Hindistan'ın yakın tarihindeki salgınlar ülkenin bulaşıcı hastalıklara karşı savunmasızlığını ortaya koyuyor

ANKARA (AA) – EMRE AYTEKİN – Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınından en çok etkilenen ülkelerden Hindistan, son haftalarda tırmanışa geçen vaka sayılarıyla dünyanın gündeminde yer tutuyor.

Ülkede 21 Nisan'dan bu yana 300 binin üzerinde seyreden günlük vaka sayısı, salgının başından bu yana dünyadaki en yüksek düzeye ulaştı. Artan vakalar sağlık sistemini çökme noktasına getirirken enfeksiyon oranlarının yüksekliği, salgının kontrol atına alınmasının mümkün olup olmayacağına dair endişelere yol açıyor.

Yaklaşık 1 milyar 390 milyonluk nüfusa ev sahipliği yapan Hindistan'ın, Kovid-19 salgınından önce de yaygın bulaşıcı hastalıklarla mücadele etmek zorunda kaldığı dönemler oldu. 19'uncu yüzyılda kolera salgınları, 20'nci yüzyılda 1918'deki İspanyol gribi, 1974'teki çiçek, 1994'teki veba ve 2009'daki domuz gribi salgınları ülkeyi etkiledi.

Ganj Nehri deltasında yaşayan Hint halkı, son iki yüzyıldaki nüfus artışı ve kentleşmeyle kendini salgın hastalıklara karşı kırılgan konumda buldu. İngiltere'nin sömürge yönetiminde altyapısı gelişemeyen, temel hizmetler alanında eksik kaldığı ülkede elverişsiz hijyen koşullarının yanı sıra sağlık bakımındaki yetersizler, salgın hastalıklarının yayılmasına uygun ortam hazırladı.

– 19. yüzyılda kolera salgınları

19'uncu yüzyılda Ganj Nehri deltasında ortaya çıktığı sanılan "Asya kolerası" hastalığı, yüzyıl boyunca 4'ü küresel boyuta varan 6 salgına yol açtı.

Söz konusu yüzyılın başında, hastalığın Ganj Nehri deltasına özgü bir salgın olduğu düşünülüyordu. Hindu festivalleri için ülkenin farklı yerlerinden Ganj kıyısına ibadet için gelenler burada hastalık kapıyor, döndüklerinde bunu memleketlerine yayıyordu.

Asya kolerası, ilk kez bugünkü Bangladeş topraklarında kalan Caşor bölgesinde ortaya çıktı. Salgın hastalıklar uzmanları, salgının Hinduların 12 yılda bir kutladığı Kumb Mela Festivali sırasında yukarı Ganj deltasına yayıldığını tahmin ediyor.

Hinduların Ganj Nehri'nde "günahlarından arınmak için" yıkanma ritüelleri icra ettiği festivalin, bakteriyel hastalığın yayılmasını hızlandırdığı düşünülüyor.

Çaşor'da ortaya çıkmasının ardından Batı Bengal eyaletinin başkenti Kalküta'ya ulaşan salgın, Kumb Melka Festivali'nin ardından bütün alt kıtaya hızla yayıldı.

Hastalık sonraki yıllarda Hindistan sınırlarını aşarak önce Batı Asya, Orta Doğu ve Afrika kıyılarına, ardından Tayland, Filipinler, Endonezya ve Çin'e sıçradı.

1923'e gelindiğinde batıda Kafkasya'dan doğuda Japonya'ya kadar yayılan hastalık yüz binlerce kişinin ölümüne sebep oldu. Bu, 20. yüzyılın başına dek Hindistan'da başlayarak küresel boyut kazanan kolera salgınlarının ilkiydi. Daha sonra 1826-1837, 1863-1875 ve 1899-1923 kolera salgınları da dünya çapında yüz binlerce insanın ölümüne sebep oldu.

– 1918 İspanyol gribi

İspanyol gribi her ne kadar Avrupa'da ortaya çıkmış olsa da 1. Dünya Savaşı'nda İngiliz ordusunda savaşan Hint askerlerinin ülkeye dönüşünün ardından yayılmaya başladı.

Hindistan'ın batı kıyısında, ülkenin en büyük kenti Bombay'da (bugünkü Mumbai) başladığı için "Bombay ateşi" adı verilen hastalık nedeniyle, ülkenin o zamanki nüfusunun yüzde 5'ine karşılık gelen 17 ila 18 milyon kişinin hayatını kaybettiği tahmin ediliyor. Hastalığın etkisiyle 1911-1921 yılları, nüfus sayımlarının yapıldığı dönemde ülke nüfusun azaldığı yegane 10 yıl olarak kayıtlara geçti.

– 1974 çiçek salgını

Hindistan 1947'de İngiltere'den bağımsızlığını kazandıktan sonra da hızlı nüfus artışının yanı sıra iç savaşlar ve çatışmalar nedeniyle ülkede temel hizmetler alanında yeterli altyapının oluşturulamaması nedeniyle salgın hastalıklarla mücadele etmek zorunda kaldı.

