AK Parti’de uluslararası basın temsilcilerine bilgilendirme (2)

ANKARA (AA) – AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Cevdet Yılmaz, “Bir ülkede darbe girişiminde bulunan, potansiyel olarak bütün ülkelerde darbecidir. Her ülke bu riskle karşı karşıyadır.” dedi.

Genel başkan yardımcıları Mehdi Eker, Cevdet Yılmaz ve Yasin Aktay, Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) 15 Temmuz’daki darbe girişimi ve sonrasındaki gelişmeleri değerlendirmek üzere, Anadolu Ajansı, Associated Press, Al Jazeera Tv, Agence France-Presse, Financial Times, Doğan Haber Ajansı, El Mundo, France 24, Le Figaro, Hürriyet Daily News, Reuters, Sabah Daily News, TRT World, TASS News Agency’nin muhabir ve editörleri ile parti genel merkezinde bir araya geldi.

Yılmaz, FETÖ’nün darbe girişimini, “Türk tarihinin en vahim hadiselerinden bir tanesi” olarak nitelendirdi.

“Türkiye’de geçmişte de darbeler yaşadık. Tarihimizde darbeler var ve ama hiçbir darbede sivil halka yönelik bu kadar vahşi bir saldırıyla karşı karşıya kalmamıştık.” ifadesini kullanan Yılmaz, “İlk defa elinde silah, tank, savaş uçaklarıyla bir güruh, halka doğrudan saldırdı. Ayrım gözetmeksizin, AK Partili, CHP’li, MHP’li, HDP’li gibi bir ayrımı gözetmeksizin, bütün milleti hedef aldılar. Bunun en açık göstergesi TBMM’ye savaş uçaklarıyla saldırmalarıdır.” diye konuştu.

Yaşanan darbe girişiminin, milli birliğin tazelendiği bir tecrübe olduğuna dikkati çeken Yılmaz sözlerini şöyle sürdürdü:

“Değişik inançlardan, gruplardan, siyasi görüşlerden, bütün toplumsal kesimlerin ortak tepki verdiği bir hadise oldu. Dolayısıyla en önemli etkilerinden biri bu tecrübenin, Türkiye’nin milli birliğini güçlendirmesi oldu. Diğer taraftan yine bu tecrübe, Türkiye’de siyasi kutuplaşmayı azalttı. Bu darbe teşebbüsünden önce siyasetimizde normal ölçülerin biraz ötesinde giden bir kutuplaşma olduğunu söylemek durumundayız. Ancak bu vahim hadise karşısında ortaya konan tavır, bütün siyasi partilerin, bütün kesimlerin bir araya gelmesi, geçmişte kurulamayan birtakım diyalogların kurulmasına, iç siyasi kutuplaşmanın azalmasına yol açtı.”

– “Hiçbir krizi israf etmeyin”

Türkiye’nin, 15 Temmuz’un öncesine göre artık çok daha güçlü bir uzlaşma, demokratik ve diyalog kültürüne sahip bir ülke konumuna geldiğini dile getiren Yılmaz, darbeye karşı topyekun duruşun bir daha böyle hadiselerin yaşanmaması adına en büyük güvence olduğunu bildirdi. Yılmaz, “Bu darbeciler, bu üniforma giymiş teröristler, toplumun hiçbir kesiminden destek görmediler. Kendi dar birtakım çevreleri dışında toplumun hiçbir kesiminden destek görmediler. Bu anlamda halkımıza, tüm kesimlere şükranlarımızı sunuyoruz.” dedi.

Yılmaz, yaşanan darbe girişiminin, Türkiye’de demokrasi için yeni bir fırsat da doğurduğuna işaret ederek, şöyle devam etti:

“Daha ileri demokratik adımlar için aslında çok önemli bir fırsat doğuruyor. Ekonomide, ‘Hiçbir krizi israf etmeyin.’ diye bir söz vardır. Bütün krizleri pozitif yönde fırsata dönüştürme diye bir söz vardır. Aynı şey siyaset için de geçerli. Türkiye yaşadığı bu sorunları fırsata dönüştürmek zorunda, daha ileri demokratik adımlar için bu zemini değerlendirme durumunda. Biz parti olarak böyle bakıyoruz. Bu ortamı çok daha ileri demokratik adımlar atabilmek için değerlendirme gayreti içindeyiz. Anayasa konusunda muhalefetle bir uzlaşı arayışı içindeyiz. Diğer taraftan kanun hükmünde bazı kararnamelerle özellikle güvenlik bürokrasisi yeniden yapılandırılıyor.”

