Merkez Bankası PPK toplantı özeti: (2)

İSTANBUL (AA) – Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK) toplantı özetinde, gelecek dönemde, küresel büyüme eğilimindeki olumlu görünümün Türkiye'nin dış talebini desteklemeye devam edeceği, portföy akımlarının artmaya başlayacağı ve emtia fiyatlarının vadeli piyasalarda ima edildiği şekilde gerileyeceği bir görünümün esas alındığı belirtilerek, “Küresel büyümenin zayıfladığı ve emtia fiyatlarının yükseldiği bir senaryoda Türkiye ekonomisi maliyet yönlü enflasyon baskılar ve genişleyen cari işlemler açığıyla karşı karşıya kalabilecektir. TCMB, böyle bir durumda, zayıflayacak olan talep koşularının enflasyon üzerindeki düşürücü etkileriyle maliyet yönlü baskıların enflasyon üzerindeki ikincil etkilerini birlikte değerlendirerek para politikası tepkisini şekillendirecektir. ” denildi.

Kurulun 25 Nisan'da gerçekleştirdiği toplantıya ilişkin yayımlanan özette, küresel ekonomiye ilişkin mevcut verilerin, büyümenin gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde istikrar kazandığını ve gücünü koruduğunu gösterdiği ifade edildi.

Birinci çeyrekte küresel büyümenin önceki çeyreğe kıyasla hızlandığının tahmin edildiği aktarılan özette, 2018 geneline ilişkin tahminlerin de yukarı yönlü güncellendiği anımsatıldı.

Özette, büyümedeki güçlü görünüm ile yükselen emtia ve enerji fiyatlarına karşın, küresel ölçekte tüketici ve çekirdek enflasyon oranlarının ılımlı bir seyir izlediğine işaret edilerek, “Önümüzdeki dönemde küresel büyüme görünümü üzerinde aşağı yönlü risklerin daha belirgin olduğu değerlendirilmektedir. Küresel büyüme görünümünü aşağı çekebilecek başlıca risk unsurları, jeopolitik gelişmeler ve dış ticarette artan korumacılık söylemleridir. ABD'de yasalaşan vergi reformunun ABD ve dış ticaret ortaklarının büyümelerini olumlu etkileme potansiyeli ise küresel büyümeye dair yukarı yönlü temel risk olarak görülmektedir. ” denildi.

ABD'nin, martta demir, çelik ve alüminyum ithalatına ek gümrük tarifesi uygulayacağını açıklamasının, dış ticarette korumacılığın küresel ölçekte artabileceğine işaret ettiği belirtilen özette, söz konusu politikaların küresel büyüme üzerindeki etkilerinin, taraf olan diğer ülkelerin tepkilerine bağlı olarak değişebileceği dile getirildi.

Özette, küresel enflasyona dair riskler değerlendirildiğinde, jeopolitik gelişmeler ile dış ticaret politikalarına dair belirsizliklerin, başta enerji ve metal olmak üzere emtia fiyatları üzerinde yukarı yönlü risk oluşturabileceği vurgulanarak, şunlar kaydedildi:

“Ayrıca, gelişmiş ülkelerde düşen işsizlik oranlarına paralel olarak ücretlerin mevcut eğilimlere kıyasla daha hızlı bir şekilde artma olasılığı da enflasyonu artırabilecek en önemli risk unsurudur.
Küresel enflasyonda belirtilen risk unsurları çerçevesinde yukarı yönlü belirgin sürprizler olmaması durumunda, başta ABD ve Euro Bölgesi olmak üzere gelişmiş ekonomilerde para politikasında normalleşme adımlarının beklentiler dâhilinde seyretmeye devam edeceği ve finansal piyasalar üzerindeki etkisinin sınırlı kalacağı düşünülmektedir. Ancak, gelişmiş ülkelerde güçlü talep koşulları ve emtia fiyatlarındaki yükselişe bağlı olarak enflasyonun hızlanma ihtimali, bu ülkelerde öngörülenden hızlı bir sıkılaşma sürecini tetikleyebilecektir. Böyle bir durumda, Şubat ayı başında da gözlendiği üzere, küresel finansal piyasalarda dalgalanmalar oluşabilecek, gelişmekte olan ülkelerde ise döviz kurlarında oynaklık artışı ve portföy akımlarında zayıflama görülebilecektir. ”

– “KGF'nin, kredileri ivmelendirici etkisi büyük ölçüde ortadan kalktı ”

PPK özetinde, gelecek dönemde, küresel büyüme eğilimindeki olumlu görünümün Türkiye'nin dış talebini desteklemeye devam edeceği, portföy akımlarının artmaya başlayacağı ve emtia fiyatlarının vadeli piyasalarda ima edildiği şekilde gerileyeceği bir görünümün esas alındığı ifade edildi.

