ANALİZ – İran’da “astronomik maaş” tartışmaları

İSTANBUL (AA) – AHMET DURSUN – İran’da üst düzey devlet yetkililerinin maaş bordrolarının basına sızdırılmasıyla başlayan “astronomik maaş” tartışmasının, muhafazakar kesimlerce “devrimin değerlerini aşındırmakla” suçlanan Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’ye yönelik halk desteğini azaltacağı öngörülüyor.

İran’da üst düzey devlet yetkililerine astronomik maaşlar ödendiğinin ortaya çıkmasıyla yükselen tepkilerin ardından art arda istifalar ve görevden alma kararları geldi. Cumhurbaşkanı Ruhani’nin soruşturma talimatı vermesi üzerine dün devlete ait Saderat Bank, Mehr ve Millet bankalarının genel müdürleri istifa etti. İş Bakanlığına bağlı Refah Bank Genel Müdürü Ali Sıdki de geçen hafta görevden alındı.

Olayın ortaya çıkmasının ardından görevinden ayrılan ilk isim ise yüksek maaş aldığı ortaya çıkan İran Merkez Sigorta Şirketi Genel Müdürü Muhammed İbrahim Emin oldu. Emin, özür dileyerek istifasını sundu.

Maaş bordrolarının sızdırılmasındaki amacın Ruhani hükümetini zayıflatmak olduğunu öne süren Şark Gazetesi gibi reformcu kanada yakın basın, Emin’in ülkedeki sigorta sektörüne şeffaflık kazandırarak yolsuzluğun önüne geçtiği için hedef alındığını iddia etti. Reformcu siyasetçilerden Abdullah Nasıri de “Vakayi İttifakiye” gazetesinde yayımlanan bir röportajında, “Ruhani’nin rakipleri astronomik maaş alan 3 bin yetkilinin bordrolarını ele geçirdiler ve kritik bir zamanda bunları kullanacaklar” diyerek, muhafazakar kesimin elindeki belgelerin henüz küçük bir kısmını yayımladığını öne sürdü.

Hükümetin soruşturma açmasına rağmen bazı üst düzey yetkililerin ülkede ciddi ekonomik sorunların yaşandığı ve işsizliğin en yüksek seviyede bulunduğu bir dönemde, almaları gereken maaşın 50 kat fazlasını aldığının ortaya çıkması, tartışmalarda Ruhani’nin kardeşi ve özel danışmanı Hüseyin Feridun’un da adının geçmesi, İran Cumhurbaşkanı’nın gelecek yıl düzenlenecek seçimleri ikinci kez kazanma umudunu da baltaladı.

Yaşananlar ülkede devrimin kendi değerlerinden uzaklaştığı yorumlarına neden olurken, ülkenin en üst otoritesi dini lider Ayetullah Ali Hamaney de Ruhani ve kabine üyelerini kabul ettiği bir görüşmede bu duruma dikkati çekerek, “Astronomik maaş aslında ülkenin değerlerine saldırıdır.” ifadesini kullandı.

Konuyla ilgili AA muhabirine değerlendirmede bulunan Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Dış Politika Uzmanı Abdullah Yegin, tartışmanın özellikle Ruhani hükümetinin yıpratılması üzerine kurulmuş olduğu yorumunu yaptı.

Yegin, muhafazakar kesimin Cumhurbaşkanı Ruhani’nin imajını zedelemeyi hedeflediğini söyleyerek şunları ifade etti:

“Olay kamuoyu tarafından tamamen sahiplenildi ve bir anda yüksek düzeyli bir hassasiyet oluştu. Bu da Ruhani aleyhine dönüşebilecek bir kampanya potansiyelini taşıyor. Ancak öte taraftan söz konusu skandal Ruhani ve taraftarları için bir fırsat da yaratmış durumdadır. Bu yüksek maaşlar Ruhani döneminde başlamadı. Dolayısıyla da şu anda astronomik maaşlar alan üst düzey görevlilerin önemli bir kısmı Ruhani öncesi göreve getirilmiş isimlerden oluşuyor. Dolayısıyla da Ruhani taraftarları söz konusu skandalı tersi bir duruma çevirip seçim kampanyasında lehlerine kullanabilirler.”

– “Ruhani için hem tehdit hem de fırsat olabilir”

Ruhani ve ekibinin söz konusu skandal ve bu skandalın kamuoyunda oluşturduğu hassasiyeti devlet bürokrasisini tamamen yeniden dizayn etmek için de bir fırsata çevirebileceği değerlendirmesinde bulunan Yegin, şöyle devam etti:

“Birçok kurumda muhafazakar bürokratik işleyiş herhangi bir reformcu hükümetin, bürokrasiye nüfuz edebilmesini bugüne kadar önemli ölçüde engelledi. Ancak kamuoyunun şu andaki üst düzey hassasiyeti mevcut bürokratik oligarşiye darbe indirmek için büyük bir fırsat ve geniş halk desteği anlamına geliyor ki eğer Ruhani bunu kullanırsa bu olay eski bürokratik anlayışın tamamen tasfiyesine kadar bile gidebilir. Sonuç olarak bahsi geçen skandal, Ruhani ve taraftarları için hem büyük bir tehdit hem de büyük bir fırsatı aynı anda içinde barındırmaktadır. Sonucu belirleyecek olan ise sürecin nasıl yönetileceğidir.”

