Ölümden kaçan kadınlar “umudu” anlattı

ANKARA (AA) – BURCU ÇALIK – Somali’den, Eş Şebab terör örgütünden kaçarak Türkiye’ye sığınan savaş mağduru kadınlar, yeni bir yaşam kurabilmek ve ülkelerinde bırakmak zorunda kaldıkları evlatlarını yanlarına alarak hayallerini gerçeğe dönüştürmek için mücadele veriyor.

Somali’de kadın olarak çay sattığı için hakkında ölüm fermanı çıkarılan ve bu nedenle geride 7 çocuğunu bırakarak kaçmak zorunda kalan Hind Abd Mahmoud, ailesinin tüm erkekleri katledilen Ayan Mahmood Abdi ve Somali’de kalan 3 çocuğunun özlemiyle adeta yanıp tutuşan Sewda Mohamad Chamaa, savaşın son bulmasını ve kadınların özgürce yaşayabilmelerini diliyor.

Dünyanın birçok bölgesinde savaşın, şiddetin ve yoksulluğun olumsuz etkileriyle karşı karşıya bulunan kadınlar, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü buruk yaşıyor.

Terörün ve iç savaşın bambaşka diyarlara savurduğu Somalili kadınlardan Mahmoud (44), Abdi (26) ve Chamaa (40) ile Safiye Ahmed Hassan (55) Somali’de terör estiren Eş Şebab örgütünün ölüm tehdidinden kaçışlarını ve Türkiye’ye sığınma süreçlerini anlattı.

Türkiye’ye 3 yıl önce kaçtığını aktaran Hind Abd Mahmoud, “7 çocuğum var. Hepsini Somali’de bırakmak zorunda kaldım. Eşim uzun yıllar önce vefat etti.” dedi.

Türkiye’ye gelme sürecinde önce Somali’den Suriye’ye geçtiğini belirten Mahmoud, savaşın yaşandığı Suriye’yi geçiş güzergahı olarak kullandığını söyledi.

– Çay satması “ölüm fermanı” oldu

Hind Abd Mahmoud, en küçüğü 2,5, en büyüğü ise 14 yaşındaki 7 çocuğunun anneanneleri ile beraber olduğunu ve onları Türkiye’ye getiremediğini belirtti.

Somali’den Eş Şebab terör terör örgütünün tehditleri nedeniyle kaçmak zorunda kaldığını ifade eden Mahmoud, “Somali’den kaçmasaydım Eş Şebab beni öldürecekti. Oraya dönmem, ölmek demek. Asla dönemem. Orada bir yaşam yok artık. Orada çay satıcılığı yapıyordum. Eş Şebab buna karşı çıkıyordu, bir kadın nasıl satıcı olabilir diye. O nedenle kaçmak zorunda kaldım. Sadece benim kaçabilmem için paramız vardı. Çocuklarıma yetmiyordu.” diye konuştu.

– “Çocuklarımı kucağımda görmeyi çok istiyorum”

Çocuklarını bırakmak zorunda kalması nedeniyle çok zor günler geçirdiğini vurgulayan Hind Abd Mahmoud, yaşadıklarını şu sözlerle dile getirdi:

“7 çocuğum Somali’de şu an. Onlarla ancak ayda bir ya da 2 ayda bir iletişime geçebiliyorum. Çocuklarımı çok özledim. Keşke buraya getirebilsem. Gece uyuyamıyorum. Sürekli onları düşünüyorum. Çocuklarım orada yemek bulamıyor ama ben burada yiyebiliyorum. Buna dayanamıyorum. Elimden hiçbir şey gelmiyor.

Burada Türkiye devletinin sağladığı yardımlar ve hayırseverlerin desteğiyle geçiniyorum. Ayakta kalmaya çabalıyorum. Çocuklarımı kucağımda görmeyi çok istiyorum. En büyük hayalim, aynı evde çocuklarımla yaşamak ve çalışabilmek.”

8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla bir çağrıda da bulunan Mahmoud, “Kadın günlerinin tüm kadınlar için hayırlı olmasını diliyorum. Türkiye inşallah sıkıntı yaşamasın, Türkiye için dua ediyorum. Çocuklarınız yanınızda olduğu sürece onları sevin ve onların kıymetini bilin.” ifadelerini kullandı.

– 2 savaştan kurtulmayı başardı

2 çocuk annesi olan ve eşinden bir süre önce boşanan Ayan Mahmood Abdi ise gencecik yaşında 2 savaştan kaçarak Türkiye’ye sığınmayı başardı.

