DOKTORLAR KOVİD-19'LA SAVAŞI ANLATIYOR – Kovid-19'la mücadelede eşi ve çocuklarından ayrı 5 ay geçirdi

KONYA (AA) – ZEHRA MELEK ÇAT – Konya Eğitim ve Araştırma Hastanesi yeni tip koronavirüs (Kovid-19) yoğun bakım ünitesinde uzman doktor Fatih Yücel, salgınla mücadelede, 6 aylık hamile eşi ve 9 yaşındaki oğlundan ayrı görev yaptı.

Dünyayı etkisi altına alan Kovid-19'un Türkiye'de ilk vakanın görülmesiyle sağlık çalışanları, mücadelede ön safta yer aldı.

Sağlık Bakanlığı tarafından sağlık çalışanları için tahsis edilen otelde konaklayan Yücel, eşinin hamileliğinin son aylarında ve doğumdan sonra 2 ay ailesinin yanında çok fazla olamadı. İlk zamanlar eşi ve çocuklarından uzun süre ayrı kalan Yücel, bugünlerde hijyenle ilgili gerekli tedbirleri alarak ailesiyle bir araya geliyor.

Bu süreçte yaşadıklarını AA muhabirine anlatan Yücel, Türkiye'de ilk Kovid-19 vakası görülmesinden sonra yoğun bakım servisinde aktif çalıştığını söyledi.

Mart ayında ikinci çocuklarını beklediklerini dile getiren Yücel, "Hastalığın bulaştırıcı yönünün olması ve eşimin gebe olmasından dolayı eve gitmeme kararı aldım. İl Sağlık Müdürlüğünün tahsis ettiği otelde yaklaşık 5 ay konakladım. Ailemle sadece doğum zamanı 10 gün görüştük." dedi.

Yücel, bu sürecin eşi ve çocuğu için çok zor olduğunu belirterek hastalıkla mücadelenin belli bir seviyeye gelmesinin ardından eve gitmeye başladığını söyledi.

Oğlunun 5 ay kendinden, doğum sürecinde de annesinden ayrı kaldığını dile getiren Yücel, "Çocuk her zaman babası, annesi, kardeşi yani tüm aileyle birlikte olmak istiyor. Şu süreçte dışarı bile çıkmıyor çocuklarımız. Oğlum hem evden çıkmıyor hem de babasından uzaktaydı. Mümkün olduğunca aile büyüklerinden destek almaya çalıştık." diye konuştu.

Yücel, salgın dönemini oğluna anlattıklarını ve en az hasarla atlatmaya çalıştıklarını söyledi.

Tedbirlere en üst seviyede uymaya gayret ettiğini vurgulayan Yücel, şunları kaydetti:

"Yoğun bakımda kullanacağım kıyafetler hastanede duruyor. Evden çıkarken N95 maskemle çıkıyorum. Yoğun bakıma geldiğimde üzerimi değiştiriyorum. Yoğun bakımda çalışırken hastaların yanına girip, tedavilerimizi yaptıktan sonra evden gelirken kullandığım kıyafetleri giyiyorum. Eve girmeden önce eşime mesaj atıyorum 'Ben geliyorum.' diye. O kapıyı açık bırakıyor. Ben direkt banyoya giriyorum. Dışarıda giydiğim bütün kıyafetler yıkanıyor. Temizlenip ailemin yanına geçiyorum. Bunu her gün tekrarlıyorum. Bunda esneklik göstermiyorum."

– "Bıçağın iki keskin ucu gibi"

Yücel, sürecin hastalar açısından da çok zor olduğunu vurgulayarak yoğun bakım servisine hiçbir hasta yakınının alınmadığını söyledi.

Kovid-19 tanısı alıp durumu ağırlaşan kişilerin büyük bir hava açlığı ile yoğun bakıma geldiklerini ifade eden Yücel, hastaların klinik takip ve tedavilerini yaptıklarını anlattı.

Hastalara klinik tedavinin yanında psikolojik destek de sağlamaya çalıştıklarını belirten Yücel, şöyle devam etti:

"Bıçağın iki keskin ucu gibi. Hasta kötü geliyor. Takip, tedavi, psikolojik destek sağlandıktan sonra gayet iyi olup çıkabiliyor ama öyle bir yönü de var ki bazen hasta bütün çabalarımıza rağmen kurtulamıyor. Bu süreçte mutluluk ve üzüntüyü ortada buluşturup hastalarımıza en güzel desteği sağlamaya çalışıyoruz. Oradaki kişinin annem, babam, kardeşim hatta kendim olabileceğini düşünüyorum. Sağlık çalışanları olarak elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyoruz. Bundan kimsenin şüphesi olmasın."

