“Sanatla Büyümek” panelinde çocukların sanatla buluşturulması konusu ele alındı

İSTANBUL (AA) – İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından "Sanatla Büyümek" konulu panel düzenlendi.

Ahmet Hamdi Tanpınar Edebiyat Müze Kütüphanesi'nde gerçekleştirilen etkinlikte, İstanbul Kültür Sanat Vakfının (İKSV) kültür politikaları çalışmaları kapsamında hazırladığı "Erken Çocukluktan Gençliğe: Sanatla Büyümek" başlıklı rapor da ele alındı.

İKSV Genel Müdürü Görgün Taner'in yönetimindeki panelde Erdem Yayın Grubunun Genel Yayın Yönetmeni ve yazar Melike Günyüz, İKSV Kültür Çalışmaları Direktörü Özlem Ece ve gazeteci yazar Samed Karagöz konuşmacı olarak yer aldı.

Özlem Ece, İKSV olarak her yıl farklı bir alana yoğunlaştıklarını belirterek, "Kültür sanat alanında verilere çok ihtiyacımız var. Özellikle de karşılaştırmalı verilere ihtiyacımız var. Bu veriler üzerinden konuşmak, sosyal bilimler disiplininin literatürünü kültür sanatla buluşturmak üzere gayret ediyoruz." dedi.

Sanatın herkes için olduğunu ifade eden Ece, "Anne karnından başlayarak hepimizin sanatla temas etmeye hakkı var. Bu temel bir insanlık hakkı. Herhangi bir sosyal statüden bağımsız olarak bütün çocukların sanatla buluşmaya, buna ilişmeye hakkı var." diye konuştu.

– "Sanatın okul başarısına etkisi çok yüksek"

Ece, Türkiye'de toplam nüfusun yüzde 28'ini çocukların oluşturduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti:

"Bu durum birçok açıdan bizim için avantaj kabul edilebilir. Çocuğun gelişimi üzerindeki diğer çevresel deneyimlere baktığımızda bilimsel çalışmalar özelikle çocukluk yıllarındaki çevreden gelen deneyimlerin çocuk üzerindeki etkisine işaret ediyor. Yani çocuklar zengin bir dil çevresinde, oyun keşif ve yaratıcılık alanında var olurlarsa gelişim potansiyellerini en üst seviyeye taşımak çok mümkün. Tam tersi şartlarda da sahip oldukları potansiyelin en alt sınıfına sıkışıp kalabiliyorlar. Dolayısıyla erken yaşta çocukları sanatla tanıştırmanın bu kadar temel bir etkisi var."

Rapora göre gençlere bakıldığında en fazla tercih edilen serbest zaman etkinliklerinin alışveriş merkezlerine gitmek ve arkadaşlarıyla sosyalleşmek olduğuna işaret eden Ece, gençlerin serbest zamanlarında kendi ilgi alanlarını geliştirmeye ve kendilerini daha iyi tanımaya, hayal güçlerini harekete geçirmeye yeteri kadar zaman ayıramadıklarını dile getirdi.

Ece, bu konuda kültür kurumlarına, ebeveynlere ve eğitimcilere büyük sorumluluk düştüğünün altını çizerek, şunları söyledi:

"Serbest zamanlarında çocukların katılabileceği yerel yönetimler tarafından imkan sunulan sanat atölyelerine baktığımızda, çocukların bu atölyeler sonucunda okul başarılarında da ciddi bir gelişim gözlemliyoruz. Etki oranları çok yüksek. Genç yaşta bu etkinliklerle ve sanatla tanışmış çocukların gelecekte de kültür sanat alanında izleyici olma potansiyelinin çok daha yüksek olduğunu söylüyor araştırmalar."

– "Çocuk edebiyatı bir bilim dalı olmalı"

Melike Günyüz de konuşmasında kütüphanelerle eğitimin, sanat eğitimi alanında önemli bir uygulama metodu olduğunu vurguladı.

