Home Alaturka “21 Mayıs Kafkas Soykırımı Günü ilan edilmeli”

“21 Mayıs Kafkas Soykırımı Günü ilan edilmeli”

ANKARA (AA) – BAYRAM ALTUĞ – İnsani Müdafa ve Kardeşlik Derneği (İMKANDER) Genel Başkanı Murat Özer, dünya soykırım tarihine bakıldığında Kafkas Soykırımı’nın hiçbiriyle mukayese dahi edilemeyeceğini belirterek, “21 Mayıs’ın Kafkas Soykırımı Günü olarak ilan edilmesini istiyoruz.” dedi.

Çerkes Sürgünü’nün 152. yıl dönümüyle ilgili AA muhabirine değerlendirmede bulunan Özer, Kafkasya’daki bütün kavimlerin ortak özelliğinin Müslüman olmaları olduğunu vurguladı.

Kafkasya’da 1864-1944 yılları arasında yaşanan iki sürgünün soykırıma dönüştüğünü ifade eden Özer, “Bize göre dünyadaki en önemli soykırım Kafkas Soykırımı’dır.” dedi.

Özer, Kafkaslarda Çarlık Rusyası tarafından 1 buçuk milyon insanın sürgüne maruz kaldığını, 4 milyon kişinin de hayatını kaybettiğini anımsatarak, şöyle konuştu:

“Gemilerle sürgün edilen yüzbinlerce Çerkes Karadeniz’de hayatını kaybetti. Yine kuzeydeki Sibirya’ya doğru hayvanların taşındığı yük katarlarıyla sürgüne gönderilen yüzbinlerce Çeçen ve İnguş hayatını kaybetti. Kuzey Kafkasya’nın bir ucu olan Kırım’dan da Tatarların tamamı Stalin döneminde boşaltılmış, bir tane dahi Müslüman bırakılmamıştır. Sonradan kısmen geri döndüklerinde de kendilerine olan her şey Rusların eline geçtiği için yerleşememişlerdir. Dolayısıyla dünya soykırım tarihine bakıldığında Kafkas Soykırımı hiçbiriyle mukayese dahi edilemez.”

Çarlık Rusyası, Sovyetler Birliği ve şimdi de Putin iktidarı döneminde Rusların Kafkasya’ya yönelik hiç durmaksızın müdahale, saldırı ve tehditlerinin devem ettiğini ifade eden Özer, son olarak Kırım’ın işgalinin de bunun apaçık kanıtı olduğunu söyledi.

Özer, öncelikle Türkiye Cumhuriyeti parlamentosunda Çerkes Soykırımı’nın tanınması gerektiğini ifade ederek, “21 Mayıs’ın Kafkas Soykırımı günü olarak ilan edilmesini istiyoruz.” şeklinde konuştu. Rusya’nın sadece Kafkaslarda değil, Suriye’de de katliamlar yaptığına dikkati çeken Özer, Arap ülkeleri ve diğer Müslüman ülkelerin de çağrılarına kulak vermesi gerektiğini belirtti.

– “Kafkasya Müslüman Kafkas halklarının toprağıdır”

İMKANDER olarak 2014’te, 21 Mayıs 1864’ün, dünyaya yön veren devletler tarafından “Büyük felaket yılı” ilan edilmesi ve Kafkas Soykırımı’nın tanınması için dünyanın değişik yerlerinde sürgünde yaşayan Çerkeslerin de delege olarak katıldığı konferans düzenlediklerini anımsatan Özer, şunları kaydetti:

“Rusya bu konferanstan dolayı İMKANDER’i topraklarına müdahale çağrısı yaptığı gerekçesiyle Birleşmiş Miletler Güvenlik Konseyi’ne şikayet etti. Fakat şikayeti kabul edilmedi. Rusya sürekli olarak Kafkaslar’da aynı politikayı devam ettiriyor. Önce o bölgeyi sürgünlerle, soykırımlarla boşaltmakta, sonra Kırım örneğinde olduğu gibi kendisi oturmakta, akabinde de o topraklarda bağımsızlık talebinde bulunan, ‘Buralar benim vatanımdır’ diyen diğer Müslüman Kafkas unsurlarına da bu defa ‘Siz bölücülük yapıyorsunuz. Bizim toprağımızı bölüyorsunuz’ demektedir. Halbuki Kafkasya, Rusların toprağı değildir. Kafkasya Müslüman Kafkas halklarının öz vatanıdır, kendi toprağıdır.”

Özer İMKANDER olarak, Rusya’daki insan hakları ihlallerine yönelik Moskova merkezli Rus insan hakları örgütü Memorial ile birlikte çalıştıklarını, söz konusu örgütün bazı yöneticilerinin suikast sonucu öldürüldüğünü belirterek, “Memorial, dünyada şu an insan hakları savunucularının ve bağımsız gazetecilerin giderek inceleme ve raporlama yapamadıkları tek bölgenin Kafkasya olduğunu ifade ediyor. Bir Rus kuruluşu bunu dile getiriyor.” dedi.

Türkiye’de 3 bine yakın Kafkas kökenli sivil toplum kuruluşu olduğunu aktaran Özer, söz konusu STK’ların kültürel etkinliklerin yanı sıra dünyaya Kafkas Soykırımı’nı daha etkin anlatmaları gerektiğini de sözlerine ekledi.