Küresel büyümenin zayıfladığı ve emtia fiyatlarının yükseldiği bir senaryoda, Türkiye ekonomisinin maliyet yönlü enflasyon baskıları ve genişleyen cari işlemler açığıyla karşı karşıya kalabileceğine vurgu yapılarak, “TCMB, böyle bir durumda, zayıflayacak olan talep koşularının enflasyon üzerindeki düşürücü etkileriyle maliyet yönlü baskıların enflasyon üzerindeki ikincil etkilerini birlikte değerlendirerek para politikası tepkisini şekillendirecektir. Böyle bir senaryoya, portföy çıkışlarının da eşlik ettiği bir durumda, döviz kurlarındaki artışın tüketici fiyatlarına ne ölçüde yansıyacağı ve genel olarak finansal istikrar üzerinde yaratabileceği etki de para politikası tepkisi üzerinde belirleyici olacaktır. ” değerlendirmeleri yapıldı.

Özette, şubatta küresel finansal piyasalarda meydana gelen dalgalanmanın, jeopolitik gelişmelerin de etkisiyle yurt içi finansal koşullara yansımalarının olduğuna işaret edilerek, bu doğrultuda risk priminde bir miktar artış, portföy akımlarında azalış, Türk lirasında değer kaybı ve oynaklık artışı, piyasa ve kredi faizlerinde ise yükseliş meydana geldiği dile getirildi.

Kredi piyasasına bakıldığında, geçen yıl uygulanan Kredi Garanti Fonu (KGF) desteğinin kredileri ivmelendirici etkisinin büyük ölçüde ortadan kalktığı bilgisi verilen özette, şunlar kaydedildi:

“Ticari kredilerdeki gelişmelere ilave olarak, bireysel kredilerdeki ivme kaybının iktisadi faaliyet üzerindeki etkileri yakından takip edilmektedir. Bu değerlendirmelerle birlikte, yurt dışı faiz oranlarındaki yükseliş patikasının öngörülerle uyumlu şekilde ilerlemesi durumunda, önümüzdeki dönemde yurt içinde finansal koşulların mevcut görünümünde seyredeceği tahmin edilmektedir. Geçen yıl iktisadi faaliyeti destekleyici mali teşvik ve tedbirler ile KGF teminatlı kredi kullandırımı, yurt içi talepte güçlü bir toparlanma sağlayarak enflasyona yönelik para politikası aktarımını zayıflatmıştır. Gecikmeli etkiler de dikkate alındığında, bahsedilen politikaların genişletici etkilerinin 2018'in ilk çeyreğinde en yüksek seviyesine ulaştığı, ikinci çeyrekten itibaren ise iktisadi faaliyetin ana eğilimine yakınsamaya başlayacağı ve toplam talep koşullarının enflasyon üzerindeki etkisinin kademeli olarak zayıflayacağı öngörülmektedir. ”

Özette, bu yıl küresel büyüme görünümündeki olumlu seyirle birlikte dış talep, dış piyasalarda pazar çeşitlendirme esnekliği ve reel kurdaki birikimli değer kaybının, ihracatı ve büyümeyi desteklemeye devam edeceği öngörüsünde bulunuldu.

Destekleyici politikaların etkisinin zayıflamasıyla yurt içi talepte nispeten daha ılımlı bir seyir öngörüldüğü aktarılan özette, “Mevcut görünüm altında, gelişmiş ülke para politikalarına ilişkin belirsizlikler, sermaye akımlarının seyri ve jeopolitik gelişmeler büyüme üzerinde aşağı yönlü risk teşkil etmeye devam etmektedir. Bu faktörlerden kaynaklanabilecek döviz kuru oynaklıkları, finansal koşulların iktisadi faaliyete verebileceği desteğin zamanlaması ve gücü üzerinde aşağı yönlü risk oluşturmaktadır. ” denildi.

– “Maliyet yönlü baskılar, üretici ve tüketici fiyatları üzerinde belirleyici oldu ”

Özette, 2018'in ilk çeyreğinde maliyet yönlü baskıların, hem üretici hem de tüketici fiyatları üzerinde belirleyici olduğu belirtilerek, enflasyonun yüksek seviyeleri ve enflasyon beklentilerindeki artışın, fiyatlama davranışlarına ilişkin riskleri canlı tuttuğu kaydedildi.

Ücret artışlarının, hizmet sektörü enflasyonundaki iyileşmeyi sınırladığına değinilen özette, ücret belirleme ve fiyatlama davranışlarından kaynaklanan katılıkların fiyat istikrarı üzerindeki olumsuz etkilerinin sınırlanabilmesi bakımından verimlilik kazanımlarının kritik öneme sahip olduğu vurgulandı.

Özette, tahminler üzerinde bir diğer belirleyici unsur olan gıda enflasyonu üzerindeki risklerin yukarı yönlü olduğu değerlendirmesine yer verilerek, “İthalat tedbirlerinin etkisiyle 2017'nin ikinci yarısında gerilemesine karşın 2018'in ilk çeyreğinde hızlı bir yükseliş sergileyen kırmızı et fiyatlarının, sektördeki arz koşulları da dikkate alındığında, yılın kalanında gıda fiyatları üzerinde yukarı yönlü risk oluşturduğu düşünülmektedir. Bununla birlikte, gıda enflasyonu varsayımları oluşturulurken, Gıda Komitesi'nin aldığı tedbirlerin gıda fiyatları üzerindeki yukarı yönlü riskleri büyük ölçüde dengeleyeceği bir görünüm esas alınmıştır. ” ifadeleri kullanıldı.

