2019 Yılı Bütçesi Plan ve Bütçe Komisyonunda

TBMM (AA) – Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, “Türkiye'nin özel öğretiminin belli bir noktaya gelmesi konusunda biraz desteklenmesi gerekiyordu. Bence bu desteklendi. Şu aşamada bir hükümet kararı olarak, özel öğretime ayırdığımız bütçenin, büyük ölçüde, olanakları daha kısıtlı olan resmi okullarımıza aktarılması yaklaşımına bu süreçte ihtiyaç olduğu düşünüldü. ” dedi.

Selçuk, bakanlığının 2019 yılı bütçesinin görüşüldüğü TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, milletvekillerinin sorularını yanıtladı.

Komisyon üyelerinin eğitim meselesine bu kadar dahil olmasından duyduğu memnuniyeti dile getiren Selçuk, “Türkiye'nin en büyük sorunu değil de en büyük çözümü olarak eğitimi görüyor olmanız gerçekten çok etkileyici. Ben onun için özellikle teşekkür etmek isterim. ” dedi.

Selçuk'un, konuşmasını sürdürürken mikrofonun aniden kapanması üzerine, “Sanırım sürem doldu, teşekkür ederim ” demesi, salonda gülüşmelere neden oldu.

Yayınladıkları vizyon belgesine atıfta bulunan Selçuk, neden bir yol haritası yayınladıklarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Bunun, kendisinin kişisel tercihi olduğunu belirten Selçuk, “Tercihimin ana motivasyonu şuydu: Biz topluma neyin nasıl, hangi ay olacağını taahhüt edersek ve kendimize, topluma bir ortak hedef koyarsak, bunun bir bakanlık, bir bürokrasi meselesi olmadığını, bunun aslında bir toplumsal taahhüt meselesi. Eğer paylaşabilirsek bunun faydası olacağını düşündüm. ” diye konuştu.

Ortay koydukları hedeflerin bir temenni olmadığını vurgulayan Bakan Selçuk, şöyle devam etti:

“Hangi hedef olursa olsun, bunun genel bir fizibilitesinin yapılmış olduğunu burada kanıtlayabilirim, geriye dönük olarak. Örneğin, 5 yaş zorunluluğu konusunu neden 2 yılda yapamıyoruz da üçüncü yıl yapıyoruz. Bu fizibiliteyle ilgili, yaklaşık 17 bin derslik ihtiyacının 19 bin kadar yeni öğretmen ihtiyacının, ayrıca norm kadroyla ilgili farklı değişikliklerin, birçok faktörün birlikte değerlendirilmesini gerektiren bir durum bu. Aynı şey okullarda tasarı beceri atölyelerinin açılması, her bir atölyenin kaça mal olacağı, hangi bölgemizde kaç tane okulun birinci, ikinci, üçüncü yıl, onun için olanaklara sahip olduğu; bunlarla ilgili fizibiliteler yapıldı. Buradaki herhangi bir hedefle ilgili hangi sene neyi yapabileceğimiz konusunda, elimizdeki yatırım imkanlarıyla belirli bir çerçeve çizilmeye çalışıldı.

Burada benim açımdan bu işin yapılabilirliğinin yüzde 100'lük elde edilebilirliğinin söz konusu olup olmadığı, benim içsel olarak değerlendirdiğim bir şey ama bu gerçekten Meclisin bir meselesi aynı zamanda. Biz birçok hedefi Meclis onaylarsa yapabiliriz. ”

Bunun yapılabilirliğini simülasyon olarak ortaya koyabildiklerini aktaran Selçuk, lise yerleştirme sınavı ile ilgili 2 yapay modelleme yaptıklarını ve umut verici bir sonuç aldıklarını anlattı.

– Tüm okulların fiziksel imkanları belirlenecek

Coğrafi Bilgi Sistemi'ne ilişkin çalışmaların hızla tamamlanacağını anlatan Selçuk, 2019 yılı itibarıyla bütün okulların fiziksel imkanlarının oda oda ortaya konulmasının vizyon belgesinde bir hedef olarak yer aldığını belirttti.

Vizyon belgesindeki hedeflerin aslında stratejik bir değeri olduğunu da aktaran Selçuk, bu vizyon belgesindeki en önemli önermelerden bir tanesini şöyle anlattı:

“Bu belge diyor ki; eğitim bir sistemdir, alt sistemleri, alt bileşenleri vardır. Bir bileşenle ilgili en küçük oynama tüm alt sistemleri olumlu ya da olumsuz etkiler. Dolayısıyla bir ülke kendi eğitim sistemini dönüştürecekse bütün alt sistemlerin senkronize olarak hareket edeceği bir modelleme ihtiyacı var. ”

“Eğer bir dersin saat sayısını birden ikiye çıkarırsak, bazı derslerde 30 bine yakın öğretmen ihtiyacı birdenbire doğuyor. ” diyen Selçuk, bu yüzden vizyon belgesinin bir “tasarım projesi ” değil, “tasarımın tasarımı projesi ” olduğunu söyledi.