– “Akan kanlar Karadeniz’e ulaştı”

Kafkas Vakfı Onursal Başkanı Mehdi Nüzhet Çetinbaş ise 21 Mayıs 1864 öncesi Rusya ile Kafkas halkları arasında amansız bir mücadele olduğunu, bunun sonucunda da Kafkasya’da çok büyük acı ve dramların yaşandığını anımsattı.

Çetinbaş, “Ruslar 1550’den itibaren kan ve gözyaşıyla Kafkaslar’da oluk oluk kan akıttıktan sonra nihayetinde 21 Mayıs 1864’e gelindi. O gün Ruslar Soçi’de her tarafından kuşatılmış sadece sırtını dağlara dayayan yorgun ve bitap düşmüş 20 bin civarındaki son Çerkes atlı süvari hafif piyade birliğinin son ferdine varıncaya kadar tamamını yok etti. Çerkeslere büyük bir vahşet ve katliam uygulandı. Akan kanlar Karadeniz’e ulaştı, nehir ile denizin buluştuğu nokta haftalarca kızıla boyandı. Arkasında da büyük sürgün başladı. Bu açıdan 21 Mayıs Çerkesler açısından sembolik bir tarihtir.” ifadelerini kullandı.

21 Mayıs’ta yaşanan dramın ardından, yaklaşık 2 milyona yakın Çerkesin aylar içerisinde parça parça Karadeniz’de pusulasız ve dümensiz gemilerle Osmanlı Devleti’ne gönderildiğini anlatan Çetinbaş, sürgüne ilişkin şöyle konuştu:

“Şimdi olayı şöyle bir düşünelim, bugün modern teknolojik araç ve gereçlerin olduğu her türlü bir ortamda, Yunanistan’ın Kos Adası’na gidemeyen mülteciler, batan botları, boğulan insanları düşündüğümüz zaman 1864’te Karadeniz’de ne kadar büyük bir dramın yaşandığını görebilirsiniz. Bir milyondan fazla insan Karadeniz’in sularında ya da indikleri kıyılarda veba, tifo tifüs, sıtma, kolera gibi değişik hastalıklara yakalanarak hayatını kaybetti. Hayatta kalmayı başaran mülteciler de Trabzon’dan başlayarak Samsun Sinop, Burgaz, Köstence ve Varna kıyılarına varıncaya kadar her yere indirildi. Bu insanların 200 bin civarı da Balkanlar’a sürgün edildi. Daha sonra ise 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı çıkınca Balkanlar’a yerleştirilen bu insanlar tekrar bir kıyıma daha uğradı, yeniden yerlerini boşalttılar.”

Çetinbaş, Çerkeslerin günümüzde 40 kadar ülkede varlıklarını sürdürdüklerini ve Türkiye’de 5 milyon kadar Çerkes asıllı vatandaşın yaşadığını belirterek, Sovyetler Birliği parçalandıktan sonra Çerkeslerin uğradıkları soykırımı dünyaya anlatmaya çalışan birtakım girişimlerde bulunduklarını ve bu çabaların gittikçe artan bir ivme ile devam ettiğini söyledi.

Çerkes diasporasının, Rusya’dan Kafkas topraklarına rahatlıkla yerleşme hakkının tanınması, vize gibi engellere takılmadan seyahat edilebilmesi ve toprak sahibi olunabilmesi gibi talepleri olduğunu ifade eden Çetinbaş, “Orada halen var olan akrabalarımız ve soydaşlarımız var. Aramızdaki kültürel bağların güçlendirilmesi için bunların yapılması gerekiyor. Fakat bu konuda Rusya bırakın soykırımı kabul etmeyi, soykırım yaptıkları topraklarda en ufak bir nedamet bile hissetmeden Soçi Kış Olimpiyatları’nı düzenlemiştir. 21 Mayıs bizde nasıl hüzün günüyse, Rusya’da zafer bayramıdır.” dedi.

– “Rusya halen bugün dünyanın başına bela”

Çetinbaş, dünyanın Çerkes halkının Rusya tarafından soykırıma tabi tutulması ve sürgüne gönderilmesine sessiz kalmasının Rusya’yı Kafkaslar’daki diğer halklara karşı daha da cesaretlendirdiğine dikkat çekerek, şunları kaydetti:

“Günümüzde dahi, 1994 yılından başlayarak 2005 yılına kadar yoğun olarak devam eden Çeçen savaşı sırasında Ruslar 1 milyon Çeçenden 250 binini öldürdü. Buna rağmen kimse Rusya’ya bunun hesabını sormamıştır. Zaten 1864 soykırımının hesabı Rusya’ya sorulsaydı, Çeçenistan’da bu derece de ikinci bir soykırım yapamazdı. Yine kendisine hiçbir zaman hesap soran olmadığı için gidiyor, bakıyorsunuz Kırım’a saldırıyor, sağa saldırıyor, sola saldırıyor. Dolayısıyla bunun diyetini bizler yani Çerkesler ödedik. Ama Rusya halen bugün dünyanın başına beladır, problemdir. Dolayısıyla Rusya’nın Çerkes soykırımı ile ilgili mutlaka ve mutlaka bir cezaya çarptırılması ve hesaba çekilmesi gerekmektedir. Bunun için de zaman geç değildir. Bu bizim isteğimizdir.”

NO COMMENTS

ALATURKA AİLESİ ÜYELERİ NE DİYOR?Cevabı iptal et

Exit mobile version