Çocukların bir sanat dalıyla ilgilenmeden önce diploma almasına yoğunlaşıldığını belirten Günyüz, "Biz Milli Eğitim Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığını eşleştirip birlikte hareket ediyor hale gelmedikçe aslında bu meseleleri çözemeyeceğiz." ifadesini kullandı.

Günyüz, bu tarz raporların sonucunda yapılması gereken şeyin bir an önce çocukları sanatın içine daha fazla dahil edilmesi gerektiğini savunarak, "Her bir sanatçı, her bir yazar dilin, dilin ürettiği sanatın ve metaforların aktarıcısı." diyerek kitapların bu alandaki önemine de değindi.

Çocuk kitaplarının yazılma sebeplerine de işaret eden Melike Günyüz, "Bizim yapmaya çalıştığımız tek şey bir yetişkinin bir edebiyat metninden aldığı hazzı bir çocuğun da almasını sağlamak. Hoş vakit geçirtmek. Zihninde yeni bir hayale kapı açmak. Siz bu hayale kapı açarken biriktirdiğiniz şeylerle bu kapıyı açıyorsunuz. Bu nedenle çocuk edebiyatı hala Türkiye'de eğitimin salt dil öğretmek ve çocuğa anlamlı bir mesaj vermenin ötesine geçmeyen bir algıya sıkışmış olduğu için Anadolu topraklarındaki sanatçıların üretmesi gereken ürünlere kavuşmuş değil." değerlendirmesinde bulundu.

Günyüz, akademide de çocuk edebiyatı konusunda bir açık olduğunu, bu alanda çalışan profesörlerin olması gerektiğine dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Edebiyat biliminin altına derhal çocuk edebiyatını bir bilim dalı olarak almak mecburiyetimiz var. Bunu da disiplinlerarası bir alan olarak açmalıyız. Çünkü siz bir sorunu çözümlerken çocuğa içinde yaşadığı topluma adapte olmasıyla ilgili bir problemin çözüm yolunu anlatırken, aynı zamanda sosyolojiden söz ediyorsunuz. O metnin hem yazarının hem okura iyi gelmesi ile ilgili bir çalışma yaptığınızda psikolojiden yararlanıyorsunuz. O yazarın geçmişle gelecek arasındaki köprüyü kurması metinler arasılık anlamına geliyor. Dilin imkanlarını, mecazlarını, metaforlarını nasıl kullanıldığını anlattığınızda edebiyattan söz etmiş oluyorsunuz. O kadar interdisipliner bir alan ki…Bu konuda çalışmalara bir an önce başlamamız gerekiyor."

– "Sanat sosyal ve duygusal açıdan daha yetkin bireylerin ortaya çıkmasını sağlıyor"

Samed Karagöz ise sanatla haşır neşir olan bir insanın stresle daha rahat mücadele ettiğini ifade ederek, "Sanat, alanında olduğu gibi, öz güveni yüksek, sosyal ve duygusal açıdan daha yetkin, psikolojik uyumu yüksek bireylerin ortaya çıkmasını sağlıyor. Bizim de ebeveyn olarak temel amacımız bu." dedi.

Çocuklara bu konuda mümkün olduğunca örnek olunması gerektiğini söyleyen Karagöz, "Çocuk birazcık aşina olsun diye bir yerlere götürüyorsunuz. Benim temel motivasyonum o. Çünkü biz birtakım kapıları gösterebiliriz ebeveynler olarak çocuklara. Çocuklar o kapılardan hangilerini seçecekse o alanda ilerleyen zamanlarda devam eder. Ama bu yaştaki aldığı temel bazı bilgiler onun ileride bu konulara hakim olmasını sağlıyor." şeklinde konuştu.

Karagöz, imkanların var olması ve sanat etkinliklerinin geniş kitleler tarafından erişilebilir olması sayesinde toplumun geneline yayılmasının mümkün hale gelebileceğini sözlerine ekledi.

İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürü Coşkun Yılmaz ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Handan İnci Elçi'nin de katıldığı programın sonunda konuşmacılar, dinleyicilerin sorularını cevapladı.

ALATURKA AİLESİ ÜYELERİ NE DİYOR?