– “Medyamıza demokrasimiz adına şükranlarımı sunuyorum”

Sadece toplum ve siyasetin değil medyanın da bu süreçte çok iyi bir imtihan verdiğinin altını çizen Yılmaz, kahramanca görev yapan Türk medyasına teşekkürlerini iletti.

Cevdet Yılmaz, cuntacıların toplumda oluşturmaya çalıştığı algı operasyonunu medyanın boşa çıkardığını vurgulayarak, “Dünya medyası bizim medyamızın bu kahramanlığını yeterince takdir etmedi, yeterince görmedi. Bunu görmesi gerekir, bunu takdir etmesi lazım. Hiçbir şey için değilse bile dünya medyasının demokratik olgunluğunu ortaya koymak bakımından, Türkiye’deki medyanın bu kahramanlığı dünyaya daha iyi yansımalı diye düşünüyorum. Kendi adıma, Medyadan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olarak, şükranlarımı sunuyorum. Darbe girişiminin karşısında duran, algı operasyonlarını boşa çıkaran, halkı doğru bilgilendiren ve bu yollar da darbenin boşa çıkmasına hizmet eden medyamıza, demokrasimiz adına şükranlarımı sunuyorum.” ifadelerini kullandı.

“Bu yapı sadece Türkiye için değil bütün dünya için bir tehdit.” diyen Yılmaz, şunları kaydetti:

“Sadece bizim milli güvenliğimizi tehdit etmiyor bu yapı. Çalıştığı bütün ülkelerdeki milli güvenliği tehdit ediyor aslında. Bunun çok iyi görülmesi lazım. Biz bu tecrübeyi yaşadık, başkaları bizden öğrensinler. Gerçekten bu çok önemli bir mesaj. Bir ülkede darbe girişiminde bulunan, potansiyel olarak bütün ülkelerde darbecidir. Her ülke bu riskle karşı karşıyadır. Bu yapının devlette, bürokraside, toplumun değişik kesimlerinde örgütlendiği gibi istihbarat yapılanmaları içinde terör örgütleriyle de bağlantılı birtakım hareketlilikler içinde olduğunu da biliyoruz. Bu yapının, içinde çalıştığı her ülke için, bir güvenlik ve darbe riski oluşturduğunu özellikle ifade etmek isterim.

Eğer DAEŞ terörünü de, diğer terörleri de, bu terörü de yeneceksek daha fazla uluslararası uzlaşmaya, birlikte hareket etmeye ihtiyacımız var. Buradan ABD yetkililerine sesleniyorum, bu konuda bakanlarımız, yetkililerimiz gerekli dosyaları iletiyorlar. Bizzat gidip bunu da aktaracaklar. Bu terör örgütü başının mutlaka Türkiye’ye iade edilmesi lazım. Bu, hak ettiği şekilde, adil bir şekilde yargılanmalı ve cezasını da en ağır şekilde çekmeli. İnsanlara bu bir borçtur. 15 Temmuz gecesi hayatını kaybeden, en değerli varlığını kaybeden insanlara, yaralanan, gazi olan, belki bir ömür boyu bu yaraları taşıyacak insanlara hepimizin borcudur diye düşünüyorum. Bunun gerçekleşmemesi Türkiye’yi maalesef farklı bir duyguya da itiyor. Onu da söylemek durumundayız. Toplumumuzda Batı dünyasına, ABD’ye karşı farklı bir tavır da gelişiyor. Anti Batıcı, anti Amerikancı bir tavra da maalesef bu tutum destek oluyor. Onu da vurgulamak zorundayız. Bu kişinin iade edilmesinin ben tam tersi bir düşünce oluşturacağını düşünüyorum.”