Selçuk, şöyle devam etti:

“Bizim koşullarımız çok iyi olmayabilir bazı konularda ki bunu ilkesel olarak söylemek isterim. Burada söylenilen ister Sayıştay raporu deyin ister MEB'in şu andaki uygulamaları deyin, benim hayattaki prensibim şu; sorun varsa vardır, yoksa da yoktur. 'Bizim hiçbir sorunumuz yoktur.' dediğimizde sorun kaybolmuyor. 'Bizim her şeyimiz tamam' dediğimizde de her şey tamam olmuyor. Bu sebeple 'Burada hiçbir sorun yoktur.' gibi bir anlatım tarzım olmayacak benim. Bizim elbette sorunlarımız var ama inanın bu dünyanın bütün ülkelerinin de sorunları olarak büyük bir kısmını paylaşıyoruz. Bunun aslında bir bakan, bakanlık meselesi olduğunu düşünmüyorum. O yüzden sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğini sık sık vurguluyorum. Gerçekten tüm büyük ülkelerdeki, büyük eğitim devrimlerinin, dönüşümlerinin başında gerçekten büyük liderlikler yatıyor. Benim bir bakan olarak, ekibimiz olarak ya da Ziya Selçuk olarak bakanlığın sorunlarının altından, bunu bütün samimiyetimle ifade ediyorum, belki böyle bir şeyi söylememem gerekiyor ama benim tek başıma kalkmam mümkün değil. Buna benim gücüm yetmez.

Bizim her şeyimiz parayla ya da olanakla ilgili değil, bizim liderliğe ihtiyacımız var. Bizim öğretmenin itibarını iyileştirmeye ihtiyacımız var, öğretmen odalarındaki atmosferi iyileştirmeye ihtiyacımız var. Birbirine ateş eden insanların toplumsal barış konusunda biraz farkındalığını geliştirmeye ihtiyacımız var. Bunu da yapabileceğimizi düşünüyorum. ”

– Özel öğretim

Önlerinde bazen eş zamanlı, bazen ardışık olarak hangi probleme nasıl yaklaşacakları konusunda gelecek bir yıl için bir beklentileri olduğunu aktaran Selçuk, hangi ay ne yapacaklarına ilişkin bilginin vizyon belgelerindeki takvimde yer aldığını söyledi.

Özel öğretimden gelen birisi olduğunu dile getiren Ziya Selçuk, “Türkiye'nin özel öğretiminin belli bir noktaya gelmesi konusunda biraz desteklenmesi gerekiyordu. Bence bu desteklendi. Şu aşamada bir hükümet kararı olarak, özel öğretime ayırdığımız bütçenin, büyük ölçüde, olanakları daha kısıtlı olan resmi okullarımıza aktarılması yaklaşımına bu süreçte ihtiyaç olduğu düşünüldü. ” dedi.

Ziya Selçuk, açıklamalarını şöyle sürdürdü:

“Bunun temel argümanı şuraya dayanıyor: Türkiye'deki okullar arasındaki başarı ve imkan farklılıkları yüksek. İmkanı en iyi olan okulumuzla, imkanı en zayıf olan arasındaki fark yüksek. Neye göre yüksek? OECD'ye göre, UNESCO'ya göre yüksek, Kıta Avrupası'na göre yüksek. Birçok kriter bulabilirsiniz. Bizim bu farkı azaltmamız söz konusu olmadığında, herkesin, imkanı iyi olana yönelme motivasyonu yükselecektir. Eğer okullar arasındaki imkan farkı azalırsa, okullar arasındaki başarı farklılığı da azalacaktır. Bunu yapabilmekle ilgili bir süreç var, bu sürecin de kritik noktaları var. Bizim 1820 okulla ilgili yaptığımız çözümleme şunu gösteriyor: Öncelikli olarak öğrenme-öğretme süreçleri konusunda destek olmamız gerekiyor ki ortalamayı düşüren en kritik okullar hangileridir, bunları belirledik. Öncelikle buralardan başlayan çalışmalar ve 2021 yılındaki uluslararası izleme değerlendirme çalışmalarında belirli bir mesafe almak için de bu sene 6. sınıflardan başlayan bir ölçme değerlendirme stratejisi geliştirilmesi gerekiyor ve bunun 3 sene sürmesi gerekiyor, PISA sınavına hazırlık için. ”

Neyi hangi ay, niçin yaptıklarıyla ilgili bir rasyonele sahip olmaları durumunda, o rasyonelin kendilerini birtakım somut çıktılara yönelteceğini belirten Selçuk, Türkiye olarak ürünlerin niteliği konusunda mesafe almaları gerektiğini söyledi.

