“12 Eylül'le ülke 50 yıl geri götürüldü”

İSTANBUL (AA) – AMMAR NAS – 12 Eylül askeri darbesi öncesinde Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) daha sonra Akıncılar Grubu Genel Merkezi'nde görev alan Ali Bakaner, “1978'de ülkenin birçok şehrinde sıkıyönetim ilan edilmişti. Askerler, kaosu ve anarşiyi durdurabilir, akan kana engel olabilirlerdi. Fakat müdahale gerekçesini göstermek için o ortamın olgunlaşmasını beklediler. Dış güçlerin onayı ve desteğiyle 1980'de darbe yaptılar. Daha sonraları ülke mübalağasız belki 50 yıl geriye götürüldü. ” dedi.

Dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren öncülüğünde, “sağ-sol çatışması “, “siyasi, sosyal ve ekonomik istikrarsızlık ” bahanesiyle yapılan 12 Eylül askeri darbesinin üzerinden 38 yıl geçmesine rağmen yaşanan acılar tazeliğini koruyor.

12 Eylül askeri darbesi öncesinde MTTB ve daha sonra Akıncılar Grubu Genel Merkezi'nde görev alan ve Konca Askeri Ceza ve Tutukevi ile Bartın Özel Tip Cezaevi gibi cezaevlerinde uzun süre kalan Ali Bakaner, AA muhabirine 12 Eylül döneminde yaşadıklarını anlattı.

– “Cumhuriyet tarihinde her 10 yılda bir darbe yapıldı ”

Bakaner, Türk tarihinin bir darbeler tarihi olduğunu belirterek, bu sürecin Mete Han'ın babası Teoman'a karşı darbe yapmasıyla başladığını ve darbenin o zamandan itibaren topluma bir virüs gibi girdiğini söyledi.

Osmanlı'da da her 25 yılda bir darbe yapıldığını, 36 Osmanlı padişahından 12'sinin darbeyle görevlerinden uzaklaştırıldığını, 6'sının da darbe esnasında katledildiğini aktaran Bakaner, cumhuriyet tarihinde de her 10 yılda bir darbe yapıldığını, halkın oyuyla iş başına gelen Adnan Menderes'e darbe yapılarak idam edildiğini belirtti.

Bakaner, 12 Eylül darbesine kaybolan devlet otoritesinin gerekçe gösterildiğini aktararak, “1978'de ülkenin birçok şehrinde sıkıyönetim ilan edilmişti. Askerler, kaosu ve anarşiyi durdurabilir, akan kana engel olabilirlerdi. Fakat müdahale gerekçesini göstermek için o ortamın olgunlaşmasını beklediler. Dış güçlerin onayı ve desteğiyle 1980'de darbe yaptılar. Daha sonraları ülke mübalağasız belki 50 yıl geriye götürüldü. Gerçekleşmesi gereken sosyal, ekonomik, toplumsal, kültürel, teknolojik ve bilimsel gelişmeler durduruldu. ” diye konuştu.

Darbe döneminde Akıncılar Genel Merkezi'nde görevli olduğunu, siyasi kimliği ve düşüncelerinden dolayı gözaltına alındığını söyleyen Bakaner, “Kuran ve sünnet çizgisi içerisinde yoğunlaşmış İslami faaliyetler yapma suçlaması “yla yargılandığını dile getirdi.

– “Cezaevinde adeta ibadet etmemiz engelleniyordu ”

Milli Türk Talebe Birliği ve Akıncılar olarak sosyal ve kültürel faaliyetler yaptıklarını, insanları iyiye, güzele, doğruya davet ederek, kendilerine hayat verecek İslami hakikatlere davet ettiklerini belirten Bakaner, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Buna mükafat olarak bizleri donanma ve sıkıyönetim komutanlığına bağlı Konca Askeri Ceza ve Tutukevi'ne koydular. Orada sayılı zeytin taneleri, küçük ekmek parçacıkları ve birkaç kaşık yemekle yetiniyorduk. İnsanlarımız açlıktan adeta o zamanlar fit olmuşlardı. Üçlü ranzalarda, 150 kişilik küçük koğuşlarda kalıyorduk. Yerimizin dar olması nedeniyle namaz kılmak için yer açtığımızda her defasında tutukevi komutanının tepkisi ve tehditleriyle karşılaşıyorduk. Adeta ibadet etmemiz engelleniyordu. Zeytin çekirdeklerinden yapmış olduğumuz tespihlerimiz toplanıyor, seccade ve takkelerimize müsaade edilmiyordu. Yer yer tutuklular sorguya alınıyor ve o tutukluların gece yarısı bağırtılarıyla, işkence esnasındaki sesleriyle uyanıyorduk. Onlarcasının işkence esnasında öldürüldüğünü biliyoruz. Daha sonra Bartın Özel Tip Cezaevi'ne sevk edildim. Orada cezaevine girer girmez maltaya dizip sopalarla ve coplarla 'hoşgeldin' faslından geçirdiler, 'hoşgeldin' dayağı yaptılar bizlere ve biz de o gün oruçluyduk. Yanımdaki Abdullah kardeşimin ağzından dişlerinin fırlamasıyla müdahale etmek zorunda kaldım. ”

– “30 solcu ve 30 sağcıyı aynı koğuşa verdiler “

Başörtülü ve sakallı olan yakınlarının cezaevine ziyarete alınmadığını ifade eden Bakaner, cezaevinde sağcılar ile solcular kavga ederken, bunlardan uzak kalma noktasında hassasiyet gösterdiklerini belirtti.

