DERLEME İngiltere’nin AB’den ayrılma kararının yansımalarını derleyerek yayımlıyoruz. Saygılarımızla, AA

LONDRA (AA) – Birleşik Krallık’ta dün yapılan referandumda seçmenler ülkenin Avrupa Birliği’nden (AB) ayrılmasına karar verdi.

İngiltere, Galler, İskoçya ve Kuzey İrlanda’dan oluşan Birleşik Krallık’ın AB’den çıkıp çıkmamasının oylandığı referandumda, yaklaşık 33 milyon seçmen toplam 382 seçim bölgesinde sandık başına gitti.

Resmi sonuca göre, yüzde 72 katılımlı referandumda, 17 milyon 410 bin 742 kişi AB’den ayrılma yönünde oy kullanırken, 16 milyon 141 bin 241 seçmen de AB’de kalınması yönünde oy kullandı.

Buna göre halkın yüzde 51,9’u AB’den çıkılması, yüzde 48,1’i ise AB’de kalınması yönünde tercihte bulundu.

Tarihi referandumda İngiltere ve Galler’de birlikten ayrılmayı isteyen, İskoçya ve Kuzey İrlanda’da ise AB’de kalmak isteyen seçmenlerin tercihi öne çıktı.

Cameron’ın kararı, Lizbon Antlaşması’nın 50’nci maddesine bağlı olarak AB Konseyi’ne bildirmesi gerekiyor. Ülkenin birlikten ayrılma süreci, bu bildirim yapıldığında başlayacak ve taraflar ayrılığı müzakere edip bir anlaşma sağlayacak.

Anlaşma sağlandığı andan itibaren ya da bildirimden sonra en geç iki yıl içinde AB anlaşmaları İngiltere için uygulanır olmaktan çıkacak. Bu süreyi uzatma imkanı, AB ve İngiltere’nin oybirliğiyle mümkün olabilecek.

İngiliz vatandaşlarının AB ülkelerine seyahat etmek için vize almaları gerekip gerekmeyeceği ise AB ile varılacak anlaşmaya bağlı olacak. Ülke, birlikten çıkmasına karşın ortak pazarda kalmayı sürdürürse vatandaşları da AB ülkelerinde çalışmaya devam edebilecek. Ancak İngiliz hükümeti AB vatandaşlarına çalışma izni kısıtlaması getirirse kendi vatandaşlarının da AB ülkelerinde çalışmak için vize almaları gerekecek.

– Cameron görevi bırakacağını açıkladı

İngiltere’nin AB’de kalması için kampanya yürüten Başbakan David Cameron, “Ülkemizin yeni rotasında, dümende olmamın doğru olmadığını düşünüyorum.” dedi.

Cameron, dün düzenlenen AB referandumunun resmi sonuçlarının açıklamasının ardından Londra’daki Başbakanlık binası önünde yaptığı açıklamada, İngiltere’nin yanı sıra Birleşik Krallık’ı oluşturan İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda’daki hükümetlerin de ülkenin çıkarları için Avrupa Birliği ile müzakere sürecine katılması gerektiğini belirterek, bu sürece hazırlanılması gerektiğini söyledi.

Ülkesinin AB’de kalması için kampanya yürüttüğünü ancak halkın başka bir yol izlemek için çok açık bir karar aldığını vurgulayan İngiliz lider, ülkenin AB dışında yoluna devam edebileceğine inandığını söyleyerek, şöyle konuştu:

“Ülkeyi bu yola sokacak taze bir liderliğe ihtiyaç var. Ülkeyi sonraki hedefine taşıyacak kaptan olarak kalmaya çalışmayı doğru bulmuyorum. Başbakan olarak önümüzdeki haftalarda ve aylarda gemiyi sabit tutmak için elimden gelen her şeyi yapacağım. Bir istikrar döneminin, sonrasında ise yeni bir liderliğin gerekli olduğunu düşünüyorum. Bugün için kesin bir zaman çizelgesine gerek yok. Bugün kesin bir takvim vermeye gerek yok ancak bence ekim ayındaki Muhafazakar Parti kongresinde yeni bir başbakana sahip olmayı hedeflemeliyiz.” diye konuştu.

– Muhalefet liderine güven oylaması talebi

İngiltere’de ana muhalefetteki İşçi Partisi’nin lideri Jeremy Corbyn, Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği’nden (AB) ayrılma kararı almasının ardından, “AB’den ayrılmamız için müzakerelerin başlatılması kapsamında Lizbon Antlaşması’nın 50. maddesinin derhal yürürlüğe girmesi gerekiyor.” diye konuştu.

“Önümüzdeki günler zor geçecek” diyen Corbyn, AB ile yapılacak müzakerelerde, işlerin ve çalışma koşullarının korunması için ellerinden geleni yapacaklarını söyledi.

Corbyn, bir gazetecinin, “İstifa edecek misiniz?” sorusuna, “Hayır. AB ile ilgili birçok eleştiriye maruz kaldım. Sonucu kabul ediyoruz, yolumuza devam edeceğiz.” dedi.