Kurul'un, toplantıda Nisan Enflasyon Raporu'nda yer alması öngörülen orta vadeli tahminleri değerlendirdiği bilgisi verilen özette, şunlar ifade edildi:

“Bu çerçevede, 2018 yıl sonu enflasyon tahmini önceki Rapora göre 0,5 puan yukarı yönlü güncellenmiş, 2019 tahmininde ise değişiklik yapılmamıştır. Enflasyonu düşürmeye odaklı ve sıkı bir politika duruşu altında, enflasyonun yüzde 5 hedefine kademeli olarak yakınsayacağı; 2018 yıl sonunda yüzde 8,4 olarak gerçekleşeceği, 2019 yıl sonunda yüzde 6,5'e geriledikten sonra orta vadede yüzde 5 düzeyinde istikrar kazanacağı öngörülmektedir. İlk çeyrekte enflasyonun ana eğilimine dair göstergelerin katılık sergilemesi ve çekirdek enflasyon seviyelerinin yüksek seyretmesinin fiyatlama davranışı üzerinde risk oluşturmaya devam ettiği, bunlara ilave olarak yakın dönemde ithalat fiyatlarının yükselmesinin de söz konusu riskleri artırdığı değerlendirilmektedir. Bu çerçevede Kurul, fiyat istikrarını desteklemek amacıyla nisanda ölçülü bir parasal sıkılaştırma yapılmasına karar vermiştir. Kurul ayrıca, para politikası operasyonel çerçevesinin sadeleştirilmesi sürecinin tamamlanmasına ve para politikasının öngörülebilirliğinin artırılmasına yönelik hazırlanan teknik sunumları değerlendirmiştir. ”

– “Para politikasındaki sıkı duruş kararlılıkla sürdürülecek ”

PPK özetinde, TCMB'nin fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda elindeki bütün araçları kullanmaya devam edeceğine vurgu yapılarak, enflasyon görünümünde baz etkisi ve geçici faktörlerden bağımsız, belirgin bir iyileşme ve hedeflerle uyum sağlanana kadar para politikasındaki sıkı duruşun kararlılıkla sürdürüleceği bildirildi.

Enflasyon beklentileri, fiyatlama davranışları ve enflasyonu etkileyen diğer unsurlardaki gelişmelerin yakından izleneceği aktarılan özette, ihtiyaç duyulması halinde ilave parasal sıkılaştırma yapılabileceği bildirildi.

Özette, para ve maliye politikaları arasında kuvvetlendirilen eşgüdümün bir yansıması olarak kamu maliyesinin enflasyonla mücadeleye verdiği desteğin arttığı değerlendirilmesinde bulunularak, “2017 genelinde vergi artışı kaynaklı kayda değer bir enflasyonist etki görülmemiştir. Söz konusu politika eşgüdümünün sürekli ve sistematik bir yapıya dönüştürülmesi yönünde yürütülmekte olan ortak çabaların 2018'de de enflasyonla mücadeleye katkıda bulunacağı beklenmektedir. ” denildi.

Maliye politikasına ve vergi düzenlemelerine ilişkin gelişmelerin, enflasyon görünümüne etkileri bakımından yakından takip edildiği belirtilen özette, şunlar kaydedildi:

“Para politikası duruşu oluşturulurken, mali disiplinin korunacağı ve yönetilen/yönlendirilen fiyatlar ile vergilerde öngörülmeyen bir artış gerçekleşmeyeceği varsayılmaktadır. Maliye politikasının söz konusu çerçeveden belirgin olarak sapması ve bu durumun orta vadeli enflasyon görünümünü olumsuz etkilemesi halinde para politikası duruşunun da güncellenmesi söz konusu olabilecektir. Son yıllarda mali disiplinin sürdürülmesi Türkiye ekonomisinin olumsuz dış şoklara karşı duyarlılığını azaltan temel unsurlardan biri olmuştur. Mali disiplinin sağlamış olduğu alan kullanılarak yakın dönemde dengeleyici maliye politikası uygulanabilmiştir. Döngü karşıtı maliye politikası uygulama kapasitesini güçlendirecek yapısal tedbirler, maliye ve para politikası eşgüdümüne katkıda bulunarak makroekonomik istikrarı destekleyecektir. Bunun yanı sıra, enflasyondaki katılık ve oynaklıkları azaltacak yapısal adımlara devam edilmesi fiyat istikrarına ve toplumsal refaha olumlu katkıda bulunacaktır. ”

(Bitti)

ALATURKA AİLESİ ÜYELERİ NE DİYOR?