“İngiltere'nin 'sarı yelekliler' korkusu”

İSTANBUL (AA) – GÜLSÜM İNCEKAYA – Başkent Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi

Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Sezgin Mercan, İngiltere'nin, Avrupa Birliği'den (AB) ayrılma (Brexit) tarihi olan 29 Mart yaklaşırken İngiltere'nin karşı karşıya kalabileceği olası birçok senaryonun da tartışılmaya başlandığını belirterek, “En korkulan senaryolardan biri 'sarı yelekliler' hareketinin, İngiltere içindeki eylemelerini artırması.'' dedi.

Mercan, Brexit sürecini, 15 Ocak'ta İngiliz Parlamentosu'ndan çıkan oylama sonucunu ve İngiltere'nin bundan sonra karşı karşıya kalabileceği olası senaryoları AA muhabirine değerlendirdi.

Brexit oylamasının İngiliz Parlamentosu'nda 202 evet oyuna karşı, 432 hayır oyuyla reddedilmesinin İngiliz tarihinde hükümet için büyük bir yenilgi olarak kayda geçtiğini söyleyen Mercan, İngiliz Parlamentosu'nun anlaşmayı istemediğini bu oylamayla açıkça ortaya koyduğunu anlattı. Mercan, “Herhalde 29 Mart 2017'de May, Avrupa Konseyi Başkanı Donald Tusk'a gönderdiği mektupla Brexit sürecini başlattığında, hatta mektupta Brexit'in önde gelen nedeni olarak ulusal 'self-determinasyon', bir başka deyişle egemenliği yeniden ele alma vurgusunu yaptığında hiç böyle bir sonucu beklemiyordu. Fakat zamanla sonucun bu olacağıyla ilgili işaretler de kendini göstermiyor değildi aslında. ” diye konuştu.

Sonucun, göç sorunu, mülteci krizi, iş gücü meselesi, ekonomik sorunlar, ticari düzenlemeler, iç siyaset gibi sorunlarla birebir ilişkili olabileceğini vurgulayan Mercan, şu değerlendirmede bulundu:

''İngiliz hükümeti, üzerinde hissettiği tüm bu mali baskılarından AB'yi sorumlu tutarak hedef tahtasına yerleştirdi. Özellikle son zamanlarda görülen popülist ve aşırılıkları barındıran siyaset tipinin İngiltere'yi de etkilemesi, kurumsallaşmış büyük partiler yanında aşırılık eğilimi gösteren küçük partilerin siyasette varlık kazanması kamuoyunda bölünme yarattı.

Bu bölünme farklı partiler arasında da değildi. Muhafazakarlar içinde de özellikle AB konusunda ayrışma vardı. Bu gibi bölünmelerin maliyetini bertaraf etmeye çalışan dönemin Başbakanı David Cameron, sorunlu konularda AB'den istediği imtiyazlara cevap alamayınca İngiltere'nin AB üyeliğini sonlandıracak yolu açtı. Bu doğrultuda referandum kararı alındı ve kampanya yürütüldü. İlginçtir ki kampanyanın başlarında Cameron Brexit'i desteklerken, sonra ona karşı eyleme girişip tutum değişikliğine de gitmişti. Bu değişiklik referandumda kamuoyunun Brexit lehine oy kullanmasını etkilememişti. İngiliz kamuoyunda AB'ye tepki olduğu gibi Cameron'a da tepki oluşmuş, referanduma bu yansımıştı. ”

– “May, Brexit'e ağırlık veren bir başbakan profili çizdi ”

Sezgin Mercan, 23 Haziran 2016'da gerçekleştirilen referandumda Brexit'e yüzde 52 oranında “evet ” oyunun çıktığını hatırlatarak, Brexit karşıtlarının da azımsanmayacak sayıda olduğunu belirtti.

Brexit sürecinin iyi yönetilmemesinin Cameron'un başbakanlığını bitirdiğine değinen Mercan, ''Muhafazakarlar içinde AB'ye tepkiyi azaltmaya çalışan ve ona ılımlı yaklaşan Cameron, giderek 'AB şüpheciliğinin' takipçisi haline dönüşmüştü. Bu, Bağımsızlık Partisi gibi popülist partilere de adeta bir cevaptı. Ancak süreç iyi yönetilememiş, İngiltere'nin AB ile ilişkiler kapsamında yarar ve zarar hesapları kapsamında rasyonel bir sonuca varamadan Cameron'ın başbakanlığı sona ermişti. İkinci etapta, Cameron'un referandum başarısızlığının ardından May'in başbakanlık süreci başladı.'' ifadelerini kullandı.

Siyasi, ekonomik ve sosyal alanda devletçi bir politika izleyen May'in, Brexit'i temel hedeflerinden biri haline getirdiğini aktaran Mercan, şunları kaydetti:

“May'in önündeki en büyük zorluk ise Brexit'in hangi koşullarda gerçekleştirileceğiydi. Bir başka deyişle AB ile İngiltere arasındaki kurumsal ilişkilerin üyelikten ayrıldıktan sonra nasıl devam edeceğini belirleyecek anlaşmanın nasıl olacağıydı. Anlaşmayla ilgili müzakerelerde Kuzey İrlanda'nın Gümrük Birliği'nde kalıp, İngiltere'nin AB ile ayrı bir Gümrük Birliği oluşturması; Kuzey İrlanda'da İngiltere'den gelecek mallara üçüncü ülke malı muamelesi yapması, Cebelitarık'ın statüsünün anlaşma dışında bırakılması gibi konular May’in müzakerelerdeki tutumunu eleştirilere açık hale getirdi.

