Mevlana'nın vuslat yıldönümü nedeniyle “Gönül Gönüle” başlıklı söyleşi gerçekleşti

İSTANBUL (AA) – Mevlana'nın 747'nci Vuslat Yıldönümü vesilesiyle Şeb-i Arus Haftası kapsamında "Gönül Gönüle" başlıklı bir söyleşi programı gerçekleştirildi.

Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü ve Kerim Vakfı işbirliği ile hazırlanan etkinlik canlı yayınlandı.

Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsünden Prof. Dr. Emine Yeniterzi'nin moderatörlüğündeki progamda Cemalnur Sargut ve Sadık Yalsızuçanlar konuştu.

– "Değişmeyen bir imana sahip olan, mutmain olan kalptir"

Sargut, Mevlana'nın Mesnevi'nin önsözünde eserini tanıtırken Kur'an-ı Kerim'i açıklayan bir kitap, hüzünleri gideren ve gönüllerin şifası ifadelerini kullandığını belirterek, "Zaten Kur'an-ı Kerim'in açıklanması gönüllere şifa olur. Çünkü Kur'an-ı Kerim ve insan-ı kamil ikizdirler. Peygamber efendimizin böyle bir hadisi var. Eski mutasavvıflar birini indirilen, birini çıkartan olarak adlandırıyorlar. Kur'an-ı Kerim indirilmiş bizim anlayabilmemiz için, peygamber onu yaşayarak tekrar eski yerine yükseltmiş." dedi.

Yaratılmanın idrakini insana kalple hissettiği hakikatlerin gösterdiğini söyleyen Sargut, şöyle devam etti:

"Biz buna keşif diyoruz. Gözle görülen, akılla idrak edilen bir hakikat değil. Keşfedilen bir hakikat. Mevlana hazretleri bunu şöyle anlatıyor. 'Ne gün doğdun?' Tarih söylüyorsun. 'Emin misin?' Çok eminim. 'Gözünle gördün mü, nasıl emin olabilirsin görmediğin tarihe? Ama gözünle görmediğin halde kalbin yüzde yüz emniyette. İşte Allah'ı böylesine idrak eden tek organ kalptir.' diyor. Yani hakikatiyle değişmeyen bir imana sahip olan, mutmain olan kalptir. Kalp de halden hale girer diyor yine mutasavvıflar."

Sargut, Mesnevi'nin güzel ahlakı, insanda hal durumuna geçiren Kur'an-ı Kerim'i yaşamasını sağlayan bir lütf-u ilahi olduğunu belirterek, "Tecelli makamı kalptir. Allah kuluyla kamil insan vasıtasıyla konuşur." ifadelerini kullandı.

Mesnevi'nin Allah'ın, Mevlana'ya ihsanı olduğunu aktaran Sargut, "Bu ihsan vasıtasıyla da bize kamil insanın hakikatini öğretebilecek yegane kitaptır. Mesnevi'ye bir aşk hikayesi yahut hayvanların hikayesi olarak bakan kişi için Mesnevi, çok büyük bir edebi kaynaktır. Ama ondaki hakikati gösteren bir mürşidin gözlüğünden Mesnevi'ye bakanlar için o büyük bir lütuftur. İnsan-ı kamil makamına nasıl erilir, onu Mevlana çok güzel anlatmış Mesnevi'de." değerlendirmesinde bulundu.

Sadık Yalsızuçanlar da nefsi idrak makamına ulaştırmada Mevlana'nın Mesnevi'sinin rolünden bahsederek, "Aziz Mahmut Hüdayi için kalp doktoru derler, gönül doktoru. Tabib-i kulub derler. Şifa, Cenab-ı Hak'tan gelir. Feyiz ve nur kaynağı odur. Bütün nurların, hayırların, iyiliklerin güzelliklerin ve hakikatin kaynağı odur. Onun üzerinden nebilere ve resullere gelir, oradan insan-ı kamillere, aşıklara gelir. Şifa da oradan gelir. Hz. İsa'nın nefesinin, Peygamberimizin mübarek nazarının ve kelamının, her şeyin şifa olması oradan geliyor. Mesnevi de malum Kur'anın özünün özü olarak Kur'anın hazinelerinden geliyor." dedi.

– "Gönlün gıdası insan-ı kamilin sözleridir"

İnsanın naza ve kelamla mayalanıp, kulaktan ve gözden gıdalandığını belirten Yalsızuçanlar, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Gönüllerin de gıdası vardır. Gönlün gıdası insan-ı kamilin sözleridir, nazarıdır ve himmetidir. İnsanı ancak kalb-i selim kurtarır. Kalb-i selim nasıl tecelli eder ondan bahsederken şöyle diyor Mevlana. 'Selim bir kalbe sahip olabilmek için önce hakkı tanımak ve ona teslim olmak gerekir. Çünkü inkar en büyük karanlıktır. Allah'a iman eden gönüller Hz. Canan'ın yoluna girmek suretiyle temizlenirler. O kalp selim olmaya başlar böylece. Ve temiz bir kalbe, gönüle sahip olmak öyle sanıldığı gibi kolay değildir. Çok çok gayret etmek gerekir.' Allah, 'İnsan için emeğinden fazlası yoktur' buyurmuştur. İnsan ancak Allah'ı zikirle tatmin olup arınabilir. Her türlü makam ve mevki hırsından, şehvetten, hasetten, kıskançlıktan, kinden, kibirden arınarak o manevi kirlerden gönlün gıdası insan-ı kamilin kalbinden ona rabıtalı olan müridin, her türlü muradı terk etmiş insanın, gayretiyle ve ona duyduğu aşkla ve nurla ancak mümkün olabilir."

ALATURKA AİLESİ ÜYELERİ NE DİYOR?