– “Devrimin kendi amaçlarından uzaklaştığı yorumları yaygın”

Omran Stratejik Araştırmalar Merkezi’nden Ortadoğu Uzmanı Arif Keskin ise ülkede yaşananların siyasi tartışmanın ötesinde devrimin temel amaçlarıyla birlikte ideolojik bir zeminde de tartışıldığını ve devrimin kendi amaçlarından uzaklaştığı yorumlarının yaygınlaştığını belirtti.

“Devrim kendisini mustazafların devrimi olarak gösteriyordu. Devrimi yapanlar fakir bir hayat yaşadığını ve fakirliğin güzel olduğunu gösteriyorlardı” diyen Keskin, “Gelinen noktada fakirleri, adaleti ve mustazafları bir kenara bırakan bürokratik oligarşi oluştuğu ve bu oligarkların istedikleri kadar maaş alarak lüks bir hayat sürebildikleri yorumları yapılıyor. Bu da devrimin kendi amaçlarından ne kadar uzaklaştığının bir göstergesi olarak sunuluyor. Bundan dolayı birçok kişi buradan yola çıkarak devrimin kendini sorgulayarak iddia ettiği söylemlere geri dönmesi gerektiğini söylüyor.” ifadelerini kullandı.

Meselenin bir başka boyutuna da dikkati çeken Keskin, şunları söyledi:

“Reformcular İran’ın en önemli sorununun siyasal problem olduğunu söylerken muhafazakarlar ise en önemli sorunun ekonomi, adalet ve eşitsiz gelir dağılımı olduğu söylemleriyle reformcuların karşısına çıktılar. Ahmedinejad da kendisinden önceki Rafsancani ve Hatemi dönemini yolsuzluk, hatta ekonomik cuntacılıkla suçladı. Bu şekilde iktidarı kazandı ve söylemini de bu şekilde sürdürdü. Ruhani ise iktidara gelince bu kez Ahmedinejad döneminde daha fazla yolsuzluk olduğunu söyleyerek Ahmedinejad’ın söylemlerini muhafazakarlara karşı kullanmaya başladı.”

Keskin, “Muhafazakarlar, maaş tartışması sayesinde İran ile ABD arasındaki anlaşmanın gereksiz olduğu, Ruhani’nin ekonomik vaatlerinin gerçekleşmediği ve Ahmedinejad yolsuzlukla suçlanırken aslında Ruhani’nin gırtlağa kadar yolsuzluğa battığı görüntüsü oluşturuyorlar. Bu çerçevede de bu astronomik maaşlar konusunu gündeme getirdiler.” diye konuştu.

İran konusunda araştırmalar yapan Fatıma Samadi de tartışmanın Ruhani’nin yolsuzlukla mücadele konusundaki söylemlerine ve halk nezdindeki imajına darbe vurduğu görüşünü dile getirdi.

Yaşananları zamanlama itibarıyla Ruhani ve ekibiyle rakipleri arasındaki siyasi çekişme çerçevesinde anlamanın mümkün olduğunu söyleyen Samadi, “Bu yaşananlar hiç kuşkusuz Ruhani’nin halk desteğini etkileyecek. İran ekonomisinin yapısında nükleer anlaşmanın, özellikle de bankalar ve finans işlemleri alanında uygulanmasının önünde de yeni engeller oluşturacaktır.” değerlendirmesinde bulundu.

– Ruhani “devrimin değerlerini aşındırmakla” suçlanıyor

Ülkede ılımlı bazen de modern olarak nitelenen Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, muhafazakar kesimlerce uzun süredir “devrimin değerlerini aşındırmakla” suçlanıyor. Ruhani, selefi Mahmud Ahmedinejad döneminin aksine Batı’ya karşı ılımlı siyaset izleyerek, ülkenin nükleer faaliyetleri konusunda da Batı’ya daha fazla şeffaflık sözü verdi ve geçen yıl imzalanan nükleer anlaşmayla da bu sözünü yerine getirdi.

Ruhani ve ekibi özellikle Batı’yla imzalanan nükleer anlaşmanın da aslında “ABD’ye teslimiyet” olduğunu savunan muhafazakar kesimin eleştirilerine sık sık maruz kalıyor. Anlaşmanın yürürlüğe girdiği 16 Ocak’tan sonra yaptırımların kaldırılacağı beklentisinin gerçekleşmemesi de muhafazakarların Ruhani hükümetine yönelttiği eleştirileri artırmasına neden oldu.

ALATURKA AİLESİ ÜYELERİ NE DİYOR?