May döneminde İngiltere'deki ayrışma öyle bir noktaya geldi ki geçen aralık ayında Muhafazakar Parti'de May'in liderliğiyle ilgili güven oylaması yapıldı ve 200'e karşı 117 parlamenter May’e karşı oy kullandı. Her ne kadar sonuç itibarıyla yerini korusa da May'in bunu bir daha başbakan adayı olmayacağı vaadiyle gerçekleştirdiğini göz ardı etmemek gerekir. Bunda May'in siyasi vizyonunun kısıtlarının da etkisi çok oldu. Ülkedeki ekonomik ve sosyal sorunlara odaklanmaktan ziyade Brexit'e ağırlık veren bir başbakan profili çizdi. Kötü bir kampanya yürüttüğü yönündeki yorumlara fırsat veren bir ortam yarattı.''

– ''Hükümet güvenoyu almazsa seçime gidilir''

Mercan, İngiliz Parlamentosu'nda çıkan sonucun Brexit krizinin iyi yönetilemediğinin tescili olduğunu vurgulayarak, sonucun yine de AB ile ilişkilerin geleceği konusunda netlik kazandırmadığını savundu.

AB üyeliğinden ayrılma konusunda İngiliz vatandaşlarının bölündüğüne işaret eden Mercan, ''Vatandaşlık haklarından ticari düzenlemelere uzanan geniş yelpazede bundan sonra ne yapılması gerektiğiyle ilgili önerilerin somutlaşmasına ihtiyaç vardır. İngiliz vatandaşları ve siyasetçileri, AB üyeliğinin devam etmesini isteyenler, üyeliğin devam etmesini istemeyenler, üyeliğin devam etmesini istemeyip May'in müzakere sürecinde vardığı sonucun olumsuz olduğunu düşünenler ve bu nedenle anlaşmaya karşı olanlar arasında bölünmüş durumdadır. Bu zamana kadar bu bölünmeyi gidermeye yönelik iyi bir liderlik sergileyemeyen May'i, bundan sonra daha zorlu bir süreç beklemektedir.'' diye konuştu.

Yeniden referandum ve müzakere seçeneklerin devreye girebileceğine dikkati çeken Mercan, şöyle devam etti:

''Giderek büyüyen protestoların odaklandığı yeni bir referandum, AB'ye yeniden gidilip müzakere edilen anlaşmanın gözden geçirtilmesi ya da anlaşmasız Brexit bu süreçte karşı karşıya kalınabilecek olasılıklar olarak öne çıkarılabilir. İşçi Partisi Lideri Jeremy Corbyn'in güvenoyu çağrısı bugünün gündeminde yer alacak. Eğer hükümet güvenoyu alamaz ve 14 günde yeni hükümet kurulamazsa ülke genel seçime gidebilir.

Fransa'yı oldukça etkileyen 'sarı yelekliler' hareketinin İngiltere'ye uzandığı koşullarda ülkenin bir de Brexit sebebiyle hükümet krizi yaşaması eylemleri daha da artırabilir. Hatırlarsanız, Brexit yanlısı ve hükümetin ön gördüğü kemer sıkma politikasına karşı İngiltere'de başlayan protestolarda sarı yelekli eylemciler hükümeti istifaya çağırmıştı.

Diğer en büyük korku, Kuzey İrlanda Cumhuriyeti'nin fiili olarak İrlanda Cumhuriyeti'nin parçası haline gelmesi ve Kuzey İrlanda gibi 2016'daki referandumda Brexit'e karşı çıkan İskoçya'da 2014'ten sonra yeniden bir bağımsızlık referandumu yapılması. Yani, Birleşik Krallık'ın parçalanması. İngiltere'nin kurumsallaşmış ve köklü demokrasi geleneği içinde krizin bundan sonra nasıl yönetileceğini izlemek gerekiyor. Artık AB de İngiltere'nin Brexit krizini aşmaya yönelik net bir profil ortaya koymasını bekliyor. ”

– “AB May ile ya da May olmadan Brexit'in sonuçlanmasını bekliyor''

Brexit'in sadece İngiltere için değil aynı zamanda AB için de bir krize dönüştüğünü kaydeden Mercan, şunları aktardı:

''Lizbon Antlaşması'nın verdiği fırsatla bir üye ülkenin artık AB üyeliğini sonlandırabiliyor olması, üyeliğin 'aşırı politizasyon' riskiyle karşı karşıya kalmasına yol açacak gibi görünüyor. Bunun ilk işaretini Brexit verdi. 'Exit'in değişik versiyonları şimdiden birçok üye ülkede dillendirilir oldu. Siyasi, ekonomik ve sosyal zorluklarda ilk akla gelen eleştiri konusu da Avrupa bütünleşmesi oldu, özellikle bütünleşme karşıtlarında.

Dolayısıyla Brexit oylaması Avrupa bütünleşmesinin geleceğiyle ilgilenenlerde hemen çeşitli tepkilere yol açtı. Yunanistan'dan Almanya'ya, Fransa'dan Bulgaristan'a Brexit meselesinin artık bir sonuca vardırılması gerektiğine yönelik açıklamalar geldi. Özellikle İngiltere ile yoğun ticari ilişkilere sahip olan Almanya gibi üye ülkeler pazar koşullarının netleşmesi için hassasiyet gösteriyor. Kısacası, İngiliz kamuoyu ve AB May ile ya da May olmadan Brexit'in sonuçlanmasını bekliyor. Tabii İngiltere'nin AB üyeliğinin devamı yönünde bir gelişme olmazsa. “

ALATURKA AİLESİ ÜYELERİ NE DİYOR?