Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı

ANKARA (AA) – Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, ABD'nin terör örgütleri PYD/YPG'ye yönelik kararına ilişkin, “PKK'nın Suriye kolu olarak tanımladıkları PYD ve YPG'yi şimdi meşru, terörle ilgisi olmayan, PKK'dan ayrı bir örgüt gibi tanımlamaya çalışmaları bize sorarsanız beyhude bir çabadır. ” dedi.

Kalın, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında yapılan Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı sonrasında gazetecilerin sorularını yanıtladı.

ABD'nin terör örgütü PKK'ya mensup sözde üst düzey yöneticiler Murat Karayılan, Cemil Bayık ve Duran Kalkan'ın kimlik ya da yer tespitini mümkün kılacak bilgiler karşılığında para ödülü verileceğini duyurması hatırlatılarak, bugün de ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey tarafından “PYD, YPG'nin terör örgütü olarak görülmediğine ” dair açıklamaların sorulması üzerine Kalın, “ABD'nin terör örgütünün 3 mensubuyla ilgili böyle bir ödül vermesi çok geç kalmış bir adımdır, olumlu olmakla beraber çok gecikmiş bir adımdır. ” diye konuştu.

Kalın, ABD'nin, PKK'yı 1997'de terör örgütü olarak tanıdığını anımsatarak, “Bu insanlar yeni terörist olmadılar, bunlar PKK'nın içinde üst düzey yönetiminde yıllardır bulunan kişiler. Biz bunlarla mücadele ederken maalesef ne ABD'den ne de diğer Avrupalı müttefiklerimizden arzu ettiğimiz düzeyde sonuç alıcı bir iş birliğini şu ana kadar görmedik. ” değerlendirmesinde bulundu.

Bu adımın atılmasının elbette pozitif bir unsur olarak not edilmesi gerektiğinin altını çizen Kalın, “Ama burada şöyle bir beklenti varsa; 'Bakın biz, PKK'nın 3 üst düzey yöneticisine para ödülü koyduk, dolayısıyla bu PKK ile mücadelede bizim, sizin yanınızda olduğumuzu gösteriyor. Ama eş zamanlı olarak PYD/YPG konusunda da siz tutumunuzu yumuşatın' gibi bir beklenti söz konusu ise bunun bir karşılığının olmadığını açıkça ifade etmek isterim. ” ifadesini kullandı.

Kalın, buradaki temel problemin ABD'nin, PYD ve YPG'yi “terör örgütü ” olarak tanımlamamasından kaynaklandığını vurguladı.

Bir yıl öncesine kadar ABD'nin bütün istihbarat raporlarında, söz konusu örgütlerin “PKK'nın Suriye kolu ” olarak tanımladığını anımsatan Kalın, “PKK'nın Suriye kolu olarak tanımladıkları PYD ve YPG'yi şimdi meşru, terörle ilgisi olmayan, PKK'dan ayrı bir örgüt gibi tanımlamaya çalışmaları bize sorarsanız beyhude bir çabadır. ” dedi.

İbrahim Kalın, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bununla bizi asla ikna edemezler, aslında kendileri de bundan çok ikna olmuş değiller ama bir taktik hareketi olarak, belki bir manevra olarak, bu ayrımı yapmaya çalıştıklarını ifade ediyorlar. Açıkçası bizim açımızdan bunun hiçbir geçerliliği söz konusu değil. PYD ve YPG'nin, PKK'nın Suriye kolu olduğunu herkes biliyor. PYD/YPG yapılanmasının Suriye sahasında bütün önemli talimatlarını Kandil'den aldığını, PKK elebaşlarından aldığını, yani başına ödül çıkarttıkları kişilerden aldıklarını herkes biliyor.

Burada biraz amiyane tabirle, böyle birbirimizi kandırmaya dönük bir oyunun içinde olmayı biz Amerika Birleşik Devletleri gibi bir ülkeye yakıştıramıyoruz. Bunun bizim açımızdan kabule dilebilir, ikna edici bir tarafı da söz konusu değil. PYD/YPG konusunda Türkiye tavrını çok net bir şekilde ortaya koymuştur, bunda da herhangi bir değişiklik söz konusu olmayacaktır. Bizim beklentimiz terörün her türüne karşı mücadelede müttefiklerimizin kelimenin tam manasıyla yanımızda yer almasıdır. ”

İbrahim Kalın, bunun birtakım taktik manevralarla zamana yayarak, el çabukluklarıyla öteleyerek ya da gündemi başka taraflara çekmeye çalışmanın netice vermeyeceğini, asıl meselenin özüne ilişkin beklentilerinin hala baki olduğunu vurguladı.

