''Türkiye İdlib'de Rusya'nın jandarmalığını yapmıyor''

İSTANBUL (AA) – GÜLSÜM İNCEKAYA – Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM) Başkanı Prof. Dr. Ahmet Uysal, Türkiye'nin İdlib'de kendi çıkarlarını ve Suriye halkının çıkarlarını koruyan bir düzen kurmaya çalıştığını belirterek, ''Türkiye İdlib'de Rusya'nın jandarmalığını yapmıyor, aksine bir PKK/PYD koridorunun açılmasına engel oluyor. Bölgenin bize düşman bir grup tarafından yönetilmesi yerine bize ve Suriye halkına yakın bir bir yapı oluşturulmaya çalışılıyor.'' dedi.

Suriye'nin İdlib ilindeki ateşkesi korumak için varılan Soçi mutabakatına ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulunan ORSAM Başkanı Prof. Dr. Ahmet Uysal, Soçi'de Türkiye'nin taleplerine yakın bir formülün bulunduğunu aktardı.

Uysal, mutabakattan sonra radikal grupların ılımlı gruplardan ayrıştırılmasının, İdlib özelinde Suriye'de barışa gitme yolunda önemli bir aşama olduğunu belirterek, ''Muhalif grupların ayrıştırılması, bölgenin ağır silahlardan arındırılması ve radikal grupların silahsızlandırılması hem Türkiye hem Rusya hem de diğer ülkelerin rahatlamasını, güven duymasını sağladı. Türkiye'nin bu bu süreçte aktif rol alması özellikle ılımlı muhaliflerle kuracağı bağ nedeniyle daha olumlu ve hızlı ilerleyecektir. Çünkü Türkiye'nin Suriye'deki muhalif gruplar üzerinde ciddi bir etkisi var. Rusya, İdlib'e operasyon düzenleseydi Esed rejimini de yanına alarak ılımlı-radikal, yaş-kuru demeden Esed karşıtı tüm muhalifleri vururdu. Türkiye, iyi-kötü, ılımlı-radikal ayırımını yaparak bu sorunu çözecek.'' diye konuştu.

Prof. Dr. Uysal, 15 Ekim'de bölgenin ağır silahlardan arındırılması için Türkiye ile Rusya'nın birlikte ya da Türkiye'nin tek başına çalışma yapacağı bilgisini paylaşarak, radikal grupların Türkiye'ye karşı fazla direnemeyeceğini savundu.

Uysal, Rusya'nın Türkiye'ye İdlib'de 'jandarma' görevi verdiği yönündeki eleştirilerle ilgili ise şu ifadeleri kullandı:

''Rusya ve Esed rejimi Suriye'nin büyük bir bölümünü zaten elinde tutuyor. Bu bağlamda İdlib'e de kolaylıkla operasyon düzenleyebilirdi. Bu durum bizim için bir dezavantaj olurdu. Esed'in İdlib'i ele geçirmesi en son istediğimiz şey. Çünkü İdlib'de ciddi bir kan dökülürdü. Ayrıca Esed radikal grupları bahane ederek PYD/YPG'ye alan açabilirdi ki bu Türkiye açısından büyük bir stratejik zarar olurdu. Dolayısıyla Türkiye bunu engellemek için mecbur kalabilir, bizatihi savaşarak bu sorunu çözme yoluna gidebilirdi. Ayrıca masada Suriye için siyasi çözüm aranırken bizim orada bulunmamız da önemli. Soçi görüşmelerinde de zaten Türkiye'nin taleplerine yakın bir formül bulundu.''

– ''Batı, İdlib konusunda günah çıkarıyor''

Prof. Dr. Uysal, Türkiye dışında, Rusya, İran, hatta ABD'nin Esed'in Suriye’de kalmasından rahatsızlık duymadığına, tam tersine zayıf bir Esed zayıf bir Suriye'nin herkesin arzusu olduğuna vurgu yaptı.

''ABD, Suriye krizi başladığı günden beri Esed'in gitmesi noktasında samimi davranmadı.'' diyen Uysal şunları söyledi:

''ABD'nin Suriye'deki savaşın bitirilmesi yönündeki açıklamaları genellikle oyalama taktiği üzerine kurulu. Eğer ABD, Esed'in gitmesini isteseydi 3-5 gün veya 2-3 haftada bu işi bitirirdi. Oyalama taktiği ile çatışmaları sadece körükledi, tırmandırdı. Bazen de DEAŞ gibi radikal gruplar üzerinden tasarım yaptı. Bu noktada, Türkiye ile Suriye konusunda hiçbir zaman samimi olmadılar diyebiliriz. Suriye halkının meşru talepleri konusunda ne ABD ne Rusya ne de batılı ülkeler net bir tavır gösterdi. Son İdlib meselesinde batılı ülkeler nispeten biraz timsah gözyaşları, biraz günah çıkarma şeklinde bir tavır sergiledi. Bunun bir faydası oldu mu? Evet oldu. Rusya gelen kapsamlı tepkiler üzerine katliama varan operasyonlar yapmadı. Keşke bunu baştan beri yapsalardı, Suriye'de 1 milyon insanın ölmesine milyonlarca insanın mülteci durumuna düşmesine seyirci kalmasalardı.''