Öte yandan İşçi Partili bazı muhalif vekiller de liderleri Corbyn hakkında güven oylaması teklifinde bulundu. İşçi Partili vekiller Margaret Hodge ile Ann Coffey, İşçi Partisi’nin Parlamento Başkanı John Cryer’a gönderdikleri mektupta, önümüzdeki hafta Jeremy Corbyn hakkında güven oylamasına gidilmesi taleplerini iletti.

– Johnson ve Gove

Referandum sürecinde Birleşik Krallık’ın AB’den ayrılması gerektiğini savunan ve “Ayrılığa Oy Ver” kampanyasının başını çeken Muhafazakar Partili siyasiler, eski Londra Belediye Başkanı Boris Johnson ve İngiltere Adalet Bakanı Michael Gove, referandum sonucuna ilişkin basın toplantısı düzenledi.

Johnson, birlikten ayrılma kararının halkın kararı olduğuna işaret ederek, AB’den ayrılma sürecinin başlaması dışında, kısa vadede hiçbir değişikliğin yaşanmayacağını vurguladı.

Hiçbir şeyin aceleye getirilmemesi gerektiğini belirterek, AB’ye üye ülkelerin birlikten çıkışını düzenleyen Lizbon Antlaşması’nın 50. maddesinin yürürlüğe girmesine gerek olmadığını söyleyen Johnson, “Yurt içinde ya da yurt dışında olanlar endişelenmesin, bu, Birleşik Krallık’ın bölündüğü ya da daha az Avrupalı olduğu anlamına gelmiyor. Sırtımızı Avrupa’ya dönemeyiz, Avrupa’nın bir parçasıyız.” dedi.

Bu arada Johnson, kampanyanın merkezine gitmek üzere Londra’daki evinden çıktığı sırada bazı vatandaşlar tarafından yuhalandı.

Adalet Bakanı Michael Gove da AB ile müzakereler devam ederken, ticaret ilişkilerinin mevcut durumunu koruyacağını savunarak, “Biz her zaman açık, kapsayıcı, hoşgörülü ve eli açık bir ulus olduk. Şimdi bu açıklığı daha ileri taşımak için yeni bir şansımız var. Serbest ticarete ve işbirliğine dayalı olarak Avrupalı komşularımızla daha pozitif ve güçlü ilişki kurabiliriz.” dedi.

– Farage’dan “Bağımsızlık günü” talebi

AB ve göçmen karşıtı görüşleriyle bilinen ve birlikten ayrılık yönünde kampanya yürüten Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisinin (UKIP) lideri Nigel Farage, “İlk yapmamız gereken şey, Brexit’e bağlı bir hükümete sahip olmak. Bu, kilit bir konu.” dedi.

AB ile çıkış müzakerelerinin mümkün olan en kısa sürede başlatılması gerektiğini ifade eden Farage, “AB ölüyor. Gelecekte umarım birlikte hareket eden, işbirliği yapan bağımsız Avrupa ülkelerini görürüz. AB’den ayrılma müzakerelerini bir an önce başlatıp yeniden küresel bir aktöre dönüşmeliyiz. 23 Haziran’ı resmi tatil ilan edip ‘bağımsızlık günü’ olarak adlandırmalıyız.” diye konuştu.

– İskoçya ve Kuzey İrlanda

İskoçya bölgesel yönetiminin Başbakanı Nicola Sturgeon, yeni bir bağımsızlık referandumu için yasal hazırlık yapacaklarını, “ikinci bir referandumun masada olduğunu” söyledi.

Referandum sonucundan duyduğu üzüntüyü dile getiren Sturgeon, “İskoçya geleceğini AB’de görüyor. İskoçya isteğimiz dışında AB dışına çıkarılacaktır. Bu demokratik olarak kabul edilemez.” dedi.

İskoç kabinesinin yarın bir araya geleceğini ve bir sonraki adımı görüşeceğini kaydeden Sturgeon, AB’de kalmak için tüm seçenekleri değerlendireceklerini ifade etti.

Kuzey İrlanda’daki ayrılıkçı Sinn Fein Partisi adına açıklamada bulunan Kuzey İrlanda Başbakan Yardımcısı Martin McGuinness de Brexit kararının ardından, İrlanda ve Kuzey İrlanda’nın birleşmesi için referandum düzenlenmesi çağrısında bulundu. Parti, Birleşik Krallık’ın AB’den çıkmasıyla, bu ülkenin Kuzey İrlanda halkının çıkarlarını temsil etme yetkisinden mahrum kalacağını bildirdi.

– Referandumun ekonomik yansımaları

İngiltere Maliye Bakanı George Osborne, G-7 ülkelerindeki mevkidaşları ile görüşerek İngiltere’nin AB’den çıkış kararının piyasalara olan yansımasına ilişkin bilgi verdi.

Sürecin İngiltere Hazine Bakanlığı ve İngiltere Merkez Bankası (BoE) tarafından yakında izlendiğini kaydeden Osborne, “G-7 ülkelerinin merkez bankaları, piyasaların işleyişini desteklemek amacıyla yeterli likidite desteğinin sağlanması konusunda gerekli adımları attı.” ifadesini kullandı.

