“Boğaziçi Zirvesi'nde 380 milyon dolara yakın ön anlaşma imzalandı”

İSTANBUL (AA) – Cumhurbaşkanlığı himayelerinde yapılan 9. Boğaziçi Zirvesi'ne yapılan iş anlaşmaların yanında dünya barışı ile sürdürülebilir kalkınmaya yönelik konuşmalar damga vurdu.

Uluslararası İşbirliği Platformu'ndan (UİP) yapılan açıklamaya göre, UİP tarafından düzenlenen 9. Boğaziçi Zirvesi, 81 ülkeden 2 binin üzerinde katılımcı ile İstanbul'da gerçekleştirildi. Siyaset, ekonomi, kültür, sanat ve spor alanından önemli isimlerin katıldığı zirvede, sürdürülebilir kalkınma ve dünya barışına ilişkin önemli mesajlar verildi.

Açıklamada görüşlerine yer verilen UİP Kurucu Başkanı Cengiz Özgencil, zirve sonrası en önemli sonucun ana temalarında da vurguladıkları gibi dünya barışına ve yeryüzünde bulunan bütün ülkelerin savaşsız kalkınma hamlelerine katkıda bulunmak olduğunu kaydetti.

Özgencil, bu mesajın zirveye katılan iki cumhurbaşkanı, iki başbakan, 11 farklı ülkeden gelen bakanlar, iki eski devlet başkanı, üç eski başbakan, bir devlet başkan yardımcısı ve 200’e yakın konuşmacı tarafından da verildiğine dikkati çekti.

Zirvede çok önemli ekonomik iş birliklerinin de gerçekleştiğini kaydeden Özgencil, “Görüşmelerin yapılması için otelde 5 ayrı salon kiraladık. Bunların tümü üç gün boyunca doluydu ve çok sayıda B2B görüşmeler yapıldı. Biz görüşmeleri takip etmiyoruz ama sonuçları ile ilgili bize geri dönüşler oluyor. 6 ayrı grup tarafından 380 milyon dolara yakın ön anlaşmanın imzalandığını tahmin ediyoruz. Bu anlaşmalar daha çok mega projeler ve enerji ile ilgili. Bunların haricinde de bilgimiz olmayan çok sayıda anlaşma imzalandığını düşünüyoruz. ” ifadelerini kullandı.

  • “10'uncu yıla damgasını vuracak yeni etkinlikler planlıyoruz “

Özgencil, zirveye gelen 81 ülkeden katılımcıların kendilerini organizasyon konusunda tebrik ettiğini belirterek, tümünün gelecek yıl da katılmak istediklerini söylediklerini bildirerek, “Önümüzdeki sene 10'uncu yılımız ve çok büyük atılımlar yapmayı planlıyoruz. 10'uncu yıla damgasını vuracak yeni etkinlikler planlıyoruz. ” ifadelerini kullandı.

Zirvede 30'un üzerinde panel yapıldığını belirten Özgencil, hemen hepsinin yoğun bir katılımla gerçekleştiğini ve çok ilgi gördüğünü kaydetti. Üç gün süren görüşmelerde, konuşmacıların savaşın en derin ekonomik durgunluklardan daha da ağır iktisadi sonuçları olduğuna işaret ettiklerini anlatan Özgencil, “Konuşmacılar ülkelerin iç siyasi kavgalarını uluslararası alana taşıyarak, iç barışlarını ve refahlarını güçlendiremeyeceklerinin altını çizdi. Barışın sürdürülmesinin ve herkes için kalkınmanın madalyonun iki yüzü olduğu konusunda görüş birliği sağlandı. Ayrıca her iki hedefin de gerçekleştirilmesi için arayışlara yön verecek ilkelerin neler olduğu tartışıldı. ” değerlendirmesinde bulundu.

Her ne kadar zengin bir ilkeler listesi geliştirilebilirse de bazı ilkelerin olmazsa olmaz nitelikte olduğunun belirlendiğini ifade eden Özgencil, şunları aktardı:

“İlk olarak, dünyada sürdürülebilir kalkınmanın gerçekleşmesi, uluslararası ticaretteki engellerin arttırılmasını değil, giderek azaltılmasını ve kaldırılmasını gerektiriyor. Engeller, onları oluşturanlar dâhil her ülkeyi fakirleştiriyor. İkinci olarak, sürdürülebilir kalkınmanın itici gücü, buluşlar ve inovasyondur ve bunun için toplumlarda düşünceyi ve saygıyı ön plana çıkaran özgürlük ortamına ihtiyaç vardır. Üçüncü olarak ülkeler iyi yönetilmeli. Toplumu baskı altına alan, yozlaşmayı doğal karşılayan ve insanının maddi ve manevi refahını ihmal eden yönetimlerle barışın sürdürülmesi ve herkes için kalkınma olanaksızdır. Dördüncü ve son olarak da dünya yönetişiminde reforma ihtiyaç vardır.

Günümüzde dünya yönetişiminin çatısını, az sayıda ülkeye fazla söz hakkı tanıyan ve temsil yetenekleri giderek zayıflayan nitelikteki yapılar oluşturuyor. Daha da üzücü olan, uluslararası alanda kararları çok taraflı süreçler sonucu almak, yerini tek taraflı icraatlarla almaya bırakmış durumda. Küreselleşme çağı olarak adlandıracağımız yüzyılımızı, çağımıza uygun ortak değerlerle donatmak ve bu değerler üzerine inşa edilecek fikir birliğinden eylem birliğine dönüştürmek bir tercih değil zorunluluk haline geldi. Bunu yapamadığımız takdirde, kazananı olmayan herkesin kaybettiği bir çatışma ortamına girmemiz maalesef sanıldığından daha kolay olacak. Sonuç olarak barış yoksa sürdürülebilir kalkınma olmaz, sürdürülebilir kalkınma olmazsa da barış kurulamaz. ”

ALATURKA AİLESİ ÜYELERİ NE DİYOR?