“Her yıl bin 500-2 bin yeni lösemi olgusu ortaya çıkıyor”

İSTANBUL (AA) – ÇİĞDEM ALYANAK – Türk Hematoloji Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ahmet Muzaffer Demir, Türkiye’de her yıl bin 500-2 bin yeni lösemi olgusunun ortaya çıktığını, yeni gelişmekte olan hedefe yönelik ajanlar ve kişinin kendi bağışıklık sistemini kullanarak, kanser hücresini hedefleyen yeni tedavilerin gelecek için umut ışığı olduğunu bildirdi.

Türk Hematoloji Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Demir ve Türk Hematoloji Derneği Akut Lösemiler Bilimsel Alt Komitesi Başkanı Prof. Dr. İnci Alacacıoğlu, “Dünya Kanser Günü” dolayısıyla, en çok gündeme gelen kanser türlerinden lösemi ve yeni nesil hedefe yönelik tedaviler hakkında açıklama yaptı.

Prof. Dr. Demir, akut löseminin, kemik iliğindeki hücrelerin olgunlaşma ve farklılaşma özelliğini yitirmesi ve bu anormal hücrelerin kontrolsüz çoğalması olarak tanımlandığını, bu habis hücreler aşırı çoğaldığında kemik iliğini doldurarak diğer olgun hücrelerin oluşumuna engel olduğunu belirtti.

Böylece hastaların, alyuvar yapımındaki azalmaya bağlı kansızlık, halsizlik, yorgunluk; kanın pıhtılaşmasında rol oynayan kan pulcuklarındaki azalmaya bağlı kanama eğilimi (ciltte toplu iğne başı büyüklüğünde küçük kırmızı döküntüler, kolay oluşmuş morluklar, burun kanamaları, diş eti kanamaları); akyuvarların yapımındaki azalma sonucunda ciddi enfeksiyonlara yatkınlık, ateş, habis hücrelerin bazı organları işgal etmesi ile oluşan kemik ağrıları, vücudun değişik bölgelerinde ele gelen bezeler, organ büyümeleri (hepatomegali, splenomegali), kilo kaybı, diş etlerinde şişlik gibi farklı yakınmalar ile doktora başvurabildiğini aktaran Demir, teşhis içinse tam kan sayımı ve kan yayması incelemelerinin yapıldığını, ardından kanda görülen habis hücrelerin tipinin ve sayısının belirlenebilmesi için kemik iliğinden örnekleme yapılması gerektiğini ifade etti.

– “Her yıl bin 500-2 bin yeni lösemi olgusu ortaya çıkıyor”

Prof. Dr. Demir, Türkiye’de her yıl bin 500-2 bin yeni lösemi olgusunun teşhis edildiğini belirterek, şu bilgileri verdi:

“Akut miyeloid lösemi genelde erişkin yaş grubunda sık görülürken, akut lenfoblastik lösemi çocuklarda daha sıktır. Özellikle 1-5 yaş arası en sık olduğu yaş dönemidir. Akut lenfoblastik lösemi çocukluk çağı lösemilerinin yüzde 85’ini oluşturur. Erişkinlerde daha az görülen bu lösemi türü, erişkin lösemilerinin ise yüzde 15’ini oluşturur. Akut miyeloid lösemi ise her yaşta görülebilmekle birlikte, temelde ileri yaş hastalığıdır. Yaşla birlikte görülme sıklığı da artmaktadır. 60 yaş üzerinde görülme sıklığı 12/100.000 civarındadır. Erişkinlerdeki akut lösemilerin yüzde 85’ini oluşturur. Her iki lösemide de tedavi süresi uzun ve sancılı olup maddi manevi her yönden destek gerektirmektedir.

