“Hebo, unutulan çocukluğu hatırlatıyor”

İSTANBUL (AA) – Yazar Kasım Tiryaki, “Elbette öğüt çok değerli bir şey ama romanı didaktiğe boğup vaaza çevirmek başka bir şey. Çocukla konuşarak, durmadan anlatarak sadece sıkarsın, bir şey öğretemezsin.” dedi.

Çocuk ve gençlik romanları üzerine AA muhabirine açıklamada bulunan Tiryaki, piyasadaki çocuk romanlarının macera ve çatışma ağırlıklı olduğunu ve klasik anlatımların etkisinde kaldıklarını söyleyerek, “Piyasada yoğun olarak bulunan romanlar bunlar. Çocuk ve gençlik romanlarının, boş kalmış ve ilgilenilmesi gereken bir saha olduğunu düşünüyorum.” diye konuştu.

Tiryaki, muhafazakar camiada, çocuk ve gençlik romanı adı altında, vaaz ve öğüt kitabı yazıldığına vurgu yaparak, “Elbette öğüt çok değerli bir şey ama romanı didaktiğe boğup vaaza çevirmek başka bir şey. Çocukla konuşarak, durmadan anlatarak sadece sıkarsın, bir şey öğretemezsin. Daha çok görerek, kendi gözlemleyerek öğrenir çocuk. Benimser ya da benimsemez.” ifadelerini kullandı.

Modern dünyada çocukların yaşadığı sıkıntılara da dikkati çeken Tiryaki, şunları aktardı:

“Günümüzde hayatın getirdiği zorunluluklar ve kapitalizmin de zorlamasıyla, çocuklar biraz yalnızlığa, sevgisizliğe, şefkatsizliğe yuvarlanmış durumda. Ağaçsız, yeşilsiz bir beton mahkumiyeti de diyebiliriz buna. Oysa çok yakın geçmişte, 30 sene öncesinde çocuklar dede ve nineyle bir arada büyüyordu. Şimdi dedesiz, ninesiz evler revaçta. Yoğun bir çalışma hayatı ve onun getirdiği kreşlerle, bakıcılarla yalnızlaştırılmış bir yaşam var.”

– “Her bir yaratılmışın kainatta bir yeri var ve o yer çok kıymetli”

Kasım Tiryaki, insanların benliğinin parçalandığını savunarak, “Ağaç, dere, kedi, kuş vesaire her şey ayrı ayrı değerlendiriliyor. ‘Evreni bütün olarak değerlendirme’ diye bir yaklaşım neredeyse yok. Oysa evrenin ve varlığın sahibi bir. Her bir yaratılmışın kainatta bir yeri var ve o yer çok kıymetli. Siz birini değersizleştirmeye, ötekileştirmeye başladığınızda ipler kopuyor. Hassas ayarı bozmuş oluyorsunuz.” diye konuştu.

Sağlıklı bir zihnin, salyangozu köpekten, hayvanı insandan ayırmayan bir zihin olduğunu dile getiren Tiryaki, “Elbette insan, eşref-i mahlukattır ama eşref-i mahlukat olmak aynı zamanda dengeyi korumak ve kollamak vazifesini de beraberinde getiriyor. Bu korumayı hayvanlar veya doğa yapamaz. Üstünlüğü biraz da burada aramak lazım.” değerlendirmesinde bulundu.

Tiryaki, okuyucuyla buluşan ilk kitabı, “Hebo: Dere Ülkesinin Prensi”ne de değinerek, şu bilgileri verdi:

“Bu kitap bir gençlik romanı ama bütün kurgu bir çocukla başlıyor ve onun üzerinden devam ediyor. Kitapta bir çocuğun sadece bir şeyler öğrenmesi değil, sağlıklı bir çevrede ruhsal eğitiminin nasıl olması gerektiği noktasında ipuçları var. Günümüz çocuklarının hayvanları sanalda, belgesel ya da çizgi filmlerde gördüğünü biliyoruz. Oysa Hebo’nun hayvanlarla ilişkisi dolaysız bir ilişki. Bu çocuksu saflık, daha en baştan içimizde olan ve evrendeki her şeye karşı bir merhamet duygusundan ileri geliyor. Yaratılışa, fıtrata uygun bir yaşantının ilk örneklerini görüyoruz Hebo’nun kalbinde.”

– “Bizim kadim kültürümüzde öğrenmek ve anlamak, durmakla eş anlamlıdır”

Kitapta, durup düşünen, etrafına bakan, çevresinde olup bitenleri anlamaya çalışan bir çocuk olduğunu kaydeden Tiryaki, “Bizim kadim kültürümüzde öğrenmek ve anlamak, durmakla eş anlamlıdır. Durmadan bir şey anlayamazsınız. Hebo’da da durmak, bakmak ve yoğun bir gözlem var. Çocuğun, evreni kendi çabasıyla tanıma çabası var. Taşı, suyu, ağacı dokunarak anlamaya çalışan bir çocukla karşı karşıyayız. Sahici bir çocuk, sahici bir yaşam.” diye konuştu.

Kasım Tiryaki, Hebo’nun unutulan bir çocukluğu hatırlattığını söyleyerek, “Kahramanımız Hebo, doğa ve insan ilişkisini karşılıklılık ilkesi düzleminde, iyilik ve merhamet temelinde kuruyor. Hebo’yu okuyan bir çocuğun veya yetişkinin bir salyangoza, doğaya daha önce baktığı gibi bakması imkansız. Hebo’nun çağrısı, çocuğun saf dünyasından aynı zamanda yetişkinlere de seslenen evrensel bir çağrı. Çünkü Hebo’nun kalbi, içinde tüm mahlukatın nefes alıp verdiği kıpır kıpır kocaman bir evren.” dedi.

ALATURKA AİLESİ ÜYELERİ NE DİYOR?