Türkiye’ye 5 yıl önce geldiğini belirten ve Türkiye devletinin kendilerine çok yardımcı olduğunu aktaran Abdi, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Somali’den Suriye’ye, Suriye’den de Türkiye’ye sığındım. Suriye’de 2 yıl yaşadım. Orada da savaş çıkınca Türkiye’ye kaçtım. 2 savaştan geçerek buraya geldim. Ailem Somali’de katledildi. 4 erkek kardeşim ve babamı Eş Şebab örgütü öldürdü. Annem hayatta sadece. Eş Şebab örgütü de aynı IŞID gibi. Ailemi gözlerimin önünde öldürdüler. O günü hala unutamıyorum, 20 yaşındaydım. Oğlum da bunlara şahit olduğunda 1 yaşındaydı.”

– “Umarım tüm kadınlar kendi ülkelerine özgürce dönebilir”

Oğlunun Somali’de doğduğunu ve onca yolu oğluyla birlikte aşarak geldiğini anlatan Ayan Mahmood Abdi, 2,5 yaşındaki kızı Momtaz Mohamed Yassin’in ise Türkiye’de doğdunu bildirdi.

Abdi, eşinden kızına hamileyken boşandığını belirterek, “Çalışmayı çok isterdim ama küçük kızıma bakmak zorundayım. İleride hayalim herhangi bir işte çalışabilmek. Hiç eğitim almadım ama her şeyi yapmaya cesaretim var. Çalışmayı, çocuklarımı geçindirebilmeyi çok istiyorum.” dedi.

Savaş mağduru kadınlar için 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla bir çağrıda bulunan Ayan Mahmood Abdi, “Kadınlar çok kötü günler geçirdiler ve hala da geçiriyorlar. Kadınları en üst mevkilerde görmeyi çok isterim. Bizler çok sıkıntılı günler geçirdik. Umarım ülkemde ve başka ülkelerde savaş biter. Umarım bir gün tüm kadınlar kendi ülkelerine özgürce dönebilir. Türkiye’de barış olduğu için sürekli Allah’a şükrediyoruz. Bizi yardım ettiği için Türkiye devletine yürekten teşekkür etmek istiyorum.” şeklinde konuştu.

Abdi, Suriye’ye botlarla, arabayla ve yürüyerek zorlu bir yoldan geçerek ulaştıklarını da ifade etti.

Sewda Mohamad Chamaa da Eş Şebab örgütünden kaçarak 8 ay önce Türkiye’ye geldiğini aktardı. 3 çocuğunu Somali’de bırakmak zorunda kaldığını belirten Chamaa, “Savaş mağduru kadınların durumları çok kötü. Umarım en kısa zamanda her şey düzelir.” temennisinde bulundu.

Safiye Ahmed Hassan ise eşinin vefat ettiğini, sonrasında Eş Şebab’dan kaçmak zorunda kaldığını ve 2 çoğunu da kaçarken yanına alamadığını söyledi.

Çocuklarına kavuşabilmeyi çok istediğini belirten Hassan, dünyada tüm kadınların sıkıntılarının son bulmasını hayal ettiğini dile getirdi.

– Savaş mağduru kadınları “Göç’erken” de anlatıyor

Türkiye’ye sığınan savaş mağduru kadınların hikayesini belgesele dönüştüren yapımcı ve yönetmen Büşra İncesu Özdemir de yaptığı belgesellerle “hayalleri dağılan, hayatları kırılan” kadınları anlattığını ifade etti.

Özdemir, “Yine zulümlerle dolu bir 8 Mart’ı geride bırakıyoruz. Ancak dünyanın çok büyük organizasyonlarının, modern ülkelerinin özellikle kadınlara yönelik işlenen hukuki manada savaş suçları hususunda ve genel anlamda insanlık suçları karşısından eli ve dili bağlı durduğuna dehşetle şahitlik ediyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.

Kadınların düştüğü bu durumun ailelerin de dağılması anlamına geldiğini vurgulayan Büşra İncesu Özdemir, “Dolayısıyla Göç’erken’in odaklandığı kadınlar aynı zamanda kocaman ailelere atıf yapıyor. Amacım dünyanın gözü önünde insanlık suçuna, şiddete maruz kalan kadınlara dikkati çekmek. Ülkemiz yüzyıllardır olduğu gibi bugün de mazlumlara kucak açıyor. Zulme uğramış insanlara yapılan bu güzel muameleyi de anlatmak istiyoruz.” diye konuştu.

Türkiye Diyanet Vakfından Handan Erdoğan ile Suriyeli üniversite öğrencisi Linah Kellizy de göçmenlere bireysel çabalarıyla büyük destekler sağlıyor.

ALATURKA AİLESİ ÜYELERİ NE DİYOR?