Lösemi tedavisi için halen pek çok çalışma yapılmakta olup, gerek Amerika’da gerekse Avrupa’da onay almış ve kullanımda olan pek çok hedefe yönelik ajana ülkemizde de artık ulaşılabilmektedir. Akut lösemiler için önemli bir tedavi seçeneği olan uygun zamanda ve uygun kişiye yapıldığı takdirde hayat kurtarıcı olan kemik iliği nakilleri de ülkemizde başarı ile uygulanmaktadır. Kemik iliği donör tarama havuzumuzun gelişmesi ve duyarlı insanlarımız sayesinde de uygun kemik iliğine ulaşım da zamanla daha da artmaktadır. Öte yandan yeni gelişmekte olan hedefe yönelik ajanlar ve kişinin kendi bağışıklık sistemini kullanarak kanser hücresini hedefleyen yeni tedaviler gelecek için umut ışığı olacaktır.”

– “Tedavide önemli başarılar elde ediliyor”

Türk Hematoloji Derneği Akut Lösemiler Bilimsel Alt Komitesi Başkanı Prof. Dr. Alacacıoğlu da lösemi tedavisindeki son gelişmelere ilişkin, Türkiye’de mevcut ve hemen her gün kullanıma giren yeni hedefe yönelik ilaçlar sayesinde başarılı sonuçların elde edilebildiğini kaydetti.

Son yıllarda normal hücrelere zarar vermeden habis hücreleri hedef alarak ortadan kaldıran tedavilerin geliştirildiğini, ancak bu ilaçların genelde standart hücre öldürücü (kemoterapi) tedavilere ek olarak uygulandığını anlatan Prof. Dr. Alacacıoğlu, şöyle devam etti:

“Güncel tedavilerle özellikle akut lenfoblastik lösemide (ALL) yüzde 60’lara varan oranda iyileşme sağlanmıştır. Tedaviler, hastalığın tiplerine göre değişiklik göstermekle birlikte tedavilerin temel amacı, öncelikle habis hücreleri ortadan kaldırmaktır. Bu amaçla hastaya hücre öldürücü tedaviler (kemoterapi) verilir. İlk verilen tedaviler ile ALL’de yüzde 75-80 oranında, akut miyeloid lösemide (AML) yüzde 80’in üzerinde görünür haldeki blastik hücreler ortadan kaldırılabilir. Genç hastalarda 5 yıllık sağ kalım oranı yüzde 40 civarlarında iken, 65 yaş üstü olgularda bu oranlar daha düşüktür. Bazı hastalarda hastalığın tekrar etme riskinin yüksek olması veya ilk sıra verilen tedaviye cevap alınamaması durumunda akraba veya akraba dışı kemik iliği nakilleri önerilebilir.”

– “Hastaya ve hastalık türüne özel tedaviler sağ kalım oranını arttırıyor”

Prof. Dr. İnci Alacacıoğlu belirli mutasyon özellikleri taşıyan lösemi türlerine yönelik yeni nesil ilaçlarla elde edilen başarıları şöyle özetledi:

“Farklı lösemi türlerinde farklı mutasyonlar görülebilmektedir. Bu mutasyonlara özel olarak üretilen tedavi yöntemleri ile hastalarda elde edilen sağ kalım süresi uzayabilmektedir. Örneğin Philadelphia kromozomu pozitif bir ALL vakasında sağ kalım süresi kısa, tekrarlama riski yüksektir ancak bu hücreleri hedefleyen özel ilaçların kemoterapilere eklenmesi ile sağ kalım oranları arttırılabilir. Benzer şekilde CD20 adlı proteini taşıyan habis hücrelerden oluşan bir ALL türünde, kemoterapiye bir monoklonal antikor içeren ilacın eklenmesiyle, yüzde 45-50’lerdeki sağ kalım oranları yüzde 70-80’lere çıkarılmıştır. Bunların yanı sıra hastanın bağışıklık sistemini habis hücrelere karşı duyarlı hale getirerek etki eden yeni nesil immünoonkolojik ilaçlarla ALL vakalarındaki başarı oranları giderek artmaktadır. İleride hastalara, hastaların genetik özelliklerine uygun bireyselleştirilmiş tedaviler gündeme gelecektir.”

ALATURKA AİLESİ ÜYELERİ NE DİYOR?