GRAFİKLİ – Vefatının 1199. yılında İmam Şafii

İSTANBUL (AA) – EMİN İLERİ – Dört büyük Sünni mezhebinden biri olan Şafii'nin kurucusu İmam Şafii, vefatının 1199. yılında yad ediliyor.

AA muhabirinin derlediği bilgilere göre, asıl adı Muhammed bin İdris bin Abbas eş-Şafii olan İmam Şafii'nin baba tarafından soyu, Hz. Muhammed'in dördüncü kuşaktan dedesi Abdülmenaf'a dayanıyor. Şeceresinin çeşitli basamaklarında yer alan dedelerine bağlı Kureyşi, Muttalibi, Şafii nisbeleriyle anılan İmam Şafii, Hanefi mezhebinin kurucusu İmam Ebu Hanife'nin vefat ettiği 767 yılında (Hicri 150) Gazze'de dünyaya geldi.

Babası İdris'in vefatı üzerine annesiyle iki yaşında dedesinin yurdu Mekke'ye giden Şafii, küçük yaşta Kur'an-ı Kerim'i hıfzetti, fasih Arapça konuşan Huzeyl kabilesi arasında şiir ve edebiyat öğrendi. Şafii, 15 yaşında, Mekke Müftüsü Müslim bin Halid ez-Zena'den ders alarak, fetva verecek duruma geldi.

Medine'de Maliki mezhebinin kurucusu ve zamanın fıkıh üstadı kabul edilen İmam Malik bin Enes'ten ders alan Şafii, Sufyan bin Uyeyne, Fudayl bin Iyaz'dan, amcası Muhammed bin Şafii gibi birçok alimden hadis rivayet etti.

İmam Muhammed bin Hasan'dan Irak fakihlerinin kitaplarını alan Şafii, onunla fıkhi konularda münazaralarda bulundu. Hicri 187'de Mekke'de, ve 195'te Bağdat'ta İmam Ahmed bin Hanbel ile görüşen Şafii, böylece Hanbeli fıkhına, usulüne, nesih ve mensuh konusuna hakim oldu. Sonra Bağdat'ta “Kavli Kadim-Eski Mezhebi ” denilen görüşlerini ortaya koydu.

Hicri 200'de Mısır'a geçen Şafii, “Kavli Cedid-Yeni Mezheb ” denilen görüşlerini tasnif etti. Fıkıhta yazdığı “El-Hucce ” isimli eseri Irak'taki, “El-Ümm ” isimli eseri ise Mısır'daki fıkhi görüşlerini yansıttı. İmam Şafii'nin mezhebi “Bağdat fıkhı ” ve “Mısır fıkhı ” diye iki döneme ayrıldı.

  • İslam kültür tarihinde ilk fıkıh usulünü derleyen alim

İmam Şafii, İslam kültür tarihinde ilk kez fıkıh usulünü derleyip temellerini atan alim oldu. Bu konuda “Er Risale ” adındaki eseri, kendi dalında bir ilk olarak tarihteki yerini aldı.

Ayet ve hadislerden hüküm çıkarmada, günlük feri problemleri çözmede sahabe devrinden itibaren birtakım usul kurallarına uyulurken İmam Şafii ilk olarak usul konularını kaleme alarak “Er Risale ” adlı eserini meydana getirdi. Çünkü İmam Şafii, sahabe, tabiin (sahabeleri görmüş olan Müslümanlar) ve kendinden önceki fıkıh bilginlerinden intikal eden fıkıh servetini hazır buldu, İmam Malik'ten aldığı Medine fıkhı ile İmam Muhammed aracılığı ile aldığı Irak fıkhını birleştirici bir yol izledi. Kendi yetiştiği çevre olan Mekke fıkhını da iyi bildiği için fıkıhtaki bu sağlam altyapı sebebiyle fıkhın genel metotlarını belirleme yeteneğini kazandı ve bunun sonucunda fıkıh usulünü derleyerek bir ilk gerçekleştirdi.

Şafii, münazaralarında ısrarcı değil gerçekçi oldu, önce rakibini dinledi, sonra sözünü söyledi. İmam Şafii, “Bir yerde sahih hadis varsa, benim mezhebim odur. Böyle bir durumda, hadisle çatışan bana ait sözü duvara çarpın. ” dedi.