Osborne, “Zorlu bir kampanyaydı. Benim arzu ettiğim sonuç çıkmadı. Fakat Britanya halkının kararına saygı duyuyorum. Bu sürecin işlemesi için elimden geleni yapacağım.” şeklinde konuştu.

– Acil durum planı uygulamada

İngiltere Merkez Bankası Başkanı Mark Carney, bankanın mali istikrarı sağlamak için gerekli tüm adımları atmaya hazır olduğunu belirtti.

Carney, yeni dönemde kaçınılmaz olarak birtakım belirsizliklerin oluşacağını belirterek, “İngiltere Merkez Bankası kapsamlı acil durum planını uygulamaya koymuştur. Bankamız önümüzdeki günlerde ekonomik koşulları değerlendirecektir.” dedi.

İngiltere Merkez Bankasının yaklaşık 250 milyar sterlin seviyesinde ek likidite sağlayabileceğini belirten Carney, İngiliz bankalarının daha önceki stres testlerini geçtiğini hatırlatarak, bankaların dirençli olduğunu vurguladı. Bankanın gerekli durumlarda ek döviz likiditesi de sağlayabileceğini belirten Carney, “İlerleyen zamanda gerekli görülen her türlü adımı atmakta tereddüt etmeyeceğiz.” ifadesini kullandı.

Referandumda ilk açılan sandıklardan itibaren İngiliz sterlini gece boyu oynaklığını sürdürdü. Referandumun ardından İngiliz sterlini son 31 yılın en düşük seviyesini gördü. Sabah saatlerinde İngiliz sterlini ABD doları karşısında yüzde 9,88 oranında değer kaybederek 1,3408 seviyesine geriledi.

Güne sert düşüşle başlayan Londra Borsası’nda FTSE 100 endeksi, yaklaşık yüzde 3,15 düşüşle kapandı.

İngiltere’nin önde gelen bankaları Barclays, RBS ve Lloyds Banking’in hisseleri de yüzde sert bir şekilde düştü.

Öte yandan İngiltere’de yaklaşık 15 bin kişiye istihdam sağlayan Airbus’tan yapılan açıklamada şirketin gelecek dönemde İngiltere’deki yatırım stratejisini yeniden değerlendireceği belirtildi.

– Moody’s ve Standard & Poor’s

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s İngiltere’nin AB’den ayrılma kararının ülkenin kredi notu için negatif olduğunu açıkladı.

Kredi derecelendirme kuruluşundan yapılan açıklamada, “İngiltere’nin AB’de ayrılması ülkenin ekonomik ve mali performansı üzerindeki belirsizliklerin uzamasına neden olarak baskı oluşturacak. Karar İngiltere’nin kredi notu ve derecelendirilen diğer kuruluşlar için kredi negatif etki gösterecektir.” ifadeleri kullanıldı.

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard & Poor’s’tan yapılan açıklamada ise İngiltere’nin “AAA” olan kredi notunu kaybedebileceği belirtildi.

– Londopendence

Referandumda yaklaşık yüzde 60 oranında birlikte kalma yönünde oy kullanılan başkent Londra’nın bağımsızlık ilan etmesi (Londopendence) için imza kampanyası başlatıldı.

Londra’nın Müslüman Belediye Başkanı Sadık Han’a hitaben kaleme alınan, binlerce kişinin imza verdiği dilekçede, Han’ın, Londra’yı İngiltere’den bağımsız devlet olarak ilan etmesi ve AB’ye üye yapması çağrısında bulunuldu. Şu ana kadar 27 binden fazla kişinin imzaladığı dilekçe, Sadık Han’ın “başkan” olmasını öngörüyor.

– Brexit futbolu da vuracak

Dünyanın en prestijli liglerinden biri kabul edilen Premier Lig’de Bosman kurallarına göre çalışma iznine ihtiyacı olmayan AB üyesi ülkelerin futbolcuları, ülke AB’den çıktıktan sonra transfer süreçleri farklı bir zeminde ilerleyecek. Adada çeşitli liglerde forma giyen ve AB referandumunun sonuçlarından etkilenecek 400’den fazla futbolcu var.

Premier Lig, Championship ve İskoçya Birinci Ligi’nde kriterleri karşılayamayan AB üyesi ülkelerden toplam 332 futbolcu var. İngiltere Championship’te mücadele eden 180 futbolcudan sadece 23’ü çalışma vizesi alabilecek durumda bulunurken, İskoçya’da ise 50’den fazla futbolcunun tamamı kriterlere takılıyor.

Sterlinin değer kaybetmesi de kulüpleri transfer dönemlerinde daha dikkatli düşünmek zorunda bırakacak.

Büyük bütçeli transferlerle kadrosunu güçlendirmek isteyen İngiliz kulüpleri, sterlinin değer kaybı nedeniyle bonservis öderken kasasından daha fazla para çıkmasını göze alacak.

Sterlinin değer kaybının sevindireceği bir kesim de yabancı yatırımcılar olacak. İlerleyen dönemde yabancı yatırımcıların satın aldığı kulüp sayısı artabilir.

ALATURKA AİLESİ ÜYELERİ NE DİYOR?