– "Bir hafta arayla anne ve babasını kaybetti"

Yücel, mart ayında umreden gelen bir vatandaşın Kovid-19 tanısıyla yoğun bakım servisine yatırıldığını dile getirerek, hasta yakınıyla yaşadığı durumu şöyle anlattı:

"Takip ve tedavimizi yaptık. Bir polis oğlu vardı, babasının durumu hakkında bilgi vermek için görüşüyorduk. 7-8 gün takip ettikten sonra maalesef amcayı kaybettik. Ailesine bu bilgiyi vermek zor oluyor. Oğlu 'Allah'ın dediği olur.' diye metanetli durmaya çalıştı. 1-2 gün geçtikten sonra beni tekrar aradı. 'Hocam ne olur annemi kurtarın.' dedi. Annesi de kötüleşmiş ve yoğun bakıma getirildiğini söyledi. Annesinde de solunum güçlüğü vardı. Tedavimizi yaptık ama 3-4 gün sonra annesini de kaybettik. Bir hafta arayla hem annesini hem babasını kaybetti. Birçok olay yaşıyoruz ama bu, beni derinden etkiledi."

İyileşen hastalarla da büyük bir mutluluk yaşadıklarını söyleyen Yücel, şöyle devam etti:

"Kovid-19 tanılı solunum sıkıntısı çeken 40 yaşlarında bir hastam vardı. Hasta oksijen açlığı çekiyordu. Gerekli tedavileri uyguladık, bir süre sonra durumu düzelmeye başladı. Hastayı 5 gün sonra servise gönderdik. Hastayı servise gönderdikten yaklaşık bir hafta sonra hastayı karşımda gördüm. 'Hocam teşekkür etmeye geldim.' dedi. Olayın iki ucu var. Duyduğunuz sevinç çok mutlu ediyor ama öbür taraftan duyduğunuz üzüntü de yıkıyor. İki keskin ucu yaşıyoruz. Elimizden gelen hizmetin en iyisini vermeye çalışıyoruz."

– "Bir anlık nefes dünyaya bedel"

Aynı hastanede Kovid-19 hastalarına şifa vermeye çalışan Göz Hastalıkları Uzmanı Operatör Dr. Hasan Hüseyin Uysal da temel tıbbi eğitim aldıklarını ve Kovid-19 hakkında da bilgilendirildiğini anlattı.

Konya Şehir Hastanesinde de göz polikliniğinde hasta kabul ettiğini ancak branşı göz hastalıkları olmasına rağmen 6 aydır mesaisinin büyük bir çoğunluğunda Kovid-19 hastalarına hizmet verdiğini dile getiren Uysal, "Hastanın nefes alamadığını görmek çok acı verici. Serviste yatan hastaların kişisel işlerini yapamaz duruma gelmesini görmek çok zor." diye konuştu.

Koronavirüsle mücadelenin milli bir mesele olduğunu ifade eden Uysal, şunları kaydetti:

"Herkesin bu işin ucundan tutması gerekiyor. Sosyal medyada virüsü küçümseyen hatta virüsün olmadığını, her şeyin bir komplo olduğunu söyleyen haberler yayılıyor. Biz elimizde ölen, kıvranan insanları görüyoruz. 'Bir saniye düzgün nefes' isteyen insanları görüyoruz. Toplumdan, milletimizden istirhamımız şudur ki işi gören, yaşayan, işin içinde o acıyı çeken hastalarla kıvranan insanların sözlerine itibar etmek lazım. Herkesin bu işi karşıdakinin yükünü arttırmayacak şekilde sürdürmesi lazım. Süreci iyi yönetmek böyle olur. Sağlık çalışanları olarak biz elimizden geleni yapıyoruz."

Uysal, hastaların kendilerini arayan yakınlarıyla telefonda konuşamadıklarını belirterek "Hastalar, yakınları aradığında telefonu bize veriyor. Konuşamıyor, sesi çıkmıyor, nefesi yetmiyor. Bir anlık nefes dünyaya bedel. Bazı hastalar, tat ve koku alamadıklarından şikayet ediyorlar ama hiçbirisi nefes gibi değil." diye konuştu.

ALATURKA AİLESİ ÜYELERİ NE DİYOR?