GRAFİKLİ – “Önlem alınmazsa omurgalı hayvanların 3’te 2’si yok olabilir”

ANKARA (AA) – ŞERİFE ÇETİN – Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF) uzmanları, 3 Mart Dünya Yaban Hayatı Günü’nde uyarıda bulunarak, mevcut gidişatın sürmesi halinde biyo çeşitliliğin ciddi şekilde tehlikeye gireceğini, dünya üzerindeki omurgalı hayvanların üçte ikisinin 2020’ye kadar yok olacağını belirtti.

WWF uzmanları, 3 Mart Dünya Yaban Hayatı Günü’nde, AA muhabirinin dünyadaki biyo çeşitliliğin karşı karşıya olduğu tehlikeler hakkındaki sorularını yanıtladı.

Uzmanların verdiği bilgiye göre, insan faaliyetlerinin doğaya verdiği zarar, dünya genelinde biyo çeşitliliği azaltıyor ve birçok canlı türünü yok olma tehlikesiyle karşı karşı bırakıyor.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 2014’te yaban hayatının özgün değerleri ve insanların refahına sağladığı katkıya dikkat çekmek için 3 Mart’ı Dünya Yaban Hayatı Günü ilan ettiğini hatırlatan uzmanlar, bu çerçevede yaban hayatın nasıl bir tehdit altında olduğunu incelemenin önemine dikkat çekti.

– Biyo çeşitlilik risk altında

Uzmanlara göre, dünya, canlı türlerinin hızlıca yok olduğu yeni bir dönemle karşı karşıya bulunuyor. Daha önce yeryüzünde yaşayan canlı türlerinin yüzde 99,9’u şu anda yok olmuş durumda.

Eski dönemlere göre hayvanların normal yok olma oranı bin, hatta 10 bin kat arttı.

WWF uzmanları, bugüne kadar yeryüzünde toplamda ne kadar canlı türünün yaşadığını bilmenin mümkün olmadığına işaret ederek, bu yüzden tam olarak ne kadar türün yok olduğunu hesaplamanın zorluğuna dikkati çekti.

Ancak yok olma oranının her yıl yüzde 0,01 olduğunu kaydeden uzmanlar, dünyada 100 milyon farklı canlı türü olduğu varsayılırsa bu yok olma oranıyla birlikte her yıl 10 bin canlı türünün yok olduğunu belirtti.

Yok olma riski taşıyan canlı türleri ve biyo çeşitlilik unsurları dağlar, ormanlar, göller, denizler, bitkiler ve nesli tükenmekte olan hayvanlar olarak sıralandı.

– Filler, kaplanlar ve maymungiller yok olabilir

WWF’nin iki yılda bir yayımlanan ve sonuncusu 2016’da çıkan Yaşayan Gezegen Raporu’na göre, 1970 ile 2012 yılları arasında hayvan nüfusu yüzde 58 azaldı.

Durumun çok ciddi olduğunu vurgulayan WWF uzmanları, “Hiçbir önlem alınmaz ve bu gidişat devam ederse 2020’ye kadar dünyadaki omurgalı hayvan nüfusunun yüzde 67’si tamamen yok olabilir.” uyarısında bulundu.

BioScience dergisinin 2016 yılında yayımladığı özel sayıda, aralarında kaplanların da bulunduğu etobur büyük memeli hayvanların yüzde 59’unun, otoburların da yüzde 60’ının yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğu kaydedildi.

En fazla büyük hayvan çeşidini barındıran Sahra Altı Afrika ve Güneydoğu Asya bölgesinde durumun ciddiyetini koruduğu bildirildi.

WWF uzmanları, tüm dünyanın risk altında olduğunu belirterek, şu ifadeleri kullandı:

“Özellikle ada ülkeleri, iklim değişikliğinden daha çabuk etkilendiği ve bu bölgelerde yaşayan türler bu hızlı değişime ayak uyduramadığı için daha büyük bir tehlike altındalar. Ayrıca, yeni tarım alanları açmak için Güney Amerika’da ve Uzakdoğu Asya ülkelerinde ormanların yok edilmesi, bu bölgelerde tür çeşitliliğinin de çok yüksek olması sebebiyle daha büyük felaketlere davetiye çıkarıyor.”

Yok olma tehlikesi taşıyan hayvanlar arasında filler, goriller, kaplanlar, akbabalar, gergedanlar, kutup ayıları ve bazı balık türleri bulunuyor. Ancak insanlar tarafından çok fazla bilinmeyen birçok hayvanın da neslinin tükenmekte olduğu belirtiliyor. Bu türler arasında “markhor” olarak adlandırılan bir tür keçi, dev çin semender balığı, golyat kurbağası, addaks antilopu, “kayıp nehir remorası” olarak bilinen bir tür balık, Ganj timsahı, gooty örümceği gibi hayvanlar yer alıyor.

Illinois Üniversitesi Antropoloji Profesörü Paul Garber, maymungiller üzerine yaptığı çalışma sonrasında bu türün yüzde 60’ının yok olma tehlikesi altında olduğunu kaydetti.

WWF uzmanları ise “son yapılan bir araştırmaya göre doğada sadece 880 dağ gorili kaldığını” açıkladı.

