10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü

TBMM (AA) – İSMAİL ÇİMEN- TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkan Vekili ve AK Parti İstanbul Milletvekili Fatma Benli, “İnsan hakları kavramının ilk belgesi 1215 yılında İngiltere Kralı'na kabul ettirilen Magna Carta olsa da ırk, dil, din ayrımcılığına açıkça karşı olduğunu beyan eden Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed'in (SAV) Veda Hutbesi, insan haklarının temelinin insan onuru olduğunu, insanlığın doğuşundan bu yana haklarının var olduğunu göstermektedir. ” dedi.

Benli, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü dolayısıyla AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, dünyanın birçok bölgesinde savaş ve acıların hız kaybetmeden sürdüğü bugünde, Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin kabulünün 69. yıl dönümünün kutlandığını söyledi.

“İnsanı Yaşat ki Devlet Yaşasın ” düsturunun bütün dünyaya hakim olması gerektiğini belirten Benli, devletlerin, artık belirli hakları güvence altına alma hususunda görüş birliğine varmasının önemine işaret ederek, “İnsan hakları kavramının ilk belgesi 1215 yılında İngiltere Kralı'na kabul ettirilen Magna Carta olsa da ırk, dil, din ayrımcılığına açıkça karşı olduğunu beyan eden Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed'in (SAV) Veda Hutbesi, insan haklarının temelinin insan onuru olduğunu, insanlığın doğuşundan bu yana haklarının var olduğunu göstermektedir. ” diye konuştu.

Benli, devletler ve uluslararası kuruluşların, doğuştan sahip olunan hakların sözleşmelerde yer almasına değil, fiilen uygulanmasına katkı sağlamasının önemine değindi.

Son yüzyılın, insan haklarının ulusal ve uluslararası mevzuatta oldukça güçlü bir biçimde savunulduğu bir dönem olduğunu, ancak tarihin en büyük insanlık trajedilerine sahne olmanın çelişkisinin aynı dönemde yaşandığının altını çizen Benli, şöyle devam etti:

“Bugün geldiğimiz nokta bütün insan hakları söylemlerine ve sözleşmelerine rağmen halen dünyanın büyük bir çoğunluğunda insan haklarının fiilen uygulanmadığını göstermekte. Üstelik insan haklarını en çok ihlal eden ya da hak ihlaline sebep olan ülkeler, en başta bu hakları hiç dilinden düşürmemektedir. Örneğin BM Genel Kurulu 29 Kasım 1947 tarihinde Kudüs'ü 'BM gözetiminde özel statüye' almıştır. Buna göre Doğu Kudüs uluslararası hukuk uyarınca işgal altındadır. ABD'nin bu karara rağmen Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıma kararı ve büyükelçiliğini Tel Aviv'den Kudüs'e taşıyacağını ilan etmesi, BM kararlarını açıkça çiğnenmesi ve uluslararası hukuku ayaklar altına almasından ibarettir. Eğer daimi üyeleri BM kararlarını hiçe sayacaksa BM neden vardır?
Sonuçta ABD'nin kararı, hem uluslararası hukukun hem de BM kararlarının açık bir ihlalidir. Dolayısıyla İsrail'in, işgal ettiği Doğu Kudüs'ü, şehrin doğu ve batısının 'birleşik başkenti' ilan etmesi uluslararası hukukta geçerli değildir. ”

– “İnsanlık vicdanı, artık insan onuru için ayağa kalkmalı ”

Fatma Benli, BM Güvenlik Konseyinin 1980 tarihli kararında İsrail'deki diplomatik misyonların Kudüs'te bulunmayacağını açıkça ortaya koyduğunu anımsattı.

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesini yayınlayan BM'nin daimi üyesi olan ABD'nin uluslararası hukukta yok hükmünde olan kararında ısrarcı olmasının, Suriye, Irak, Yemen, Arakan, Libya ve diğer ülkelerde insan hakları konusunda da sınıfta kaldığının göstergesi olduğunu vurgulayan Benli, şunları söyledi:

“Bu noktada insanlık vicdanı, artık insan onuru için ayağa kalkmalı. Beş daimi üye her istediğini yapabilecek, yüzlerce ülke buna sessiz kalacaksa birlik olmanın ne anlamı vardır. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın 'Dünya beşten büyüktür' söylemi artık kabul edilmelidir. Birlik gerçek manada sağlandığında haklar, sadece uluslararası sözleşmelerde yer almaktan çıkıp fiilen uygulanır hale gelecektir. Türkiye'de olduğu gibi dünyada da insan haklarının fiilen uygulanması için mücadelemize devam edeceğiz. 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Gününün, milletimize ve tüm insanlık ailesine barış, huzur ve adalet getirmesini ve adaletsizliklerin son bulmasına vesile olmasını diliyorum. ”

ALATURKA AİLESİ ÜYELERİ NE DİYOR?