İçişleri Bakanı Soylu, canlı yayında soruları cevapladı

İSTANBUL (AA) – İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, “Bana ısrarla, 'Hiç Alevi emniyet müdürü, vali, kaymakam var mı?' diye soruluyor. Bu sorudan nefret ediyorum. Bu tamamen ayrıştırıcı ve ötekileştirici, insan haklarına aykırı bir sorudur. Şu anda yüksek görevlerde Aleviler var. Ama söylemek zorunda mıyım? Deşifre etmek zorunda mıyım? Bu doğru mu? Peki bunu deşifre ettiğim, söylediğim zaman neyi ispat etmiş oluyorum? Bu formal yapıdan bir kurtulalım, Allah rızası için. Alevi benim arkadaşım, benim mesai arkadaşım ve ben çalışıyorum. Son aldığımız kaymakamlarda da Alevi kardeşlerimiz var. Olmak zorunda, çünkü o da o 400 kişinin içinde, hak ediyor. Onu kimliğinden kolayı bu tarafa bırakalım diye bir anlayış içinde olamayız. ” dedi.

Soylu, CEM TV'de katıldığı programda, seçim meydanlarında Türkiye'nin güven ve huzur iklimini, terörle mücadele kararlığını önemseyenler, ekonomi konusunda karşılaşılan durumun devam edip etmeyeceğini merak edenler ve bunu sorgulayanlar olduğunu dile getirdi.

Sahada birkaç mesele hariç pürüz görmediğini belirten Soylu, “Vatandaşın günlük hayatına yansıyan birtakım problemler, sorunlar, daha iyisini oluşturma talebi muhakkak olacaktır. Bunun dışında pürüz görmedim. Kendimizi ifade ettikten sonra karşıdaki vatandaşımızı da ikna kabiliyetine sahip olduğumuzda çok olumlu örnekler yaşadım. Seçim, vatandaşın söz söyleme hakkının doruğa çıktığı andır. Çünkü bir yetki verecek, bu yetki kendisi için önemli bir yetkidir. ” diye konuştu.

Soylu, seçim beyannamesindeki “Cemevlerine statü vaadi ” ile ilgili bir soru üzerine şöyle konuştu:

“Türkiye çok uzun yıllardan beri bu meselelerle uğraşıyor. Travmalar üzerinden bugünlere geldik. Bu travmaları bütün Türkiye yaşadı. Toplumun bütün kesimleri yaşadı, yaşamayan kesimi kalmadı. Öncelikle bu empatiyi kendi içimizde kurmamız gerekir. Çocuğunu 15 yaşından önce Kur'an kursuna göndermek isteyen insan da yaşadı, gönderemediği için. 'Ben Aleviyim' derken kendisini gizlemek zorunda olan insan da bu travmayı yaşadı. 'Ben Kürt'üm' derken de bu travmayı yaşadı. Bizi, Anadolu'yu teslim alamayınca birtakım fay hatlarıyla, Alevilik, Sünnilik, Türklük, Kürtlük, laiklik, antilaiklik güya sözde uydurmaca. Her birisini başımıza çeşitli dönemler içerisinde bazen kendi kurgularıyla, bazen çeşitli talihsizlikler sonucu oluşan birtakım olaylar önümüze koymuşlar. Buradan Türkiye'nin çıkması lazım. ”

İnsanların kendilerini Alevi, Kürt ve dindar olarak tanımlayamadıklarını anlatan Soylu, özgürlüklerin, Türk milletinin ortak değerleri olduğunu, bu değerlerin toplumu millet yaptığını söyledi.

Soylu, AK Parti ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, bu baskıyı ortadan kaldırmak istediğini vurgulayarak, “Bu baskıyı oluşturanlar Türkiye'yi yönetmek için oluşturdu bu baskıyı, bunu herkes biliyor. Artık, insanlar bugün 'Ben Aleviyim' diyebiliyor. Yapılan Alevi Çalıştaylarında bir Alevi kimliğinin olduğu, bu kimliğe devletin eğildiği, toplumun da bunu kabul etmesinin ve bu alevi kimliğinin varlığı üzerinden kendisinin empatisini kurması konusunda milletimize çok önemli bir değerlendirme yapıldı. Bugün insanlar kendi mezheplerini ortaya koyabiliyorlarsa, biliniz ki bu atılan adımlar sebebiyledir. ” ifadelerini kullandı.

