Katılım sigortacılığına “tanım ve İslami denetim” talebi

İSTANBUL (AA) – HAMİDE KÜBRA KAYA – Sigortacılık işlemlerinin dini kurallara uygun hale getirilmesi sonucu ortaya çıkan ve toplanan primlerin faiz getirisi olmayan finansal araçlara yatırılması esasına dayanan katılım sigortacılığına (tekafül sistemi), Sigortacılık Kanunu’nda tanım olarak yer verilmesi ve bu alanda kamu denetiminin İslami esaslara göre yapılması isteniyor.

AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Katılım Sigortacılığı Derneği Başkanı Özgür Bülent Koç, Türkiye’de “katılım sigortacılığı” ya da “İslami sigortacılık” olarak adlandırılan tekafül sisteminin, dinen cevaz verilmeyen geleneksel sigortacılığa alternatif olarak 1970’li yıllarda ilk kez Sudan’da ortaya çıktığını hatırlattı.

Koç, dünya genelinde 2009’da 7 milyar dolar olan toplam tekafül prim tutarının yıllar itibarıyla istikrarlı bir şekilde yükselerek 2 kat artışla 2014 sonunda 14 milyar dolara ulaştığını, Türkiye’de 2009 yılında Neova Sigorta’nın kurulmasıyla hayata geçen katılım sigortacılığının 7 yılda hızlı bir gelişim gösterdiğini, 2010 sonunda yüzde 0,52 olan pazar payının Mart 2016 itibarıyla yüzde 2 seviyesine ulaştığını kaydetti.

Katılım sigortacılığının, sigortaya cevaz verilmemesi nedeniyle bu sistemden uzak duran insanların sisteme dahil edilmesini sağladığını aktaran Koç, sistemde, bakiyenin cüzi de olsa müşteriye iade edilmesinin geleneksel sigortacılığa göre avantaj sunduğunu söyledi.

Koç, Türkiye’de şu anda 2 tam tekafül ve 2 pencere usulü çalışan şirket bulunduğunu anımsatarak, “Konjonktürün de uygun olması bu süreci hızlandırmaktadır. Tam tekafül yapan şirket sayısının önümüzdeki dönemde artacağını düşünüyoruz.” dedi.

Türkiye’de katılım sigortacılığının müstakil bir mevzuatı olmadığı için genel sigorta mevzuatına göre faaliyet gösterildiğini, geleneksel sigorta şirketleriyle aynı şartlar dahilinde iş yapıldığını anlatan Koç, “Şu anda katılım sigortacılığıyla alakalı herhangi bir müstakil mevzuat yoktur. Biz en azından kanunda tanım da olsa katılım sigortacılığı ibaresinin geçmesini temenni ediyoruz.” ifadelerini kullandı.

Koç, katılım sigortacılığı ilkeleri çerçevesinde trafik sigortası yapmanın herhangi bir mahsuru olmadığını belirterek, hizmet verme biçiminin, resmi mevzuat ile üye şirketlerin kendi iç işleyişlerine göre şekillendiğini dile getirdi.

– “Katılım bankacılığındaki gelişim, sigortacılığa da yansıyacaktır”

Albaraka Türk Genel Müdürü Fahrettin Yahşi de katılım sigortacılığı sisteminin kar etmeyi değil, bir riskin bir diğeri hesabına üstlenilmesi prensibi ile müşterek garantinin sağlanmasını amaçladığını kaydetti.

Yahşi, Türkiye’de büyük bir sigorta pastası olmasına karşın istenilen düzeyde sigortalılık oranına ulaşılmadığını, bunun, kişi başına düşen prim hacimleri gelişen ve gelişmiş ülkelerle karşılaştırıldığında görüleceğini vurguladı.

Türkiye’de sigortalılık oranlarının bir hayli düşük olduğu göz önünde bulundurulduğunda çok uzun bir geçmişi olmayan tekafül sigortacılığına ilginin azlığını da doğal karşılamak gerektiğini söyleyen Yahşi, özellikle 2010 yılından sonra tekafül sigortacılığı sistemine yönelik uygulamaların hız kazanmaya başladığını hatırlattı.

Yahşi, “Pazar şimdilik bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda şirket tarafından yönetilmektedir. Son yıllarda İslami finans ürünlerinin uygulanması ve gelişiminde hızlı bir ivmelenme var. Kamu tarafından kurulan yeni katılım bankaları bunun en açık göstergesi. Aynı gelişimin sigortacılık alanına da yansıyacağını düşünüyoruz.” diye konuştu.

Yasal açıdan Türkiye’de tekafül sisteminin uygulamasına bakıldığında, bağımsız bir regülasyonu bulunmadığını, tüm sigortacılık sürecinin 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu çerçevesinde yönetildiğini anımsatan Yahşi, mevcut kanun çerçevesinde tekafül prensiplerinin uygulanmasında kısıtlayıcı herhangi bir madde ve tekafül sigortası şirketlerinin uygulama esaslarını belirleyen ayrı bir yasal düzenleme olmadığını belirtti.

Yahşi, “Önümüzdeki yıllarda bu tür şirketlerin sigortacılık sektöründe daha da artacağı düşünüldüğünde tekafül esasına göre çalışacak şirketlerin kamu tarafından İslami esaslara göre çalışmalarını denetleyecek kamu denetiminin yapılması daha faydalı olacaktır.” görüşünü paylaştı.

Tekafül sisteminin Türkiye’de yeni ve pazar payının düşük olmasının, faize hassasiyeti bulunan kişi ve kurumların sistemi yeterince tanımaması, sisteme ilginin düşük kalmasından kaynaklandığını ifade eden Yahşi, müşterilerine, şubeleri aracılığıyla trafik sigortası satışı da yaptıklarını anlattı.

Yahşi, diğer tekafül ürünlerinde olduğu gibi kar paylaşımı unsurlarının trafik sigortaları için de geçerli olduğunu ve trafik branşında karlılık olması durumunda sigorta şirketlerinin karlılıklarını paylaşacağını da sözlerine ekledi.

– Bar, faizli banka şubesi ve içki deposu sigortalanmıyor

Katılım Sigortacılığı Derneğinden verilen bilgiye göre, tekafül sisteminde, müşterilerden teberru (bağış) olarak toplanan primler, havuzda biriktiriliyor ve bu havuzun mülkiyeti sigorta şirketi üzerinde bulunmuyor. Sigorta şirketi, yapılan sigortacılık faaliyeti karşılığında bu havuzdan önceden belirlenmiş bir ücret (vekalet ücreti) tahsil ediyor.

Havuzda toplanan primler atıl vaziyette kalmıyor, sürekli yatırım faaliyetlerinde kullanılarak nemalandırılıyor. Bu yatırım faaliyetleri dinen uygun görülen araçlarla (katılım bankaları, sukuk, altın/döviz ve gayrimenkul gibi) yapılıyor.

Dinen uygun görülmeyen bar, faizli banka şubesi ve içki deposu gibi rizikoların sigortalanmadığı sistemde, fıkhi açıdan alanında uzman bir danışma kurulu, tüm iş ve işlemleri denetliyor.

Dönem sonlarında tüm giderler çıkarıldıktan sonra prim havuzunda herhangi bir artı bakiye kalmışsa söz konusu tutar, sigortalılara dağıtılabiliyor, hayır işlerinde kullanılabiliyor veya havuzun güçlendirilmesi amacıyla havuzda bırakılabiliyor.

ALATURKA AİLESİ ÜYELERİ NE DİYOR?