– ''HTŞ ya silah bırakır ya kendini lağveder''

Prof. Dr. Ahmet Uysal, Soçi mutabakat metnine göre silahsızlandırma bölgesinin İdlib'in çevresinde 20 kilometrelik bir alanı kapsadığını belirtti.

Bölgedeki silahlı grupların ya silahlarını bırakıp teslim olacaklarını ya da etkisiz hale getirileceklerini aktaran Uysal, ''Radikal grupların silah bırakıp teslim olması ile ilgili daha önce Rusya ve Esed'in DEAŞ'e yönelik uygulanan politikaları bunlara da uygulanabilir. Esed Suriye sınırında bulunan DEAŞ'lıları Irak sınırındaki DEAŞ bölgelerine kaydırmıştı. Bu formül uygulanır veya Afrika ya da başka bir ülkeye gönderilebilirler. Tabii bu sadece grup liderleri için geçerli. Diğerleri ise ciddi bir tahkikattan geçer.'' şeklinde konuştu.

Prof. Dr. Uysal, Türkiye ve Rusya'nın terör örgütü olarak gördüğü Heyet Tahrir Şam'ın (HTŞ) silah bırakabileceğini anlatarak, “Çok sıkıştırılırsa kendini lağvedebilir de ama bu düşük bir ihtimal. Fazla vakit olmadığı için Rusya ve Türkiye çok hızlı hareket edebilir. Türkiye'nin Afrin'den PKK/PYD'yi çıkarması gibi hızlı bir şekilde davranılırsa mümkün. Yoksa bir çatışma ihtimali ortaya çıkar. Sonuçta bunlar birer terör örgütü. Kısmen tabanları olsa da büyük bir devlete ya da güçlü bir orduya karşı koyabilecek ne gücü ne de şansı var. Türkiye'nin İdlib'de bulunması özellikle Suriye halkının benimsediği ve ılımlı bir çizgide olan muhaliflerin Türkiye ile işbirliğine gitmesine yol açacaktır. Dolayısıyla ılımlı muhaliflerle birlikte hareket edilmesi durumunda HTŞ ile daha kolay baş edilecektir diye düşünüyorum. Ayrıca, Türkiye Afrin'de, Fırat Kalkanı'nda büyük bir tecrübe kazandı.'' değerlendirmesinde bulundu.

– Soçi'de hem Türkiye hem de Suriye halkı kazandı''

Prof. Dr. Ahmet Uysal, Soçi mutabakatında, Türkiye ve Rusya'nın kazanan taraf olduğunu, İran'ın kaybettiğini, ABD'nin ise kısmen zarara uğradığını ifade ederek, şunları kaydetti:

''İdlib'de önümüzdeki süreçte Türkiye ve Rusya'nın nüfuzu etkili olacak. İran başından beri hiç bir şey olmamış gibi 'burayı Esed'e devredelim, başa dönelim' şeklinde bir politika güdüyor. Hatta 7 Eylül'de Tahran Zirvesi'nde de bunu göstermişti. İran'ın bu tavrının uygulanması mümkün değil. Çünkü Suriye halkının ihtiyacını karşılayacak siyasi çözüm lazım, yoksa bu kadar mülteci Suriye'ye dönmez. Tüm bunlar göz önüne alındığında Soçi'de hem Türkiye kazandı hem de Suriye halkı kazandı. Rusya ise işgalci, kan döken zalim bir ülke imajını biraz olsun toparlamış oldu. Esed de Soçi'de kaybetti. Çünkü İdlib'i ele geçirmek onun için de çok önemli ve sembolikti.''

İran'ın, ABD ve PYD'nin bundan sonraki pozisyonları konusunda görüşlerini paylaşan Uysal, sözlerini şöyle tamamladı:

''Afrin'de ABD ve İran'ın PYD'ye verdiği desteği biliyoruz. Bu konuda çok büyük sıkıntıları da yok zaten. İran'ın, Afrin'den kaçan PKK ve PYD'lileri İdlib'e göndermek gibi bir planı vardı. Türkiye bu son hamlesi ile buna da engel oldu. ABD ve İran bundan çok hoşlanmasa da PKK/PYD'nin burada yeniden varlık göstermesinin önüne ciddi bir engel çekildi denebilir. Bu bence büyük bir başarıdır.

Türkiye'nin İdlib'deki varlığı elbette kalıcı değil, çünkü Türkiye işgalci bir ülke değil. Türkiye İdlib'de Rusya'nın jandarmalığını da yapmıyor. Orada, kendi çıkarlarını ve Suriye halkının çıkarlarını kollayarak ve yerel güçlerle işbirliği yaparak bir düzen kurmaya çalışıyor. Bunu yaparken bir PKK/PYD koridorunun açılmasına da engel oluyor. Bize düşman bir grup tarafından bölgenin yönetilmesi yerine bize ve Suriye halkına yakın bir bir yapı oluşturulmaya çalışılıyor. Kendi çıkarımıza göre davranmamız burada bir hakimiyet peşinde olduğumuz anlamı taşımıyor.''

ALATURKA AİLESİ ÜYELERİ NE DİYOR?