– “Destansı bir olay”

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Yasin Aktay da FETÖ’nün konvansiyonel terör örgütlerinden çok farklı bir terör örgütü olduğunu belirtti.

Söz konusu örgütün, “devletin içinde kendi iç hiyerarşisini ve devletten bağımsız kendi iç yapılanmasını oluşturması bakımından çok daha tehlikeli bir örgüt” olduğunun altını çizen Aktay, 50 yıllık birikim ve stratejik bir plana sahip olan bu yapının, devleti ele geçirme gibi bir amaca hizmet ettiğinin çok daha iyi görüldüğünü söyledi.

Aktay, paralel yapının örgütlendiği her ülkede ciddi bir güvenlik zafiyeti oluşturduğuna dikkati çekti.

Yaşanan darbe girişimin insan hakları boyutuna ilişkin düşüncelerini aktaran Aktay, şu değerlendirmeyi yaptı:

“Çok şükür darbe millet tarafından püskürtüldü. Bunlar muhalefetiyle, iktidarıyla bütün 79 milyon insan tarafından püskürtüldü. Esasen bu durumun kendisi, dünyada gerek insan hakları kuruluşları gerek demokrasiye çok düşkün, demokratik değerleri çok önemseyen çevrelerin, dönüp Türkiye’ye mükemmel bir örnek olarak bakmalarını gerektiren destansı bir olaydır. Türkiye halkı olarak kendimizle gurur duyuyoruz. ‘Demokrasiyi bu dünyada hak eden, bu dünyada hakkıyla bugün kendi ülkesinde yaşatma durumunda olan bir ülke varsa artık Türkiye’dir’ deme onur ve gururunu yaşıyoruz.”

Aktay, Türkiye’de, dünyada örneği olmayan demokratik bir devrim yaşandığını söyledi.

– “Darbecilere yönelik bile olsa işkence vakası yok”

“Ne yazık ki bizim paralel yapı dediğimiz bu Fetullahçı Terör Örgütü, kurduğu paravan basın kuruluşları, uluslararası lobiler, tanıtım ve PR lobileri yoluyla da gerçekleri olduğundan farklı şekilde yutturma konusunda sonsuz bir maharete sahip.” ifadelerini kullanan Aktay, şunları kaydetti:

“Bu yapı şimdiye kadar ‘Türkiye’de otoriter bir yönetimin olduğu’ yalanını dünyaya neredeyse benimsetti. Dünyada bir darbe olmuş, bu darbenin vehametini, bu darbenin kötülüğünü hızlı bir biçimde kamufle edip, dünyaya darbecilerin haklarının ihlal ediliyor olduğu hikayesini bu kadar hızlı bir biçimde yutturuyor bulmasını da çok manidar buluyoruz. Onların bu söyledikleri elbette yalandır. Onların bu maharetleri zaten bizim tarafımızdan biliniyor. Bizim sözümüz, bunların yalanlarını bu kadar hızlı bir biçimde ve bu kadar ucuz satın alma telaşına düşenlere. Biz onları da uyarmak istiyoruz. Bu konuda Türkiye’deki gerçekleri görmek istiyorsanız, gelecekseniz Türkiye’de gerçekten hak ihlalleri var mı, yok mu bakacaksınız.

Devletin insan hakları ihlalleri sıfıra yaklaşmıştır. Kontrol dışı olabilecek insan hakkı ihlallerinin yargıya açık olmasını da sonuna kadar sağladık. Buna mukabil darbe dolayısıyla ortaya çıkan suçları elbette ki yargının önüne çıkardık. Arbedenin dışında yani olay günü yaşanan arbedenin dışında hiç kimse ne mahkemelerde ne karakollarda velev ki bu darbecilere yönelik bile olsa hiç kimse bir işkence vakası tespit edemez. Her şey insanların gözü önünde oluyor. Bu konuda devlet olarak bizim işkenceye toleransımız yok. Darbecilere yönelik bile olsa işkence vakası yok. Darbeciler şu anda özgür Türk yargısı karşısında yargılanmaktadırlar. Yargısız bir infaza asla tabi tutulmamaktadırlar.”

(Sürecek)

ALATURKA AİLESİ ÜYELERİ NE DİYOR?