“Çerkes Sürgünü’nün başka bir örneği yok”

ANKARA (AA) – BAYRAM ALTUĞ – Kafkas Araştırma Kültür ve Dayanışma Vakfı (KAFDAV) Başkanı Muhittin Ünal, tarihe “Çerkes Sürgünü” olarak geçen ve her yıl 21 Mayıs’ta anılan büyük felaketin dünyada başka bir örneği olmadığını söyledi.

Çerkes Sürgünü’nün 152. yıl dönümüyle ilgili AA muhabirine değerlendirmede bulunan Ünal, “Sürgünün temelinde, bütün halde yaşayan bir milletin parçalara ayrılarak, uluslaşma ve devletleşmesinin engellenmesi, kültürel açıdan durdurulması ve yok edilmesi vardır.” dedi.

Kafkasya’daki sürgününün dünyada başka bir örneği olmadığını vurgulayan Ünal, “21 Mayıs 1864 Çerkes halkının uluslaşma ve kültürel gelişiminin durdurulduğu andır.” diye konuştu.

Sürgün sonrası Türkiye ve dünyanın değişik ülkelerinde parçalar halinde yaşayan Çerkes halklarının kendi öz kültür ve kimliklerine tutunmaya çalıştıklarına değinen Ünal, şöyle devam etti:

“Dünyada hiçbir halk üçüncü, dördüncü sürgünü görmemiştir. Ama Çerkesler bunu yaşadı. İlk sürülenler Balkanlara gönderildi. 93 Harbi’nden (1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı) sonra Suriye’ye sürüldüler ve Golan Tepeleri’ne yerleştirildiler. 1967 Arap-İsrail savaşından sonra da üçüncü kez yerlerinden edildiler. Kimi Anadolu’ya, kimi Amerika’ya, kimi Şam’a, kimi de Ürdün’e gitti. Şam’a ve Ürdün’e gidenler şimdi dördüncü kez Suriye’deki savaş nedeniyle bu sürgünü yaşıyor. Bir halk 150 yıl aradan sonra bile yaşadığı yerde kök salamıyorsa ve tekrar göçe zorlanıyorsa, bu çok önemli bir sorundur.” ifadesini kullandı.

– “Çerkesler artık Türkiye’yi ana vatanları olarak kabul ediyor”

Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ufuk Tavkul da Çerkes Sürgünü’nün uzunca bir süreye yayılan tehcir hareketi olduğuna işaret ederek, dedesinin de yaşanan sürgün sonrası 1905’te Anadolu’ya göç ettiği bilgisini paylaştı.

Çarlık Rusyasının başlıca amacının Kafkasya’yı Kafkas halklarından arındırarak, bölgeye Kazak Rusları ve diğer Rus unsurlarının yerleştirilmesi olduğunu belirten Tavkul, şunları kaydetti:

“Rusya bu coğrafyayı İmparatorluğunun bir parçası haline getirmek istiyordu. Bu amaçla 300 yıl süren Kafkas-Rus savaşlarının nihayetinde tehcir başladı. Yaklaşık 150 yıldır, Kafkasya’daki nüfustan daha fazla Kafkas kökenli bir nüfus, başta Osmanlı Devleti’nin toprakları olmak üzere dünyanın dört bir yanına dağılmış durumda. Eski Osmanlı toprakları olan Suriye, Ürdün, Irak ve hatta İsrail’in iki köyünde bile Çerkesler muhacir olarak yaşıyorlar. Anadolu’nun neresine giderseniz gidin mutlaka Çerkes kökenli bir köy karşınıza çıkar. Ayrıca Balkanlar’da Kosova dahil o bölgeye yerleştiler. Dolayısıyla Çerkesler yaklaşık 150 yıldır ata yurtlarından uzakta yaşayan bir millet.”

Tavkul, son yapılan araştırmalarda Kafkas halklarının farklı diller konuşsalar da etnik ve genetik açıdan tek millet ve ortak topluluk olduklarının ortaya çıktığına dikkati çekerek, “Fakat bir türlü birleşemiyorlar. Zaten Rusya’nın da siyaseti buydu. Parçala, böl ve yönet siyaseti. Etnik kimliklerini birbirlerine karşı kışkırtarak birleşmelerini de engelledi. Bu durum böylece günümüze kadar geldi.” şeklinde konuştu.

Çerkeslerin Kafkasya’ya kitlesel olarak dönmelerinin artık mümkün olmadığına işaret eden Tavkul, sürgünle Anadolu’ya gelen Çerkes ve diğer Kafkas halklarının Türkiye’yi kendi vatanları olarak gördüklerini ifade etti.

Tavkul, “Çerkesler artık Türkiye’yi anavatanları olarak kabul ediyor. Kafkasları ise dedelerinin göç ettikleri ‘ata yurt’ olarak benimsiyorlar ama nerede yaşarlarsa yaşasınlar eğer Kafkas kökenli halklar yaşadıkları ülkelerde kendi kimlik ve kültürlerine sahip çıkarlarsa, kim bilir gelecekte ata yurtlarına tekrar dönebilirler.” değerlendirmesinde bulundu.

Ankara Çerkes Derneği Başkanı Murat Özden ise 21 Mayıs’ın Çerkesler açısından sürgün ve soykırımın sembolleştiği bir gün olduğunu belirterek, “Çerkes Sürgünü aynı zamanda soykırımdır. Yaklaşık 1 milyondan fazla insanın yurtlarından zorla çıkarılması ve bunların büyük bir oranda yollarda kaybedilmesi bir soykırımdır.” tespitini paylaştı.

21 Mayıs’ın “Büyük felaket yılı” ilan edilmesi ve Kafkas soykırımının tanınması fikrini de destelediklerini söyleyen Özden, Rusya’nın genel yayılmacı politikası sonucu Çerkeslerin başına gelen felaketleri Tatar ve Çeçen halklarının da yaşadığına değindi.

ALATURKA AİLESİ ÜYELERİ NE DİYOR?