Yazar Duran Boz, “Şimdiki Zaman Şairi Mehmet Akif Ersoy”u anlattı:

İSTANBUL (AA) – Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) tarafından "100. Yılında İstiklal Gençliği" başlıklı program düzenlendi.

TYB'nin Instagram hesabından canlı olarak çevrim içi gerçekleştirilen yayında, eğitmen ve yazar Duran Boz, "Şimdiki Zaman Şairi Mehmet Akif Ersoy" başlıklı bir konuşma yaptı.

Yönetimini Nigar Gizem Ünal'ın üstlendiği programda Boz, Mehmet Akif Ersoy'un Türk toplumunun bir çığlığı, sesi olduğuna işaret ederek, bu sesi iyi kavramak gerektiğini söyledi.

– "Söz inadını yitirenler, menkıbelerini de kaybederler"

Boz, Ersoy'un içine doğduğu şartların kendisini yetiştirdiğine dikkati çekerek, "İlk hocası babasıdır. Akif'in babasının çevresinde de ulemadan çok enteresan bir halka vardır. Mahalle mektebinde okuduğu süreçten sonra Baytar Mektebi'ne kadar uzanan bütün süreçler Akif'in kendini bulma, arama süreçleridir. Bu süreçler içerisinde bir yandan okuyarak, bir yandan da dil öğrenerek kendisini yetiştirmiştir." dedi.

Ersoy'un söz inadı olan bir şahsiyet olduğunun altını çizen Duran Boz, şöyle devam etti:

"Söz inadını yitirenler, menkıbelerini de kaybederler. Çünkü söz inadını kaybedenler, hayatı baştan yenilgiye açmış demektir. Anlatacakları bir şey yoktur. Akif'in çevresinde Neyzen Tevfik, Babanzade Ahmed, Ispartalı İsmail Hakkı, İzmirli İsmail Hakkı ve Muhammed Hamdi Yazır vardı. Akif'in içerisinde olduğu bu muhit, tamamen entelektüel kaygıları olan, düşünsel üretimde bulunan, memleket sorunlarına da kafa yoran bir gruptu. Dolayısıyla memleket meselelerine kafa yormuş olmaları, insanların dertleriyle dertlenme çabası onları her daim, hem öğrenme cehdi göstermede hem de sosyal meselelerin çözümü noktasında birtakım çabaların içerisine girmelerini beraberinde getiriyordu. Bunun en somut örneği Sırat-ı Müstakim dergisiydi. Daha sonra adı Sebilürreşad oldu."

– "Akif'e göre bizim yıkılışımızın, çözülüşümüzün birtakım sebepleri vardı"

Boz, Mehmet Akif Ersoy'un aynı zamanda dil titizliğine sahip bir adam olduğunu da belirterek, "Akif'in özgürlükçü kişiliği, bağımsız tavrı hiçbir şeye kayıtsız kalmayışı, kişilik olarak bir yandan merkez İslamcılığı temsil ederken, bir yandan annesinin Asya İslamlığını, babasının Avrupa İslamlığını da beraberinde taşıdı. Akif, bunları meczeden bir şahsiyet olarak aslında Payitaht'ın düşmemesi, burada düşünsel anlamda üretimin devam etmesi, ilmi çabaların yeniden ateşlenmesi amacına yönelik elinden gelen her türlü çabayı ortaya koydu." ifadelerini kullandı.

Ersoy'un Safahat'ın ilk bölümü ve son bölümünün dışında tüm şiirlerinde toplumsal, sosyal meselelere odaklandığına işaret eden Boz, şunları kaydetti:

"Son Safahat, Mısır'da yazıp, yayınladığı yani 'Gölgeler' daha çok içe dönük şiirlerken, ilk Safahat doğrudan doğruya ilk sanat macerasında yola çıktığı arayışlarının ürünleri olarak karşımıza çıkarıyor. Fatih Kürsüsü, Süleymaniye Kürsüsü, Berlin Hatıraları ve Necid Çöllerinden Medine'ye ile Asım'ın Nesli, bütün bu şiirlerinde hem neden çözüldüğümüz üzerinde zihin yoruyor hem de bu çözülüşten kurtulmanın, çöküşün dışına çıkmanın nasıl mümkün olacağı noktasında da bize bilgi veriyor aslında. Akif'e göre bizim yıkılışımızın, çözülüşümüzün birtakım sebepleri vardı. Bu yıkılış sebeplerin içerisinde cehalet vardı. İlim yuvası dediğimiz medreseler işlevlerini yerine getiremiyordu."

– "Akif, Asım'ın Nesli düşüyle büyün hayatını örüyor"

Duran Boz, Ersoy'un "Asım'ın Nesli" eserine değinerek, "Akif'in ütopyasını kurduğu, beklediği nesil inanç yönünden sorunsuz olacak. Vücutça sağlam, hassas ve ahlaklı olacak. Ayrıca zamanın ilimleriyle donanmış olacak. Aynı zamanda sabır, atak, cesur, namerde el açmayan, zulmü alkışlamayan, vatanını seven, ümidini hiç kaybetmeyen, kararlı olan, alın terini ortaya koyun bir gençlik ancak Asım'ın Nesli'dir. Akif, bu gençlik düşünü kuruyor, bütün hayatını örüyor diyebiliriz." diye konuştu.

Mehmet Akif Ersoy'u anlamak için dönemsel okumalar yapılabileceğini söyleyen Boz, sözlerini şöyle tamamladı:

"O günün sosyal, siyasal ve kültürel tarihini iyi bilmek gerekir. Çünkü Mehmet Akif, olayların içinden yazıyor. Dil aşinalığımızı da mutlaka kurmamız gerek. Akif'in yaşadığı çağın dili, aynı zamanda bizim medeniyetimizin dilidir. Bu medeniyetin dilini bugünden bakıp yorumlamak, algılamak gerekir. Akif'in şifrelerini çözebilmek için aynı zamanda Kur'an-ı Kerim'i iyi bilmek gerekir. Hadisleri, İslam tarihini, topluca söylemek gerekirse imanın gerekliliklerini iyi bildiğimiz ve yerine getirme çabası içinde olduğumuz zaman Akif'i anlama imkanını elde ederiz."

ALATURKA AİLESİ ÜYELERİ NE DİYOR?