İstanbul Güvenlik Konferansı

İSTANBUL (AA) – İstinye Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mesut Hakkı Caşın, “Türkiye, kendisini NATO'dan uzaklaştırmak istemiyor. NATO ve Rusya'nın ortak bir anlaşma noktasına sahip olması gerektiği yönünde bir umudumuz var. Çünkü dengenin ve barışın sürekliliğinin sağlanması adına böyle bir işbirliğine ihtiyaç duyuluyor. ” dedi.

Prof. Dr. Caşın, Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (TASAM) Milli Savunma ve Güvenlik Enstitüsü tarafından düzenlenen, İstanbul Güvenlik Konferansı'nın “Geleceğin Güvenliğinde Uluslararası Örgütler ” başlıklı oturumunda yaptığı konuşmada, Rusya ile ABD arasındaki ilişkilerin, Avrupa ve Avrupa Atlantik güvenliğini nasıl etkilediğine değindi.

Rusya'nın, Avrupa güvenliği için çok önemli bir ülke olduğunu belirten Caşın, “AB'nin Rusya'ya misilleriyle ilgili neler yaptığını biliyoruz. Bunun IMF anlaşmasının aksine olduğunu söylüyorlar. Pentagon da Rusya'yı bir tehdit olarak görüyor. Bu, çok önemli bir konu. Trump da böyle bir mesaj verdi. Yeni mesaj şu; nasıl NATO ve Rusya yeni bir yapıcı ilişki oluşturabilir? Amerika ve Rusya acaba yeniden bağlarını güçlendirebilirler mi? Nasıl bu iki süper güç, bu silahlanma yarışının bir sonuna gelebilir ve nükleer silahsızlanma imzasını atabilir. Tabii ki Türkiye özellikle ilişkileri düzeltme de aracı rol oynayabilir mi? ” diye konuştu.

Rekabetin Gagarin uzaya çıktığında başladığını ve artık bir uzay yarışının başladığını, silahlanma yarışının devam ettiğini anlatan Caşın, IMF anlaşmasının 1987'de imzalandığını, 500-5500 kilometre menzilli balistik füzeleri içerdiğini ama 2 bin 600 füzenin imha edildiğini söyledi.

Rusya'nın yeni dünya düzeninden ne istediğine değinen Caşın, “Keşke herkes barış isteseydi ama Rusya bir süper güç ve sadece barış istemiyor. Özellikle de Kafkas-Rusya-Gürcistan savaşını göz önünde bulundurursak. ” dedi.

Rusya'nın sadece Ortadoğu'ya kadar değil, daha da ileri gidecek füzelere sahip olduğunu, Asya Pasifik Bölgesi'ne, Çin'e karşı bile füze atabilecek konumda olduğunu belirten Caşın, şöyle devam etti:

“Bir rekabet söz konusu. NATO ne kadar alıştırma yapıyor? Rusya ne kadar alıştırma yapıyor? Hem hava hem kara gücü olarak Putin oldukça sıkı bir şekilde yatırım yapıyor. Güney kanadında Türkiye'nin NATO'nun en iyi işbirlikçisi olduğunu görüyoruz. Fakat her nedense PKK'yı destekliyorlar ve batı işbirlikçilerini endişeye sokuyorlar. İslam Zirvesi'nde bu ülkelerin, Türkiye'ye bu desteklerini keseceğine dair bir garanti vermeleri istendi. Rusya ile gelişen bağlar, Amerika'nın kilit Türk yetkililerine bazı yaptırımlar uygulamaları ve Amerika'nın en güçlü durumdaki uçağının Türkiye'ye satışının yasaklanması sonucunda Türkiye-Rusya'ya doğru bir yakınlaşma sergiledi. Türkiye-Rusya ile anlaşma yaptığı zaman birileri bundan rahatsız oldu. ”

Prof. Dr. Caşın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, ABD'nin, PKK terör örgütüne uçak dolusu binlerce silah gönderdiğini söylediğini hatırlatarak, Erdoğan'ın bu cinayetin bütün insanlığa karşı işlendiğini dile getirdiğini anlattı.