  • Bağdatlılar için “Sünnetin Yardımcısı “

İmam Şafii şeri delil olarak sadece “kitap “, “sünnet “, “icma ” ve “kıyas “ı kabul etti. Kitap ve sünneti asli delil, icma ve kıyası ise fer'i delil saydı. İmam Şafii, Hanefi ve Malikilerin delil olarak kabul ettiği “istihsan “ı reddetti ve “Kim istihsan yaparsa kendisi şeriat koymuş olur. ” dedi. Yine Mesalihi Mürsele'yi ve Medinelilerin amelini delil kabul etmedi. Bu hassasiyetinden dolayı Bağdatlılar ona “Sünnetin Yardımcısı ” lakabını verdi.

İslam alimleri, Şafii'nin deha derecesinde akla, sağlam bir kaleme, belagata ve tasvir gücüne sahip bir dili olduğunu vurguladı. Kendi asrında idrak ve hafıza gücünde, basiret ve ferasette, fesahat ve belagatte, şiir ve edebiyatta emsalsiz olarak bilinen İmam Şafii, şairliğe çok önem verdi ancak ilmin değerini düşürür endişesiyle bir müddet ara verdi.

İmam Şafii, yazdığı “Divan ” kitabının ön sözünde, bu endişesini şu şekilde ifade etti:

“Eğer ilimden geri bırakma endişesi ve Kur'an'da şairlerin zem edilişi olmasaydı, şiirde Lebid'i (Mekke'nin güçlü şairlerinde) de İmruü'l-Kays'i (zamanın ünlü şairi) de gerilerde bırakırdım. ”

  • Sade hayatı ve mütevaziliği

Çocukluğunda önemli bir soya mensup olduğu halde fakir ve yetim çocuklar gibi yaşayan İmam Şafii, muhtaç olduğu halde kimseden bir şey istemedi. Ömrünün sonuna doğru ona Beytü'l-Mal'dan, Muttalip oğullarına ayrılan fasıldan bir tahsisat bağlandı. Dört yıllık kadılık görevi hariç bütün hayatı; ilim tahsili ve fıkıh tedvininde geçti.

  • Şafii mezhebinin yayılması

Şafii mezhebi öncelikle mezhebin imamı İmam Şafi'nin hayatının son dönemini geçirdiği Mısır'da yayıldı. Mezhep, Şafii fikirlerini yaymaya Irak'ta başladığı için orada da yayıldı. Irak yoluyla Horasan ve Mavera'ün-Nehir'de de yayılma imkanı bulan mezhep, bu ülkelerde fetva ile tedrisatı Hanefi mezhebi ile paylaştı.

Bu ülkelerde Hanefi mezhebi, Abbasi yönetiminin resmi mezhebi olması nedeniyle hakim durumdaydı. Mısır'da yönetim Eyyubilerin eline geçince Şafii mezhebi daha da güçlendi, hem halk hem de devlet üzerinde büyük otoriteye sahip oldu. Ancak Kölemenler devrinde Sultan Zahir Baybars, kadıların dört mezhebe göre atanması gerektiği görüşünü öne sürdü ve bu görüş uygulandı. Ancak bu dönemde dahi Şafii mezhebi o yörede diğer mezheplerden üstün bir mevkiye sahipti. Mesela taşra şehirlerine kadı atama yetkisi ile yetim ve vakıf mallarını kontrol hakkı yalnız Şafii mezhebine aitti.

Böylece Şafii mezhebi İslam coğrafyasının dört bir tarafına yayıldı. Şafii mezhebi, günümüzde İran'da bile Şii ekolü ile yan yana bulunuyor. Anadolu'nun Doğu ve Güneydoğu Bölgesi, Irak ve Suriye'nin kuzeyi, Kafkasya, Azerbaycan, Hindistan, Filistin, Seylan ve Malaya Müslümanları arasında Şafii mezhebine mensup olanlar bir hayli fazla. Şafii mezhebi, Endonezya adalarında hakim olan tek mezhep.

Bir mezhebin kurucu imamı, diğer iki mezhep imamının talebesi, bir diğer mezhep imamının ise hocalığıyla müşerref olan İmam Şafii, İmam Malik İbni Enes'in direkt ve İmam Muhammed Şeybani yoluyla İmam-ı Azam'ın talebesi oldu. İmam Şafii, İmam Ahmed İbnü Hanbel'in de hocası.

İmam Şafii, Mısır'ın başkenti Kahire'de 20 Ocak 820'de vefat etti.

ALATURKA AİLESİ ÜYELERİ NE DİYOR?