18 Mart mutabakatının 5. yılında düzensiz göç ele alındı

ANKARA (AA) – Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasında 5 yıl önce imzalanan 18 Mart mutabakatını değerlendiren uzmanlar, tarafların düzensiz göçün engellenmesi ve Suriye'ye kalıcı geri dönüşlerin sağlanması için ortak plan yapması gerektiğini vurguladı.

İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdür Yardımcısı Gökçe Ok, Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Saime Özçürümez ve Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ferhat Pirinççi, Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfının (SETA) düzenlediği "5. Yılında Göç Mutabakatı: İmkanlar ve Sınırlılıklar" başlıklı çevrim içi etkinlikte konuştu.

Ok, tarih boyunca göç rotası üzerinde bulunan Türkiye'nin son yıllarda göçün hedefi haline geldiğini belirterek, "Göçün kaynağı, ülkelerde iç karışıklıkların ve savaşların sebebi aslında Batı medeniyeti. Akıl, bilim, sanat, teknoloji ve edebiyatta insanlığa ait birçok kazanımda takdir ettiğimiz Avrupa değil, bu bölgeye kanlı ellerini değdiren, bu toprakların zenginliklerini sömüren Avrupa. Batı bu topraklardan elini çekse bu coğrafyanın zenginlikleri, buranın insanlarına yeter de artar." dedi.

Yaşanan sıkıntıların nedeninin, zenginliklerin yönetimi ve paylaşımının yapılmaması olduğunu kaydeden Ok, Türkiye'de kurulan Göç Kurulu aracılığıyla Türkiye'ye uyum faaliyetlerinin yönetilmeye çalışıldığını anlattı.

Ok, Türkiye'nin kendisine ait sorumlulukları akıl, bilim ve mantıkla yürüttüğünü belirterek, "Bunları yaparken işin insanlık ve vicdan kısmını unutursak Macaristan'da olduğu gibi sınırda göçmenlere çelme takarız." diye konuştu.

Yunanistan'ın sınırlarına giren göçmenlere uyguladığı geri itme ve işkence olaylarını hatırlatan Ok, "Şu anda Türkiye'de 196 farklı ülkeden 5,5 milyon insan yaşıyor. Uyruk ve inanç bazlı yaklaşımımız söz konusu değil." ifadelerini kullandı.

Ok, 18 Mart mutabakatı kapsamında Türkiye'ye geri gönderilen bir Suriyeli mülteci karşılığında Türkiye'den bir Suriyelinin AB ülkelerine yerleştirilmesinin öngörüldüğünü hatırlatarak "Yunan adalarına olan düzensiz göçü, yüzde 98 oranında azalttık. Buna karşılık Almanya ağırlıklı olmak üzere AB, Türkiye'den sadece 28 bin 335 Suriyeli göçmen aldı. Danimarka'nın 2021 için 20 kişi alacağını açıklaması Avrupa'daki yaklaşımın ne olduğunu gösteriyor." değerlendirmesinde bulundu.

Saime Özçürümez de etkinlikte "AB-Türkiye Mutabakatı ve Zorunlu Göç Yönetişimi: Kavramlar Modeller Uygulamalar ve Yeni Perspektifler" başlıklı sunum yaptı.

Göçün küresel olarak yaygın bir olgu haline geldiğini ve AB ile Türkiye'nin bu olguyu tecrübe eden aktörler olduğunu kaydeden Özçürümez, "AB ve Türkiye, sınırlarını zorunlu göçün kaynağı olan yerlerle paylaşıyor ve bu devam eden sınır paylaşımı. Savaştan ve çatışmalardan kaçanlar, ilk olarak sığındığı yerlerden, hareketliliğin devamıyla Avrupa'ya doğru gidiyor." dedi.

Özçürümez, son 5 yılda küresel bağlamda göç alanında yapılan anlaşmalara da değinerek bu anlaşmaların tüm ülkeler arasında iş birliği, dayanışma ile sorumluluk ve yük paylaşımını kuvvetlendirmeyi amaçladığını söyledi.

Ferhat Pirinççi de Suriye'den gelen düzensiz göç karşısında, AB ile Türkiye'nin ortak hareket etmesi gerektiğine vurgu yaparak "Göç, Suriye krizinin sonucu. Türkiye ile AB göçü durdurmak için sorunla mücadele etmek zorunda. İki aktörün de yapmak istediği şey Suriye krizinin olumsuz etkilerini azaltmak ancak AB'nin sorunlardan Türkiye kadar etkilenmediği de ortada." diye konuştu.

İki tarafın da Suriye krizinin olumsuz etkilerini ortadan kaldırmak istediğini ancak bunu tek başına yapamayacaklarını söyleyen Pirinççi, "Yapılan anketlere göre yurt dışında yaşayan Suriyelilerin yüzde 75'inde geri dönme umudu var. Yurt dışında şu anda yaklaşık 6 milyon Suriyeli yaşıyor." ifadelerini kullandı.

Pirinççi, geri dönüşler için uluslararası toplumda ortak bir çalışma bulunmadığına da dikkati çekerek "Geri dönüşe ilişkin umutlar var ama geri dönecekleri yerle ilgili şüpheleri var. Şu anda sadece Türkiye'nin uyguladığı güvenli bölge var." dedi.

Türkiye'nin Suriye'de güvenli bölge oluşturma ve buralara geri dönüşün sağlanması planına uluslararası desteğin yeteri kadar olmadığını da söyleyen Pirinççi, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının da bunu geciktirdiğini ifade etti.

Pirinççi, Türkiye'deki ve Suriye'ye dönen Suriyelilerin temel ihtiyaçlarının AB tarafından desteklenmesi gerektiğine de işaret ederek, "Krizin insani boyutuna yönelik çalışmalar siyasi çözümle desteklenmeli. Kalıcı ve istikrarlı bir yapı için Türkiye ve AB'nin ortak ve kapsamlı bir plana ihtiyaca var." değerlendirmesinde bulundu.

ALATURKA AİLESİ ÜYELERİ NE DİYOR?