2018 Yılı Bütçe Tasarısı Plan ve Bütçe Komisyonunda

TBMM (AA) – Başbakan Yardımcısı Recep Akdağ, Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile görevlerinden ihraç edilen Nuriye Gülmen ve Semih Özakça'nın durumlarına ilişkin, “Sağlık Bakanlığımız bu vatandaşlarımızı çok yakından takip ediyor. Hukukun kendisine verdiği çerçevede müdahale etme imkanını buluyorlar. Müdahale edilmeye çalışıldığında, 'Siz nasıl müdahale edersiniz bunlara' itirazları ile karşılaşıyoruz. 'Bunların ölmelerine göz göre göre müsaade etmeyin' diyen çevrelerden geliyor bu itirazlar. Aslında bu iki insanın hayatını düşünen herkesin buradaki fiile son verilmesi için onları teşvik etmesi lazım. ” dedi.

Akdağ, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, Başbakanlık ve bağlı kuruluşlarının 2018 yılı bütçeleri üzerindeki görüşmelerde, milletvekillerinin sorularını yanıtladı.

Başbakan Yardımcısı Akdağ, Başbakanlığın kendini feshettiğine yönelik iddialara ilişkin, bunun söz konusu olmadığını, milletin verdiği bir karar sonucu böyle bir durumun oluştuğunu söyledi.

Milletin verdiği karara herkesin saygı göstermesi gerektiğini belirten Akdağ, “Millet yaptı mı buna itiraz olmaz. Şu anda bir fesih yok. Biz Başbakanlık bütçesi için buradayız. ” değerlendirmesinde bulundu.

Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PYD) operasyonları sonucu devlet tarafından en konulan işletmelere Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun (TMSF) kayyum atamasına ilişkin bir soru üzerine Akdağ, TMSF'nin kendisine yüklenen görevleri hakkıyla yerine getirdiğini ifade etti.

TMSF'nin, FETÖ meselesinden sonra şirketlere kayyum atama işinde de büyük bir başarı sağlandığını dile getiren Akdağ, “Şirketlere atanan kayyumların yönetimi gayet başarılı. Ortada büyük bir başarı var. Bugün TMSF güzel yönetiliyor. TMSF ile Sayıştay arasındaki görüş farklılıkları olduğuna ilişkin söylemleri anlayamıyorum. Bir taraftan 'Hukuka aykırılık var' deniliyor, öbür taraftan bunun suç teşkil etmeyeceği söyleniyor. Hukuka aykırı bir şey varsa idari yaptırım olur en azından. ” diye konuştu.

– “Avrupalıların bize verecekleri hiçbir ders yok “

Diyarbakır Fidanlık Kampı'ndan Ezidilerin zorla Mardin'in Midyat ilçesine götürüldüğüne yönelik iddialar hakkındaki soruyu da yanıtlayan Akdağ, Diyarbakır'daki söz konusu bölgede çok zor ve olumsuz koşullarda yaşayan Ezidilerin, Midyat'ta daha iyi şartlardaki bir kampa taşındığı bilgisini verdi.

Akdağ, Birleşmiş Milletler (BM) çatısı altındaki örgütlerin kamplara sürekli girip çıktığını dile getirerek, “Sivil toplum girip girmiyor olduğu zaman hangi sivil toplumun buraya girmeye hakkı olduğu tartışılabilir. BM'nin işin içinde olması benim için önemlidir. Türkiye'deki kamplarda verilen hizmetlerin dünyanın hiçbir yerinde bugüne kadar sığınmacılara verilemediğini iddia ediyorlar. Çok özel bir iş yapıyoruz. Elbette bu kamplarda farklı kültürler farklı insanlar, farklı yapılar arasında zaman zaman sıkıntılar yaşanmış olabilir. Sonuçta bir şehirden bahsediyoruz. ” açıklamasını yaptı.

Bu kapsamda yürütülen çalışmaların hepsinin insani amaçlarla yapıldığını kaydeden Akdağ, şöyle devam etti:

“Batılılarla yapılan anlaşmalarda, 'şöyle oldu, böyle oldu', bizi eleştiriyorlar. Gerçekten ben buna gülümsüyorum. Adamlar bir tane mülteciyi ülkelerine almamak için uğraşıyorlar ondan sonra mültecilerin hakları hususunda bize akıl öğretecekler. Bunu nasıl kabul edebiliriz? Hadi 3 milyonun yarısını da onlara verelim, baksınlar. Dikenli teller mi çevirmediler, yapmadıkları edepsizlik kalmadı. Burada biz kendi milletimizin karakterinden, tarihinden, kültüründen gelen bir insaniliktir. Avrupalıların bu konuda bize verecekleri hiçbir ders yok. ”

– “Çalışan kişi sayısı ve fonksiyonu geliştirelim ”

Akdağ, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunun (TİHEK) işleyişine ilişkin bir soru üzerine, bu kurumun daha yeni olduğunu ve kuruluşunun mayıs ayında tamamlandığını hatırlattı.

