DOKTORLAR KOVİD-19'LA SAVAŞI ANLATIYOR – Doğumu yaklaşan eşini evde bırakıp hastalarına şifa olmaya koştu

ERZİNCAN (AA) – BARIŞ YALÇINKAYA – Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi (EBYÜ) Mengücek Gazi Eğitim ve Araştırma Hastanesinde, yeni tip koronavirüsle (Kovid-19) mücadelede görev alan Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Mustafa Tosun, salgının ilk dönemlerinde 45 gün evine gidemediğini, hamile olan eşi yalnız kaldığı için çok sıkıntı çektiklerini söyledi.

Hastanenin Yoğun Bakım Servisinde görevli Dr. Öğretim Üyesi Tosun, AA muhabirine yaptığı açıklamada, poliklinik, servis ve yoğun bakımda görev yaparak Kovid-19 hastalarını tedavi etmeye çalıştıklarını söyledi.

Tosun, çok zorlukla karşılaştıklarını belirterek, göğüs hastalıkları uzmanlığının, bu sıkıntıların yanında daha kolay olduğunu ifade etti.

Salgının ilk dönemlerinde evine gidemediğini, hastanede görev yapması nedeniyle virüsü hamile eşine bulaştırmamak için eşiyle 1,5 ay görüşemediklerini ifade eden Tosun, şöyle konuştu:

"Önceden belki virüsü çok tanımadığımız için daha fazla tedirgin oluyorduk. Yaklaşık 45 gün evime gidemedim, Kredi Yurtlar Kurumunun sağladığı bir odada kaldım. O sırada eşim hamileydi, eşimin doğumuna 2 gün kala test yaptıktan sonra evime geçtim. Çünkü eşime de bakacak kimse yoktu. Eşimin ailesi, benim ailem salgından dolayı buraya gelmediler, çünkü Kovid-19 sebebiyle il dışına çıkış yasakları vardı. Eşimin refakatçisi ben oldum. Bir oğlum oldu, mayıs ayında. Ondan sonra belki biraz daha virüsü tanıdığımız için bir de artık alıştığımızdan dolayı, tedbirlerimizi alarak evimize gidip gelmeye başladık."

Tosun, Kovid-19 şikayeti ile yatan hastaların yoğun bakım sürecinde yaşadıklarına değinerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Yoğun bakımdaki hastaları eğer uyutuyorsak, onlar hiçbir şekilde bize şikayetlerini arz edemiyor. Ağızlarına tüp takılıysa, uyanık olsalar bile bazen ellerine kağıt kalem vererek şikayetlerini yazdırıyoruz. Hastaların dertlerinden ancak bir annenin bebeğe bakıp derdini anlaması gibi, hani bir bebek ağlarsa dersin ki 'ya gazı vardır ya karnı acıkmıştır' bunun gibi, hastalar da dertlerini bize anlatamıyor, biz onların nasıl bir sıkıntısı olduğunu anlayıp ona göre müdahale etmezsek, gerçekten sıkıntıları giderek büyüyor."

Yoğun bakım ünitesine yatan hastaların tüm ihtiyaçlarını karşıladıklarını anlatan Tosun, "Normal yaşantısında her işini kendisi yapan hastamız, yoğun bakıma gelip uyutucu ilaçla uyutulup sonra uyandırıldığında bir garip oluyor. Yemek yemesinden tutun, diğer zaruri ihtiyaçlarına kadar her türlü ihtiyacını başkalarının karşıladığını görüyor ve bir nevi bebek gibi oluyor." dedi.

– "İşimiz annelerin bebeklerine bakmasına benziyor"

Tosun, bu durumun, genç bir hasta için gerçekten zor bir durum olduğunu vurgulayarak, "Bu durum çok sıkıntılı, travmatik bir durum. O yüzden o hastaları utandırmadan, uygun bir şekilde örtünmesine dikkat ederek, gerekli tedavisini ve takibini yapmak durumunda kalıyoruz. İşimiz bu bakımdan, annelerin bebeklerine bakmasına benziyor." ifadelerini kullandı.

Tosun, hastaları ile sürekli empati yaptığını, kendisini yoğun bakımda hasta olarak hayal edip hastalara bu şekilde yaklaştığını anlattı.

Yoğun bakımda, hastaların moralinin yüksek olmasının çok önemli olduğunu, bunun için hastalara hastanede yatarken tedavide ne yaptıklarını anbean anlattıklarını dile getiren Tosun, bunun da tedavide iyi sonuç verdiğine işaret etti.

Tosun, sözlerini şöyle tamamladı:

"Gerçekten yoğun bakımda moral çok önemli, hasta eğer morali yerinde olursa gerçekten iyileşiyor. Hastalara güzel motivasyon verdiğinizde 'sen şu kadar süredir yoğun bakımda yattın, bugün günlerden şu, seni uyandırdık, şu kadar gündür yatıyorsun, koronavirüsü atlatıyorsun, akciğerin iyileşmeye başladı, bu çok güzel bir şey, sıradaki aşama, seni makineden ayırmamız gerekiyor ama senin bu konuda bize yardım etmen lazım' gibi, durumu hastalara anlattığımızda, gerçekten tedavide daha başarılı oluyoruz. Bu yaptıklarımızı bir hasta yakını fark etmiş, bize gelip teşekkür etti, bizler de bunun için çok mutluyuz."

ALATURKA AİLESİ ÜYELERİ NE DİYOR?