Ülke sağlık sistemindeki yetersizlikler nedeniyle çiçek hastalığı ile dünya çapında yaygın aşılama kampanyasıyla mücadele edildiği 1970'li yıllarda bir salgınla karşı karşıya kaldı.

1974'ün ilk 5 ayında ülkede 61 bin 482 çiçek vakası kaydedilirken 15 binden fazla kişi hayatını kaybetti. Ölümlerin büyük bölümü ülkenin yoksul eyaletleri Bihar, Orissa ve Batı Bengal'de kaydedildi.

Dünya genelindeki vakaların yüzde 86'sının görüldüğü ülkede ölümlerin yanında binlerce kişi hastalık nedeniyle kör oldu veya sakat kaldı.

Ocak 1975'te hastalığı yok etmek amacıyla "Hedef Sıfır" adıyla kampanya başlatıldı. 24 Mayıs 1975'te son çiçek vakası da tespit edilerek tedavi edildi.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) 1980'de hastalığın tamamen yok edildiğini açıkladı.

– 1994 veba salgını

Hindistan'da 1994'te ülkenin batı ve güney merkez bölgesinde hastalarda hem deride şişlikler hem de zatürre belirtilerine yol açan bir veba salgını baş gösterdi.

26 Ağustos ve 18 Kasım 1994 tarihleri arasında 5 eyalet ve Delhi Birlik Toprağı'nda 693 şüpheli vaka tespit edilirken 56 kişi hayatını kaybetti.

Ülkenin batısındaki Maharaşta eyaletinde ortaya çıkan salgının sebebinin 1993'te eyalette Latur depreminin ardından ortaya çıkan yıkım olduğu tahmin ediliyor.

Köylerde çok sayıdaki hanede yıkıma ve tahıl depolarının göçük altında kalmasına yol açan depremin, bölgedeki vahşi fare popülasyonunun artmasına yol açtığı, hastalığın fareler aracılığıyla yayıldığı belirtildi.

Yerel yetkililer 5 Ağustos'ta DSÖ'ye Maharaştra eyaletindeki Malma köyünde fare ölümlerinin arttığını bildirirken sonraki 3 haftada çevredeki köylerde veba vakaları tespit edildi.

Kanalizasyon altyapısının bulunmadığı Surat bölgesindeki seller fare ölüleri, taşıdıkları veba ile çevreye saçmıştı. Salgın sonunda doğrulanmış vakaların yüzde 78'inin bu bölgede ortaya çıktığı anlaşıldı.

Veba salgını Hindistan'ın dışına yayılmadı.

Hindistan'da 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başında da Maharaştra eyaletinde "Bombay vebası" adı verilen yerel nitelikli veba salgını ortaya çıkmıştı.

– 2009 domuz gribi salgını

ABD ve Meksika'da Mart 2009'da ortaya çıkan yeni bir domuz gribi virüsü (H1N1) Hindistan'da da çok sayıda insanı etkiledi.

Salgının ortaya çıkmasının ardından havalimanlarında kontrollere başlayan hükümet, ilk vakayı 13 Mayıs 2009'da, ABD'den Haydarabad Havalimanı'na gelen bir yolcuda tespit etti.

Ardından ülkede çok sayıda vaka görüldü, Ağustos 2009'a gelindiğinde enfeksiyon oranlarında büyük artış görülürken Maharaştra eyaletinin Pune kentinde ilk ölüm meydana geldi.

Hükümet 8 Ağustos 2010'a gelindiğinde bir yılda 1833 kişinin virüs nedeniyle yaşamını yitirdiğini açıkladı.

Salgın sırasında hükümetin bir virüs ilacının satışını, virüsün antibiyotik direncini arttıracağı gerekçesiyle durdurması tepkilere yol açtı.

– 2019 koronavirüs salgını

Hindistan, 2002'de Çin'in Guangdong eyaletinde ortaya çıkan bir koronavirüs salgını olan Şiddetli Akut Solunum Yolu Hastalığından (SARS) çok fazla etkilenmedi. Genelde Doğu Asya'yı ve Batı Amerika kıyılarını yoğun etkileyen salgında Hindistan'da yurt dışı kaynaklı 3 vaka görüldü, hayatını kaybeden olmadı.

2019 sonunda Çin'in Hubey eyaletinin Vuhan kentinde ortaya çıkan yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını ise yarattığı küresel yayılmayla dünyayı olduğu gibi Hindistan'ı etkiledi.

İlk Kovid-19 vakasının 30 Ocak 2020'de kaydedildiği Hindistan'da zaman içinde artan günlük vaka sayısı, son haftalarda 300 binin üzerine kadar çıktı.

Bugüne dek 18 milyon 762 bin 986 Kovid-19 vakasının görüldüğü ülkede virüs nedeniyle 208 bin 330 kişi hayatını kaybetti.

Hindistan halen etkisi süren Kovid-19 salgınında günlük olarak dünyada en fazla vaka ve ölüm kaydedilen ülke konumunda bulunuyor.

ALATURKA AİLESİ ÜYELERİ NE DİYOR?