Toplum barışını sağlamak için, ötekileştirildiği düşünülen gruba da karşı tarafa da eşit yaklaşarak zeminin yumuşatılması gerektiğini anlatan Soylu, şöyle devam etti:

“Bence zemin tam yumuşadı. Bu zemin o kadar yumuşadı ki bana ısrarla, 'Hiç Alevi emniyet müdürü, vali, kaymakam var mı?' diye soruluyor. Bu sorudan nefret ediyorum. Bu tamamen ayrıştırıcı ve ötekileştirici, insan haklarına aykırı bir sorudur. Şu anda yüksek görevlerde Aleviler var. Ama söylemek zorunda mıyım? Deşifre etmek zorunda mıyım? Bu doğru mu? Peki bunu deşifre ettiğim, söylediğim zaman neyi ispat etmiş oluyorum? Bu formal yapıdan bir kurtulalım, Allah rızası için. Alevi benim arkadaşım, benim mesai arkadaşım ve ben çalışıyorum. Son aldığımız kaymakamlarda da Alevi kardeşlerimiz var. Olmak zorunda, çünkü o da o 400 kişinin içinde, hak ediyor. Onu kimliğinden kolayı bu tarafa bırakalım diye bir anlayış içinde olamayız. ”

– “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nden Cemevlerine ibadethane statüsü verilmesi kararı ”

Soylu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nden Cemevlerine ibadethane statüsü verilmesi kararına ilişkin de şunları söyledi:

“Cemevlerinin hukuki statüsünün ortaya çıkması AK Parti'nin çok uzun süredir ortaya koyduğu politikaların geldiği noktadaki bir tercümesidir. Cemevlerine ve irfan merkezlerine bir hukuki statü verilmesi hususunda bizim topluma da Alevi kardeşlerimize de bir taahhüdümüz var. Statü meselesi önemlidir. Çünkü bu güçlü bir adımdır ve bu güçlü adım uzun süreden beri Alevi cemaati tarafından da istenen arzu edilen bir sonuçtur ve bu adımı atmak kararlılık isterdi. Bu kararlılık ortaya çıktı. Tam bu zeminin yumuşadığı bir atmosferde bu gerçekleşti. Çünkü bizim hem yükselmeye hem büyümeye hem de Sayın Cumhurbaşkanımızın dediği gibi, iri, diri ve bir olmaya ihtiyacımız var. Cemevlerinin böyle bir hukuki statüde olması hem cemevlerinin kendi yönetimleri açısından hem devletle hem toplumla ilişkileri açısından çok daha iyi bir seviye yakalayacaktır. ”

AK Parti hükümetleriyle Kürt meselesine de bu şekilde yaklaştıklarını hatırlatan Soylu, bir ülkenin başbakanının ret, inkar ve asimilasyon politikalarını ayaklar altına almasının çok da kolay olmadığını anlattı.

Soylu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararının önemli olduğunu fakat hükümet olarak atılan adımların da seçim beyannamesinde ortaya konulduğunu söyleyerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Bu meseleleri başka yerlerde çözmek, başka yerlerde değerlendirmek değil. Kendi içimizde bir şekilde karşılıklı konuşup ve bunu başkalarına istismar malzemesi yaptırmamak gerekiyor. Bizim birbirimizle bir derdimiz yok, olamaz da zaten. Çünkü biz aynı dinin mensuplarıyız, aynı anlayışın mensuplarıyız ve aynı ülkenin eşit vatandaşlarıyız. Hem din birliğimiz, tarih birliğimiz hem de eşit vatandaşlık anlayışımız var. Aleviler bizim mümtaz vatandaşlarımızdır. Hukuki statü ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ndeki süreç dahil olmak üzere ve atacağımız adımlar dahil olmak üzere ifademiz şudur; çok uzun erimli bir programı yürütüyoruz ve bunu Türkiye'nin geçmiş dönemde yaşamış olduğu sıkıntıları da gözeterek yürütüyoruz. Artık bunların tamamını bitirip yepyeni bir sürece adım atmak istiyoruz ve bu yeni sürecin de en önemli nişanesi Cemevlerinin hukuki statüsüdür. Bu önemli ve çok güçlü bir adımdır. Bu adımın atılacak olması bizim için mühimdir. İnanıyorum ki Alevi kardeşlerimiz de bu meseleyi en iyi şekilde değerlendireceklerdir. ”

(Sürecek)

ALATURKA AİLESİ ÜYELERİ NE DİYOR?