Kurumun çok gayretli olduğunu ifade eden Akdağ, çalışma alanlarının uygun olmadığını, bununla ilgili de yeni bir bina arayışına girdiklerini anlattı.

Başbakan Yardımcısı Akdağ, kurumda az kişi çalıştığı için bütçenin yeterli olduğunu belirterek, “Maliye Bakanı ile bizzat görüştüm yani oraya verilen 8 milyon bütçeyi biz 16 milyona, 20 milyona sene içerisinde rahatça çıkarabiliriz. Yeter ki çalışan kişi sayısı ve fonksiyonu geliştirelim. Önemli olan kurumu geliştirmek. Kurumun kuruluşu mayıs ayında tamamlandığı için gelen başvuruları genellikle kurumlara yönlendirmişler. Kasım ayında da yönetmelikleri de tamamlanacak. Kurum çok daha güçlü bir biçimde aktif çalışan bir kurum haline gelecek. ” ifadelerini kullandı.

TİHEK'e seçilen üyelerin liyakatına ilişkin bir soruyu da yanıtlayan Akdağ, bu söylemlerle üyelere haksızlık yapıldığını kaydederek, bu kişilerin kuruma müracaat edenler arasından seçildiğini aktardı.

Akdağ, bu sene TİHEK'e 360 başvuru yapıldığına dikkati çekerek, “Bu dönemde konusuna binaen önemli ve ivedi hususlar ulusal önleme mekanizması kapsamındaki başvurularla ilgili olarak herhangi bir hak kaybı yaşanmaması adına ilgili kurum ve kuruluşlarla gerekli yazışmalar yapılmıştır. ” açıklamasında bulundu.

– “Teröristleri mi alalım Türkiye'ye? ”

Sınır kapılarından Türkiye'ye gelen sığınmacıların seçilerek alındığına ilişkin soru üzerine Akdağ, sığınmacıların Türkiye'ye seçilerek, kontrol edilerek alınmasının çok normal olduğunu anlattı.

Akdağ, “Bununla ilgili mevzuatta, Türkiye dışında hangi saikte olursa olsun zalimce eylemler yaptığını düşündürecek nedenleri bulunanlar, ülkesinde silahlı çatışmaya katılmış olduğu halde bu faaliyetlerini kalıcı halde sonlandırmayanlar, terör eylemlerinde bulunduğu, planladığı… Bunları alalım mı yani Türkiye'ye? Bunlar uluslararası anlaşmalarla ortaya konulmuş şeyler. ” dedi.

KHK ile meslekten ihraç edilen Nuriye Gülmen ve Semih Özakça'nın durumlarının hatırlatılmasının ardından Akdağ, ortada yargının verdiği kararlar olduğunu belirterek, “Sağlık Bakanlığımız bu vatandaşlarımızı çok yakından takip ediyor. Hukukun kendisine verdiği çerçevede müdahale etme imkanını buluyorlar. Müdahale edilmeye çalışıldığında, 'Siz nasıl müdahale edersiniz bunlara' itirazları ile karşılaşıyoruz. 'Bunların ölmelerine göz göre göre müsaade etmeyin' diyen çevrelerden geliyor bu itirazlar. Aslında bu iki insanın hayatını düşünen herkesin buradaki fiile son verilmesi için onları teşvik etmesi lazım. ” diye konuştu.

Başbakan Yardımcısı Akdağ, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) yardımlarının hangi kriterlere göre yapıldığına ilişkin bir soruyu da cevapladı.

Gelen taleplerin kurum bünyesindeki İnsani Yardım Komisyonu tarafından değerlendirmeye alındığı bilgisini paylaşan Akdağ, yardımların bu komisyonun kararına göre yapıldığını bildirdi.