Bunu üç yıl içerisinde tolere edilebilir bir noktaya getirebileceklerinin altını çizen Selçuk, “Diyebilirsiniz ki 'Bu bütçeyle mi?' Evet bu bütçeyle ya da ek bütçeyle. Ya da yeni çeşitlendirilmiş kaynaklarla. Şu anda çok çeşitli arayışlarımız var, onlar netleşmediği için söylemiyorum ama biz bir şekilde stratejik hedeflerimizin somutlaştırılması konusunda önlemler alıyoruz. ” diye konuştu.

Selçuk, şunları kaydetti:

“Hangi öğretmenimizin yazın ya da yıl içerisinde hangi üniversitede ya da yazın hangi eğitim fakültemizin kaç yurt kapasitesi var ve biz kaç tane öğretmenimizi o yurtlarda 3'erli gruplar nasıl eğitime alırızın hesaplarını çıkardık. Yaklaşık 2 yıllık bir süre içerisinde öğretmenlerimizin tamamını üniversitelerimiz bünyesinde böyle bir eğitimden geçirme imkanımız var ve bunun bütçesini de tahmini olarak çıkardık. YÖK'le de konuştuk, bir mutabakat da sağladık. Öğretmen yetiştirme ile ilgili sorular vardı. Türkiye'de çakılı dersi olan tek fakülte, eğitim fakültesidir. 12 Eylül'den beri. Çünkü eğitim fakültesi 12 Eylül yaklaşımının bir şekilde insan yetiştirmeyi kontrol etme anlayışının bir yaklaşımıdır. Türkiye'nin pedagoji geleneği var, bizim öğretmen yetiştirme ile ilgili ciddi bir tarihsel birikimimiz var. Bu tarihsel birikim çerçevesinde şu anda eğitim fakültelerindeki yüzde 12-13'lerde olan uygulama eğitiminin oranını yüzde 50'lere doğru çekilmesi ve daha çok meslek temelli profesyonelce bir yaklaşımla öğretmen yetiştirmede bir dönüşümü hedefliyoruz. Bununla ilgili ilkesel bir kararı YÖK'le aldık. ”

Pedagojik formasyon eğitiminin kalkmasına yönelik bir soru geldiğini aktaran Ziya Selçuk, pedagoji ve formasyon kelimelerinin semantik olarak zaten yan yana olmaması gereken kelimeler olduğunu söyledi.

Selçuk, şu açıklamaları yaptı:

“Biz atanan kişi kimse üniversitelerimizin içinde, eğitim fakültelerimizle iş birliği içinde atanan kişinin bir yıllık tezsiz yüksek lisansını vermek ve diploma temelli bir çalışma yapmak istiyoruz. 5 yıl içerisinde bütün öğretmenlerimizin yüksek lisansa dayalı bir mesleki gelişim politikasının içinde olmasını arzu ediyoruz. Bununla ilgili bir yaklaşım ortaya koymak istiyoruz. Bu konuda zaten siyasetin de toplumun da eğitim fakültelerinin de bir beklentisi vardı. Bu beklenti aslında bir mutabakat da oluşturan beklenti. Bu anlamda da daha işlevsel bir yola girdiğimizi söyleyebilirim.

Sayıştay raporları çok konuşuldu, bununla ilgili çok detay olduğu için her birine girmeyeceğim ama diyelim ki akşam sanat okullarıyla ilgili… MEB'in sadece okulları yok iş yaptığı, bu projeler konusunda, birtakım ölçme değerlendirme çalışmaları konusunda, AB çalışmaları konusunda 100'lerce kalem iş var ve buralarda çalışması gereken belli branşlarda öğretmenler var.

Bizim iki seçeneğimiz var: ya 'Senin okulundaki normunu boş tutacağız ve ben seni burada görevlendirdim.' diyeceğiz, ya da 'Senin okulundaki normu boşaltmamak için seni akşam sanat üzerinden görevlendireceğim, dolayısıyla okulumdaki çocuklar öğretmensiz kalmasın. Seni burada görevlendiriyorum'. Burada istisna olarak birtakım sorunlar olabilir, hatta var. Bu usulsüzlük olarak herhangi bir kural dışı ya da hukuk dışı bir iş olarak düşünülmesin. Bu sadece uygulamada bazı sorunların yaşanması olarak ve bizim düzeltmeyi taahhüt olarak Meclisimize sunmak zorunda olduğumuz bir şey. Biz bu tür sorunları düzeltiriz. ”

(Sürecek)

ALATURKA AİLESİ ÜYELERİ NE DİYOR?