Bakaner, “Bilhassa Bartın Cezaevi'nde 'karıştır-barıştır' prensibi gereğince 30 solcu ve 30 sağcıyı aynı koğuşa verdiler. Bizleri ayrı tutuyorlardı. Bizler karışmıyorduk ve onların kavga etmemesine çalışıyorduk. Fakat buna rağmen sayımız az olduğu için etkisiz kalıyorduk. Yine kavgalar oluyordu. Kavgalar esnasında çok yaralanmalar oluyordu. En sonunda bu karıştır-barıştır prensibinin tutmayacağını anlayınca sağ ve sol koğuşları ayırmak zorunda kaldılar. ” ifadelerini kullandı.

12 Eylül darbesiyle insanların toplumlarından ve devletlerinden soğutularak koparıldığına dikkati çeken Bakaner, insanlarda muhabbetin, sevgi ve saygı duygularının törpülendiği, bazılarının toplumdan uzaklaşarak ülkesinden ayrılmak zorunda kaldığını anlattı.

– “Lümpen bir nesil yetiştirilmeye çalışıldı “

Bu toprakların milli insanları olduklarını dile getiren Bakaner, sözlerini şöyle sürdürdü:

“(Bu topraklarda doğduk ve burada öleceğiz) dedik. Asla ülkemizi terk etmek gibi bir düşünce aklımızın ucundan dahi geçmedi. O zamanki yönetimin yanlışlarını dillendirdik. Milli Türk Talebe Birliği ve Akıncılar olarak sağ-sol olaylarına karışmadık, bu oyuna gelmedik. Bizler sistemin değiştirilmesi noktasında yoğun faaliyetlerde bulunmaya çalıştık. Sistemin hatalarını vurgulamaya başladık. Dolayısıyla bunların kandırıldığını ve bunların sistem hataları olduğunu dile getirmeye çalıştık. Hem sağa hem sola da hayat verecek olan İslami gerçekleri anlatmaya çalıştık.

Ülke darbeden çok olumsuz etkilendi. 12 Eylül zihniyeti toplumu karamsar, kendine özgüvenini yitirmiş bir ruh hali içerisine soktu. İnsanlar asosyalleştirildi, düşünmekten, üretmekten ve tartışmaktan adeta men edildi. Süreç içerisinde bilhassa gençler topluma katılma ve yönetime iştirak etme noktasından uzaklaştırılarak, adeta oyun ve eğlenceye teşvik edildi. Lümpen bir nesil yetiştirilmeye çalışıldı. Ruhsuz, idealsiz, hedefsiz, siyasetten, yönetimden uzak bir nesil yetiştirilmeye çalışıldı. Bu da ülkeyi belki 50 sene kadar geriye götürdü. ”

– “Başkanımız cesurca kendi iradesine sahip çıktı ”

Ali Bakaner, bir daha darbe olmaması için halkın kendi iradesine sahip çıkması gerektiğini vurgulayarak, “Halkın seçmiş olduğu yöneticiler de kendi iradesine sahip çıkmalılar. Halk, 15 Temmuz'da yaptığı gibi kendi iradesine sahip çıkmalı. Seçmiş oldukları yönetimin arkasında durarak, kanı ve canı pahasına milli iradeye de sahip çıkmalı. 'Bu gençler duyarsız hedefsiz ve idealsiz, riski sevmiyorlar' derlerdi. Ben de bu gençlerden 15 Temmuz'a kadar ümitsizdim. O gece gençler gösterdi ki bu vatan sahipsiz değil. Konu vatan olunca gerisi… Bu gençlerde hayat var, istikbal var, gelecek var. ” diye konuştu.

Eskiden halkın şuurdan ve bilinçten yoksun olduğunu söyleyen Bakaner, şöyle devam etti:

“Darbeciler bir gün Menderes'i asmak için halkın tepkisini beklediler. Halkın tepkisi olmayınca ertesi gün idam ettiler. Eğer halkın tepkisi olsaydı, Menderes'i asamayacaklardı. Bizim Reis'e bir şey yapamayacakları gibi. Nasıl ki bizler o zaman bütün halk olarak sokağa çıkarak, milli irademize sahip çıktık. Milli irademizi temsil eden Başkanımız da delikanlıca, cesurca kendi iradesine sahip çıktı. O zaman artık halk 'Bundan sonra darbeler olmaz' düşüncesine sahip oldu. Ben Reis’in ileride olabilecek darbelere karşı halkı bilinçlendirdiğine ve şuurlandırdığına inanıyorum. Tıpkı 2. Mahmut'un yeniçerilere karşı halkı ve ulemayı hazırladığı gibi. Halk kendi iradesine sahip çıktığı süre içerisinde bundan sonra asla darbe olmaz. Darbe yapmayı tasarlayanlar, bundan sonra belki 10 defa değil 100 defa düşünmek zorundalar. Artık kendilerine karşı çıkacak, milli iradelerine sahip çıkacak bilinçli bir halk var. Bu olduğu süre içerisinde ülkemizde bundan sonra darbe olacağını düşünmüyorum. ”

Emperyal güçlerin 12 Eylül öncesi sağ ve sol olarak ülkeyi bölüp, zayıf düşürmek istediklerine dikkati çeken Bakaner, Alevi-Sünni olayları ve terör örgütü PKK'yla ülkenin parçalanmak istendiğini aktardı.

Bakaner, emperyal güçlerin amaçlarına ulaşamadığını ifade ederek, “Onda da muvaffak olamadılar. En sonunda ekonomik olarak üzerimize geliyorlar. Bunda da muvaffak olamayacaklarına inanıyorum. Dolayısıyla bunda da halkımızın emperyal güçlerin oyununu bozacağına inanıyorum. Bunu bozmak için daha çok çalışmak, üretmek zorundayız. Teknolojik gelişmelere ayak uydurmak, yatırımları teşvik etmek durumundayız. ” şeklinde konuştu.

ALATURKA AİLESİ ÜYELERİ NE DİYOR?