– “Türkiye'ye son üç yılda 43,3 milyar dolar yatırım geldi ”

AK Parti iktidar oluncaya kadar Türkiye'ye gelen toplam yabancı yatırım miktarının 15 milyar dolar olduğunu ifade eden Akdağ, “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası verilerine göre 2014 yılı doğrudan yabancı sermaye girişi 12,8 milyar dolar. 2015'te 17,6 milyar dolar, 2016'da 12,9 milyar dolar. Son üç yılda Türkiye'ye gelen doğrudan yabancı sermaye miktarı 43,3 milyar dolar. 80 yılda 15 milyar dolar yatırım gelmiş, şimdi bir senede 15 milyar dolar yatırım geliyor. Daha fazla olması lazım, kabul ediyorum. Bunun için de gayret ediyoruz. ” ifadelerini kullandı.

– “Derdimiz üzüm yemek, bağcıyı dövmek değil ”

TİHEK Başkanı Süleyman Arslan da kurumun bütçesine ilişkin milletvekillerinin sorularını yanıtladı.

Arslan, kurumun yapısı hakkında bilgi verdi.

TİHEK bünyesindeki İnsan Hakları ve Eşitlik Kurulu üyelerinin seçimi ve göreve başlamaları arasında 15 Temmuz darbe girişiminin yaşanması nedeniyle uzun bir zaman aralığı bulunduğunu anımsatan Arslan, eksikleri gidererek çalışmalarını sürdürdüklerini anlattı.

Arslan, kurul üyelerinin her birinin insan hakları alanında etkin ve yetkili kişiler olduğuna dikkati çekerek, “Derdimiz üzüm yemek, bağcı dövmek gibi bir niyetle hareket etmiyoruz. Biz ülkede insan haklarının korunmasını, geliştirilmesini, ayrımcılığın ortadan kaldırılmasını, eşitliğin tesisini hedef edinmiş durumdayız. Bunun için de öncelikle diyalog yollarını tercih ediyoruz. ” açıklamasını yaptı.

İktidarla da muhalefetle de diyalog içinde olacaklarını belirten Arslan, ziyaretler planladıklarını aktardı.

Arslan, bağımsız bir kurul olduklarını, Başbakan Yardımcılığı ile ilişkilerinin bütçe ile sınırlı kaldığını dile getirerek, kasım ayı sonuna kadar da ilgili yönetmeliklerinin tamamlanmasını planladıkları bilgisini paylaştı.

– “Firmalarda irtifa kaybı söz konusu değil ”

TMSF Başkanı Muhiddin Gülal da milletvekillerinin sorularına yanıt vermek üzere söz aldı.

Gülal, fonun kurulduğu günden bu yana şirketlerle ilgilendiğini ve bu alanda ciddi bir tecrübeye sahip olduğunu söyledi.

Fonun kayyumluk yoluyla yönettiği şirketlerde de irtifa kaybı bulunmadığını dile getiren Gülal, kayyum atanan kişilerin olaylardan bihaber oldukları yönündeki eleştirileri kabul etmediklerini anlattı.

Muhiddin Gülal, şunları kaydetti:

“Rakamlara baktığımızda, devraldığımız rakamlarla günümüz rakamları arasında gerek ciro gerek öz kaynak gerekse de aktif büyüklük olarak firmalarda büyüme söz konusu. Bu firmalarda herhangi bir irtifa kaybı söz konusu değil. Kayyumların nasıl atandığı, ne ücretler aldığına dair eleştiriler oldu. Şu ana kadar bu şirketlerde 74'ü kamu personeli olmak üzere 320 kayyum görev yapıyor. Bunların içinde valilerimiz, defterdarlarımız, vergi müdürlerimiz, TMSF yöneticilerimiz var. Bin 19 şirkette 320 kayyum görev yapıyor. Bu kayyumlar tek şirketten maaş alıyor. TMSF'nin satışlarında değerlemelerin uluslararası standartlara göre yapıldığını da söylemek isterim. Özellikle uluslararası değerleme şirketlerinin değerleme raporlarına itibar ediyoruz. Yoksa Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) lisanslı değerleme kuruluşlarının raporlarına vaziyet ediyoruz. ”

Yasal prosedürün görevinden ayrılan kurul üyelerine iki yıl özlük haklarının ödenmesini öngördüğünü aktaran Gülal, bunun ancak yeni bir göreve atanması ya da başka bir işe başlaması durumunda ortadan kalktığını ifade etti.

Görüşmelerin tamamlanmasının ardından, Başbakanlık, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği, Diyanet İşleri Başkanlığı, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı ile Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunun 2018 yılı bütçe ve kesin hesap kanun tasarıları ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu, Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı Başkanlığı, Başbakanlık Tanıtma Fonu Genel Sekreterliğinin Sayıştay raporları oylanarak kabul edildi.

ALATURKA AİLESİ ÜYELERİ NE DİYOR?