– İnsan etkisi yok ediyor

Birçok araştırma, canlı türlerine en büyük zararın insanın doğada yarattığı tahribattan kaynaklandığı konusunda hemfikir.

WWF uzmanları, “Dünyadaki canlı yaşamını yok oluşa sürükleyen en büyük tehditlerin başında habitat (yaşam alanı) kaybı ve bozulması geliyor. Yani, insan etkisinden bahsediyoruz. İnsan müdahalesinin yoğun olduğu her bölgede risk yüksek denebilir.” şeklinde konuştu.

Yaşayan Gezegen Raporu’nda ise insan nüfusunun 20. yüzyıldan itibaren kaydettiği çok hızlı büyüme sonucu doğal kaynaklara ciddi zarar verildiği bildirildi.

Geçmişte canlı türlerinin nesillerinin milyonlarca yılda tükendiğini kaydeden rapor, şimdi ise çok daha kısa sürede canlı türlerinin yok olduğuna dikkati çekti.

Doğal kaynaklara ve canlı türüne zarar veren faktörlerden birinin insanlardan kaynaklanan iklim değişikliği olduğu vurgulanan raporda, yüksek sera gazı salımı, doğal yaşam alanlarının tahrip edilmesi ve iklim değişimi sonucu sıcaklığın artmasının birçok canlı türünün yok olmasına neden olduğu açıklandı.

Raporda, insanların yol açtığı hava kirliliğinin yanı sıra aşırı avlanma, balıkçılık ve çok fazla hasat toplama gibi faaliyetlerin canlı türlerinin karşı karşıya kaldığı tehdidi ciddileştirdiği ifade edildi.

Organize suç gruplarının da nesli tükenmekte olan hayvanları öldürerek parçalarını satması ve yasa dışı evcil hayvan ticareti yapılması da raporda diğer risk unsurları olarak değerlendirildi.

– Yaban hayatı korunmalı

Dünyanın doğal dengesinin sürmesi için yaban hayatının korunması gerekiyor. Tehlikede olan yaban hayatının ekosistemde önemli rol oynadığı belirtiliyor. Örneğin, nesli tükenmekte olan fillerin “ekolojik mühendis” görevi gördüğü, geniş alanlara tohumların taşınmasına yardımcı olduğuna dikkat çekiliyor.

WWF Genel Direktörü Marco Lambertini, yaban hayatının korunmasının önemine değinerek, “Dünyadaki hayatın zenginliği ve çeşitliliği karmaşık yaşam sisteminin temelini oluşturuyor. Yaşam, yaşamı destekliyor. Biyo çeşitliliği kaybedersek, doğal dünya düzeni ve yaşam destek sistemleri çöker.” değerlendirmesini yaptı.

WWF uzmanları, yaban hayatındaki çeşitliliğin azalmasının insanlar üzerinde büyük etkisi olacağını, bu durumun çatışmalara bile yol açabileceği uyarısında bulundu. Uzmanlar, temiz su ve gıda güvenliğinin insanların doğa üzerinde yarattığı tahribat sonucu tehdit altında olduğu, bunun da doğal kaynakların tedariki için rekabet ortamı yaratacağı ifade etti.

– “Türkiye yaban hayatı açısından zengin bir ülke”

Türkiye’de de türlerin doğal yaşam alanlarının giderek daraldığını ve bütünlüğün bozulduğunu belirten WWF Türkiye uzmanları, aşırı tarımsal ilaç kullanımı ve kaçak avcılık gibi tehditlerin canlı türlerini ve nüfuslarını olumsuz etkilediğine dikkat çekti.

WWF uzmanları, Kara Avcılığı Kanunu ve Milli Parklar Kanunu gibi düzenlemelerle doğanın korunmasını yasal güvence altına aldığını, başta Orman ve Su İşleri Bakanlığı olmak üzere kamu kuruluşlarının Türkiye’de yaban hayatının korunması için çeşitli çalışmalar yaptığını belirtti.

WWF’nin Türkiye Doğa Koruma Direktörü Dr. Sedat Kalem ise “Yaban hayatı açısından zengin bir ülke olan Türkiye’nin, taraf olduğu Nesli Tehlike Altında Olan Yabani Hayvan ve Bitki Türlerinin Uluslararası Ticaretine İlişkin Sözleşme, biyo çeşitlilik, Bern ve benzeri sözleşmeler kapsamında önemli sorumlulukları bulunuyor.” dedi.

– Ne yapılmalı?

WWF uzmanları, biyolojik çeşitliliğin azalmasını engellemek için öncelikle tehditlerin neler olduğunu iyi bilmenin önemine işaret ederek, bu sorunlarla başa çıkabilmek için doğal varlıkları çok iyi korumak ve doğru yönetmek gerektiğine vurgu yaptı.

Adil bir kaynak yönetiminin tesis edilmesi gerektiğini belirten WWF uzmanları, ekonomik sistemin yeniden yapılandırması gerektiğini belirtti.

WWF uzmanları, “Bu noktada, enerji ve gıda sektörlerinin dönüşümü kritik öneme sahip.” ifadesini kullandı.

ALATURKA AİLESİ ÜYELERİ NE DİYOR?