Türkiye'nin kendisini NATO'dan uzaklaştırmak istemediğini ifade eden Caşın, “NATO ve Rusya'nın ortak bir anlaşma noktasına sahip olması gerektiği yönünde bir umudumuz var. Çünkü dengenin ve barışın sürekliliğinin sağlanması adına böyle bir işbirliğine ihtiyaç duyuluyor. ” görüşünü dile getirdi.

– “Türkiye askeri varlığını kullanmak zorunda ”

Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Zuhal Mert Uzuner de “Doğu Akdeniz'de Türk Yunan Rekabeti ve NATO'nun Rolü ” başlıklı konuşmasında, enerji güvenliğinin çok öne çıkarılan bir konu olduğunu, yaklaşık 4-5 yıldır Türkiye'nin “enerji hattı ” sözünü fazla kullandığını, benzer önceliklerin Yunanistan'da da görüldüğünü söyledi.

Enerji güvenliğinin sağlanması konusunda NATO'nun ortak güvenlik anlayışı içinde önemli bir rolü olduğunu ifade eden Uzuner, “Yunanistan açısından baktığımızda bu enerji güvenliği yanında bir Türk tehdidi tanımı da var. Bu şu anlama geliyor; Kıbrıs meselesi. Kıbrıs'ta Türk askerinin varlığı zaten meşru olarak kabul etmedikleri bir şey. ” dedi.

Uzuner, uluslararası alanda Yunan dış politikasının 20 senedir AB'lileştirilmesi temelinde devam ettiğini anlatarak, bu bağlamda Türkiye'nin Kıbrıs'taki tezlerini destekleyebilmek adına oradaki askeri varlığını kullanmak zorunda olduğunu ifade etti.

Türkiye ve Yunanistan'ın NATO üyesi olduğunu hatırlatan Uzuner, NATO'nun buradaki rolüne ilişkin, şunları söyledi:

“NATO burada bu çatışmayı önleyici bir rol mü üstlenecek ve sadece böyle bir rolü mü olacak? Türk-Yunan çatışmasının sadece ikili ilişkiler açısından mı değerlendirilmesi gerekiyor? Yunanistan aslında AB'nin bölgeye olan ilgisini açık açık ortaya koyarak kullanmak istiyor ve bu Yunan Dışişleri Bakanlığı'nın kullandığı bir söylem, sürekli Avrupa'nın bölgedeki haklarını savunma. Aynı şekilde Güney Kıbrıs Rum Yönetimi de bunu öne çıkarıyor. ”

Uzuner, Kıbrıs sorununun bir egemenlik sorunu olduğunu, iki taraf da bunu çözemediği için olayın daha da büyüdüğünü, Türkiye'nin askeri güç kullanımı dışında alternatifinin de kalmadığını ifade etti.

NATO'nun zaman içinde güvenlik konusunda kendine yeni tanımladığı rollerin olduğunu ifade eden Uzuner, “Bu rollere baktığımızda sadece bölgedeki barış ve düzenin devam etmesi, bölgedeki enerjinin bir şekilde oradan aktarılması bir parçası bunun. NATO'nun göçmenler meselesine, bölgedeki işbirliğinin arttırılması konusunda da destek verdiğini görüyorsunuz. Akdeniz ve Güney bölgesinde bir şekilde NATO'nun etkili olma stratejisinin özellikle 2010'dan sonra uygulamaya geçtiği bir gerçek. ” dedi.

Uzuner, 2010'un önemli bir dönüm noktası olduğunun altını çizerek, “2011'de Libya oldu. Libya, BM kararıyla NATO'nun ilk defa kendi alanı dışında yaptığı bir operasyondur. NATO'nun askeri bir güç olarak hareket edebilmesi söz konusu. Bu da aslında hem Amerika'nın hem de AB'nin bölgede varlık gösterme çabasının bir parçası. ” değerlendirmesinde bulundu.

ALATURKA AİLESİ ÜYELERİ NE DİYOR?