Vakfedilen caminin arazisi için 66 yıldır süren dava

KASTAMONU (AA) – ÖMER ERİM BAŞTİMAR – Kastamonu’da 1817 yılında vakfedilen ve üzerinde Molla Said Camisi’nin de bulunduğu araziyi geri almak amacıyla vakfeden aileden bir kişi tarafından açılan dava, 66 yıldır sonuçlanmadı.

Mollasaitzade Seyyid Mehmet’in oğlu Rufai Şeyhi Seyyid Said Mehmet Efendi, 1817 yılında Beyçelebi Mahallesi’nde üstünde bina bulunan yaklaşık 2 dönümlük araziyi, Kastamonu mutasarrıfı (kentin en üst düzey yöneticisi) İpsalavi Gazi Ahmet Paşa’dan satın alarak Rufai dergahı olarak kullanılmak üzere vakfetti. Seyyid Said Mehmet Efendi’nin ailesi, uzun yıllar burayı Rufai dergahı olarak kullandı.

Cumhuriyet’in ilk yıllarına kadar Rufai dergahı olarak kullanılan bina, tekke ve zaviyelerin kapatılması kararının ardından kapatıldı.

Said Mehmet Efendi’nin soyundan Sait Bildik ve ailesi, vakfedilen arazinin tapusunu geri almak için 1950’de dava açtı. Bildik’in mahkemeyi kazanması ve 1962’de arazinin Bildik’in üzerine kaydedilmesi üzerine dönemin Vakıflar Genel Müdürlüğü yetkilileri, kararı Yargıtay’a taşıdı. Yargıtay da yerel mahkemenin kararını bozdu. 1964’te tekrar başlayan dava, Kastamonu Asliye Hukuk Mahkemesi’nde halen sürüyor.

Dava bugün, vefat eden Sait Bildik’in evlat edindiği kız kardeşinin oğlu Cemal Bildik (80) ve ailesi tarafından takip ediliyor.

Davaya konu olan arazide bulunan ve uzun yıllar atıl halde kalan bina ise 1982’de Molla Said Camisi olarak yeniden hizmete açıldı. Bina, halen cami olarak hizmet veriyor. Caminin yanındaki türbe ve müzede ise Molla Said Efendi ile yakınlarının 6 kabri ve çeşitli eski eşyalar bulunuyor.

– “Buranın özel mülk edinilmesi vakıf kurallarına göre mümkün değil”

Molla Said Camisi imam hatibi Fatih Kavasoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Rufai şeyhi Seyyid Said Mehmet Efendi’nin cami yerini vakfetmesinin kayıt altına alındığını söyledi.

Vakfiyesinin şartında öz oğlu mütevelli heyetinde olduğu ve Rufai dergahı olarak hizmet ettiği sürece vakfiyenin devam edeceğinin bulunduğunu anlatan Kavasoğlu, “Ailenin son erkek bireyi Sait Bildik, 1817 yılında büyük dedeleri tarafından vakfedilen arazinin tapusunu geri almak için 1950 yılında açtığı davayı kazandı. Temyiz edilmesi üzerine Yargıtay, kararı bozdu.” dedi.

Caminin yerinin vakfedildiğini, artık mülkün Allah’a ait olduğunu, özel kişilere geçemeyeceğini vurgulayan Kavasoğlu, tarihi bir bina olan camiden vazgeçemeyeceklerini dile getirdi.

Kavasoğlu, Cemal Bildik ile son görüşmelerinde caminin yerinden vazgeçtiğini ama ev yaptırmak üzere bahçeyi istediğini söylediğini aktararak şöyle devam etti:

“Ancak caminin bahçesi de vakfedilmiş. O tarihteki sözleşme elimizde. En ince ayrıntılarına kadar yazılmış. Vakıfların mülkü Allah’a aittir. İnsanlara hizmet etmek üzere vakfedilmiştir. Yani buranın artık özel mülk edinilmesi vakıf kurallarına göre mümkün değildir.”

– “Dava bir karara bağlanamamış, günümüze kadar ulaşmış”

Kastamonu Vakıflar Bölge Müdürü Yavuz Yücebıyık ise davanın uzun zamandır devam ettiğine işaret ederek şunları söyledi:

“Sait Bildik ve ailesince 1950 yılında açılan dava sonucunda 1 Kasım 1962’de caminin de içinde bulunduğu 2 bin 78 metrekare arsa, Asliye Hukuk Mahkemesince kendilerinin üzerine tescil edilmiş. Vakıflar İdaresi tarafından yapılan itiraz sonucu karar Yargıtay tarafından bozulmuş. Son olarak 1964 yılında tekrar başlayan dava bir karara bağlanamamış, günümüze kadar ulaşmış.”

Cemal Bildik’in avukatı Ahmet Eren de davanın devam ettiğini belirterek ağustos ayında bilirkişi eşliğinde camide keşif yapılacağını söyledi.

Eren, keşiften sonra mahkeme heyetinin karar vermesini beklediklerini kaydetti.

ALATURKA AİLESİ ÜYELERİ NE DİYOR?