistemin tam başkanlık sistemine göre daha büyük riskler taşığını tartışmasız bir şekilde kabul etmemiz gerekiyor.”

Başkanlık sisteminin ekonomiyi olumsuz etkileyeceğine dair yorumlar üzerine Canikli, “Biz tam tersini düşünüyoruz. Kesinlikle başkanlık sistemi, istikrarlı bir yönetim algısı ve buna bağlı olarak istikrarlı bir ekonomi yönetimi algısını güçlendirecektir.” değerlendirmesini yaptı.

– “İlan edilen politikaların uygulanması garanti altına alınacak”

Piyasaların başkanlık sisteminin gerçekleşme ihtimalini gördüklerinde bu ihtimali olumlu olarak satın alacağını dile getiren Canikli, piyasaların en çok siyasi istikrarsızlıktan rahatsız olduğunu vurguladı.

Başkanlık sisteminin siyasi istikrarsızlık yoluyla ekonomideki dengelerde istikrarsızlık oluşması ihtimalini azaltacağını kaydeden Canikli, “Çünkü yatırımcı şundan emin olacak; en azından 5-10 yıl ilan edilen politikaların uygulanması garanti altına alınacaktır.” ifadesini kullandı.

Mevcut sistemin teorik olarak istikrarsızlığa davetiye çıkardığına işaret eden Canikli, Türkiye’ye her yıl civar ülkelerden, şartlar ne olursa olsun, 10-15 milyar dolar arasında kalıcı kaynak geldiğini, bu sermaye sahiplerinin Türkiye’yi güvenli bir liman olarak gördüklerini dile getirdi.

Çalkantı ve kriz beklentilerinin olduğu dönemlerde dahi bu durumun hiç değişmediğine dikkati çeken Canikli, birçok ülkenin Türkiye ekonomisine güvendiğini belirtti.

Yabancı yatırımcıların Türkiye’ye nasıl baktığının son derece önemli olduğunu söyleyen Canikli, “Onlar en objektif değerlendirmeyi yapabiliyorlar. O değerlendirmeyi objektif yapması gerekir ki bu, kendi menfaati açısından önemli. Bunu haklı gösterecek çok net göstergeler var. En önemlisi 14 yıldan beri Türkiye’ye yatırım yapan uluslararası sermaye, istediği zaman nemasıyla beraber sermayesini çıkarabilmiştir. Bu ekonomi bunu sağlamıştır.” değerlendirmesinde bulundu.

– Hazine kayıtlarında görünen menkuller

CHP Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu’nun, Sayıştay’ın denetim sırasında Hazine kayıtlarında yer alan altın, gümüş gibi menkul varlıkları değerlemek istediğini ancak bunları tartmak mümkün olmadığından bu değerlemelerin yanlış yapıldığı yönündeki eleştirileri üzerine Canikli, söz konusu menkullerin Hazine ile hiçbir ilgisinin olmadığını anlattı.

Bunların saymanlığa çeşitli vesilelerle ve farklı kurumlardan gelen, emanete alınan değerler olduğunu aktaran Canikli, şunları kaydetti:

“Çeşitli illerden, cumhuriyet savcılıklarından, kaymakamlıklardan ve muhasebe birimlerinden değer tespiti yaptırılarak belirlenen tutarlar. Bir hesap var. Hesap ismi Hazine ile alakalı ama sadece isim Hazine hesabı. Yoksa Hazine’nin hiçbir alakası yok. Dolayısıyla Sayıştay’ın burada öyle bir atlaması var. Bu, tamamen genel kurallar çerçevesinde ve önemli bir bölümü de geçici olarak el konulan, müsadere edilen… Çünkü savcılıklardan gelen bu çerçevededir. Büyük bölümü emanete alınan mallar. Zaten Hazine’ye devredilirse yani sonuçlanıp mahkeme kesinleşirse o zaman farklı hükümlere tabi olur.”

Menkullerin kasalarda muhafaza edildiğini dile getiren Canikli, bu kasaların üç anahtarının bulunduğunu, iki anahtarın saymanlık müdüründe yer aldığını ve bu unvanın Hazine ile ilgili değil, Maliye ile ilgili bir unvan olduğunu belirtti.

Bir anahtarın da veznedar da bulunduğu bilgisini veren Canikli, “Açıp kapanması komisyon huzurunda, tutanakla tespit ediliyor. Ayrıca menkul varlıkların bulunduğu depo, kamera sistemi ile kontrol ediliyor. Yani hepsi belli, kayıt dışı falan değil. Hem fiziki hesap kaydı var hem de onların fiziki olarak muhafazası söz konusu. Bu, tamamen yıllardan beri uygulanan bir sistem.” açıklamasında bulundu.

Bu arada, Sayıştay Başdenetçisi Mehmet Okan Ateş de söz konusu menkul varlıkların Hazine Müsteşarlığının 217 numaralı Menkul Kıymet Varlık Hesabında göründüğünü ifade etti.

Konuyla ilgili Sayıştay raporundaki maddenin değerlemeye dair olduğunu bildiren Ateş, “Kaldı ki kamu idaresinin cevabında altınların Maliye Bakanlığı İstanbul Defterdarlığına ait olduğuna ilişkin bir açıklaması yok. Muhasebat Genel Müdürlüğüne bilgi verildiğini ve değerleme komisyonu çalışmalarının devam ettiğini belirtmektedir.” diye konuştu.

(Bitti)

ALATURKA AİLESİ ÜYELERİ NE DİYOR?