– Türkçe ezan konusu

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, uzun yıllar sonra yeniden Türkçe ezan tartışmalarının gündeme geldiği ve CHP Milletvekili Öztürk Yılmaz'ın açıklamalarının sorulması üzerine, “Eğer CHP'li yetkililer, partilerinin adında geçtiği gibi, bir cumhuriyet ve halk partisiyseler burada kamuoyunun verdiği tepkiye herhalde bigane kalmamalıdırlar. ” diye konuştu.

“Türkçe ezan ” meselesinin ülkede tartışıldığını, yıllarca derin yaralar açtığını ve milletin iradesiyle milletin zihninde ve kanunlarında çözülmüş, bir kenara konmuş bir mesele olduğunu belirten Kalın, şunları söyledi:

“Bu konuyu gündeme getirmek birilerinin hala tek parti dönemi özlemi içerisinde olduğunu ifade eder. Bundan daha öte bir anlamı olmaz. Ezan-ı Muhammedi, Müslümanların evrensel ezanıdır, dilidir. Dünyanın neresine giderseniz gidin Ezan-ı Muhammedi bilindiği şekilde Arapça olarak Hz. Peygamber Efendimizden tevarüs edildiği şekilde bin 400 küsur yıldır okunmaktadır. Bunu değiştirmeye dönük adımların ne kamuoyunun vicdanında bir karşılık bulacağı, ne sosyolojik ne de dini açıdan bir meşruiyetinin olmayacağı açık seçik ortadadır. ”

“İnsanlarımız ezanı anlasınlar ” gibi bir niyetle bunun yapıldığı takdirde, burada da halkın zekasıyla dalga geçen, hakaret eden bir tutum içerisinde olunduğunun altını çizen Kalın, bu tartışmayı dönüp dönüp tekrar gündeme getirmenin sadece kamuoyunun tepkisini çekmekten başka bir işe yaramayacağına dikkati çekti.

Kalın, CHP'nin bazı yetkilileri dışında bu konuyu gündeme getirenin de pek olmadığına değindi.

– “İlkesel bir pozisyon ortaya koymuştur ”

Bir süredir Sayıştayın özellikle belediyelerle ilgili bazı raporların medyada yer aldığı hatırlatılarak, bunlarla ilgili hükümetin bir adım atıp atmayacağı sorusu üzerine Kalın, şu değerlendirmede bulundu:

“Bu konuda parti sözcümüze belki yönlendirmeniz daha isabetli olur. Ama şunu ifade edeyim, bu Sayıştay raporlarında sadece AK Partili değil CHP, MHP ve diğer partilerin de belediyeleri var. AK parti bugüne kadar yolsuzluklar konusunda tavizsiz bir siyasi çizgi izlemiştir. Bu tavır değişmemiştir, bundan sonra da asla değişmeyecektir. Cumhurbaşkanımız bu konuda son derece net olmuştur, kendi teşkilatıyla, belediyeleriyle ilgili. Bu konudaki net tavrı aynen devam etmektedir. ”

Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, “Türk'üm ama Türkçü değilim. ” açıklamaları hatırlatılarak, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in bu konudaki eleştirisinin sorulmasına şu yanıtı verdi:

“AK Parti'yi, HDP ile aynı cümle içerisinde kullanmak bile siyasi bir safsatadır. Eğer Sayın Akşener bu konuda bir safsata başlatmak istiyorsa, bu kendi bileceği bir şeydir ama AK Parti'nin, parti kadrolarının, Genel Başkanı Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, bir terör örgütünün siyasi kolu gibi hareket eden bu yapı hakkındaki duruşu son derece nettir. Tersine bu siyasi yapıyla bugüne kadar hangi partilerin ne tür ilişkiler içerisinde olduğunu kamuoyu da gayet iyi bilmektedir.

Cumhurbaşkanımız, 'Türk'üm ama Türkçü değilim' derken son derece ilkesel bir pozisyon ortaya koymuştur. Yani ben Türk'üm, Türklüğümle övünürüm ama diğer etnik gruplara mensup olan insanlar da kendi etnik kimlikleriyle gurur duyabilirler. Bu bizi bir millet olma vasfından uzaklaştırmaz. 'Türk milleti' dediğimizde bütün bu unsurları kucaklayan bir milletten, millet vasfından bahsediyoruz… ”

Kalın, bunu gölgeleyecek dar yaklaşımların bütün milleti olumsuz yönde etkilediğini belirterek, AK Parti'nin kurulduğu ilk yıllardan beri bütün icraatlarında bu çizgiyi hep muhafaza ettiğini söyledi.

