“Besinleri yeni baştan sağlıklı hale getirmek için çalışıyoruz”

İZMİR (AA) – EFSUN YILMAZ – Harvard Üniversitesi Genetik Kompleks Hastalıklar Bölüm Başkanı Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil, şu anda besinlerin içindeki öğeleri detaylı şekilde anlayıp, onları yeni baştan sağlıklı hale getirmek ve daha sağlıklı bir yaşam elde etmek üzerine çalıştıklarını söyledi.

Genetik mekanizmaları alanında yaptığı çalışmaların yanı sıra yeni tedavi yöntemleriyle tıp dünyasında çığır açan ve “Dahi Türk” olarak bilinen Hotamışlıgil, “Metabolizma ve Kanser Sempozyumu”na katılmak üzere geldiği İzmir’de, AA muhabirinin sorularını yanıtladı.

Diyabet ve karaciğer yağlanması gibi hastalıkları durdurabilecek özelliklere sahip olduğu düşünülen “lipokin” isimli hormonu keşfeden Hotamışlıgil, dünyanın en büyük problemlerinden birinin metabolik hastalıklar olduğunu belirtti.

Hotamışlıgil, metabolizmadaki değişimlerin insanoğluna hastalıklar hakkında birçok şey öğrettiğini, bazı durumlarda metabolizmaya müdahale yoluyla hastalıkları önleme ve tedavinin mümkün olabileceğini söyledi.

Metabolik hastalıkların etkileri bakımından doğal afetlerle, iklim değişikliği ya da su problemleriyle yarışabileceğine işaret eden Hotamışlıgil, “Obezite, diyabet, kalp ve damar hastalıkları, beyin, solunum sistemi, kanser gibi hastalıkların insan sağlığına ve sağlık sistemine negatif etkisi çok büyük. Biz, bu hastalıkların kontrol edilemez hale gelmeden engellenmesini ya da tedavi edilmesini sağlamak istiyoruz. Yapmak istediğimiz şeylerden biri, besinlerin içindeki öğeleri detaylı bir şekilde anlayıp onları yeni baştan bir araya getirmek ve sağlıklı bir şekilde sunmak.” dedi.

Bir bardak kahveyi herkesin “kahve” olarak gördüğünü, ancak o kahvenin “6 bin değişik molekül” olarak tanımlanabileceğini ifade eden Hotamışlıgil, “Ben o kahveyi molekül olarak hayal ediyorum. Birtakım zararlı moleküller de var, yararlı olanlar da var. Yediğimiz, içtiğimiz her şey molekül açısından hazine, fakat araştırılmamış. Özellikle yakın zamanda yaptığımız araştırmalardan biri bu. Bunların hepsi doğal maddeler. Vücudumuza her an gelen ve giden malzeme bunlar.” diye konuştu.

– Lipokin hormonu

Vücutta üretilen, ama her zaman “etkin doza” çıkmayan maddeler üzerinde de çalışmalarını sürdürdüklerini anlatan Hotamışlıgil, şöyle devam etti:

“Çok nadir koşullarda üretime geçen, örneğin çok uzun süre açlıktan sonra ortaya çıkan maddeler var, ama normal yaşamda onlarla karşılaşmıyorsunuz. Biz 8 yıl önce bu maddeleri bulmaya başladığımız zaman onların içinde basit bir yağ asidine rastlamıştık, lipokin denen şey o. Yağ dokusunun çok özel durumlarda salgıladığı, karaciğere gidip yağ depolanmasına engel olan basit bir molekül. Aynı zamanda da insüline benzer şekilde vücutta üretilen şekerin kas dokusunda yanmasını sağlıyor. Yani vücuttaki metabolik dengeyi çok etkin şekilde koruyabilen basit bir yağ molekülü.”

Hotamışlıgil, hormon denilince herkesin aklına protein hormonların geldiğini, ama aslında yapısı yağ olan hormonlar da olduğunu söyledi. Hotamışlıgil, “Biz bunlardan birisini bulmuşsak demek ki daha binlerce var. Bu da konunun çok derinlemesine araştırılması gereken bir hazine olduğuna işaret ediyor. Harvard Sabri Ülker Merkezi’nde kurmaya çalıştığımız platformlardan birisi bu. Hayal ettiğimiz şey 1 bardak ekstra zeytinyağı alımı gibi olacak. Bu şekilde toplum sağlığına katkıda bulunabileceğimizi düşünüyoruz. Çok sayıda insan için ucuz ve rahat çözümler üretmeye çalışıyoruz.” dedi.

– Yeni bir beslenme düzeni

Demir eksikliğinin giderilmesi, vitaminlerin bulunması, folik asitin gelişim üzerindeki etkisinin saptanması gibi çalışmaların insan sağlığı üzerinde büyük önem taşıdığını dile getiren Hotamışlıgil, bunların hepsinin beslenmeyle ilgili olduğuna dikkati çekti.

Beslenme konusundaki tıbbi çalışmalarda 1950’lerden sonra sahada bir değişiklik olduğunu ifade eden Gökhan Hotamışlıgil, “1950’lerden sonra insanlar temel bilimsel verilerle beslenme girişimleri geliştirmek yerine, birçok insanın ne yiyip içtiğine bakarak önerilerde bulunmaya başlıyor. Aslında toplum sağlığına en çok katkısı olan şeyler beslenme konusunda temel araştırmalardan geliyor. Şimdi elimizde 1950’lerde hiç düşünülmeyecek düzeyde güçlü araçlar var, ayrıştırmak, karakterini ortaya çıkarmak ve fonksiyonunu ölçmek için. Şimdi biz tekrar geri dönüp beslenme dünyasını 21. yüzyıla taşımak istiyoruz.” diye konuştu.

Araştırmalarının obezite, diyabet, kalp hastalıkları gibi alanlarda çok çarpıcı uygulamaları olduğunu belirten Hotamışlıgil, “Mesela yaş ile hastalanma süresi arasındaki ilişkiyi ortadan kaldırmak mümkün. İnsanların, 150 sene yaşamasını değil, ama yaşadıkları sürenin tamamını sağlıklı geçirmesini hayal ediyoruz.” ifadelerini kullandı.

ALATURKA AİLESİ ÜYELERİ NE DİYOR?