Buradan hareketle “AK Parti'nin Türklükle bir sorunu var ” gibi birtakım çıkarımların biraz siyasi safsata kategorisine girdiğini vurgulayan Kalın, “Hele hele AK Parti'yi, HDP ile bir şekilde ilişkilendirmek gibi herhalde bu ülkede hem PKK terör örgütünü hem onun siyasi yapılanmalarına karşı en güçlü ve kararlı mücadeleyi vermiş bir siyasi parti ve onun genel başkanı ve cumhurbaşkanı sıfatıyla Cumhurbaşkanımızın bu konudaki tavrı çok açık ve net bir şekilde ortadadır. Bunun ötesinde kurulacak bir cümlenin gerçekten hakikatle uzaktan yakından bir ilgisi yok. ” diye konuştu.

– “Vatandaşlarımızı rahatlatacak tedbirler alınmaya devam edecek ”

Bakanlar Kurulunda gıda fiyatlarındaki enflasyonun düşürmesiyle ilgili bir konunun görüşülüp görüşülmediğinin sorulmasına Kalın, şu karşılığı verdi:

“Bu konu bugün spesifik olarak gündeme gelmedi. Çünkü ekonomiyle ilgili ayrı sunum söz konusu değildi. Fakat Hazine ve Maliye Bakanımızın işaret ettiği nokta özellikle gıda fiyatlarında son dönemdeki bu artışlarla ilgili çok önemli bir hususun altını çiziyor. Biliyorsunuz, Bakanlığımız son dönemde bir dizi tedbir paketi açıkladı ve bunun olumlu sonuçlarını da hem piyasalarda hem kamuoyunda görmeye başladık. Yani vergilerin indirilmesi, döviz kurundaki iyileşme, ithalat-ihracat dengesindeki olumlu gelişme, istihdamdaki olumlu gelişme bütün bunlar gıda fiyatları da dahil olmak üzere enflasyonun düşürülmesine dönük adımlardır.

Bu konuda güzel sonuçlar almaya başladık. Sayın Bakanımızın da ifade ettiği gibi ağustos ve eylül ayında yaşanan şişirilmiş bir kriz havası vardı, onu büyük oranda geride bırakmaya başladık. O yüzden ekim verileri daha iyi geldi, kasım ve aralık verileri daha da iyi olacak. O çerçevede son kullanıcıya doğruda dokunan gıda fiyatlarıyla ilgili de birtakım tedbirler alınıyor. Ticaret Bakanlığımız da bu konuda tedbirler alıyor. Dolayısıyla hem üretim hem ithalat-ihracat hem de regülasyon anlamında bu konuda vatandaşlarımızı rahatlatacak tedbirler bundan sonra da alınmaya devam edecek. “

– “Türkiye'nin böyle bir uluslararası platforma davet edilmesi önemli “

“Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın hafta sonu Paris'te katılacağı programda liderlerle görüşme programının belli oldu mu? ” sorusu üzerine Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, şu bilgileri verdi:

“Sayın Cumhurbaşkanımız 10-11 Kasım'da Paris'de düzenlenen 1. Dünya Savaşı'nı sona erdiren antlaşmanın 100'üncü yılı münasebetiyle bir uluslararası toplantıya Fransa Devlet Başkanı Macron'un davetine icabeten katılacak. Bu programa, 70 civarında hükümet ve devlet başkanının katılması öngörülüyor. Sayın Cumhurbaşkanımız da bu törenlere katılacaklar, Paris'teyken oraya katılan devlet başkanlarıyla da ikili görüşmeleri olacak, BM Genel Sekreterini kabul edecek. Ayrıca program elverdiği orandan da diğer ikili görüşmelerini gerçekleştirecek.

Türkiye'nin böyle bir uluslararası platforma davet edilmesi önemli. Türkiye'nin bölgesel ve küresel diplomasi içerisindeki yerini teyit etmesi açısından da önem arz ediyor. İkili görüşmeler de törenlerin yanında ayrıca önem arz ediyor. Önümüzdeki haftalarda üst düzey başka ziyaretlerde olacak. Bildiğiniz gibi ay sonunda G20 Zirvesi münasebetiyle Arjantin'e bir ziyareti olacak Sayın Cumhurbaşkanımızın. Orada da G20 liderleriyle görüşmeleri olacak, öncesinde de bir dizi üst düzey ziyaretler olabilir. ”

(Bitti)

ALATURKA AİLESİ ÜYELERİ NE DİYOR?